Antiemperyalist Ağ
11
Şubat 2024
Yemen
Halkının Demokratik Cumhuriyeti ve Marksizm-Leninizm Yemen’de geride nasıl bir
miras bıraktı?
Güney
Arabistan federasyonunu kurduktan sonra İngilizler, hem halktan hem de
sultanlarla şeyhlerden kaynaklanan güçlü bir muhalefetle yüzleşti. Bu süreçte
Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) Radfan’da önemli mevziler elde etti, öte yandan,
İşgal Altındaki Güney Yemen’in Kurtuluş Cephesi (İAGYKC) Aden’de eyleme geçti.
Nihayetinde İngilizler çekilince iki grup, zaman içerisinde Lahj’daki Abdali Sultanlığı’nı,
Yafei’deki Kuayti Sultanlığı’nı ve Hazramaut’taki Katiri Sultanlığı’nı ortadan
kaldırdı. Bunun sonucunda 1967’de Güney Yemen devleti, Kahtan Şaabi
liderliğinde kuruldu.
Sonrasında
ağırlıklı olarak Marksist ideolojinin etkisi altında olan UKC, hükümetin
kontrolünü ele geçirdi ve Yemen Sosyalist Partisi’ni kurdu. Bu parti, kabile
konfederasyonlarından ve yobazlardan geriye kalan kalıntıların ortadan
kaldırılması konusunda önemli aşamalar kaydetti. Bu türden çabaların
neticesinde Yemen Halkının Demokratik Cumhuriyeti doğdu. 1994’teki iç savaşın
ardından (14 Ekim 1963’te gerçekleşen) Ekim Devrimi’nden ve Yemen Sosyalist
Partisi’nden geriye hiçbir şey kalmamıştı. İç savaş sürecinde parti, Suudilerin
desteğiyle Kuzey Yemen’in başına geçirilen diktatör Ali Abdullah Salih eliyle
tasfiye edildi. Tüm mal varlıkları yağmalandı, ortaya koyduğu tüm eserler
tahrip edildi. Bugünse Yemen Sosyalist Partisi iki parça: bir tarafı, ağırlıklı
olarak demokratik sosyalistlerce temsil ediliyor ve bugün Suudilerin başı
çektiği koalisyona bağlı. Diğer tarafı ise Ensarullah’ın yürüttüğü
antiemperyalist politikalara destek sunuyor.
Sana
kentine ABD ve İngiliz ordularının düzenledikleri ilk hava saldırılarının
ardından halkın önemli bir bölümü, Ensarullah’ın bölgede ABD emperyalizmine
karşı yürüttüğü harekâta destek sundu, bunun yanında, Filistin davasıyla
dayanışma içerisinde olduğunu dile getirdi. Bir dizi kabile lideri, milleti ve
onun antiemperyalizm bağlamında üstlendiği görevi korumak adına silahlanmak
konusunda irade ortaya koydu, birçok bölgede kitlesel eylemler gerçekleştirdi.
Bizim
davamızı savunma konusunda en etkili yaklaşımı, kitleleri sokağa döküp, Batı
hükümetlerine karşı yükselttiğimiz seslerin daha gür çıkmasını sağlayarak, ayrıca,
bu hükümetlerin üzerine bina edildikleri demokratik sistemlerdeki kusurları ifşa
ederek koyabiliriz.
Siyonist
teşekkülle savaşa müdahil olan Yemen arasında son dönemde yaşanan çatışma
konusunda görüşleriniz nelerdir?
Tarih
boyunca Arap coğrafyasındaki muhtelif milliyetçi hareketlerin asli hedefi, Batı
emperyalizmine karşı koymak veya onu ortadan kaldırmak, böylece, egemenliği
korumak olmuştur. İsrail’in varlığı, Arap coğrafyasındaki milliyetçi
hareketlerin zayıflatılmasına bağlıdır. Arap ülkelerinde Batı’nın nüfuzunu
artırması için gerekli yolu tam da bu zayıflatma pratiği açmaktadır. Neticede
İsrail, sömürgeci projesini başarıyla uygulayabilmek için Batı’dan askeri, diplomatik
ve politik destek görmektedir. Sonuç olarak Filistin davası, tarihte
gerçekleşmiş Yemen devrimleri ve son devrimler de dâhil, Arap coğrafyasındaki
milliyetçi hareketlerle iç içe geçmiş niteliğini hâlen daha muhafaza
etmektedir.
Sekiz
yıllık süreçte Yemen, ABD’nin başını çektiği, ona tabi devletlerden oluşan
koalisyonla mücadele etmek zorunda kaldı. Yemen halkı, Ensarullah hareketinin
uzun süredir yürüttüğü mücadeleyi büyük ölçüde benimsiyor, zira hareket, o
halkın şikâyetlerini dile getiriyor, devam eden soykırım karşısında
Filistinlilerle dayanışma içinde hareket ediyor. Dahası, ABD’ye kafa tutma
iradesi, onların bölgedeki denizlerin korunması ve egemenliğin tesisi konusunda
kararlı olduklarını ortaya koyuyor, bu anlamda, hareket, kendisini önceleyen ilerici
Yemen devrimiyle yan yana geliyor.
Bugün
Ortadoğu’da emperyalizm karşısında tesis edilmiş olan güçler dengesini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
İran’ın
desteğini arkasına almış olan Direniş Ekseni, hiç şüphe yok ki, bölgede
emperyalizme karşı koyan asli güç. Bu koalisyon, ağırlıklı olarak devlet dışı
ve yarı devletleşmiş Şii hareketlerini, bunun yanında, Filistin’deki FHKC gibi
seküler örgütleri bir araya getiriyor. Bu güçler, Suriye, Lübnan, Irak,
Filistin ve Yemen’de mücadele yürütüyorlar.
Ensarullah,
talepleri yerine getirilene dek gemileri durdurma politikası konusunda ısrarcı
olacağını net bir dille ifade ediyor. Bunun dışında, hareket, ABD’nin savaşı
tırmandıracak her hamlesine karşılık vereceği taahhüdünde bulunuyor. Yemen silâhlı
kuvvetleri, Eilat limanına gidecek gemileri veya İsrail’le bağlantılı her
türden gemiyi durduracağını açıktan ifade ediyor. Bugün bu gemilerin telsiz
iletişimi yoluyla Yemen donanmasına varış noktalarını bildirmeleri gerekiyor.
Donanmanın telsiz yoluyla ikazda bulunduğu geminin yoluna devam etmesi
durumunda gemisavar balistik füzeler devreye sokuluyor, böylece maddi zarar ve
insan zaiyatı en aza indirilmeye çalışılıyor.
Bugüne
dek Yemen’in farklı bölgelerine sayısız hava saldırısı gerçekleştiren ABD, kendilerinin
askeri hedefleri vurduklarını iddia ediyor. Oysa ABD, bir yandan da denize
sınırı olmayan bir bölge olmasına rağmen “Zamar Limanı”nda Yemen sürat
teknelerini vurduğuna dair bir açıklama yayınlıyor. Biden yönetimi, mevcut
duruma kendince cevap üretmek adına, bir dizi diplomatik tedbire başvurdu. Bu tedbirler,
Ensarullah hareketini terörist örgüt kategorisine sokmak, BM Dünya Gıda
Programı’ndan gelen paraları azaltmak ve Husiler”e vize vermemek gibi adımları
içeriyor.
Bugün
Yemen’de hayat nasıl devam ediyor?
Hâlihazırda
Ensarullah tarafından yönetilen Kuzey bölgelerinde refah düzeyi, Güney’deki bölgelere
kıyasla daha yüksek. Güney’deki bölgeler, hem Suudilerin desteğini arkasına
almış, uluslararası planda tanınan bir hükümetin hem de Birleşik Arap
Emirlikleri’nin desteklediği ayrılıkçı hükümetin idaresi altında. Bu bölgelerin
ekonomi sahasında performansını değerlendirmek ve kıyaslamak için iki bölgenin
paraları analize tabi tutulabilir. Aden’deki (Güney Yemen’deki) hükümet ve Sana’daki
(Kuzey Yemen’deki) hükümet kendi paralarını bastı. Aden’de bir dolar 1.600
Yemen Riyali iken, Sana’da bir dolar 537 Yemen Riyali. Üç gün önce Aden’deki döviz
büroları fiyat artışlarını protesto etmek adına greve gittiler.[*]
Ne
var ki her iki bölgede de işsizlik düzeyi epey yüksek. Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı’nın hesaplamasına göre ülkede yoksulluk oranı yaklaşık yüzde
48,5. Ayrıca elektrik kesintileri sık sık yaşanan bir durum. Bunun sonucunda
halk, enerji ihtiyacını gidermek için güneş panellerini, elektrik
jeneratörlerini ve bataryaları kullanmak zorunda kalıyor. Ümitsizliğe kapılan
kimi insanlar, iş bulmak adına, yasa dışı yollardan Suudi sınırını geçiyor, bu
da acı sonuçlar doğuruyor. Suudilerin sınır devrilerince katledilen yasa dışı
göçmenler arasında salgınlar görüldüğüne dair çok sayıda haber çıkıyor. En üzücü
haberlerden biri de Suudi sınırında yüzlerce Etiyopyalı göçmenin cesedinin
ortaya çıktığına dair haberdi. Aynı haberde, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün
görüştüğü, hayatta kalmayı başarmış olan insanların tanıklıkları aktarılıyor. Bugün
hâlâ sınır boyunca çok sayıda göçmenin cesetlerine ait iskelet kalıntılarına
rastlanıyor.
Dünyanın
kuzeyindeki antiemperyalistler bugün neler yapabilir?
Bugün
Filistin halkının birliğinin güçlendirilmesine ve haklarını savunmak için
kendisini temsil ve ifade etme imkânına kavuşmaya ihtiyaç var. İmparatorluğun
zulüm üzerine kurulu dış politikasına karşı konulmalı, zira bu politika, Gazze’deki
soykırımın sürgit devam etmesine, bölgede devasa yıkımın yaşanmasına neden oluyor.
[*] Aden’deki döviz büroları ülkenin para birimindeki çöküşü protesto etmek adına 1 Şubat 2024 günü greve gitti. Son birkaç saat içerisinde çok sayıda döviz bürosu Abu Dabi milislerinin kontrolünde olan Aden şehrinde paradaki çöküşü eleştirmek adına büyük bir grev gerçekleştirdi. Bu grev, bu milislerin kontrolündeki alanlarda bir doların değerinin arttığı dönemde yaşandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder