Mösyö
küçük burjuvazi’nin mantar tabancasından bir “tık” sesi geldi. Âlemi ıslah
edeyim diye ortalıkta gezenler, kendilerini göstermeye ol kadar meraklılar ki,
kendi özlerini meydanda görmeye yanaşmamaktalar. Zira son yazılarında da bir
kez daha mayalarını meydana koydular. Haklı çıkmaktan üzüntü duymaktayız. Biz,
bir kez daha, Fraksiyon kaleminden çıkma “Devrimci Artıklarının Artık
Politikası ve Riyakarının İştirakçileri” isimli yazıyı üzerimize alınmıyoruz
ama fraksiyonistlerin açık yalanlarını ortaya dökme zorunluluğunu, hesap verme
düstûrumuzun bir gereği görüyoruz. Nasıl ki bir önceki yazımızı
fraksiyonistlere yazmadıysak ama Barikat’ı ve Ethem’i muhatap aldıysak, bu
seferki hesap da en genel anlamıyla devrimci harekete verilecektir.
Devrimci
hareket, kolektif bir kuramsal mücadeleye muhtaçtır. Fraksiyon gibi örnekler,
bu ihtiyacın her dem güncel ve yakıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Zira bir
önceki yazımızda fraksiyonizmin ne olduğunu kuramsal bir çerçevede ele almaya
çalışmış, muarızımız hilâfına, olgusallığa boğulmadan ama kavramsallaştırmaya
çalışarak meseleyi anlamaya yeltenmiştik. Orada ortaya konan çerçeve genel
olarak şu idi: Fraksiyon, devrimci özne inşa ettiğini iddia ederek, bizim
üzerimizden Türkiye devrimci hareketine mesaj yollamaktaydı.
Bu
mesaj, genel olarak devrimci hareketler içinde yer alan bireyleri, “söz ve
eylem bende çakışmaktadır, buyrun gelin!” yalanına ikna etmek üzerine
kuruluydu. Bu ise özünde bir likidasyon çağrısıdır. Şimdi ise fraksiyonistler,
teşhîr olmanın sancısı ile, hem belâgatlarını hem de ferâsetlerini kaybetmek
pahasına, janjanlı edebiyat üslubunu terkedip, baştan aşağı küfür dolu bir yazı
kaleme alma cüretini göstermiştir. Bu bizi, iddialarımızı ispata mecbur
kılmıştır.
Yalnız
bunu gerçekleştirmeden önce, şunu da belirtmemiz gerekir ki, biz bu arkadaşları
üç-dört aylık süreçte tanıdığımız kadarıyla eleştirmekteyiz ve bu eleştirimizi
de, onların yaptığı gibi, genelleştirmiyoruz. Kolektifi tek kişiye, geniş bir
zamana dair malumatı sınırlı bir sürenin bilgisine indirgemiyoruz. Gıybete,
küfre tenezzül etmiyor, polis kafasıyla ifşaatlarda bulunmuyoruz. Devrimci
ahlâk, polis kafasıyla, insanları adres adres, isim isim deşifre etmek
değildir. Burada ortaya koyduklarımız, herkesin şehâdeti önünde gerçekleşmiş
pratiklerdir.
Her
işin başı ve sonu olma takıntısında olan küçük burjuva için aidiyet değil,
mülkiyet esastır. O her şeye, dâhil olduğu değil, kendisinin olan, mülk
edineceği ve kendini pazarlayacağı bir fırsat olarak bakar. Kendi örgüt
geçmişini bile ayrıldıktan sonra metalaştırma peşindedir. Bu pratiği dâhî
kolektife ait kılmaz. Bu nedenle de geçmişte bir dergi pratiğinde imza olarak
kullandığı gerçek ismini, ayrıldığı o dergi kolektifinde bırakan arkadaşımızın
ahlâkını asla anlayamaz. “Cesaret”i dâhî bir imaj olarak satmak zorundadır. O,
devrimci örgütün bir parçası olduğu için geçmişte gördüğü işkenceyi bugün
pazara çıkarmaya mecburdur. Oysa bireylerin yapıp ettiklerinin bir hükmü
yoktur. Onlar geçmiş kolektif mücadeleye aittir. Bugün geçmişte yapıp
edilenlerle övünmek, sadece ve sadece bireylere seslenir ve onları sahte bir
özneye çağırır. Bunlar, bireysel övünç malzemesi değil, kolektif mücadelenin
naçiz parçalarıdır. Bugün bu parçaları boncuk yapıp tespih dizenler bilsinler
ki bu tespihin imâmesi liberalizmdir. Liberalizm, faşizm gibi, sırf kendi
hakikatine “âşık” olma biçimidir.
Hakikatine
“âşık” olanlar için, “kumarda yenilen, bahsi yükseltmek zorundadır,” demiştik.
Haber Fabrikası adı verilen sitenin Fraksiyon’a nasıl dönüştüğü de bu cümle ile
ilgilidir.
Haber
Fabrikası domain adı Sarphan Uzunoğlu’na aitti ve Sarphan Uzunoğlu, Haber
Fabrikası ile olan ilişkisini daha önce içeride gerçekleşen bir koltuk kavgası
ile kesmişti. Sitenin domainine ödenen ücretin süresi dolunca, Uzunoğlu domaini
uzatmadı ve site çöktü. Bu süreçte fraksiyonistler etraflarına şu hikâyeyi
anlattılar: “Sitemiz hackerların saldırısına uğradı.” Şüphesiz ki bu hikâyeyi
yeni kurdukları Fraksiyon sitesinde anlatmadılar. Anlattıkları hikâye, Haber
Fabrikası’nın niteliksel değişim geçirme evresine geldiğine ilişkindi
(Anti-depresan ile yalancılık arasındaki imkânlarının sonsuzluğu hakkında bkz.:
Fabrika’dan Fraksiyon’a).
Kumarda
yenilen, bahsi “devrimci özne kurmak”la yükseltmişti. Sonra Gezi Süreci
yaşandı. Kuramsal bir temel olmadan ilerleyen süreçte başka ikbal kokuları
aldılar. Bu noktada bir ara sırf poz olarak kurdukları Halk Çocuklarının
Devrimci Partisi’ne ihanet edip onu terkettiler ve kendi küçük burjuva
dükkânlarını açmaya yeltendiler. (Atıfta bulunduğumuz yazı, “devrimciliğe ve
partiye küfrediyor” denilebilir mi örneğin?)
Sonra,
örnek olsun, herkes barikatta dövüşürken, fraksiyonistler Konur Sokak ve
Kızılırmak Sokak gibi yerlere kendi ismini yazmakla meşguldü (kendi
sayfalarında 4 Haziran tarihli bir paylaşım için bkz.: Fraksiyon Direnirken!).
Oysaki bu sokaklarda Haziran günlerine ait bir tane devrimci örgüt yazılaması
bulmanız mümkün değildir! Zira onlar alanda dövüşüyordu. Devrimcilikle
devrimcicilik arasındaki ayrımın somut karşılığı budur. Bu örnekler,
arkadaşların Ethem’in cenazesinde oynadıkları rol üzerinden kapıldıkları
hayallerin bir sonucu olarak, park ile kurdukları ilişkide de defaatle tezahür
etmiştir.
Örnek
olsun, bu fraksiyonistler, direniş sürecinin var ettiği Ankara Direniş Postası
ve Ankara Eylem Vakti gibi haberleşme mecraları varken, hemen durumu fırsata
çevirdiler. Forumun ilk günleri ile beraber Facebook üzerindeki Haber Fabrikası
hesabının ismini değiştirip Fraksiyon Dayanışma Ağı’nı kurup bütün haberleşme
imkânlarını kendi tekellerine almaya çalıştılar.
İtirazımız,
her taşın altından çıkan böylesi bir mülkiyetçi refleksedir. Özünde küçük
burjuvanın temel karakteri, kendisi de dâhil her şeyi kolektivize kılmak değil,
herkesi kendine mecbur kılmaktır. Bugün gelinen noktada fraksiyonist devrimci
pozların esbâb-ı mucibesi budur.
Örnek
olsun, Ethem Sarısülük Parkı / Yaşam Alanı’nda gerçekleşen toplantılar ve
alınan kararlarla ilgili bir satır not bulunmamaktadır (ilk günlere ait
katılımcıların kendi iradeleri ile hazırladıkları notlar hariç). Bütün
birikimin kendilerinde ve kendileri için olduğunu savlayan küçük burjuvazinin
böyle bir derdi de olmadığını söylemek gerekir. Buna karşın bizim
arkadaşlarımız Park adına katıldıkları ilk ortak forumlar toplantısında
aldıkları notları yazılı olarak bütün yürütme kuruluna sunmuşlardır. Bizim
arkadaşlarımızın örgütlenmesinde görev üstlendiği bir etkinlikte, etkinlik için
rabıta kurulan katılımcıların iletişim bilgileri de dolaysız bir şekilde
yürütme kurulu ile paylaşılmıştır. Buna karşın, parkın eski katılımcıları ile
tekrar ilişki kurmaya dair bir kararı uygulamak doğrultusunda görev alan bir
yürütme kurulu üyesine, bu iletişim bilgilerinin “kaybedildiği” bilgisi
verilmiştir. Kendisine merbut kılma pratiğinin pespaye bir örneği daha!
Örnek
olsun, atölyelerde kolektivize olan pratiği akamete uğratan da fraksiyonist
kafadır. Mesela, fotoğraf atölyesine çok sayıda bileşen dâhil olacakken,
katılımı sınırlayan da bu anlayıştır.
Örnek
olsun, bu Ethem Sarısülük Park’ında ne “başarıldıysa” kendi hanelerine yazan
fraksiyonistlere şunu hatırlatmak isteriz: Ethem Sarısülük adına kurulan park,
başlangıçta Ankara’daki tüm direniş öbekleri tarafından ciddiye alınırken,
şimdi gelinen noktada bu “bayrağı” yere düşürenler, bu başarısızlıklarını forum
sürecinin genel erimesine bağlayarak ortadan sıvışabileceklerini
zannetmektedir.
Örnek
olsun, “ortadan sıvışmak” derken, son iki haftadır yürütme dâhil, parkla
bağlarını koparmış fraksiyonistler, bu aşamadan sonra parkın “pisliğini” geride
kalanların sırtına yıkmak peşindedir (9 Eylül itibariyle Fraksiyon Dayanışma
Ağı hesabı yürütme kurulunun Facebook üzerindeki ortak yazışma alanından
çekilmiştir). İkbal imkânları tükendikten sonra bırakıp kaçmak ve çekip gitmek:
işte arkadaşların ortaya koyabildikleri yegâne “devrimci pratik” budur.
Fraksiyonistler
utanmadan bunu inkâr edecek olurlarsa, şu soruya da cevap vermeleri
gerekmektedir: Ethem Sarısülük Parkı’nın da örgütleyicilerinden olduğu Gezi
Şehitleri ile Dayanışma Konseri’nin afişini bugüne kadar kendi sitelerinde,
bizim yazımıza kadar da Facebook sayfalarında paylaşmamışlardır. Ancak bizim
yazımızdan sonradır ki pıtrak gibi kendi kişisel sayfalarında ve fraksiyona ait
Facebook sayfalarında paylaşmışlardır. Üstelik bu paylaşım da gene mülkiyetçi
bir refleks ve “Arkadaşlar bu etkinlik bizim, ortak emeğimizle büyütelim”
başlığı ile olabilmiştir.
Örnek
olsun, Ethem Sarısülük Parkı’nın isminin “resmen” değiştirildiğini Temmuz
başında forumda ve sitelerinde bir başarı olarak duyuran fraksiyonistler,
gerçeğin, yani Çankaya Belediyesi’nin isim değişikliği yapmayı reddettiğini
forum katılımcılarından saklamış, forum katılımcılarının eylemlerle isim
değiştirme sürecine katılmasına defalarca engel olmuş, süreci kendileri ile
belediyedeki “samimi dostları” arasında yürütülen diplomasiye indirgemiştir. Bu
“samimi dost”lar tabela meselesinde de karşımıza çıkmıştır.
Örnek
olsun, Ethem Sarısülük Parkı’nın isminin belediyenin izni hilâfına ve toplumsal
katılımla zorla değiştirilmesini dayatmamız sonucu, yürütme kurulunda parka
tabela asma kararı alındı. Ama tabela işinin örgütlenmesi sürecinde
fraksiyonistler süreci baltalamak için ellerinden geleni yaptılar. Toplumsal
katılım olmasın istediler, katılım talebini “PR çalışması” olarak görüp
aşağıladılar ve bunu açıkça deklare ettiler. Şifahen, “tabelanın çok pahalıya
mal olacağı” ve “belediyenin tabelasını sökmenin suç olduğunu” söyleyerek
yürütmeyi caydırmaya çalıştılar. Oysa biz (Ethem Sarısülük Partisi’nin naçizane
neferleri olarak) sürece müdahale edip, tabelanın asılmasını zorladık. Ama
tabela asılırken de kameraların önünde kendine yer bulan yine fraksiyonistler
oldu. Tüm utanmazlıklarıyla, basın bildirisini kendileri yazdılar ve yürütme
ile paylaşmadıkları bu bildiriyi kendileri okudular. Bildiride “samimi
dost”larına şu şekilde selâm durmuşlardır: “Çankaya Belediyesi yapılan her
görüşmede olumlu bir tutum sergilerken, samimi tutumları tarafımızca bilinen
kişilerin çabaları da göze çarpmıştır.” (Basın Açıklaması)
Örnek
olsun, Ankara’da kendileri ile yaptığımız toplantıda, bize “Halkevleri ve HDK
forum sürecini baltalamaya çalışıyor, siz de yazdığınız yazılarla onlara hizmet
ediyorsunuz,” dediler. “Objektif ajanlık” lafı bu minvalde söylenmiştir.
Dolayısı ile bu kafa nezdinde Halkevleri ve HDK “devlet”in kendisidir. Bizim
kendilerine verdiğimiz cevap, “nesnel olarak sürece zarar verecek bir şey
yaptıysak özür dileriz ama öznel olarak özür dilemeyiz” idi.
Arkadaşlar, sürecin öznesinin de nesnesinin de, devrimciliğin de devrimin de
kendileri olduğunu düşündüklerinden, bu vehim ve kibirle, kendilerinden özür
dilediğimizi zannetmişler. Yazık!
Örnek
olsun, “editörleri gözaltında işkence gören, barikatlarda yaralanan bir ‘dost
meclisi’ bir kez bile kendinden bahsetmemiştir,” diyen zevat, “Ethem’in
babasının yazdığı mektup Alınteri’nin sitesinde yayınlanmışken, mektuba kendi
sitelerinde yer vermiş ve sitenin linkini, artık hiçbir ilişkileri bulunmayan
Ethem Sarısülük Parkı’nın facebook sayfasında” paylaşmıştır. Önce bunun
nedenini ve nasılını açıklasınlar. Tabela değiştirme etkinliğinin neden Ethem
Sarısülük Parkı Facebook sayfasında değil de, Fraksiyon Dayanışma Ağı
sayfasında paylaşıldığını da anlatsınlar.
Örnek
olsun, bizim kendi “akıllı telefon”larına takıldığımızı zannedenler, bizi
“nezih yerlerde” oturmakla eleştiriyor. Hâlbuki arkadaşlarla komşuyuz! Ayrıca
biz kimsenin telefonuna da takılmış değiliz. Biz bir kez daha fraksiyonistlerin
kendine odaklanmalarını ifşa ediyor ve akıllı telefonları ile icra ettikleri
“gazetecilik pratiği[nin], kolektif direniş pratiği içinde değerli ve anlamlı
[olup], onun dışına çıkıp pratiğe çöreklenmeye, kendisine uygun parseli
aşırmaya çalıştığında, tehlikeli,” olduğunu söylüyoruz. Bir kez daha idrake çağırıyoruz.
Örnek
olsun, fraksiyonistlerin ne kendileri ne de hempaları, İncesu ya da Zafertepe
taraflarında görülmüşlerdir. Biz ise, parkın artalanında mahalle çalışması
yapmayı denedik ama bu çalışmayı İştirakî olarak yapmadık. Forum bileşenlerinin
katılımıyla, Mahalle Çalışma Grubu ile birlikte, forumu “Küçükesat”a doğru
açmaya çalıştık. Bunun hesabını da ilgili çalışma grubunda verdik. Zira burası
1) bildiğimiz bir mecra idi, 2) direniş sürecinde Kennedy ve Tunalı bağlantısı
üzerinden canlı ve hareketli idi, 3) ama mahallelinin ilgi gösterebileceği
forumlara uzaktı, 4) derdimiz “ya insanları savaş alanına çekmek ya da savaş
alanını insanlara götürmekti.” Bu arkadaşlar ise, kendi dükkânlarını “boğacağı”
korkusuyla, buna itiraz geliştirdiler. Burada bir parantez açmak gerekirse,
Küçükesat, zaten hâlihazırda çeşitli çalışmaların yürüdüğü Kuğulu ile Seyran
Mahallesi arasındadır ve biz de ahlâken bu iki çalışmayı sabote etmeden ya da
kendi çalışmamıza râm etmeye çalışmadan, Küçükesat’ta tecessüm eden direnişi
toparlamaya çalıştık. Dalga geçip küçük gördükleri “kısır” meselesi ise,
mahallenin onlarca yıldır paylaştığı bir gelenektir ve anlaşılan bu,
arkadaşların “büyüdüğü toprakların ‘kültürü’”nün dışındadır.
Örnek
olsun, bu arkadaşların buldukları parkın “Güvenpark Forumu”na yol açtığı sözü
ise, başta Güvenpark Dayanışması’nın reddedeceği bir yalandır. Zira Güvenpark
Forumu, Ethem Sarısülük Parkı’nda tecessüm eden iradeye rağmen, Haziran’ın ilk
günlerinden itibaren Güvenpark’a işaret eden Halkevcilerin girişimiyle
kurulmuştur. Zira ilk iki foruma katılan Halkevi üyeleri Ethem Sarısülük
Parkı’ndaki forumun Güvenpark’a çekilmesine çalışmışlar, bunu başaramayınca,
kendileri Güvenpark’ta forum örgütlemişlerdir. O hâlde fraksiyonistler, nesnel
olarak, Kızılay’a çıkılmasını değil, çıkılmamasını örgütlemeye çalışmıştır. Biz
ise, İştirakî olarak, her platformda, Ankara’da örülecek direniş hareketinin
Kızılay’ı hedef göstermesi gerektiğini dillendirdik ve dillendirmekteyiz.
Nitekim bu nedenle de, parkın örgütlenmesini “parkın içine” doğru
gerçekleştirmeye çalışan, bir diğer ifade ile, parkı kendi üzerine kapatan
anlayışı başından beri eleştirdik ve parkın bir “karargâh” gibi dışarı doğru
örgütlenmesini tavsiye ettik. Parkı büyütmenin ve Ankara direnişinde bir mevzi
olarak örgütlenmesinin imkânlarının oluşmasının bu olduğunu defaatle söyledik.
Zira Ethem’in “arkadaş”ı değil, yoldaşı olmanın gereği budur. Mesele bugün onun
şehadetinden bir gün önce, direnişin ortasında gidip yemek yemesini tiye almak
değil, onun açtığı yola revan olmaktır.
Örnek
olsun, biz kendi dışımızda gerçekleşen tartışmaları “yok saymıyoruz”,
gerçekleşmemiş tartışmaları varmış gibi yutturanlardan hesap soruyoruz. Parkın
“yaşam alanı” olarak kurgulanmasının nesnel nedeni, “inisiyatif, forum,
dayanışma” gibi isimlerle etiketlenen Ankara forumlarından kendini “ayırmak” ve
salt “kendine işaret etmek”tir. Nitekim bu Ulrike-seviciler, söz konusu “yaşam
alancılık”ı neden yürüttüklerine dair tek bir metin dâhî yayınlamamışlardır.
“Yaşam alancılık”tan “gökkuşağı liberalizmine” (“tabela asmayalım, parkı
gökkuşağıyla boyayalım” dediler) savrulan bu arkadaşların RAF’çılığı laftadır
ve de aynı minvaldedir. O da benzer bir şekilde, diğer devrimci örgütler
pazarında köşe kapmaya ilişkindir.
Örnek
olsun, Ankara forumlarına bir üst örgüt dayatmayıp sadece “Ankara forumlarının
iletişim ve eylem birliği için çaba sarf ettik” diyenlerin Ethem Sarısülük
Parkı’nda kurdukları ilk forumun adı Ankara Direniş ve Dayanışma Forumu’dur (Bu
forumun birinci ve ikinci kararları). Zira bu dayatma ve sonrasında gelişenler,
Ethem Sarısülük Parkı’na karşı diğer forumlarda hâlâ süren önyargı ve husumetin
oluşmasına sebep olmuştur. Ortak forum toplantılarında diğer forumlar bu
girişimi olumsuz bir şekilde anmaya devam etmektedirler. Tepeden yürütülen bu
burjuva siyaseti kısa sürede boşa düşmüştür. Ankara’da forumlar ve örgütler
vardır ve bu arkadaşlar, bunlarla aynı düzlemde benzer bir rekabet içine
girmiştir. Bizim naçizane söylediğimiz ise Ethem Sarısülük Partisi’nin kolektif
iradesi ile hareket edilmesinin, böyle bir rekabetçiliğin ve bu örgütlerin
öznel varlıklarının, eğer öyle ise, süreci baltalamasına mâni olacağı idi.
Örnek
olsun, bu zevatın parkta başarı olarak sundukları, ortak emek ürünleridir ve
sadece kendilerine mal edilemez. Zira İştirakî, hem örgütsüz forum bileşenleri,
hem de örgütlü diğer yapılar gibi, bu çalışmalarda gerekli sorumluluğu
üstlenmiştir. Bu eylemleri kendi vitrinine koymak ahlâksızlıktır.
Bütün
bunlar göz önüne alındığında, fraksiyonistlerin derdi, öznel olarak artık bir
yük gibi gördükleri parkla bağlarını hesap vermeden koparmak; nesnel olarak ise
devrimci hareketi bireylere bölüp likide etmektir. Bunun yapılması için suyun
bulandırılması şarttır ve İnan Gündoğdu nâm şahsın yazdığı 13 Eylül tarihli
yazısı buna ilişkindir (bir kez daha hatırlatalım ki, Fraksiyon Dayanışma Ağı,
9 Eylül’de yürütme kurulunun ortak mesajlaşma alanından ayrılmış,
fraksiyonistler ise Park’ın da örgütleyicisi olduğu Dayanışma Konseri’ne
ilişkin afişi bizim bu yazıya cevabımızdan sonra paylaşmıştır).
Suyu
bulandıran yazı[1], isim zikretmese de bizi nesne kılarak hedef almaktadır[2].
Bizim buna karşı verdiğimiz cevap ise, muhatabın biz değil, devrimci hareket
olduğudur. Biz cevap vermekle, fraksiyonistlerin hesap vermeden ortadan
sıvışmalarına engel olduysak, yürütme kurulu görevimizi ifa etmişiz demektir.
Gezi
sürecinde İştirakî’de yayınlanmış yazılar kuramsal bir bağlama oturmakta ve
süreci, kuramsal bir bağlam dâhilinde tartıştırmaya çalışmaktadır (ve bu
konularda son sözü söylediğini de iddia etmezler). Fraksiyonistlerin bu konuda
gösterdikleri olgusallığa boğma ve şahsîleştirme refleksi ise, “ben yaptım
olducu” bir “öznelcilik”in tezahürüdür. Bu refleks, kendi “özneliğini”
yüceltmek, satmak, pazarlamak, öte yandan ise, söz konusu özneyi belli bir
bağlam içinde nesnelleştiren kuramsal faaliyeti boşa düşürmek içindir. Okurlarımızdan
bu yazıları, genelde direniş, özelde ise Ankara direnişi ve Park bağlamında
değerlendirmelerini isteriz. Sonuç olarak, fraksiyonistlerin bu kuramsal
tartışmayı çekmeye çalıştıkları pragmatist-oportünist alt seviyeden cevap
vermeyi uygun bulmuyoruz. Onları, kendileri kadar Park’ı, Park’ın geleceğini ve
Ethem Sarısülük ismini düşünmeye davet ediyoruz. Zira bu yazı da hâlâ bu park
bağlamı içinde anlamlıdır.
İştirakî
20 Eylül 2013
Dipnotlar:
[1] Bizim fraksiyonistlere ilişkin eleştirimiz yeni ya da gizli değildir.
Çeşitli defalar bu eleştirileri hem İştirakî’de hem de yürütme kurulunda dile
getirdik. İnan Gündoğdu tarafından kaleme alınan yazının zamanlaması ise dikkat
çekicidir ve yukarıdaki “sıvışma” tespitimizle örtüşmektedir. Tam da bu nedenle
Ahmet Atakan’ın katledilmesine yönelik Güvenpark’ta yapılan eylemde, bu
arkadaşlar işi gücü bırakıp bizim tekil arkadaşlarımızın açıklarını kollamayı
iş edinmişlerdir. Kendi tekilliğini genellik zannettiği gibi, oradaki pratiğe
de aynı pencereden bakmaktadırlar. Teşhir etme görevimiz, arkadaşların
kendilerini teşhir etmeleriyle sonuca bağlanmıştır.
Genel
anlamda biz kuramsal bir tartışma yürütmeye çalışsak da, fraksiyonistlerin
ısrarla birey perspektifi üzerinden meseleleri kişiselleştirip boğmaya
çalıştığı açıktır. Zira biz İnan Gündoğdu’nun yazısına verdiğimiz cevapta kılı
kırk yarıp uğraşırken, kendilerinin 24 saat geçmeden “şahsî öfkesini kusması”,
kanaatimizce kişisel ikbal kaygısının tezahürüdür. Sürece ilişkin kuramsal bir
kavrayışları ya da kuramsal bir dertleri olmadığı da aşikârdır.
Asıl
olarak Fraksiyon’un yaptığı ve derdi, devrimci öznenin politik reddiyesi ve
yerine liberal kimlik siyasetini öne çıkaracak post bir otonom örgütlenmesini
koymaktan başka bir şey değildir. Fraksiyon’un neredeyse her polemik yazısında
şekeri elinden alınmış bir çocuk gibi ağlayarak, “biz devrimcileri
eleştirmeyiz” kurgusunun nedeni de burada yatmaktadır. Devrimcicilik
liberalizmin yansımasıdır.
Sürekli
öznel cevap üreten, şahsî bir hesap peşinde olsa gerektir. Meseleleri sürekli
şahsîleştiren, şahsî bir dava güdüyor demektir.
[2]
İnan Gündoğdu nâm zât, gittiği her yerde, parktaki ortak tanışlara yazının
bizimle alâkalı olduğunu belirtmiştir. Yazıda isim zikredilmemesi ve “kız
kardeş meselesini de nereden çıkardın?” demesi, bu minvalde, anlamsızdır. Hem
yazı ile hem de sözle ifadesini bulan bir karşıtlık yaratılmaya çalışılmış, İştirakî
karşıtlığı üzerinden parktan kaçmanın öznel sebepleri oluşturulmak istenmiştir.
Fraksiyon, eninde sonunda parkta yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını
verecektir. Yazdığımız son iki yazının temel yazılma gerekçesi burada gizlidir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder