Pages

03 Eylül 2013

İştirakî


Marx, “proletaryanın vatanı vardır ve bu vatan yerin bir karış altıdır” diyor. Bu anlamda, İngilizcedeki “grassroots”a, Türkçede düzünden “çim kökleri”, anlam olarak “halk” şeklinde çevrilecek sözcüğe atıfta bulunuyor.

Marksizm pratiği; Marx öncesi sol, sosyalist, devrimci ve komünist pratikleri bu vatanda ortaklaştırmayı ifade ediyor. Vatan, sömürüye ve zulme karşı mücadeleyle, günbegün kuruluyor. Kuruluş süreci, yerin üzerindeki sarayların duvarlarını çatlatarak gerçekleşiyor. Vatansız mücadele olmuyor.

İştirakî, Osmanlı Sosyalist Fırkası’nın yayın organı İştirak’a ve Anadolu’daki komünistlerin 1920’de kurduğu İştirakiyyun Fırkası’na ve Ortadoğu coğrafyasında şu veya bu içerikle oluşturulmuş tüm iştirakçi faaliyetlere atıfta bulunarak, söz konusu vatana dair kurma ve yıkma faaliyetine işaret ediyor. Ona ait olmanın iradesi olarak vücut buluyor.

İştirakî, ortaklaşma davası adına, teorinin, ideolojinin ve politikanın özel insanların dar dünyalarından çıkartılmasının bu kurucu-yıkıcı faaliyet için elzem olduğunu söylüyor. Sömürülenlerin ve mazlumların kolektif mücadelesini aslî hiza olarak belirleyip, özelleşmiş, kişiselleşmiş, daralmış ve giderek sığlaşmış tüm pratikleri mücadelenin ateşine çağırıyor. O, kolektif mücadeleyi meslekî ideolojilerin ve ideolojik mesleklerin kum havuzlarından kurtaracak olan iradeye örgütleniyor.

Cihan, bu ruy-i zemin, ortaklaşmanın, başka hayatın adımlarıyla çatlıyor. Sömürülen-mazlum halklar, kapitalizmin ve emperyalizmin kuruttuğu bozkırı akıllarının ve yüreklerinin ateşleriyle bir bir tutuşturuyorlar. İştirakî, o ateşte yanma çağrısı.

İştirakî, sınırsızlığın-sınıfsızlığın yeryüzü sofrasına, o sofranın kurulması için verilen kavgaya çağırıyor. Burjuvaziden ve devletten öğrendiğimiz her şeyi, onların dayattığı tüm ahvali o ateşin içine atıyor. Dökülen kan ve terle alıyor abdestini.

Kulübelerin öfkesini rekabetin ve mülkiyetin kendisine kurduğu saraylara çeviriyor. Marx, “Yapıyorlar ama ne yaptıklarını bilmiyorlar” diyor. Bu anlamda İştirakî, teorik pratiğiyle, yapma ve bilme arasındaki açının teorik ve pratik düzlemde devrimcileştirilmesine kendi varlığı ile mütevazı bir katkı sunmayı amaçlıyor. Dünya ve bölge kentlerinin sokaklarında yuvarlanan alev topunu teorinin tıkanmış damarlarına taşıyor.

Sömürüye ve zulme karşı direnç oluşturmuş ve oluşturan tüm dinamikleri kendisine yoldaş belliyor. Özel insanların dar dünyalarında devrimci teori, ideoloji ve politikanın burjuva siyasetinin liberal, muhafazakâr ve faşist türevlerine hapsolduğunu tespit ediyor. Geleceğin devriminin bugünde, söz konusu hapis duvarlarından kurtulmayı emrettiğini söylüyor.

Teorinin, ideolojinin ve politikanın esnaflarından, zanaatkârlarından ve tüccarlarından kurtulma çağrısı olarak İştirakî, bu üç alana dönük proleter bir müdahalede vücut buluyor. Bu vücut, sömürülenlerin ve mazlumların kanı ve teriyle var oluyor. Dolayısıyla, özellikle Doğu’nun ezilen Müslüman halk kitlelerinin sosyalist ve komünist hatla kesişsin ya da kesişmesin, ortaya koyduğu tüm pratiği sahipleniyor.

Kanı-teri, sömürüleni-mazlumu, tarihi-toplumu, insanı-doğayı, bedeni-ruhu ve geçmişle geleceği ayırıp karşı karşıya koyanlara karşı devrimci tevhidî mücadeleyi savunuyor. Bu ayrımların rekabete ve mülkiyete ilişkin ve içkin yanlarını redde tabi tutuyor. Küçük burjuva sınırları paramparça etmenin, ayrım çizgilerini silmenin gerekliliği üzerinde duruyor.

Bu noktada mütevazı bir çalışma olarak İştirakî, etrafına kendi sesini yankılamaktan başka işe yaramayacak duvarlar örmek yerine, duvarları parçalamaya yazgılı o sese katılacak öfkeli ve dertli sesleri arıyor.

Öfkeye ve derde selâm olsun.

İştirakî Kolektifi
3 Eylül 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder