Erkan Baş, Gebze’de girdiği seçimi üçüncü sırada
tamamlayarak kaybetti. İşçi havzası olarak fabrikacı solun önem verdiği yerde
işçi partisinin başkanı sınıftan güven oyu alamadı. Aynı şekilde, seçim
sonuçlarında “diğer” partiler diye belirtilenlerin arasında yer alan işçi
sınıfının biricik partisi de 544 oy aldı. Böylece emekçilerin birliği ve
fabrika/iş yeri tutma politikası bir parti için başarısız oldu.
“İşçinin ideolojisi önemli değildir, ideoloji
emekçilerin birliğini böler” argümanı bugünün sınıfsal koşullarında bir kez
daha boşa düştü. İşçinin ideolojisinden bağımsız, emeğine yönelik yürütülen
mücadele bir kez daha iflas etti. İdeolojik mücadeleden ve onun üreteceği
kültürden kaçışın sonuçları yaşanıyor. İşçi sınıfı sizi seçenek olarak görseydi
size baskı yapardı, siz de aday çıkarırdınız. “Seçim önemli değil, biz bir
seçenek oluşturuyoruz” diyorsanız bu da iflas etti çünkü işçi sınıfı size de
güven oyu vermedi.
Kadıköy’de ise Komünist Başkan, seçimi üçüncü sırada
tamamlayarak kaybetti. Onlar da sekülarizm ve yaşam biçimciliğine oynadı.
Kadıköy’ün CHP’si olma hedefi başarılı olamadı. İsmin içinde “Köy” görünce
aldandı. Deprem sonrası açılan semt evleri de böylece yıkıldı. Tüm bu denklemde
Hatay, bir kez daha kaybetti. Hatay’ı oyun alanı olarak gören sol yüzünden
bedeli halk ödüyor.
Diğer yandan, Mayıs seçimlerinde tüm “geriliği,
cahilliği, nankörlüğü, daha beter olsun, bunlara değmez” diye bakılan emekçi
halk sınıfları, seçim sonucunu haritada renk değişimi olarak etkileyince “insanlar
gördü, artık geçinemiyor, şu şehri bile CHP aldı, helal olsun o vilayete”
söylemi sahneye çıktı. Halk aynı halk, değişen bir şey yok onlar nezdinde,
sömürü yoğunlaşarak devam ediyor, barınma krizi devam ediyor, yoksulluk ve
yozlaşma devam ediyor; sol aynı sol mu? Sadece renge aldanıyor, Urfa’nın Yeniden
Refah’a geçmesini neredeyse ihtilal kabul edecek. Bu sol, halkı hiçbir şekilde
tanımıyor.
Diğer yandan, DEM’in İBB adayı Meral Danış, İmamoğlu’nun
aldığı oyları “benim” diyerek o oyları sahiplenmemesi yönünde uyarı yapıyor.
Burada geçen “ben”, ideolojinin yüce öznesi! Nesne varsa o da halk. Kendinden
menkul radikal demokrasi hareketi, halka pazarlık unsuru olarak bakıyor, Türk’ün
Kürt’ün de iradesini “emanet oy”a hapsediyor. Bu anlayış da kendisine verilen
güven oyunun asıl sahibi olan halkı politize etmeye çabalamıyor, “emanet oy”
safsatasından kendini kurtaramıyor. Onun da cezasını halklar çekiyor.
Seçim bitti, yarın sabah sömürü düzeninin çarklarına gireceğiz.
Trafikte işimize yetişmeye çalışacağız. Zincir marketler yine zam yapacak. Ev
sahipleriyle kiracılar yine kavga edecek. Sömürü kendini var etmeye devam
edecek. “Genel seçimin sonucunu değiştirir bu tablo” deniyorsa bize, “Dört yıl
daha sömürülün, evsiz kalın, güvencenizi erteleyin, ilişkileriniz bozulmaya
devam etsin” deniyordur. Yarını umut satarak değil, mücadele ederek kuracağız.
Zira gök aynı gök, sömürü aynı sömürü. Zaman henüz sömürülenler
için demini almadı. O da yine emekçilerin ellerinde.
S. Adalı
1
Nisan 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder