Pages

19 Eylül 2024

Halk Sağlığı


“TTB Halk İçin Ne Yapar?

TTB yayınları, web sayfası, kitle iletişim araçları ile halkı bilgilendirmektedir. Doktorum.dr.tr web sayfası ve dr.tr uzantılı hekimlerin olduğunu tescillediği web adresleri ile halkımızın sorularını yanıtlamaktadır.

TTB, merkezde bir Basın Bürosu çalışmaktadır. Basın kuruluşlarına ve gazetecilere dosyalar sunmaktadır.

Türk Tabipleri Birliği, halk sağlığını ilgilendiren çeşitli konularda tutum belirlemekte, raporlar hazırlamakta, halkı bilinçlendirmektedir. Çernobil/radyasyon konuları, çevre duyarlılığı, temiz su kaynakları, bulaşıcı hastalıklar, sağlık reform taslakları eleştirileri, sigara bu çalışmaların örnekleridir.”

Yukarıdaki açıklama, TTB’nin genel ağ sayfasından alınmıştır. TTB, halk için danışma hattından öte bir şey yapmadığını açıkça ilân ediyor. Gazetecilere dosya sunuyor, raporlar hazırlıyor, eleştiriler yapıyor. Halk için bütün yaptıkları bundan ibaret.

Peki TTB, halk için neyi yapmıyor? Mahallelerde ücretsiz ilk yardım kursları açmıyor. Salgın döneminde aşı yaptırmayanı “gerici, bilim düşmanı” kabul ediyor, bedene müdahaleyi savunuyor. Salgın ve kapatılma konusunda Eğitim Sen’e sunduğu raporlarla okulların kapatılmasını talep ettiriyor. Kadın sağlığı ve bedeni için eylemler düzenliyor ama kadının açlıktan ve işsizlikten dolayı intihar etmesi karşısında sessiz kalıyor.

TTB, Onur Kurulu'na sahip ama hastanın, halkın, emekçinin onuruna yönelik çalışma yürütmüyor. Ülkedeki doktorların yüzde seksen sekizinin üye olduğu bir kurumda doktorların, özellikle Anadolu’da halka davranış biçimlerini onur sorunu olarak görmüyor. Depresyonun, intiharın ve uyuşturucu kullanımının birer halk sorunu olduğuna yönelik programa sahip olmadığı gibi mahallelerde ve iş yerlerinde buna yönelik panel, söyleşi ve forum düzenlemiyor. Aşının sonuçlarından doğan zararlardan dolayı ne özeleştiri veriyor ne de buna karşı dava açılmasına öncülük ediyor.

“Geçinemediğini” söyleyen hekimler, soluğu ya özel hastanelerde ya da Avrupa’da alıyorlar. “Burası bizim ülkemiz, ezilenler ve sömürülenler de bizim halkımız, bir yere gitmiyoruz!” diyen bir çağrıyı hekimlere ve sağlık emekçilerine yapmıyor, çünkü TTB’nin hekimlik anlayışı burjuvaziye hizmet üzerine kurulu.

Kendi insanına hizmeti görev kabul etmeyen TTB, Avrupa sermayesine hizmet vermeyi çağdaşlık olarak görüyor. Aynı TTB’nin sokaklarda afiş astığını bugüne kadar görmedik, onlar hep bizden uzaktı.

Bugün hastanelerde insanlar sıra bulamıyorlar. Mevcut hekimlerin çoğu uzmanlık eğitimi alan genç kuşağa mensup, eğitimini tamamlayanlarsa özel hastanelere geçiyor. Onurunu kıran politikalara karşı halkı yanına alıp mücadele ve direniş hattı çizmek yerine onurunu savunmayıp, özel sektöre ve Avrupa ülkelerine geçmeleri kapitalizme hizmettir. Hekimlerin yüzde sekseninin üye olduğu bir kuruluş varken, bu kadar çarpıklığın olması kapitalizmin halk sağlığı sorunu olduğunu kabul etmemektir.

Salgın döneminde sağlık çalışanlarının istifa etmeleri engellenmesiydi, hastanelerin bugünkü durumu daha erken yaşanırdı. O yüzden halkın gidebildiği hastanelerde çalışmayıp kapitalist hastanelere hekimlerin geçmesinin nedeni, mesleğe yönelik yürütülen politikalar değildir, asıl neden, çöken ekonomik düzenle mücadele etmeyip kolayı seçerek daha fazla para kazanma hedefidir.

TTB, Ceyhun Atuf Kansu’yu aşamamıştır ve aşacak bir pratiği sergilememiştir. Ne bir Küba pratiği çıkarabilir ne de halk için hekimlik yapabilir. Kamu hastanelerinde hastayı azarlayan hekim, özel hastanelerde önce güler yüzlü bir terapik dille hastaya yaklaşıp daha sonra hastanın bütün birikimini sömürmeye başlar. Halk, bu hekimleri salgın döneminde alkışladığı halde hegemonyayı halktan yana kurmadılar. Bu halk neden sizden yana tavır alsın?

TTB’nin başkanı, Saraçhane’de kitleye dağılma talimatı verdikten sonra emekçilerin gaza boğulmasına kapı aralamıştır ve alandaki gazdan etkilenen insanlara yardımcı olmamıştır. Ek olarak, işçi sendikasının başkanı da bir hekimdir ama onun da duruşu ve politik hareket biçimi aynıdır.

TTB, Filistin konusunda hiçbir adım atmadı. Gazze’de telefon ışığında ameliyatlar yapıldı, hastaneler bombalandı, çocuklar katledildi ama TTB sessiz kaldı ve adım atmadı. TTB yöneticilerinin adım atacağı en önemli konu Kobane sürecinde görüldüğü gibi “Başta Kürt sorunu olmak üzere” diye başlayan uygarlık tezleridir.

Bugün kanser şüphesi için yapılacak biyopsi randevuları çok ileri bir tarihe veriliyorsa, acillerde saatlerce sıra bekleniyorsa, MR için insanlar ileri bir tarihte sabaha karşı hastanelere gitmek zorunda kalıyorsa TTB’nin de bir hükmü kalmamış demektir. Hekimlerin yüzde seksen sekizinin kendilerine üye olmasının nitel açıdan bir önemi yoktur çünkü özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin geriye kalan yüzde on ikiyi oluşturan kısım değildir. Bu noktada hekim profili, kendini seçkin konumda görüp halka tepeden bakan bir yapıya sahiptir. Hiçbir işçi emekçinin hekim komşusu yok. Üzerlerine giydikleri beyaz önlük, halkla aralarındaki rütbenin sembolüdür. Onlar, “hayat kurtaran/şifa dağıtıcısı” olarak kendilerini kabul ettirmeye çalıştıklarından, çözemeyecekleri ya da kendilerine aşan vakalarda karşılaştıkları tepkinin asıl nedenini anlayamıyorlar. Bu derece üstencilik, tüm sağlık sorunlarının çözümü olarak kendini gösteren bir meslek, halkta da yapay bir umuda neden olur. Yabancılaşma ve üstte konumlama, bütünlüğü değil ayrışmayı getirir.

Hiçbir mahallede ücretsiz göz taraması uygulamasına işçi emekçi rastlamaz. TTB’nin yönetiminin yakın olduğu sol çevrelerin doktorları da kolektif oluşturup halk için alternatif bir hastane ya da laboratuvar kurmaz. TTB için kapitalizm halk sorunu olamaz, bilakis TTB, kapitalist pazarın içindedir ve bu trafiğin kesilmesine yönelik kendine üye doktorlar için bilinçlendirme çalışmaları yapmaz. Saraçhane’de Taksim’de emekçiler 1 Mayıs için, en meşru talep adına mücadele verirken karşılaştıkları gaz, su ve şiddet durumunda yanlarında doktor görmediler. Gezi’de öyle değildi! Evet, orada az ya da çok her kesimden kim yoktu ki...

Hekim, kendini ayrıcalıklı gördüğü için halktan insanları azarlama, yüzüne bakmama, bilgiçlik yapma hakkını kendinde görüyor. İçinden çıktığı yumurtanın kabuğunu beğenmeyen civciv anomalisi gibi.

TTB başkanı, yakın olduğu ya da yanında durduğu radikal demokrasi partisi ve bu siyaset için tutuklanıyor ama aynı çevrenin yayınlarında yürütülen aydın tartışmasına tepki vermiyor. Bunları söyleyince birileri çıkıp sizin eleştirilerinizi boşa düşürmek için olmadığınız yerde ve “niyette” konumlandırıyor.

Ne zaman ki TTB öncülüğündeki doktorları mahalle forumlarında, afiş yapıştırmada, bildiri dağıtımında, ücretsiz ilk yardım kurslarında, fabrika önlerinde hakkını arayan işçilerin uğradığı saldırılar sonucu oluşan yaralarını sarmada, emperyal kapitalist farmakoloji şirketlerinin politikaları karşısında mücadele kampanyası yürütmede, köylülerin sağlık konusunda bilinçlendirilmesi çalışmalarında görebilirsek, halk hekimliğinin ve “halkımız” ifadesinin içeriğini doldurduklarını söyleyebiliriz. O zaman bu halk da sizin yanınızda yer alır. Bir emekçi, tüm parasını çaresizlikle özel hastaneye vermek zorunda kalıyorsa, TTB’nin geldiği yer burjuvazinin yanıdır fakat TTB ne Küba ne de Sovyet tarzı bir yönetimin gelmesi için mücadele eder. Çelişkilerin bu derece keskinleştiği yaşamda hekimlerin zenginleşmemesi mümkün değildir, bu nedenle TTB’nin şehir hastanelerini eleştirmesi anlamsızdır.

TTB, Ivan Illich’in Sağlığın Gaspı kitabını okuduğunda mevcut hekimlik anlayışıyla karşılaşacaktır. Emekçi sınıflar olarak bizim hekim anlayışımız, halkının içinde olup onunla birlikte mücadele yürütmek üzerine kuruludur.

Avrupa’ya giden, özel hastanelerde mesleğini kapitalizme derman diye sunan, kapitalizmi halk sağlığı sorunu olarak görmeyen meslek odasının ve hekimlerinin halktaki yankısının olumlu olması beklenemez.

Son olarak belirtmek gerekir ki kamu hastanelerinde hastayla ilgilenip onu kendi şartları içinde değerlendiren, hastayı yakın takibe alan hekimlere ve sağlık çalışanlarına emekçi sınıflar olarak hiçbir eleştirimiz yoktur. Halkın da, özellikle yaşını almış insanların, gurur duyarak her yerde örnek diye anlattıkları onlardır.

S. Adalı
19 Eylül 2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder