Gazze’den hiç çıkmadım, burayı terk etme imkânım hiç
olmadı. Olsaydı da burada kalırdım. Ama şunu söylemek lazım: Biz Gazzelilerin
tercihte bulunma imkânımız hiç olmadı. Ben buraya aitim ve burası benim için en
mükemmel yer.
Tercih yapma şansımız hiç olmadı, çünkü biz
Filistinliyiz ve özgür değiliz. Hiç suç işlememiş olmana rağmen tüm ömrünü
hapishanede geçirmek çok zor. Kanunlar bile “Filistinlisin, o hâlde ömür boyu
hapiste yatman lazım” diyor. Dünyada bundan daha beter bir ayrımcılık var mı,
merak ediyorum.
İnternetteki 11 saniyelik görüntülerden dünyayı
öğrenme imkânı buldum, kâfi değil tabii. Başörtümü havalandıran meltemi
hissediyorum, yağmurun ve kahvenin kokusunu alıyorum, yaşlı bir adamın
köpeğiyle yürüyüşünün, sana gülümsemesinin, ona gülümsemeyle karşılık vermenin
hissine aşinayım.
Tecrübe edinmek, macera yaşamak, sevgisini göstermek
için veya görev icabı Gazze’ye gelen yabancılardan dışarıdaki dünyayı
dinliyorum. Sosyal medyadaki arkadaşlarım hikâyeler anlatıyorlar, birçoğuyla
hiç tanışmadım bile.
İnsanlar ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya veya
Hindistan’a gidiyorlar. Hatta başka Araplar bile serbestçe dolaşıyorlar ama
benim bir yere gitmem imkânsız, çünkü ben Filistinliyim, kim olduğumun bir
önemi yok, teröriste denk bir kişiyim.
Birçoğunuz gibi ben de normal bir insanım. Kitap
okuyorum, müzik dinliyorum, Beyoncé’nin dansını beğeniyorum, eski sevgilisinden
şikâyet edip duran Rihanna’nın hikâyelerini takip ediyorum. Amerikan sitkomu Fresh
Prince of Bel Air’i izleyerek büyüdüm mesela. Çocukluğum ve gençlik
yıllarım sizinki gibi. Ama hayatım sizinkinden farklı.
Ben Gazze’de çalışan Filistinli bir gazeteciyim.
Hiçbir politik örgüte veya askerî harekete girmedim. Aslında hepsini de
eleştiriyorum. Silâhların, insansız hava araçlarının, jetlerin sesinden nefret
ediyorum. Ama her daim onların sesini duyuyorum.
2014 savaşı esnasında en küçük kardeşimden telefon
geldi. Benden 30 dakikalık mesafede, sokaklarda tek başınaydı. Her yanına
bombalar düşüyordu ve ben hiçbir şey yapamamıştım. O akşam dostlarım kardeşim
için hayatlarını riske attılar.
Ayrılmamaya, birbirimizi korumaya çalışıyoruz. Üç
savaşa, iki intifadaya, Fetih-Hamas arasında yaşanan iç savaşa tanıklık ettim.
Doğduğumdan beri Gazze işgal altında. Hayatımı özetleyen kelime, çatışma.
Birçok akranım bana “kazazede” diyor.
Her an bir savaş başlayabilir. Ne zaman ve neden
başlayacağını bilmiyorum. Gidecek bir yerimiz de yok. 2014’te olduğu gibi gene
insanlar yataklarında, banyolarında, okullarda, sokaklarda ve tarlalarında,
hatta camilerde ölecekler. Sahilde oynayan çocuklar öldürülecek. Sence
İsrail’in şu katliam makinesi hiç bana acır mı?
Bu Noel’de neyin hayalini kurdum, biliyor musun? Özgür
olmanın, sokaklarda dans etmenin, bulutların üzerinde yürümenin. Ama
hayallerimin hiçbirisi beni Gazze’nin dışına çıkartmadı.
Kabul etmeliyim, Gazze’de doğdum diye suçlu olan
benim, iyi ama Noel Baba ben seni hep sevdim, hâlâ seviyorum. Çocukken bana hiç
hediye getirmedin, artık yetişkin bir kadınım, bana adaleti hediye etsen ne
olur?
Müşire Cemal
Gazze
1 Ocak 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder