Pages

31 Temmuz 2024

Filistin Hareketi

Sol özneler, kendilerini hür ve müstakil kılan, öznelik bahşeden gücün emirlerinden çıkamıyorlar. O gücün dediklerini yapıyorlar. Ortadoğu veya Doğu bağlamından, oradaki bağlardan söz edenleri öldürmek zorundalar. Gelgelelim devlet, 2004’le birlikte Ortadoğu pazarına giriyor. 

Sermaye için AKP, Egemen Bağış’ın Google’dan bulup paylaştığı Bakara Makara’yla aynı anlam ve değere sahip. AKP, o laf kadar Müslüman ve dinci!

Seksenlerde Avrupalı olarak Ortadoğu pazarına girmek isteyen sermaye, AKP’yi inşa ediyor, sonra da sahaya sürüyor. Devlet de kentteki huzursuzluğu kontrol altında tutma görevini CHP’ye veriyor. Bu düzeneğin küçük bir parçası olan TKP, AKP’nin de en az kendisi kadar dinsiz imansız olduğunu biliyor olmalı. 

AKP, Ortadoğu’daki Müslüman direnişi kırarak, sermaye adına ilerliyor. Sola sermayeye kol kanat gerip dine saldırmak düşüyor.

2010’la birlikte iş ciddiye bindi. CHP dümen kırdı. “Bari bu Müslüman kitleden bireyleri avlayalım” denildi. İştirakî’ye yönelik sınırlı ve geçici teveccühün, ilginin sebebi buydu. CHP ve uzantısı olan sosyalistler, iman ettikleri mitolojideki çatlakları kapatmak için belirli kanallardan Doğu ve Müslüman sahasına giriş yaptılar. Oranın iradesini tasfiye etmek için uğraştılar.

Bugün Filistin eylemlerine Müslüman halkı taciz ve rahatsız etmek için kasten şortlu kadın yoldaşlarını gönderiyorlar, Tekbir’e mani oluyorlar, temsili bir-iki kişiyle katılım gösteriyorlar. Süreci baltalamak için uğraşıyorlar. Müslüman’ın dilini kesmek için uğraşıyorlar. Dertleri Filistin değil. Çünkü bunlar, Bağdat’ın, Şam’ın, Kudüs’ün yerini ancak 2004’te Amerika geldikten sonra öğrendiler. Gerici gördükleri Ortadoğu’dan kaçıp Avrupa kentlerine yerleştiler. Oradan gelen fikirlerle beslendiler. Bunların geleneği, simgesi “kuzu postlu kurt” olanlara dayanıyor. Filistin mücadelesini bu yalan imajla ele geçirmek için çabalıyorlar.

Ağalarının-paşalarının hür ve müstakilliğine biat etmiş olan sol örgütler, Doğu’nun iradesine bağlanmayı zul kabul ettiler. Doğu’nun iradesine örgütlenme imkânlarını ortadan kaldırmak için uğraştılar. Hepimizi koltuk altı kılları kesilsin mi veya 3 yaşındaki çocukları nasıl eşcinsel yapalım tartışmalarına bağladılar. Felluce’yi unuttuk, Halep’i duymadık, Gazze’ye sırtımızı döndük.

Bugün hür ve müstakil ağaların-paşaların Yalçın Küçük ve Orhan Gökdemir gibi solcularının yetiştirdiği gençler, İştirakî’yi bu bağlar kurulmasın diye tasfiye etmek istediler. Sosyaliz.morg, bu tasfiye pratiğiyle tanımlı. Tek yaptıkları, hocalarından aldıkları feyzle, mitolojideki açıkları kapatmak, tutarsızlıkların üzerini örtmek, egemenlere sorun çıkartacak meselelerin yol açacağı dinamizmi köreltmek. Hepsi de CHP’ye çalışıyor, çalışmaya mecbur. Tecim de geçim de fikir de oraya bağlı. AKP-CHP kurgusunda belirli değişiklikler yaşanınca CHP yuvasına geri döndüler. Şimdilerde bir Cumhuriyet miti olan Yunus Emre’ye atıfla Cumhuriyet ideolojisini sağdan beslemeye çalışıyorlar. Çünkü artık Müslüman, demode, değersiz, artık nüfus. “Toplum kusurlu malları topluyor”sa, onun efendilerine destek olunmalı.

Bu gençlerin büyük hocası Yalçın Küçük, AKP’nin dönemin TOBB başkanı Sinan Aygün’ün evinde kurulduğunu söylüyor. Sonra bakıyoruz ki Yalçın Küçük, o Aygün’ün masasından kalkmıyor, evinden hiç çıkmıyor. Bu ilişkiler çok şey anlatıyor olmalı.

Kuzey Irak ve Halep’i isteyen Küçük, siyasetin biraz Ortadoğulaşması gerektiğini biliyor, bunun sancılarını içeriden iletilen sara ve diplomayla ilgili istihbaratla gidermeye çalışıyor. Bu sis perdesinin gerisinde AKP ile Küçük’ün sahipleri arasındaki ilişkilerin daha da güçlendiğini biliyoruz. Gökbeyler ve dronlar, semayı bu ilişkiler sayesinde kaplıyor.

Bugün kervanın CHP’ye yöneldiği açık. CHP yöneticileri, Küçük’ün gençlerine o nedenle para akıtıyor. İş buluyor. Bu nedenle, “Sizin CHP eleştirinizi temelsiz buluyorum” diyen kişi, doğalında koşa koşa Halk TV’ye çıkıyor. Halk TV, uyuşturucu parasıyla kurulduğu söylenen kanal. Uyuşturuyor. O Boğaziçili gencin eleştirimizi temelsiz bulmasının sebebi, CHP’ye toz kondurmak istememesi. Onun eleştirilmesini istemiyor.

Halk TV’ye çıkan, bu çıkış öncesinde illaki bizi eleştirme ihtiyacı duyan Hüseyin Arif, ömrü CHP’ye çalışmakla geçmiş örgütün Filistin eylemlerini laikleştirmek, Müslüman halkın iradesinden uzaklaştırmak için uğraştığını görmüyor. Şefinin X hesabında ve yazılarında Müslümanlara ettiği hakaretlere bakmıyor. Kendi örgütünün “ur” dediği şeye hizmet ettiğini anlamak istemiyor.[1] Tayyip’in “normalleştirdiği” CHP adına konuşuyor.

Hüseyin Arif’in şefi, CHP’nin “iktidar hedefi olan sol parti” olduğunu yazıyor X hesabında. Başka bir tvitinde “suç günah CHP’de değil” diyor. Bir yazısında mealen “asıl partimiz CHP, bize cephe gerek” imasında bulunuyor.[2] Seyahat ettiği yerlerde işçileri CHP’nin sol parti olduğu yalanına örgütlemeye çalışıyor. Bazen de CHP’ye yönelik eleştirileri mülk ve gasp edip boğmak için uğraşıyor. CHP’nin işçi konusundaki açığını, gediğini kapatmak için çabalıyor. Herkesin yaptığı bu.

Pandemi, iklim ve kentsel dönüşüm konusundaki gediği kapatmaksa Orhan Gökdemir’in tilmizleri sosyaliz.morg’a düşüyor. CHP gemisi batmasın diye herkes, büyük bir uğraş içerisinde. Teori ve pratiği bu uğraş tayin ediyor. Her türlü aidiyeti yok etmek için uğraşan sosyalistler, CHP’yle nefes almaya, ona ait olmaya, onun mülkü olarak yaşamaya alışıyorlar.

Herkes, baştaki, 1920 veya 1960’taki akde bağlı. Öznelik, şirket olmakla tanımlı, o şekilde mümkün. Ona şirket olma lisansını, iznini veren güç, her türden pratikte konuşmak zorunda. Ali Koç’un “Şampiyonluk konusunda Fener’i kimse engellemedi, ben taraftarı kandırdım, hep iç içeyiz devletle” sözü, sol şefler için de geçerli. Onlar da aşağıya başka şey söylüyor, ah vah ediyor, ama şirket olarak varlıklarını sürdürmenin yolunu bir şekilde buluyor. Herkes, devletle iç içe. “Holdingciler”i eleştirenler, kendi şirketlerinin iktidarla ilişkilerine hiç bakmıyorlar.

CHP, bu düzlemde AKP’leştiriliyor. Herkes, CHP-AKP koalisyonu için el açıp dua ediyor. Kitleler, halk ve sınıf kimsenin umurunda değil. Varsa yoksa özel bireylerin hür ve müstakil çıkarları.

On yıldır tüm siyaset, MHP üzerinden yürütülen kirli işlerin ifşası üzerine kurulu. Ama kimse, CHP’nin o MHP’yle kurduğu ilişkileri, MHP’nin önerdiği ismi cumhurbaşkanı adayı yaptığını, ona vekiller verdiğini, müttefik olarak hareket ettiğini görmüyor. İngiltere’den gelecek “temiz 300 milyar dolar”ı sorgulamıyor. Avrupa ve Almanya bağlamında yürütülen MHP karşıtı harekât dâhilinde devlet içinden birilerinin sızdırdığı bilgileri yazıya dökmeyi gazetecilik sanan kişiler göklere çıkartılıyor. Tüm siyasi gündemi bu ifşaat yönlendiriyor. Egemenler, bunlar olurken ellerini ovuşturuyor.

Utanmadan, Sinan Ateş’i Deniz Gezmiş ve Berkin gibi kapağına taşıyan, göklere çıkartan solcu dergileri kimse tartışmıyor. MHP’ye yönelik “saldırı”dan herkes memnun görünüyor. Kendisini MHP karşıtlığı ile tanımlayanlar, “bize bu görevi kim neden verdi?” sorusunu sormuyorlar. “Gladyo ve kontrgerilla, MHP’yi tasfiye ediyor olabilir mi?” sorusunu kimse sormuyor. Yerine ne konulacağını tartışan yok.


Bu ülkede bir Müslüman örgüt, kendince o frekansa dâhil oluyor, orada suyun başını tutuyor, gidiyor, Starbucks eylemi yapıyor. Hüseyin Arif gibi solcuların basını, haberi “gerici yobazlar Starbucks’a saldırdı” diye veriyor. Bu emperyalist-siyonist kuruluşa sahip çıkıyor. Ümit Özdağ ile yan yana geliyor. Bu dil ve tarzı eleştirip Batı’da sosyalistlerin Starbucks eylemlerine ait (yukarıdaki) görseli paylaştığımızda bize “Hizbullahçı” yaftası yapıştırıp sola yönelik eleştirilerimizi boşa düşürmeye çalışıyorlar. 

Oysa biz şunu söylüyoruz: BDS, bu ülkede BDS pratiği olmasın diye kuruldu. Filistin İçin Bin Genç, “Filistin Hareketi” olmasın diye var. Çünkü dava ve hareket, nesnel planda, kitlelerden ve onların sorumluluğundan ve iradesinden kaçırılıyor, “öznel koşulları yarattığı” yanılsaması içerisinde debelenen özel bireylere teslim edilerek mas ediliyor, boğuluyor.

İşte Has Parti’den bugüne akan sürecin hesabı da tam da bu yüzden verilmiyor. O hesap verildiği takdirde, kitlenin varlığı ve iradesi tanınmış ve tanımlanmış olacak. Bu istenmiyor. Suyun başını tutanlar, suyun gürül gürül akmasından çekiniyorlar. Bu açıdan, Filistin hareketi, CHP-AKP arasındaki kayıkçı dövüşüne kurban ediliyor. Kurban edenlerin 7 Ekim’in şanlı savaşçılarına sunabilecekleri hiçbir şey yok.

Hüseyin Arif, CHP’leşen AKP kanalından AKP’leşen CHP kanalına geçiş yapan bir isim. Emek-Adalet, bu geçişin turnikesi. Tepedeki kadrolar AKP’ye geçerken, alttaki kadrolar, CHP’ye örgütleniyorlar. Kimse, Has Parti’den bugüne uzanan sürecin hesabını vermiyor, sorgulamıyor, tartışmıyor, yarına notlar çıkartmıyor. Temas kurdukları işçileri AKP-CHP müsameresine örgütlemiş olmanın hesabını verme gereği duymuyor.

Hesap sormayan ve hesap vermeyen bir çalışmanın ürünü olarak Hüseyin Arif de yazısında özünde “ya bu laiklik takıntısı olmasa, CHP iyi parti” diyor. Bu tür yazılarla esasen CHP ve sosyalist hareketin dayandığı mitolojideki eksiklikler gideriliyor, çatlaklar kapatılıyor. Hüseyin Arif’in yazısını ışığa tuttuğunuzda Nihal Bengisu veya Nuray Mert suretleri beliriyor. Yazı, devrime ve sosyalizme dair hiçbir şey söylemiyor.

Kitleden söz ediyor, onu AKP’ye bırakıyor, sola sadece “bu kadar laiklik takıntısı yanlış” demekle yetiniyor. Ülkede bir Filistin hareketinin kuvveden fiile çıkması için uğraşmıyor. “Öznel koşulları şekillendirecek” küçük tanrılar olduğu yalanını satıyor. Filistin’e yüzünü dönmüş kitleye katışmıyor. Orada sorumluluk almıyor, bağlar kurmuyor, hesap vermiyor, horoz gibi havalanıp tavuk gibi yere çakılıyor. Çünkü bu ülkede bir Filistin hareketinin oluşması istenmiyor. Bu tür çalışmalar en fazla “Hamas zeplinle masum insanları bombaladı” diyen CHP’ye yedekleniyor. Onun sahadaki memuru olabiliyor.

Filistin hareketi, ancak Doğu’ya, kurtuluş kavgasına ait olanların harcı. Al Siyonistlerle ak Siyonistler arasındaki atışmadan bir Filistin hareketi çıkmaz.

Eren Balkır
29 Temmuz 2024

Dipnot:

[1] Hüseyin Arif Sarıyaşar, “Temsilci Siyaseti Aşmak için: Filistin’de Düşüp Dövüşene Selam Yollamak Mümkün mü?”, 15 Temmuz 2024, EVA.

[2] Eren Balkır, “Partinin Cephesi / Cephenin Partisi”, 10 Nisan 2024, İştiraki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder