Kürdistan illerinde bir komünist partisi var. İsmi var
cismi yok. PKK ne derse onu yapıyor, onu söylüyor. Bir ara birileri çıkıp
“böyle olmaz! Biz komünistiz. Ayrı sesimiz olsun!” dedi, baştaki ismin
koltuğunu devirmek istedi. Kürt Hareketi, sürece hemen müdahale etti. Kendince
bir KP olsun, yola taş koymasın diye bu koltuğu devrilecek olan kişiyi tekrar
başkan yaptırdı. Kongre, tüzük gibi başlıklar ayaklar altına alındı. Diğer ekip,
tasfiye edildi. Partinin başına yeniden getirilen Sinan Çiftyürek, son seçimde
vekillikle ödüllendirildi. Her şey, olağan seyrinde ilerledi. Vekillikle
ödüllendirilenler komünist siyaseti de sosyalist siyaseti de mazbatayı alır almaz
unuttu. Veya tersten, unuttukları için o mazbatayı aldılar.
Bugün Köz’ün ardındaki komünistlerin yapıp ettikleri
düşünülünce galiba buranın muvazaalı komünist partisini, batı yakasının
“Kürdistan KP”sini kurma işini onlara taşere etmişler. Farklı örgütlerden,
bilhassa seçim momentleri üzerinden ayrışan ekiplerin Köz’le irtibatlanması,
bunun delili. Tüm söyledikleri ve yaptıkları, ne yazık ki bu ihtimale işaret
ediyor. Köz’e “toparla ama sonra topladıklarını dağıt” görevi verilmiş gibi
görünüyor.
Köz, “CHP barışı getiremez. Erdoğan derin devleti ikna
edebilir” diyen, son aday yoklamasında baskı yaparak kendisini yeniden aday
yaptıran “demokrat” Ahmet Türk çizgisinin dışına çıkamaz. Onun CHP alerjisi, bu
çizgiyle alakalı olmalıdır. Bu seçim döneminde de hem “Seçimle bu iş olmaz,
Komintern olmak lazııım!” diyecek hem aday çıkartacak, hem de adaylarını HDP
adayları lehine çekip işçi sınıfını kandıracak. Böylece komünist parti rengi,
teması, unsuru olarak ebruli gerçeğe teslim olacak. Başka yolu yok. Bu hâl, bu
muvazaa, otuz yıldır parti kuramamanın, “Koz”la “Köz” kelimelerinin birbirlerine
karıştırılmasının bir neticesi.
Köz, Şubat’ta “Burjuvaziye karşı aday” çıkartıyor. “Emekçiler
seçimle kurtulamaz ama bir aday bile çıkartamıyorlar demesinler bize. Dostlar
alışverişte görsün diye aday da çıkartmayalım mı?” diyen Köz, aday çıkartması ardından başka örgütlere de
çağrı yapıyor.[1] Sonra HDP (Dem) Akın Birdal’ı İzmir’de aday gösteriyor. Proletaryanın
adayını karşısında gören Köz’ün gözü kamaşıyor, dimağı açılıyor, kendisine
gelip her seferinde aday gösterdiği kişiyi evine gönderiyor. Buradan
anlaşılıyor ki Köz, Akın Birdal’ı da partisini de proleter sayıyor. O partinin
liberal programını sahipleniyor. “Büyük Türkiye” mavalına inanan Sezai Temelli
elinden çıkan zırvalara kanıyor. AB ve ABD’ye, sermayeye göre dizilmiş cümleleri, proleter
cümleler sayıyor.
Köz’ün ardında duran komünistlerin, Kadıköy’de
Maçoğlu’na destek olacağını, ama Maçoğlu’nun “Amerika’nın Sesi kanalına”
İmamoğlu’na oy vereceğini açıklaması üzerine “ittifak”tan çekildiğini
öğreniyoruz.[24 Gene Kadıköy işçi sınıfı, yüzüstü ve seçeneksiz bırakılıyor.
HKP ile birlikte İmamoğlu’na oy verseler, devrime biraz daha yaklaşacaktık oysa!
Esasında İmamoğlu, yarın HDP (Dem) İmamoğlu lehine
adayını çekse koşa koşa oy verecekleri bir isim. Yani ne bu kadar şova gerek
var ne de temaşaya! İradenin neye ve kime teslim edildiğine bakılmalı, imaja, lafza
değil.
“İki sınıf var” diyen Köz, o Maçoğlu’nun belediye
meclisi adayları listesini sınıfsal ayrıma ve sınıfsal analize zerre tabi
tutmuyor. Sınıfsal analiz olmadan, koşa koşa ittifak toplantısına katılıyor. Anlaşılan
o ki adının bir yerlerde anılmasını, afişlerde o adı görmeyi seviyor. O adı
yaldızlamadan, ona takılmadan, belediye meclisi aday listesindeki iki sınıfa
nedense hiç bakmıyor. “İki sınıf var” diyen göz, o listedeki burjuvaziyi nedense
hiç görmüyor. Onda imaj, fikrin önünde gidiyor.
O Kadıköy, Gezi sürecindeki pazarlık sonucu,
Taksim-Beyoğlu karşılığında, sola verildi. Sol, gece hayatını canlandırdıktan,
emlak değerini artırdıktan, ilçeyi burjuvazinin dişine uygun kıvama getirdikten
sonra o Kadıköy’ü burjuvazi geri alacak. TİP Kadıköy adayının dilinden dökülen vaatte görüldüğü biçimiyle, burjuvazi, kendisine her işini 15
dakika yürüyerek halledeceği yeni bir şehir kuracak. O solun “nüfus çok fazla”
diyen Rahmi Koç’un dediğini yapmaktan başka bir şansı yok. O Koç ki seksenlerde
özellikle Kürt illerinde doğum kontrol kampanyaları düzenletendi. Askeri, “Kürtler
çok ürüyor” diyordu. Bugün sol, o çok kalabalık Kürt’ü sadece seçim malzemesi
olarak görüyor. Sınıfsal-politik varlığını hiç tanımıyor, kabullenmiyor.
Bu ülkenin Emek Partisi başkanı, “beni neden vekil
seçtirmediniz?” diye küsüp partisinden ayrılıyor. Seçilen vekillerin işçi
olmadığını söyleyerek partisini eleştiriyor. O küskün başkana Birgün ve SoL
gibi mahfiller kucak açıyor. Oysa Kürtler kendisini vekil seçtirmedi diye küsen
ve ortalıkta “sosyalistim” diye dolaşan birinin yüzüne her görüldüğü yerde
tükürülmeli! Kürtleri vekil maaşı ve emekliliği için kullandığını düşünenler,
sosyalist harekete ettiklerini oturup düşünmeli.
Ama o sosyalist hareket, bunu yapamaz. Kendisini
sorgulayamaz. Her fırsatın kölesidir o. Bugün kentsel dönüşüm varsa yelkenini
ona göre şişirmeye mecbur. Küçük burjuvanın kendisini sorgulaması, kendisine
neşter atması mümkün değil. Kasasının ve mesleğinin götürdüğü yere gidendir o.
Kasaya ve mesleğe meydan okumadan, ezilenin-sömürülenin politik hattı oluşmaz.
Kendinden menkul, havada asılı, steril, yüce bir
sosyolojik varlık olarak “komünistler” diye bir şey yok ki birliği olsun.
Komünistin birliği, ezilenle-sömürülenle tanımlıysa gerçek bir birliktir. Gerisi,
fasarya!
Eren Balkır
22 Mart 2024
Dipnotlar:
[1] “İzmir’de Yerel Seçimlerde Burjuvaziye Karşı Aday Çıkartma Çağrımız”, 10
Şubat 2024 Köz.
[2] “İmamoğlu’na Destek Vererek Emekçilerin Sesi
Olunamaz”, 16 Mart 2024, Köz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder