Haydar
Han Emmioğlu, 20 Aralık 1880’de Urmiye’de doğdu. Fakat ailesi o henüz küçük
yaştayken Aleksandropol’a (bugün Ermenistan’a bağlı olan Gümrü şehrine) göç
etti. Erivan ve Tiflis’te elektrik mühendisliği bölümünde eğitim gören Haydar
Han, 1901’de Meşhed kentinde İmam Rıza türbesi için bir elektrik tesisi kursun
diye İran’a davet edildi. Hekim olan babasının ismi Ali Ekber Afşar, annesinin
ismi Zehra’ydı.
Bulunduğu
yerde insanlar, babasına “Emmi”, kendisine de “Emmioğlu” diyorlardı. 1886
yılında Gümrü’ye gelen Haydar Han, Tiflis Politeknik Üniversitesi’nde okudu. Burada
sosyalizmle tanıştı. 1898’de Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi üyesi oldu.
Meşhed
Haydar
Han, İran’a geldiğinde Farsça bilmediği gibi İran toplumu ve kültürüne de
yabancıydı. Fakat görev aşkıyla, ayrıca İran ve İranlılara duyduğu sevgiyle hareket
etti. Horasan’da Sehemü’l Mülk Mütevellibaşi isimli bir yetkiliye dair küçümseyici
ifadelere yer verdiği hatıratında şu yorumu yapıyordu:
“Aklımda tek bir amaç
vardı, o da hiç eğitim almamış olan Horasan halkının o devlet yetkilisinin de
sıradan bir insan olduğunu anlamasını sağlamaktı.”
Meşhed’de
15 ay kalan Haydar Han, Tahran’a gitti ve burada Hacı Emin Zarb Elektrik Santrali’nde
mühendis olarak çalışmaya başladı.
Tahran
Haydar
Han, Anayasa Devrimi’nin filizlenmeye başladığı 1903 yılında geldi Tahran’a.
İngiliz Büyükelçiliği’ne sığınsınlar diye buraya ilk grubu kendisinin
gönderdiğini söylerken Anayasa Devrimi’ndeki rolünü belli ölçüde abartıyor olsa
da, Muzafferiddin Şah’ın ölümü, Muhammed Ali Şah’ın tahta çıkışı sonrası daha
da deneyimli ve bilgili bir isim hâline gelmiş olan Haydar Han, İran siyasetini
radikal bir yöne yönlendirme konusunda önemli bir rol oynadı.
1907’de
St. Petersburg’da İran’ı iki ayrı nüfuz bölgesine ayıran İngiliz-Sovyet Anlaşması’nın
imzalandığı gün İran’ın güçlü başbakanı Ali Asgar Han Meclis’in önünde vuruldu.
Sonrasında Haydar Han, bu suikastın planının kendisine ait olduğunu kabul etti.
Ayrıca, emirleri Haydar Han’dan alan bir Terör Komitesi’nin mevcut olduğu
iddialarını reddetse de Hasan Takizade, bu suikastın ardındaki ismin Haydar Han
olduğunu söyledi.
Ali
Asgar Han, kısa süre önce Şah’ı meclisle birlikte çalışmaya ikna etmiş,
işbirliğini güvence altına alacak güçlü bir zemini örmeyi bilmişti. Ali Asgar
Han’ın ölümü üzerine mecliste inşa ettiği koalisyon hızla dağıldı. Şah, meclise
şüpheyle yaklaşmaya başladı. Giderek politikleşmiş olan kalabalıkların
başbakanın indirilmesinin devrimci sonuçlar doğuracağını gördüğü koşullarda
meclis de Şah’la uzlaşma fikrinden uzaklaştı. Ülkede fay hatlarının
derinleştiği koşullarda, şiddetli çatışmaların zemini de oluşmaya başladı.
Şah’la
anayasacılar arasındaki mesafeyi kapatmak için uğraşan politik elitler de Haydar
Han’ın politik terörizminin hedef tahtasındaydı. Bu isimler arasında Mirza
Ahmed Han Âlâü’d Devlet gibi kişiler bulunuyordu. Ayrıca, Anayasacılığa
beğeniyle yaklaşan eski rejim üyesi kişileri içeren Hizmet Vakfı da hedefteydi.
Gelgelelim,
Haydar Han en radikal saldırısını 28 Şubat 1908’de gerçekleştirdi. Saldırı dâhilinde
Şah’ın konvoyuna bomba atıldı. O günlerde terörist faaliyetleri sebebiyle “Bombacı”
olarak anılan Haydar Han saldırıdan sorumlu tutuldu, tutuklandı fakat
meclisteki sosyal demokrat yoldaşlarının ısrarı üzerine kısa süre sonra serbest
bırakıldı. Bu eylemin ardından Şah meclisi kapattı. Şah ile anayasacılar karşı
karşıya geldiler. İki taraf da silâhlandı. 1909’da Ortadoğu’da bir kral ilk kez
halk adına tahttan indirildi.
Şah’ın
devrilmesinden önce yaşanan çatışma sürecinde Haydar Han ilkin Kafkasya’ya
kaçtı. Ülkeye dönüp savaşmadan önce buralarda devrimciler için asker ve teçhizat
topladı. Şah’ın tahttan indirilmesi sonrası Haydar Han, Demokrat Parti’ye girdi.
Ocak 1910’de anayasacıların muhafazakâr kanadına önderlik eden Ayetullah Mirza
Seyyid Abdullah Behbahani suikastını örgütledi.
Sonrasında
Demokrat Partililerin ve Mirza Hasan Müstafitü’l Memalik hükümetine bağlı
güçlerin desteğini arkasına alan Haydar Han, muhafazakârlara askeri destek
sunan, Anayasa Devrimi esnasında silahlı mücadele vermiş, Settar Han, Bakır Han
ve Mücahid örgütlerine yönelik saldırılara iştirak etti. Haydar Han ve
Demokratlar, polis teşkilâtının başındaki Ermeni Yeprem Han’ı destekledi ve
polisi silahsızlandırmayı başardı. Settar Han, aldığı yara sonrası hayatını
kaybetti.
Mart
1911’de Haydar Han İran’ı terk etmek zorunda kaldı. Muhafazakârlar yeniden
örgütlendi. Ayrıca İran’a giren, Azerbaycan’ı işgal eden Ruslar, sınırlarında
devrimci bir komşunun varlığına izin vermek istemiyorlardı. Tahttan indirilmiş
olan ve o günlerde Rusya’da bulunan Şah’tan “tahta çıkartacağım” vaadiyle para
alan Haydar Han, Avrupa’ya gitti.
Ölümü
1917
Rus Devrimi, Haydar Han’a Kafkaslar’a dönme fırsatı sundu. 1920’de Bakû
Kurultayı’na İran heyetinin liderlerinden biri olarak katıldı. Bolşevikler, kendisini
Gilan’daki İran Komünist Partisi ile Cengelîler arasında baş gösteren çatışmayı
sonlandırsın diye İran’a gönderdiler. Detayları konusunda farklı değerlendirmelerin
yapıldığı bu dönemde Haydar Han, Mirza Küçük’ün bilgisi dâhilinde veya değil,
bir grup Cengelî tarafından, 15 Ekim 1921 günü öldürüldü. Öldürüldükten sonra
cesedi mumyalanıp gizlice Fransa’ya götürüldü.
* * *
Aşağıda Haydar Han’ın Bakû Kurultayı’nda yaptığı konuşmaya yer
veriliyor:
Yoldaşlar,
öncelikle Doğu’daki kardeşlerimize, her türlü diplomasiden uzakta, açık ve
samimi bir üslupla elimizi uzatmak için buraya geldiğimizi söyleyen Yoldaş
Zinovyev’in ve Yoldaş Radek’in konuşmalarına dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Yoldaş Radek de konuşmasında elimizi uzattığımızdan ve eğer ölürsek sizinle birlikte
öleceğimizi, eğer yaşarsak sizinle birlikte yaşayacağımızı söyledi. 200 yıldır
bu tür sözler işitmeyen Doğu halkları için bu ifadeler oldukça önemlidir. Tüm
bu süreç boyunca onlar, Avrupa sermayesinin kendilerini nasıl katlettiğini
görüp işittiler.
Avrupa
sermayesinin Doğu halklarının kurtuluş mücadelesini nasıl boğduğunu birkaç
örnekle göstereceğim. İran’ı ele alalım. Burada devrim, Çarlık Rusyası ve
İngiliz emperyalizminin liderliğinde kırıldı. Aynı şekilde, 350 milyon nüfuslu
Hindistan da, cebinde tek bir çakı bile taşıma fırsatı bulamaksızın, kendisini
koruma becerisinden mahrum edildi ve İngiliz sermayesi tarafından gayri insanî
biçimde sürekli olarak sömürüldü. Hintliler açlıktan ölüyorlar, fakat İngiliz
kapitalistleri, onların hayatları pahasına görkemli saraylarında yaşamaya devam
ediyorlar.
Aynı
şey Türkiye için de sözkonusudur. Burada söz alan bir yoldaş, Türkiye’nin savunma
amaçlı bir savaş verdiğini, onun Alman emperyalizminin elindeki bir piyon olmadığını
ve kendisi adına emperyalist arzular taşımadığını söyledi. Ancak yoldaşlar, bu
söylenenler gerçeklerle örtüşmüyor. Türkiye kendince büyük arzular taşımıştır.
Tümüyle Avrupalı emperyalistlerin elinde bir piyon görevi oynamıştır. Eğer
Türkiye, fetih için yanıp tutuşan emperyalistlerle birlikte bu savaşa girmemiş
olsaydı, o zaman bugün itibariyle Avrupalı emperyalistler Türkiye’nin emekçi köylüsünü
lime lime etmezlerdi.
Yoldaşlar,
gördüğünüz üzere, Doğu hâlihazırda uyanmış, İran’da Britanya’ya karşı devrim
patlak vermiş, benzer bir hareket Hindistan’da olduğu gibi Türkiye’de de başlamıştır.
Burada toplananlar, İngiliz ve her türlü emperyalizme düşman olan halkların temsilcileridir
ve ben eminim ki bu halklar, burada bir karara varıp İngiliz ve diğer emperyalistlere
karşı bir saldırı örgütleyecek ve Doğu’yu kapitalistlerin boyunduruğundan kurtaracaktır.
Haydar Han Emmioğlu
2 Eylül 1920
[Kaynak: Yayına Hz.: John Riddell, To See the Dawn: Baku, 1920 First Congress of the Peoples of the East, Pathfinder, 1993, s. 101-102.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder