“CHP
AKP’leşti; HDP CHP’leşti” tespitinin delili ve ispatı, Köz dergisi. Dergi, son değerlendirmesinde[1] tipik bir CHP’li gibi konuşuyor ve düşünüyor. Komünist
ayracı silip atıyor. “[Burjuva sosyalistleri] toplumu yeniden organize etme
bahanesiyle, mevcut toplumun temellerini korumak için geliştirdikleri
gösterişli reform sistemleri ile öne çıkarlar. Komünistler, bu burjuva
sosyalistleriyle kesintisiz mücadele etmelidirler, çünkü bunlar, komünistlerin
düşmanları için çalışırlar ve komünistlerin altüst etmeyi amaçladıkları toplumu
korurlar”[2] diyen Engels’in bahsini ettiği mücadeleye kısa günün kârı adına sırtını
dönüyor.
Küçük
burjuva örgütler arasındaki rekabette “Komintern’in ilk dört kongresi”ne dair
bilgileriyle öne geçme derdinde olan bu ekip, geçmişte “oportünistlerden ve
tereddütlü unsurlardan kopulmadan enternasyonal kurulamaz”[3] diyordu, ama
bugün oportünizme ve tereddütlü küçük burjuva hâle teslim oluyor. Her
tereddütlü ve oportünist gibi doğal olarak “yalan”ı iş hâline getiriyor:
“Bununla birlikte, genel
olarak ya da söz konusu alanlarda seçimlerde bir parti olarak DEM’i
desteklemedik. DEM’i değil, DEM’in İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’daki
büyükşehir adaylarını destekledik.”
Söz konusu yazı, CHP’leşen DEM’in burjuva siyaseti içerisindeki ağırlığına göre şekilleniyor. Bir yandan “Erdoğan, koltuğunda oturduğu sürece bu krizin bitmesi imkânsız. O koltuktan seçim yoluyla indirilmesinin ise hiçbir yolu yok” diyor, bir yandan da “krizin derin yapısal nedenler nedeniyle, öznel müdahalelerden bağımsız olarak ortaya çıktığını anlamadıkları gibi, tersinden, kitle eylemlerindeki kabarmalar, hatta genel grev dalgaları dâhil olmak üzere hiçbir nesnel dinamiğin söz konusu krizin emekçiler ve ezilenler lehine çözülmesini mümkün kılmayacağını da anlamamaktadırlar” tespitinde bulunuyor.
Yani her nabza
şerbeti olan Köz’e göre hem krizi çıkartan Erdoğan, hem de kriz derin yapısal
nedenlere bağlı, öznel müdahalelerden bağımsız bir olgu. Köz, ne dediğini
bilmiyor.
Çünkü
Köz, “DEM’in Amerikancı blokla hareket etmesini engelleyen dinamiğin, aslında
tam da eylemler” olduğunu sanıyor. Kendisini buradan var etmeye, tanımlamaya,
meşrulaştırmaya çalışıyor. Kürdistan KP’sinin Türkiye versiyonu olmak istediği
için tüm gerçeği bu zaviyeden değerlendiriyor. Boşa ve boşluğa konuşuyor. Dolaylı
olarak, Anglo-Amerikan bloğuyla hareket eden İmamoğlu’na çalışıyor. Başımıza
yeni Erdoğan’ı belâ etmek için uğraşıyor.
“Kriz”
batıya; “iç savaş” doğuya dair. Köz gibi yapılar, bunların asıl sebebinin
Erdoğan ve ihtirasları olduğunu sanıyorlar. Böylelikle, krizsiz ve iç savaşsız
bir burjuva düzeni olduğu yalanına kitleleri ikna etmeye çalışıyorlar. İmamoğlu
ile ilgili PR çalışmasına dâhil oluyorlar. Bu ikna gayretini CHP olarak
kodlamak gerekiyor. Krizsiz ve iç savaşsız burjuva düzeni masalı, CHP kaynaklı.
Esasen sosyalist hareketin ağzından çıkan her şey, CHP koridorlarından.
CHP-DEM
arasında açılan koridorda, esas olarak küçük burjuvalarda görülen Erdoğan
hasedi ve nefreti konuşuyor. Köz de bu dile ortak oluyor. Erdoğan hasedinin
küçük burjuvanın burjuvaziye olan hasediyle; Erdoğan nefretinin ise küçük
burjuvada gördüğümüz proletaryaya olan nefretle ilişkili olduğu görülmüyor.[3]
CHP, DEM’i kendisine örgütlüyor. Bu örgütleme süreci, Köz’de makes buluyor.
Köz,
Lenin’in “tüm burjuva partileri tek partidir” düsturunu o koridora mecbur
olduğu için unutuyor. Oysa burjuva düzeni, her daim iç savaşla ve krizle
tanımlı. O burjuva partileri ve düzeni içerisinde rol ve ağırlık sahibi olmak
isteyen kişiler gibi düşüneceğine, Köz’ün krizle ve iç savaşla tanımlı burjuva
düzenine karşı proleter devrimciliği örgütlemesi gerekirdi. Ama bunu sınıfsal
yapısı gereği yapamadığı için küçük burjuva sohbetlere meze olan boş fikirlere
tevessül ediyor.
Köz;
CHP’si, AKP’si, MHP’si, DEM’i, cem-i cümlesinin, bu krizle ve iç savaşla
tanımlı burjuva düzenini daimi kılmak için uğraşan yapılar olduğunu,
aralarındaki rekabete çok anlam yüklememek gerektiğini göremiyor. Son seçimi de
bu yanlış fikriyatla değerlendiriyor. Kendisine boş yere boş alan açmak için
uğraşıyor. O göz diktiği alan, dolu.
“MHP’nin
önceliği, hükümetten bakanlık kapmak, parlamentodaki koltuk sayısını arttırmak
değil, devlet içinde kadrolaşmak olduğu için yitirdiği belediyeler onun
açısından önemli bir kayıp sayılmaz” diyen Köz, MHP’yle birlikte hareket edenin
AKP olduğunu görmüyor. Onu hep kendisi gibi öznel ihtiraslara sahip bir kişi
zannediyor. AKP’yi kendisinden okuyor. Dolayısıyla, yıllar önce Kemal Derviş
“bu ülkenin asıl ihtiyacı koalisyondur” dedikten birkaç ay sonra, o güne dek
CHP ile müttefik olan MHP’nin AKP’nin yanına eklenmesinde emperyalizme ve
kapitalizme dair gerekçeler olduğunu idrak edemiyor. Yazının bir yerinde
AKP’nin Amerika’ya yaranmaya çalışacağını söylüyor. İç savaşı Erdoğan’ın
başlattığını iddia ediyor. Her şeye muktedir olan Erdoğan portresi çizdikten
sonra da bu sefer “Her iki karar da Türkiye’de faşizmin hüküm sürdüğünü değil,
Erdoğan’ın devlete hâkim olamadığını anlatır” diyor.
Son
seçimle ilgili olarak “AKP’nin seçmen kitlesinde işçi sınıfının en çok ezilen
ve en geri kesiminin ağırlığı, diğer burjuva partilerine kıyasla fazladır”
diyen Köz, ardından şu tespiti yapıyor: “Millet İttifakı’nın burjuva ve görece
örgütlü kesiminin aksine, bu kesimin politika ve örgüt bilinci yok denecek
kadar azdır.” Çünkü Köz, işçi sınıfının politikasına ve örgüt bilincine
inanmıyor. Olabileceğini düşünmüyor. CHP, her sandığın başına dikecek insan
bulamazken, istediğinde her sokağı örgütleyebilen AKP’yi görmüyor. “Çekilin”
dediğinde çekilecek bir kitlesi olabileceğini fehmedemiyor. Onu tipik bir
CHP’li gibi “gerici, yobaz, koyun sürüsü” olarak görüyor. Sosyalist hareketin
zikrini de fikrini de CHP tayin ediyor. Bağımsız karakterini, Engels’in “mücadele
edilmeli” dediği burjuva solcularıyla arasındaki mesafeyi silikleştiriyor.
Köz,
bu seçimde AKP’nin belirli yerler haricinde, bürolarını ve siyasi ağını
çektiğini bilemiyor. “Belki de kriz ve iç savaş koşullarında o kötü ve yanlış
adayları bilerek çıkarttı” iddiasını sorgulama gereği duymuyor. AKP ve CHP’nin
süreci, düzeni ve ülkeyi birlikte yönettiğini görmüyor. Düne kadar yoldaş
bildiği Akşener’e bugün Bahçeli’nin neden “çekilme!” dediğini anlamıyor. İsmail
Saymaz ağzından çıktığı biçimiyle Mansur Yavaş denilen kişiye İyi Parti
başkanlığı koltuğunun neden işaret edildiğini sorgulamıyor.
Köz,
Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresini hatmetmiş, alamet-i farikası bu
malumat olan bir yapı. Bu vasfıyla, bugün seçim konusunda taşradaki bir CHP
kahvesinde yapılan analizlerin ötesine bakmayı bilmeli. Bunun için emlak değeri
yüksek CHP mahallelerinin ve CHP’ye ait tatil beldelerinin dışına dair sözü ve
eylemi olması gerekiyor. O söz ve eylem, yukarıdaki tabloda her iki sütunu sınıfsal-proleter
manada kesen hatta örgütlenmedikçe, o hattı örgütlemedikçe vücut bulmaz.
Eren Balkır
18
Nisan 2024
Dipnotlar:
[1] “Cumhur İttifakı’nın Değil AKP’nin Hezimeti, Emekçilerin Değil CHP’nin
Zaferi, Hükümete Karşı Emekçilerin Bağımsız Kitlesel Seferberliği için İleri!”,
3 Nisan 2024, Köz.
[2]
Frederick Engels, “The Principles of Communism”, Ekim-Kasım 1847, MIA.
[3]
Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal, Cilt 1, Maya, Mart 1997, s. 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder