Pages

08 Aralık 2018

Ortepedik Yatak

Foti Benlisoy, tıpkı durmuş bir saat gibi, arada bir doğru laflar sarf ediyor. Fransa’daki olaylarla ilgili olarak “hareket”e, hareketin yarattığı etkiye vurgu yapıyor ve “siyasal hijyen mütehassısları”na dair kısa bir eleştiri sunuyor.[1]

Hareket etmeyince zincirlerini fark etmeyen bir solcu olarak Engin Sustam ise Macron ağzıyla konuşuyor.[2] Sustam, devlet gibi, eyleme geçenlerin “faşistler”, “popülistler” olduğunu belirtiyor, onca ulusçuluk eleştirisi, döne dolaşa Fransız devletine uşaklığa bağlanıyor. Sustam, devletin yanından konuşuyor.

Bu bağlanmayı, ustası gayet güzel tarif ediyor. Murat Çakır, güya “Twitter devrimciliği”ni[3] eleştiriyor, “Avrupa’daki devrimci birikiminin devlet projelerine kul olduğundan” söz ediyor.[4] Özünde, varolan eleştiri yapma imkânını ipotek altına alıyor, eleştiri pratiğine el koyuyor. Böylece başkalarının konuşma ihtimalini ortadan kaldırarak, kervanını yürüteceğini düşünüyor.

Bugün siyaset, Haziran ve HDP gibi başlıklarda, bu oyun üzerinden işliyor. Bu iki dinamik içerisinde birileri yapıyor, diğerleri onları eleştiriyor, sonra el ele kol kola, yürüyüşlerine devam ediyorlar. Devlet ve sermaye gibi sol da kendi tabanlarını oyalamanın yöntemlerini tek tek uygulamaya sokuyor. Yukarı çıktıkça örgütler, gerçeklerinden uzaklaşıyorlar.

* * *

Yazdığı iki yazıda da Murat Çakır, yalan söylüyor. HDP, onun ve onun gibilerin döşedikleri iyi niyet taşları üzerinden yürünerek kuruldu, bu gerçek gizlenmeye çalışılıyor.[5] Kendisi Rosa Luxemburg Vakfı çalışanı, vakıf ise “Rosa’nın ismini fonlardan gelen paraları cebe indirmek için kullanan bir araç”tan başka bir şey değil.[6] HDP’nin fikrî hamuru, o teknede karıldı. Bu tür vakıflar, Alman devletinin birer uzantısı, STK alanında devletin örgütlenme biçimi. Çakır, oranın aklını buraya ihraç etmekle görevli. Böylesi fonlara, vakıflara, derneklere kul olanlar, orada bir cama taş atmamaya yemin etmişler. Dolayısıyla buraya da bir hayırları yok.

Bugünlerde bu tür yalanlar, “gerçeğimsi” sözlerle örtbas edilmeye çalışılıyor. HDP, dipten derinden eleştiriliyor, birden Demirtaş çıkıp, “HDP tatil havasından çıksın, faşizmle uzlaşma arayışına son versin” diyor.[7] Ona karşı ayarı Temelli veriyor[8], “Demirtaş’ın yöntemi yanlış” diyor. Demirtaş, üstelik, “HDP içerisinde birilerinin faşizmle örtülü uzlaşma arayışı içerisinde olduğundan” bahsediyor. Sanırsınız ki birbirlerine girdi, parti bölünüyor, gelgelelim parti içerisinde biriken gaz alındığından, ertesi gün dostluk havası gene oluşturuluyor!

Vaktiyle Reyhanlı’da bomba patlayıp onlarca kişi öldüğünde, “bir bombayla hükümeti yıpratmak istiyorlar” diyen Demirtaş, 15 Temmuz sonrası aynı gemiye binip Meclis’in ortak bildirisine imza verdiğinde nedense bu cümleleri sarf etmiyor, “faşizmle örtülü uzlaşma arayışı”ndan dem vurmuyordu. Neyin değiştiğini kimse sormadı, kimse hesap vermedi.

Demirtaş, sermaye, aile içinde kalsın diye iç evlilikler yapan patronlar gibi, partisine yönelik eleştiri meselesini de kendi tekeline alıyor, böylelikle eleştirilerin önünü almış, onları boşa düşürmüş oluyor. “Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz” cümlesindeki mantık, burada da işliyor!

Sonuçta başka bir şey yaşanmadı. Demirtaş’ın eleştirisi sonrası uzun zamandır unutulmuş olan Cumartesi Anneleri eylemi üzerinden tekrar, sokağa çıkıyormuş gibi yapıldı. “Yalanı örten gerçeğimsi sözler” sarf edildi. Dolayısıyla bugün Katırcıoğlu’nun açıklamalarına kimsenin kızmaya hakkı yok. Mesela Ertuğrul Kürkçü’nün benzer lafları da eleştiri konusu edilecekti.[9] Edilmemişse, demek ki sorun başka bir yerde aranmalı.

* * *

Gerçek, gerçeğimiz şu: sosyalist hareket, belirli ellerin yardımıyla, “ortepedik yatağa” yatırıldı. Artık ondan sonra söylenen her şey yalan. Sosyalist hareket, o yatağa yatırılıp başka bir şeye dönüştürüldü. Sancılar, bu tür “eleştiri”lerle örtbas edilmeye çalışılıyor. Dönüşüm tamamlandı.

Bu bağlamda, Alp Altınörs de yalan söylüyor.[10] HDP içinden birileri liberal laflar ediyor, bunu gizlemek için hemen öne bir sosyalist atılıyor. Oysa “demiri betonu eriten” yoldaşı Figen Yüksekdağ’dı “HDP demokratik sol bir partidir” diyen.[11] TÜSİAD başkanı ile birlikte poz vermenin bedeliydi o sözler.

O kapıdan giren Erol Katırcıoğlu yönetiyorken partiyi, sanki sosyalist bir irade varmış gibi yapıyorlar bugün. Katırcıoğlu’nun açıklamasını, Sovyetler’e yönelik küfrü, geçen seneki Ekim anmalarıyla ve Veli Saçılık’ın “liberalizm heyulası yaratıyorlar. […] Türkiye’de en etkisiz grup siyasal liberaller”[12] sözleriyle birlikte düşünmek gerek.

Etkisiz dediği “liberalizm”, bugün HDP’nin İstanbul milletvekili, bütçe komisyonu üyesi. Eskiden İstanbul il başkanı vs… Bugün cem-i cümlesi AKP’ye işmar etmekle meşgul. Sonra da “kızan olur” diyerek “sosyalistler” çıkıyor sahaya, nasıl oluyorsa, birden liberalizm eleştirisi yapıyorlar. O liberalizm değil midir yattığınız yatak, fikrinizin mayasını karan, adımlarınızı tayin eden? “Faşizmle örtülü uzlaşma arayışı içerisinde olanlar”ı başka nerede aramamız gerekiyor?

Sonuç olarak; batıdaki bir devletin ağzıyla konuşan, sermayenin diliyle dillenen, çile çeken yoksul halka yalandan başka bir şey söyleyemez. Bu görülmeli.

Eren Balkır
8 Aralık 2018

Dipnotlar:
[1] Foti Benlisoy, “Sarı Yelekliler”, Başlangıç.

[2] Engin Sustam’la Röportaj, Fersude.

[3] Murat Çakır, “Devlet İcazetiyle Devrimcilik Olmaz”, 24 Kasım 2018, Umut.

[4] Murat Çakır, “Meydan Proje Mafyasına Bırakılırsa”, 18 Kasım 2018, Umut.

[5] Eren Balkır, “Nuh’un Gemisi”, 12 Temmuz 2009, İştirakî.

[6] Scott Jay, “Postmodern Sol”, 5 Ocak 2016, İştirakî.

[7] Demirtaş’tan HDP’ye, 10 Ağustos 2018, T24.

[8] Sezai Temelli Haberi, “Demirtaş’ın Yöntemi Yanlış”, 15 Ağustos 2018, Duvar.

[9] Bir eleştiri denemesi için bkz. Eren Balkır, “Ekimlere”, 29 Ekim 2017, İştirakî.

[10] Alp Altınörs, “Katırcıoğlu’nun Açıklamaları”, Fersude.

[11] Eren Balkır, “Kan ve Ter”, 4 Mart 2015, İştirakî.

[12] Veli Saçılık, “Ulusalcılık, Liberalizm, Cumhuriyet”, Fersude.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder