Pages

23 Ekim 2024

Tahta Parçası



Odysseus, gemisini ve askerlerini sirenlerin ezgilerine kanmadığı için koruyabildi ve gemiyi kayalıklara vurmadan yolculuğuna devam edip memleketi İthake’ye ulaşabildi. Ülkemiz solu da sirenlerin tatlı ezgilerine kanarak, gemilerini vurdukları kayalıklardan parçalanan gemilerinden kurtardıkları tahta parçalarıyla denizde yollarını kaybetti.

Yahya Sinvar, Siyonist askerlerle çatıştıktan sonra elinde kalan bir tahta parçasıyla düşmanını bekledi. Oturduğu koltuğa gönderilen drona elindeki tahta parçasını fırlattı. 62 yaşında ölümsüzleşti. Elindeki son tahta parçası savaşma iradesinin en güçlü silahı oldu. Drone ile elde edilen görüntülerle Sinvar şahsında Filistin halkını sindireceğini düşünen Siyonistler, bir tahta parçasına yenildiler. O tahta parçasını silaha dönüştürerek elinde tutan irade 21. yüzyılda Siyonistlerin tüm teknik üstünlüğünü yerle bir etti. Kendi İthake’sinde katledildi.

Ülkemiz solu, gemiyi karaya vurunca her biri tahta parçasıyla denizi geçmeye çalıştı, İthake’sinde yurtsuzlaştı. Tahta, onu esir aldı. Bu esaret karaya varamadan geleceği kararttı.

Sinvar özelinde süreç yaşanırken MHP, “tecrit” kavramını kullanarak bir açılım yaptı. HDP’li Tülay Hatimoğulları da mealen, “Tecridi kaldırırsanız neden olmasın!” dedi. Geçtiğimiz haftalarda zaten el sıkışmıştı iki parti. Yıllardır dile getirdiğimiz, “MHP çağırsa HDP gider ama MHP çağırmıyor” tespitimiz bugün gerçekleşti. Tülay Hatimoğulları SYKP’li. Ondan bu yanıtın HDP adına gelmesi şaşırtıcı değil, Hatimoğulları’nın partisinde yer alan insanların açtığı sahaf-kafede Nihal Atsızcılar etkinlik yapıyor, satılması için kitaplarını bırakıyor. Her çevrenin tutunduğu tahta parçası bir göreve sahip.

Öncelikle belirtmeliyiz ki HDP de geldiği gelenek de önce Kürt solunu, sonra solu, sonra da kendi hareketini tasfiye etme üzerine hazırlanmış soğuk savaş kurgusudur. Bunu kendiler de söylüyor: “Biz en başından beri Sovyetler’e karşıydık.”

Bu kurgu, 2000'li yılların başında sona ermişken devreye Irak Operasyonu girdi. Sovyetler dağıldıktan sonra Ortadoğu yeniden şekillenmeliydi. Sürecin son durağı Suriye’ydi. Çözüm süreci başlatıldı. Bu arada emperyalizm Suriye’ye radar üsleri kurdu, petrolü sömürdü hem de ekolojist olduğunu iddia edenlerle. Ne zaman Kürt siyaseti eleştirilse, sol ona kalkan olup “Şoven, Kemalist, ulusalcı” sıfatlarını devreye koyarak eleştireni yalnızlaştırmaya çalıştı. “Anti-emperyalizm” kavramından Kemalizm çıkarma dehası bir çarpıtmadan ibaretti, 1914’te Kemalizm mi vardı, anti-emperyalizmi Kemalistler mi keşfetti?

Son on yılda MHP, boşta okul ve sokak duvarı bırakmadan, her yeri amblem, sembol ve ırkçı yazılarla doldurdu. Eğitim Sen’in kendi evine/okuluna sahip çıkmamasının sebebi, ortaya açıktı.

Kemalist olan da milliyetçi olan da aynada kendi gördükleri suretleridir. MHP’yi de Zafer Partisi’ni de karşısına alamazdı çünkü her zaman onlar muhatap temsiliyet olarak ihtimal dâhilinde bekletiliyordu. Bunlar gerçekleşirken bir durum yaşandı ama kimse tartışmadı. Son 30 yıldır TDK, Türki cumhuriyetlerle ortak bir alfabe üzerinde çalışmalar yapıyordu ve bir ay önce, içinde “w, x, q” bulunan bir alfabeyi kullanma üzerinde ortaklaştı. Bir yandan MHP, çözüm sürecini de hazır duruma getiriyordu. Ona desteği Eren Keskin sundu, sendikaların Kürtler ve barış için genel grev yapması talimatını verdi.

Şimdi bir tarihin sonuna gelindi. Adı konulmamış tasfiyeler zincirinin son halkası inşa ediliyor. Bu inşa, enkazla gerçekleşiyor, enkazdan bir bina inşa edilemez. Kirli denizde yaşayan balık ölür, denizi temiz tutan tek şey ideolojidir, ideoloji bozulunca balık da sağlıksız beslenir.

Bugün asıl sorulması gereken şu: Sol artık ne yapacak? Tutunduğu tahta parçalarını su alıp götürüyor. O tahta parçası da elden kayıp gidince yüzme bilmeyen sol, bir süre çırpınıp batacak, batıyor da.

Çözüm sürecini hatırlayalım. Urfa’da düzenlenen Said Nursi etkinlikleri, TÜSİAD’da çekilen halay, Gezi’de görülen darbe, Nurtepe’yi işgal girişimleri, güncellenmek istenen İdris-i Bitlisi-Yavuz ittifakı, sonradan İsveç’e kaçacak olan sendika başkanı akil adam, 4+4+4’ün kabul edilmesi, Suriye’nin parçalanıp halkların göç yollarına dizilmesi ve denizlerde batan mülteci botları, “Biji Obama” sloganları, Eğitim Sen şubelerinin “Oyumuz demokrasi ve barış ittifakına” diye pankartlar asması, Grup Yorum’un sahnesine saldırıp Van'da da konserinin engellenmesi...

O yüzden HDP, Küçükarmutlu’ya ve Nurtepe’ye girse oraya ne götürecek sorusunu yöneltmiştik. Şimdi de İran’ı, derinleşen yoksulluğu, MESEM’i, tarikatların ve ülkü ocaklarının okullara girmesini, artan uyuşturucu kullanımını ve sokakta yoksulun yoksula yönelttiği şiddeti, barınma krizini düşünebiliriz. 10 bin siyasetçisinin tutuklu olduğunu söyleyen HDP’ye neden çözüm süreci için tek varlık nedenini bu siyaset üzerine kuran MHP el uzatsın? Olası bir İran sorunu yoksa neden kredi kartlarından alınacak vergi gündeme getirilsin? Sınıflar mücadelesi birbirinden dağınık dinamiklerle fabrikalarda ve toplumsal hayatta gitgide keskinleşirken, neden çözüm süreci için MHP’den “tecrit” diye bir kavram duyulsun? Çok daha fazla soru ortaya atılabilir. Düğün değil bayram değil...

Sola gelinecek olursa, eklemlendiği siyasetin ilkesizliği ve karşı milliyetçiliği yüzünden bugün sınıfla da Türk’le de Sünni halkla da Nusayri halkla da Karadeniz’le de tüm bağları kesildi. MHP ile çözüm süreci yönetenlerin dönüp saldıracağı yer, sol ve emekçilerdir.

HDP siyaseti son derece pragmatisttir. Bu yüzden sınıf mücadelesinin öznelerini dinamize etmemek için on yıllardır ellerindeki aritmetik-nicel güçle sendikaları atıl duruma getirdi. Masaya güçlü bir şekilde oturmak için sendikaları, Kürt İnsanı Hakları Derneği’ni, TTB’yi, TMMOB’u reformist bir çizgiye çekti. O, zaten bu öznelerin tarihsel görevlerinin yerine getirilmemesi için var. Gezi örneğinde, 1990-2000 sürecinde ve 80 öncesinde görüleceği gibi olası bir sınıf mücadelesinin sınıfla bağı güçlendirildiğinde kimlik siyasetinin gerileyeceğinin farkında.

On yıllardır ülkü ocakları özelinde ırkçı çevrelerle mücadele eden sola “şoven”, Dersimlilere “katiline âşık”, Grup Yorum’a “şoven, Kemalist, ulusalcı” demeyi siyaset sanan HDP ve öncelleri, bugün MHP ile el sıkıştı ve masaya oturmaya hazır. Hadi bunları da bir kenara bırakalım. Karadeniz'de Kürt işçilere kimler ırkçı saldırıda bulundu? HDP çalışanı kadını katleden kişinin fotoğrafında bozkurt işareti yok muydu? Kayyum, MHP’nin talebiyle atanmaya başlamadı mı? Kayapınar’da iki yüz küsur YSP/HDP oyunun tamamının MHP’ye yazıldığı iddia edilmedi mi? Meclisteki HDP vekillerine hangi parti “kravatlı terörist” dedi?

Kürt’ün CHP'si olmaktan MHP'si olmaya evrilmek isteyenler için o kapı açıldı, önce el sıkışıldı, şimdi masada sandalye talep ediliyor. HDP’nin CHP yanında seçimlere girmesi, sadece bir politik manipülasyondur. Asıl muhataplarına verilen bir mesajdır. Ne genel ne yerel seçim olsun HDP’nin bu seçimlerle bir derdi yoktur, olmaz da. Kayyum atanmasıyla belediyeyi HDP’nin yönetmesi arasında da fark yoktur. Belediyeyi yönetip çalışmak/çalıştırmak diye bir politika söz konusu değil. Her biri de bir pazarlık aracı. Sendika da meslek odaları da belediye de sandık da sadece daha fazla destekle masaya oturmak için var. O yüzden okul duvarlarına yazılan yazıların önemi olamaz çünkü savaşta bile okullar vurulmazken okul yakmayı bir gün olsun kınamadılar. Eğitim Sen kınadı mı ki? Eğitim Sen’in asıl düşünmesi gereken, oluşacak yeni dengede kendisinin tamamen bitirilmesi için önüne nasıl bir ajanda konulacağıdır.

Özetlersek, bir kurgunun sonuna gelindi. Bugün meclise iki vekille ve sendika yönetimlerine temsilci düzeyinde girmek için kendisini işçi sınıfının biricik partisi görenler, 1993’te Dersim’de Kürt siyaseti tarafından kovulanlardır. Tülay Hatimoğulları’nın geldiği geleneğin içinden çıkan Kürt solunu yok edenler, şimdi onu meclise getirenlerdir. İki Eğit-Sen’li sosyalist öğretmeni katledenler, bugün Eğitim Sen’in toz kondurmadığı siyasi çevredir. Eğitim Sen’li öğretmenlere seslenecek olursak, neden yoksulluk içinde ve ülkücü-tarikat kuşatmasında yaşadığınızı çözmek isterseniz, bugün MHP’nin çağrısına verilen yanıtı dikkatle inceleyebilirsiniz.

Artık ideolojik-politik yönden bitmiş bir harekete bel bağlayan sola gelince, sizi kurtaracak ne kaldı bilinmez ama 40 yıllık projeyle/kurguyla halkla aranızda açılan mesafeyi kapatma imkânınız şöyle dursun, şansınız bile kalmadı.

Şimdi soğuk savaşın iki kurgusu rahatça el sıkışabilir, rahatça aynı masaya oturabilir, rahatça “tecrit kaldırılsın” diyebilir. Solu vuran iki kurgu, tarihsel görevini tamamladıktan sonra soldan geriye ne kalırsa. Evet, bu süreç geçecek, sınıfsız sömürüsüz düzen idealinden bir milim sapılmayacak ama bu sol da kendini vuran iki kurguyla politik ömrünü tamamlayacak.

“Umut hakkı” denilmişken, 16 Ekim, bizim için umudun hiç tükenmeyeceğinin yeni bir eşiğidir. Siyonizm, bir tahta parçasına yenildi. “Esir düşmek değil, asıl mesele teslim olmamak” dizelerinin somut durumunu bir drone gösterdi bize. Yalnızlık Bakanlığı’nın kurulduğu, uyuşturucunun insanı çürüttüğü, ailenin dağıtıldığı, depresyonun yaşam biçimine dönüştüğü, bebeklerin para uğruna katledildiği, değerlerin içinin boşaltıldığı bir çağda, Filistin halkları, onurun, namusun, adaletin ne olduğunu bize gösterdi hem de emperyalizmin kanadından bir tüy bile medet ummadan.

“Sol, hiçbir zaman bir Allende çıkaramaz” demiştik, sol hiçbir zaman bir Sinvar çıkaramaz. Allende’yi de Sinvar’ı da çıkaran tek güç, halka verilen güven ve halk-vatan sevgisidir. Kendi halkına güvenmeyenler mahkemelerde egemenlere bağlılığını bildirir, egemenler arası çatışmada taraflardan birini yapılacak hamleyi gördüğünü söyleyerek cezaevi yönetimine bildirir, egemenlere hizmete her zaman hazır olduğunu fakat kendi arkadaşlarının “korkunç” olduğunu söyler, “Türk solunu başıboş bırakmayın” diye talimat verir, içinden geldiği halkın köylülerinin tavuklarına kadar katledilmesi yönünde talimat verir, “Türk solu ilkel” der. 1991’de verdiği röportajda Türk solunun kendisini dinleyeceğini fakat bir hattın hiçbir şekilde onu dinlemeyeceğini söyler. Mahkemede 17 yaşındaki Erdal Eren gibi duramayanlar, emperyalizmin de MHP’nin de elini sıkar çünkü herkes tarihi görevini yerine getirmektedir.

S. Adalı
23 Ekim 2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder