Pages

30 Ağustos 2013

Endonezya’da Bir Müslüman Komünist


2008’de Endonezya’da bir başsavcı, Nur Hikmet tarafından yazılmış H. M. Misbah: Kızıl Hacı’nın Hikâyesi adlı bir kitabı yasakladı. Bununla da kalmayan başsavcı, Endonezya’daki birçok kitapevini kitabın satılmamasını garantilemek için sürekli taciz etti. Bazı yayın organlarında da belirtildiği gibi, kitabın yasaklanmasının iki ana nedeni vardı. Öncelikle kitap güya devletin 1966’da yasak ettiği komünist ideolojinin öğretilerini içeriyordu. İkinci neden ise kitabın kapağında EKP’nin (Endonezya Komünist Partisi) sembolü olan “orak-çekiç”in bulunmasıydı.

Bu yasak, Endonezya’da unutulmaya yüz tutmuş bir tarihsel kişiliğin, Hacı Misbah’ın, yeniden halkın gündemine girmesine vesile oldu. Birçok tarihçi basına Hacı Misbah’ın tarihteki rolüne dair demeçler verdi. Ne yazık ki Misbah hakkında çok fazla bilgi mevcut değildi. Nur Hikmet’in kitabı bile bu konuda oldukça zayıftı.

O dönem Tempo dergisi Hacı Misbah’ı kapağına taşımıştı. Ancak Endonezya’da İslam’ı ve komünizmi sentezleyen Misbah’a dair içerik cılızdı. Tempo, Joseph Sneevliet, Mas Marco ve Misbah’ı kıyaslayan bir makale yayınlamakla yetinmişti. Bu yazı, söz konusu gedikten yola çıkarak, Endonezya’da 20. yüzyılın ilk yıllarını Hacı Misbah’ın yahut nam-ı diğer Kızıl Hacı’nın hayat hikâyesi üzerinden izah etmeyi hedefliyor.

Hacı Misbah’ın önemi basit ama güçlü bir nedenden ileri geliyor: Misbah, komünizm ile İslam arasında bir ilişki bina etmeyi deneyen ilk kişi oluyor. Endonezya tarihinde birbiri ile ihtilaf hâlinde olan üç ideolojiyi; din, milliyetçilik ve komünizmi, uzlaştırma çabasını ilk olarak sergileyen kişi Sukarno olarak biliniyor. Gerçekte Misbah Sukarno’yu önceliyor.

Federspiel (2006) Misbah’tan 20. yüzyılın önde gelen Müslüman entelektüellerinden biri olarak söz ediyor. Misbah, Müslümanlar için sosyalizmin öğütlediklerinin hayatî olduğunu düşünüyor ve sömürgeci gücün karşısına doğrudan çıkan komünistlerin safında yer alıyor. Misbah, komünistlerin savunduğu “toplumsal adalet” ve “eşitlikçilik” gibi kavramların İslam öğretilerinin de merkezinde olduğuna inanıyor. Daha güncel bir ışık altında konuya eğilen Assyaukanie (2009) Misbah’ın bakış açısını şu biçimde belirliyor: Allah, Müslümanların birbirlerine karşı müşfik olmalarını emrediyor; dinlerinin zorunluluklarından olarak Müslümanların toplumdaki mustazaflarla omuz birliği içinde olmaları gerekiyor.

Tarihsel öneminin yanında Misbah’ı çevreleyen bir ihtilaf halkası daha bulunuyor. Ünlü bir tarihçi; Anhar Gonggong, Misbah’ı döneminin İslamî hareketine sızmış bir komünist olmakla itham ediyor. Gonggong’a göre Misbah, İslam’ı komünizm propagandası yapmak üzere istismar ediyor.

Hakkındaki münakaşalar şu gerçeği gölgelemiyor: Misbah hayatını davasına adayan biri. Sömürgeci kapitalist düzene ve Surakarta’da halka zulmeden Pakubuwono X’e isyan ediyor. Köylüleri ayaklanmaya çağırıyor. Sürgünde öldükten sonra davası yoldaşı Tjipto tarafından sürdürülüyor.

Hayatı

Günümüzün siyasal İslamcıları arasında adından neredeyse hiç söz edilmeyen Misbah, onlara komünizmi seçmiş biri olarak görünüyor. En yakın yoldaşı Tjipto Mangoenkoesoemo, Hollandaca konuşan, okuyan ve yazan ve hatta dostları arasında Hollandalılar bulunan ünlü bir Pergerakan (ulusal bağımsızlık hareketi) üyesi, batılı bir eğitimden geçmiş elit bir entelektüelken, Misbah, ulusal hareket içinde bilinmeyen, İslamî eğitim almış, Hollandaca değil, Arapça bilen ve bir tane bile Hollandalı dostu olmayan bir mübelliğ (tebliğci) idi. Düşüncelerini kendi çıkardığı gazeteler olan İslam Bergerak ve Medan Muslimin’de dillendiriyordu.

Misbah 1876’da Kauman, Surakarta’da dünyaya geldi. Ona Ahmet ismi verilmişti ancak evlendikten sonra ismini Darmoprono olarak değiştirdi. Hac ibadetini yerine getirmesinin ardından bir kez daha ismini değiştirecek ve ondan sonra Hacı Muhammed Misbah olarak anılacaktı. Sonraki yıllarda Surakarta’da, 1910’ların ortalarında, bir grup genç İslamcının (kaum muda) liderlerinden biri oldu. Zengin bir batik tüccarı ailenin evladı olan Misbah babasının bir din görevlisi olması sebebiyle Kasunanan’ın dindar bir muhitinde yetişti. Din eğitimi almak üzere bir İslamî okula yazıldı. Bu okulun yanı sıra yerel halkın gittiği “Ongko Loro” olarak adlandırılan okullardan birine de devam etti.

Misbah babasının yolundan giderek Kauman’da batik tüccarlığına başladı. İşleri yolunda gidiyor ve yeni yeni dükkânlar açıyordu. Bununla beraber Misbah halkçı ve eşitlikçi biri olarak biliniyor, herkesin imrendiği ateşli bir hitabet yeteneğine sahip bulunuyordu. Bu özellikleri halkın övgüsüne mazhar oluyordu. Bir hacı ve dinî bir lider olmasına karşın dış görünüşüyle sıradan bir Javalıdan asla ayırt edilemiyordu.

1914 yılında Marco Kartodikromo ile birlikte IJB (Endonezya Gazeteciler Birliği)’ne girerek siyasî alana çıkmış oldu. 1915’te Medan Muslimin adında bir gazete çıkarmaya başladı. İslam Bergerak gazetesi ise 1917’de yayınlanmaya başladı. Her ikisi de Surakarta’nın çok okunan gazetelerinden oldular.

Misbah insanları muhtelif şekillerde örgütlüyordu. Kâh bir greve kâh sömürgecilik ve kapitalizm üzerine görüşlerini serdetmenin bir yolu olarak kullandığı bir mitinge öncülük ediyordu. Kapitalizmin destekçilerine, bunlar Müslüman örgütlerden olsalar da, saldırıyordu. Surakarta’nın tiranı Pakubuwono X de Hollandalı kapitalistlere verdiği destekten ötürü bu saldırılardan nasibini alıyordu.

1919’un 7 Mayıs’ında tutuklanıp ardından 22 Ekim’de serbest bırakılması yerlilerin örgütü Sarekat İslam’ın bir zaferi olarak algılandı. Mayıs 1919’da Misbah ve Sarekat’ın başka bazı liderleri çiftçilerin grevine öncülük etmek suçuyla tutuklanmışlardı.

Misbah, “ne cezalandırılmaktan ne sürülmekten ne de asılmaktan korkun” diyordu kitlelere. Muhammed’in İslam’ı tebliğ ederken katlandığı zorluklardan örnekler veriyordu. Sürgündeyken, hayranlık duyduğu Karl Marx’ın fukaranın destekçisi olmak ve kapitalizmi telin etmek için verilecek mücadelede ne kadar önemli olduğundan söz ettiği bir makale yazdı. Makale temel olarak İslam ve komünizm hakkındaydı ve dinin kapitalizm tarafından yozlaştırıldığını, kapitalizme tarihsel materyalizm ile karşı çıkılması gerektiğini belirtiyordu.

Misbah, ezilenlerin yanında saf tutmayan İslamî kurumlardan hoşnut değildi. Ancak kapitalizmle giriştiği mücadele onun İslam’ın öğretilerini yüksekte tutmasına mani olmuyordu. Ona göre kapitalizm ve destekçileriyle mücadele Şeytan’la mücadeleydi. CSI (Merkezi İslam Birliği) bölündüğünde Kızıl SI (Sarekat Islam-İslam Birliği)’ne girdi. Sonra Surakarta’da Endonezya Komünistler Birliği’ni (PKI) kuracaktı.

Mayıs 1920’de Misbah tekrar tutuklandı ve Pekalongan’da iki yıl tutsak olarak kaldı. 22 Ağustos 1922’de Kauman’daki evine dönebildi. Mart 1923’te Kızıl SI’da bir komünist propagandist olarak boy gösterdi. Komünizm ile İslam’ın uyumu hakkında konuşmalar yapmaya başladı. Aynı hedefe yönelmiş olan İslam ve komünizmin bu yolda el ele verebileceklerini söylüyordu.

1924’de tekrar tutuklanan Misbah Surakarta’daki terör eylemlerinin beyni olmakla suçlanarak sömürge hükümeti tarafından aceleyle Manokvari’ye sürüldü. Sürgünde makalelerini yazmaya ve onları yayınlamaları üzere yoldaşlarına yollamaya devam etti. Manokwari’de, sürgünde öldü.

Bağlam ve Önem

Yirminci yüzyılın başlarında Surakarta saray ile sömürge hükümetinin çatışmalarına sahne oluyordu. Bu iki güç bölgedeki siyasî düzenin ve toplumsal yapının inşasında temel belirleyicilerdi. O dönemde batik sanayi bölgenin belirgin bir iktisadî gücü olarak ortaya çıkmaya başlamıştı, yüzyılın ilk on yıllarında sözkonusu sanayi büyümesini sürdürecek ve ulusal pazarda baskın bir konuma erişecekti.

Bu dönem aynı zamanda Surakarta’nın gelişmesinde yeni bir aşamayı da içeriyordu. Hollandalıların “modern dönem” olarak adlandırdıkları evre eğitimin de geliştiği yıllardı. Bu eğitim modernizme götüren yolun temel gereklerinden sayılıyordu. Surakarta’da birçok kişinin temel eğitim almasını sağlayan yeni okullar açılmıştı.

Yeni nesil eğitimli kişiler geleneksel köklere sahip olmakla beraber toplumsal bir devingenlik içindeydiler. Bu devingenlik sonraki zamanlarda bir öncü örgüt olan Sarekat Islam’ın kurulmasını getirecekti. Örgütün temelini batik müteşebbisleri oluşturuyordu ve örgüt başlarda, batik atölyelerinin bahçesine kurumaları için bırakılan batik kumaşlarını çalmayı âdet edinerek tüccarların iş gördüğü alanı güvenli olmayan bir hâle getiren “haydutlar”a karşı korunmak üzere işbirliği yapmak amacını güdüyordu. Örgütün kurucu liderleri kendileri de Hollanda idaresinin “ürün”leri sayılabilecek Tjokroaminoto, H. Samanhudi ve Mas Marco Kartodikromo’ydu.

Sarekat Surakarta’da ve başka şehirlerde giderek hükümete yönelik bir tehdit unsuru olmaya başlamıştı. Gazete makaleleri, protesto gösterileri yoluyla SI ve destekçileri eşit haklar için mücadele ediyorlardı. Takaşi Şiraişi’nin (1990) belirttiğine göre, SI aynı zamanda Çinli ticaret örgütleriyle de rekabet hâlindeydi.

Sözkonusu yıllar hızlı bir toplumsal değişime sahne oluyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde ulusal hareket şiddetli bir değişim geçirdi. Yeni liderler ortaya çıkmaya ve hareket bölünmeye başlamıştı. 1918’in sonlarında SI hareketin öncülerinden olarak sendikalarla birleşmişti.

Ulusal hareketin restorasyonunun asıl mimarı Tjipto Mangoenkoesoemo’ydu. Önde gelen ulusal örgütlerden olan Insulinde Partisi’nin bir üyesi olarak Volksraad’a (Hollandalıların açtığı meclis) girmişti. Bu tarihî önemdeki olay Hacı Misbah’ın da devrimci bir vaiz olarak ortaya çıkışına denk düşer. Bir milliyetçi olarak Tjipto ve bir devrimci vaiz olarak Misbah’ın birleşmeleri ulusal hareketin Surakarta’da devrimci politik bir güç hâline gelmesini sağlayacaktı.

Yusran Darmavan
4 Mayıs 2012
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder