Son dönemde Batı Virjinya’da gerçekleşen eylemler ve
grevler, Amerikan tarihinin tanık olduğu, bugünlerde kötü bir şöhrete sahip
olan kızıl boyunlu figürünün hikâyesini akıllara getirdi.
Bugünlerde “kızıl boyunlu” [redneck] tabiri
bizi bölüyor, oysa geçmişte o, bizi bir araya getiren şeydi. Kelimenin ilk
anlamından uzaklaşıldı, içeriği tahrif edildi. Bu tahrifse o kavramın ilk düşmanlarının,
her gün ter döken, farklı ırklara mensup Amerikalıları hiçbir şekilde
umursamayan, rüşvet bataklığında debelenen siyasetçilerin ve büyük şirketlerin ekmeğine
yağ sürüyor.
Batı Virjinya’da bu “kızıl boyunlu” ifadesinin tarihi,
maden işçilerinin patlamalar, göçük ve kötü çalışma koşulları sebebiyle sürekli
ölüm tehdidiyle karşı karşıya kaldığı 1900’lü yıllara dek uzanıyor. Birinci
Dünya Savaşı sırasında orduda olan bir Batı Virjinyalının ölme ihtimali, kömür
madeninde çalışan hemşehrisinin ölme ihtimalinden daha düşüktü.
1921 yılında hayatlarını her yönden kontrol altında
tutan ve sömüren kömür şirketleriyle cenk etmek amacıyla siyahi, beyaz ve göçmen
maden işçileri silahlandılar. Bu bir araya gelen ve savaş meydanında
birbirlerini tanımak için boyunlarına kırmızı bir bandana saran işçiler,
kendilerine “Kızıl Boyunlular Ordusu” adını verdiler.
Batı Virjinya’da gerçekleşen maden savaşları, Amerikan
tarihinde işçilerin tanık olduğu en kanlı çatışmaydı. 1921’de Blair Dağı
Muharebesi’nde zirvesine olan süreçte on binden fazla madenci Kanawha Vadisi’ni
yürüyerek geçti, Mingo üzerinden ilerleyip, eylemdeki diğer madencilerle bir
araya geldi. Yolda karşılarına dikilen Logan kasabası şerifi Don Chafin’in
cebinde kömür şirketlerinin verdiği 32.000 dolarlık rüşvet bulunmaktaydı. Bu meblağ,
bugünün parasıyla 400.000 doları buluyor.
Chafin, iki bini aşkın paralı askerden ve bomba yüklü
birkaç uçaktan oluşan özel bir orduya komuta ediyordu. Uçaklara o bombalar
işçilerin üzerine yağdırılmak üzere yerleştirilmişti. Chafin ve kömür
şirketlerinin sahiplerinden yana saf tutan Başkan Warren G Harding, merkezi
devlete bağlı, gaz kapsüllerine ve daha fazla uçağa sahip olan askerleri de
sahaya sürdü (bu askerler, dağlık bir bölge üzerine kurulu olan eyalette
örgütlü işçileri ezmek için dördüncü kez görevlendiriliyordu.)
Madenciler, bugün hepimizin bildiği bir gerçeği
eylemleriyle kanıtladılar: bir kömür patronunu veya rüşvetçi bir siyasetçiyi,
cesur, güçlerini birleştirmiş, farklı etnik kimliklerden gelen işçilerin oluşturduğu
koalisyondan daha fazla korkutan bir şey yok.
O kömür madenleri için kurulmuş olan kamplarda siyahlar
ayrı evlerde kalıyor, ayrı okullara gidiyor, daha düşük ücret alıyorlardı. Şirket
yöneticileri, siyahi işçileri ithal etmek suretiyle grevleri kırıyor, ırklar
arasına fitne tohumları ekiyordu. Gelgelelim, 1910’larda eşitlik için mücadele
eden Amerika Birleşik Maden İşçileri Sendikası (UMWA) her bir işçinin sendikaya
üye olmadan önce “inanç, renk veya milliyet” üzerinden kardeşlerine karşı
ayrımcılık yapmayacağına dair yemin etmesini istiyordu.
Batı Virjinya’da sendikadan ücret alarak örgütleme
çalışması yürüten ilk kişi, bir siyahiydi. Madenciler, bu süreçte birbirlerine “sınıf
veya din” konusunda ayrımcılık yapmayacaklarına dair yemin ediyorlardı. Oluşturulan
ilk planlama komitesinde üç isim bulunuyordu: biri Batı Virjinyalı beyaz bir
kişi, biri İtalyan bir göçmen, diğeri de bir siyahiydi.
Bir madencinin aktardığına göre, “ortada, farklı
renklerden ve kabilelerden gelen, birbiriyle harmanlanmış, iç içe geçmiş,
sarmalanmış, örgütlenmiş, belirli bir dil oluşturmuş, kökleşmeyi bilmiş tek bir
beden vardı.”
Öte yandan, bu madenciler, Batı Virjinya’nın ilk
devrimcileri değildi.
1774’te Point Pleasant’ın dışında, bugün Batı Virjinya
olarak bilinen bölgede devrimci savaş ilk muharebesine tanık oldu. O muharebede
yetmişten fazla Batı Virjinyalı ve yerli Amerikalı öldü.
1863’te Batı Virjinyalılar, başka bir devrim için
mücadele ettiler. Virjinyalı toprak sahiplerinin büyük bir kısmı, birlikten
ayrılma yönünde oy kullanınca, bazı işçi liderleri “Hayır” dediler ve Wheeling’de
kendi eyalet hükümetlerini kurdular. Kendisini “Virjinya Hükümeti” olarak
adlandıran iki ayrı hükümet, bir yılı aşkın bir süre faaliyet yürüttü. İşçi liderleri
köleliği reddetti, birliği savundu. Nihayetinde bizimkiler Batı Virjinya’yı
kurdular. İç savaş denilen kazan, bir tek bu eyaletin pişip oluşmasını sağladı.
Maden savaşlarında cesaretle dövüşen işçiler
kardeşlerini yitirdiler. Zafere ancak otuzlarda ulaşılabildi. O dönemde kanunlar
değiştirildi, sendikanın üye sayısı hızla arttı, madencileri koruyan zırh güçlendirildi.
Bugün Batı Virjinya, yeni bir devrimci momentin
ortasında.
Neredeyse iki kuşaktır Batı Virjinyalı aileler,
yereldeki işletmelerin kapısına kilit vuran finansçıların, döktüğümüz terin,
çektiğimiz acının kaymağını yiyen şirket sahiplerinin ve işçi ailelerine karşı
her seferinde şirketler adına lobi faaliyeti yürütenleri tercih eden rüşvetçi
siyasetçilerin saldırısı altında.
Son kırk yıldır Batı Virjinya’da iş bulmak çok zor,
bulsanız bile elinizde tutmanız imkânsız. Eskiye nazaran çok düşük ücretler
ödeniyor. Weirton Çelik Şirketi, bir kuşaktır bölgenin en büyük işvereni. 2015’te
onun yerinde Walmart vardı. Öte yandan, sırtımızdaki yük daha da büyüyor,
sağlık, çocuk bakımı ve sağlıklı gıdanın maliyeti iyice arttı.
Aileler belirledikleri amaçlara ulaşmak için mücadele
ettiler diye kiliselerin, mahalle derneklerinin ve sendikaların kapısına kilit
vuruldu. Boşanma oranları, uyuşturucu kullanımı, borç yükü, hapishaneye
girenlerin sayısı ve intihar oranları zirveye ulaştı. 2,900 kişinin yaşadığı
Williamson kasabasında son on yıl içerisinde 20,8 milyon ağrı kesici ilâç reçete
edilmiş. Onlar, çok basit ve herkesin bildiği bir formülü kullanıyorlar: biz ne
kadar çok acı çekersek onlar da o kadar çok zenginleşiyorlar.
Batı Virjinyalı ailelerin iktidarı ele geçirebilmeleri
için yeni bir devrime ihtiyaç var. O devrimin tohumları ekilmekte. Onlarca gönüllünün
yönettiği direniş grupları son 18 ay içerisinde ayağa kalktı. Bu örgütlerin
içerisinde Charleston’da faal olan Ayağa Kalk, Morgantown’daki İlerleme Yanlısı
Dağlılar ve tüm eyalet genelinde çalışma yürüten Yığınlar ve Bölünmezler gibi
örgütler var.
Geçen sonbaharda Siyahların Hayatı Önemli eylemleri
dâhilinde yüzlerce Batı Virjinyalı hükümet binasına yürüdü. Geçen yıl Lewisburg
ve Morgantown şehirlerindeki konsey seçimlerinde ilerici adaylar zaferler elde
ettiler. Bu yıl içerisinde ABD Kongresi’ne gidecek isimleri belirlemek amacıyla
okulların yönetim kurullarına halkın adayı olarak girmek için ilk kez elliden
fazla isim başvuruda bulundu.
Geçen ay Batı Virjinya’daki 55 şehirde öğretmenler,
otuz yılı aşkın bir zaman sonra ilk kez büyük bir iş bırakma eylemi
gerçekleştirdiler. Batı Virjinya’nın ruhuna uygun olarak, grev esnasında bir
anda onlarca gönüllü gıda ve çocuk bakımı programı oluşturuldu.
Yurttaşların öncülük ettikleri yardım kampanyasında
eyalet genelinde 332.000 dolar toplandı. Binlerce öğretmen, hademe ve otobüs şoförü
hükümet binasına girdi. Hepsinin de boynunda kızıl bandanalar vardı. Bu
insanlar, Cumhuriyetçilerin hâkim olduğu yasama meclisini ve valiyi tüm kamu
çalışanları için yüzde 5’lik ücret artışı yapmaya mecbur etti.
Bir hafta sonra Batı Virjinyalı haberleşme işçileri
greve gittiler ve iş güvenliği için verdikleri mücadeleyi zaferle sonuçlandırdılar.
Bugünse öğretmen grevleri tüm ülkeye dalga dalga yayılıyor.
Bu tepeler, bir vakitler Amerikan tarihinin gördüğü en
güçlü ve en fazla çeşitliliği kucaklayan işçi sınıfı hareketlerinden birine ev
sahipliği yapmıştı. Bu miras yaşamaya devam ediyor.
Dolayısıyla, bize pekâlâ “kızıl boyunlu” diyebilirsiniz.
Biz, o kızıl bandanaları gururla takıyoruz.
Stephen Smith
Wilma Lee Steele
Tina Russell
14
Nisan 2018
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder