Ailemin
bana en iyi hukukî yardımı sağlamak için gösterdiği çabalar kısa sürede olumlu
sonuçlar vermişti. Highland Hastanesi’nde geçirdiğim birkaç günün ardından, bir
öğleden sonra kapımın dışında bir velvele koptu. Polisin dışarıda tutmak için
uğraştığı bir kadın, içeri giremediği için kıyameti kopartıyordu. Bu, Eldridge
Cleaver’ı hapisten çıkarmak için çok şey yapmış olan avukat Beverly Axelrod’du
ve yanında da Siyahî bir avukat vardı. Hâlâ çok bitkin olduğum için Beverly o
gün fazla kalmadı, bana sadece “Seni temin ederim ki davan için en iyi avukatı
bulma konusunda her türlü çabayı harcıyoruz” diyebildi. Beverly, bunun kendisi
için çok büyük ve zor bir dava olduğunu düşünüyordu ama ben, onun ne pahasına
olursa olsun benim yanımda duracak biri olduğunu anlamıştım.
Beverly,
bu güvenimi asla boşa çıkarmadı. Pek çok kez, onu bir Beyaz olarak
düşünmüyordum. Kendisi politik olarak sol görüşlüydü, ancak daha da önemlisi,
büyüme ve değişme yeteneğine sahip, cömert ve samimi bir insandı. Onu uzun
yıllardır tanıyordum. Geçmişte sık sık onunla konuşurken olaylara bilinçsizce
ırkçı bir şekilde baktığını görmüştüm. Bu durum, kendisine ne zaman işaret
edilse, tutumlarını inceler ve hayatını değiştirecek şekilde bunlarla başa
çıkardı. Beni onun samimi ve güvenilebilir olduğuna ikna eden de bu değişim
yeteneğiydi. Bu yüzden, ilk ziyaretinde avukat Charles Garry’den bahsettiğinde,
onun hakkındaki görüşlerine güvenebileceğimi biliyordum. Beverly, Garry ile
1950’li yılların başında şartlı tahliye memuru olduğu dönemde tanışmıştı. Garry’nin
himayesine girmişti; Garry, ona davalar vermiş ve bir avukatlık bürosu
kurmasına yardımcı olmuştu.
Beverly,
Charles Garry’nin siyasi, ırksal ve sosyal açıdan baskı altında olanları
savunmak konusunda uzun bir geçmişi olduğunu söylemişti. Sosyal adalet
konusundaki duyarlılığı, 1896 katliamından[1] sonra Ermenistan’dan kaçarak Massachusetts
eyaletinin Bridgeport şehrine yerleşen babasından geliyordu. Babası, erken
dönem işçi hareketlerine katılmış ve işçilere düşük ücret ödeyen bir fabrikaya
karşı greve öncülük etmişti. Aile, 1915 yılında San Fransisko’ya taşınırken Charles
da hukuk fakültesine girmiş, mezun olduktan sonra iş hukuku alanında
uzmanlaşmıştı. Mesleğinin ilk günlerinde, işçi sendikaları daha sonra sahip
olacakları itibara henüz sahip değilken, Charles, on altı sendikayı temsil
ediyordu. Yıllar geçtikçe siyasi davalara daha fazla dâhil oldu, popüler
olmayan ama önemli davalarda muhalifleri ve aktivistleri savundu. İmkânları
kısıtlı olanlara ve hakları tam olarak korunmayanlara karşı güçlü bir bağlılık
duygusu geliştirdi. Siyasi muhalifler, herhangi bir suçla itham edilmiş kişiler
ve ilk sendika örgütçüleri toplumdan dışlanmışlar olarak görüldüğünden, Garry,
adalete en çok ihtiyaç duyanların onlar olduğunu ve en iyi hukukî yeteneklere
sahip olmaları gerektiğini savunuyordu.
Garry,
tanıkları çapraz sorgulama konusunda olağanüstü bir yeteneğe ve siyasi
davalarda jürinin önemine dair keskin bir anlayışa sahip, parlak bir duruşma
avukatı olarak ün yapmıştı. Siyasi davalarda bir savunma avukatının hukuk ve
düzenden çok temel ilkelerle, yani hukukun ahlaki ilkeleriyle ilgilenen bir
jüri seçmeye çalışması gerektiğine inanıyordu.
İkinci
Dünya Savaşı sırasında Garry, Askeri Hâkimler Birliği’nde görev alma imkânı
varken piyade olarak görev yapmakta ısrar etmişti. Bu tercihi faşizme olan
güçlü karşıtlığı nedeniyle yapmıştı, faşizmi yenmek için tamamen savaşın içinde
olmak istiyordu. Şurası açık ki Charles Garry, olağanüstü bir adamdı.
Huey P. Newton
[Kaynak:
Revolutionary Suicide, Penguin Books, 2009.]
Dipnot:
[1] Bahsedilen olay, 1894-96 yıllarında gerçekleşen Ermeni isyanlarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder