Birkaç
yıl önce Daron Acemoğlu’nun Ulusların Düşüşü kitabını okumuştum. O
sıralarda Facebook sayfamdan şöyle bir paylaşım yapmıştım:
Daron
Acemoğlu’nun James Robinson ile birlikte yazdığı çok satan kitabı Ulusların
Düşüşü özet olarak bize, “Hiç kıvranmayın, eğer Batılı liberal ve siyasi
kurumları (ki yazarlar bunlara “kapsayıcı kurumlar” diyorlar) gerçek anlamda
ülkenize yerleştiremezseniz, fakirlik ve kriz kaderiniz olacaktır” diyor.
Kitabın
ilk sayfalarında Kuzey ve Güney Kore’nin uydudan çekilmiş bir fotoğrafını
gösteriyor bize Acemoğlu. Kuzey Kore, koyu bir karanlık içine gömülmüşken Güney
Kore ışıl ışıl parlıyor. Peki neden?
Çünkü
Güney Kore, “kapsayıcı siyasi ve ekonomik kurumlara” sahiptir. Acemoğlu’na
göre, özellikle fakirlik ve açlıkla damgalanmış Afrika’nın da temel sorunu, bir
türlü “kapsayıcı ekonomik kurumlara” sahip olamamasıdır. Ama bu karanlığa
gömülmüş kıta içinde yine ışıl ışıl parlayan bir ülke vardır: Botsvana.
Acemoğlu
ve arkadaşı Botsvana’ya o kadar sık gönderme yapıyor ki, bu ülkeyi biraz
araştırma ihtiyacı duydum. Kıta’daki diğer ülkelerin kaderini paylaşmaması
sebebiyle “Afrika’nın İsveç’i” olarak isimlendiriliyor Botsvana. Tabii bunun da
sebebi, Acemoğlu ve arkadaşına göre, Botsvana’nın “kapsayıcı ekonomik kurumları”
geliştirmeyi başarabilmesidir.
Fakat
biraz daha araştırınca Botsvana’yla ilgili ilginç bilgiler öğreniyoruz:
Botsvana elmas zengini bir ülke, ihracat gelirinin %85’ini elmas oluşturuyor.
Dünya’da en çok elmas çıkarılan ikinci ülke konumunda. Buna karşılık, Botsvana’da
üretim sektörü çok zayıf; GSYH’nin %4’ünü oluşturuyormuş.
Botsvana’nın
1993 yılından beri İsrail’le diplomatik ilişkileri var. Dahası, 6 İsrail
merkezli elmas firması Botsvana’da elmas madenlerini işletiyor. En çok ihracat
yaptığı ilk üç ülke, İngiltere, G. Afrika Cumhuriyeti ve İsrail.
İsrail
ve elmas arasında geçmişi çok eskiye dayanan bir ilişki var. Elmastan elde
edilen gelirin İsrail’in gayri safi milli gelirinin %30’unu oluşturduğu ve
sektörün her yıl İsrail Savunma Bakanlığı’na 1 milyar dolar para aktardığı
söyleniyor.
“Elmas”
denilince bütün dünyada tek bir şirket akla geliyor: De Beers. De Beers, 1888’de
Rothschild ailesi tarafından finanse edilen İngiliz işadamı Cecil Rhodes
tarafından kurulmuş. (Bu adam, Afrika’da Rodezya diye kendi adına ülke bile
kurmuş. Sonrasında kuzeyi Zambiya güneyi Zimbabve olmuş).
De
Beers, İngiltere merkezli ve 1927 yılında bir Alman Yahudisi olan Ernest
Oppenheimer tarafından tamamen ele geçirilmiş. Anglo American şirketi 2011’de
şirketi satın almış. (2016’da Zen firmasını Türkiye’de lisans ortağı olarak
seçmiş.)
Dünya
elmas ticaretinin yaklaşık %75’ini (farklı rakamlar veriliyor) elinde
bulunduran De Beers şirketi, 2008 yılında Botsvana’ya gelmiş ve ülkedeki bütün
elmas kesme ve parlatma işlerinin tek bir merkezde (Elmas Parkı ismini
vermişler) yapılacağını müjdelemiş.
Botsvana
sömürgecilik döneminde Hıristiyanlığı ve hemen peşinden de İngiliz himayesini
kabul etmiş, antiemperyalist bir mücadeleye girmemiş. Batılı ülkelerle ve
özellikle İngiltere ile sıcak ilişkiler kuran Botsvana, diğer ülkeler gibi
tahrip edilmemiş. Bağımsızlığını kolayca almış.
Acemoğlu’nun
da adını sıkça zikrettiği Seretse Khama, İngiltere tarafından sürgüne
gönderilmesine rağmen, döndüğünde İngiltere yanlısı bir politika takip eden
Botsvana Demokratik Partisi’ni (BDP) kurmuş (1965’ten 2009’a kadar bütün
seçimleri bu parti kazanmış) ve Botsvana siyasetine hâkim olmuş.
BDP,
kimi Afrika ülkeleri gibi Soğuk Savaş döneminde komünist politikalar takip
etmemiş, liberal tutumuyla ABD ve İngiltere’nin desteğini almış. Dahası
Botsvana, Güney Afrika’daki Apartheid rejimine karşı da bir tavır almamış.
Mesela Güney Afrika kendisine muhalefet eden diğer Afrika ülkelerinde silahlı
örgütler kurup yardım ederken, Botsvana’ya dokunmamış. Buna ek olarak, Botsvana’da
hiç silahlı darbe yaşanmamış. Ayrıca BDP liderlerinden Mo İbrahim, Fransa Cumhurbaşkanı
Nicolas Sarkozy tarafından Lejyon Donör nişanıyla taltif edilmiş.
Bu
arada Seretse Khama isminin 1950’li yıllarda gazetelerin magazin sayfalarını
epeyce meşgul ettiğini de söyleyelim. Zira Seretse, İngiltere’de hukuk okurken
Ruth Williams isminde İngiliz bir kadına âşık olmuş ve Ruth’u Botsvana’ya gelin
getirmiş. İngiliz mahkemeleri ve Botsvana tarafı, bu evliliğe ilk başlarda
itiraz etse de araya Churchill gibi siyasetçiler girmiş ve sonrasında Kraliçe
evliliği onaylamış. 1966’da Seretse Khama’ya İngiliz Kraliyeti tarafından “Sör”
unvanı verilmiş. Bu evlilik, 2016’da “Aşkın Krallığı” ismiyle beyaz perdeye de
taşınmış.
Mücahit Gültekin
14 Ekim 2024
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder