Eskiden Haber Fabrikası diye bir site vardı. Başındaki
kişilerin arasına, bir mahallede genç kızlara fuhuş yaptıran bir kadının
cezalandırılması ile ilgili tartışma yüzünden, kara kedi girdi. Kavga sonrası
ayrışma yaşandı. Sitenin domain’inin sahibi olan kişi, gitti bir vekile
danışman oldu, dünyalığını biriktirdi. Yerine geçen kişi, hemen bir senaryo
kaleme alıp internete servis etti.
Önce “Haber Fabrikası’nı faşistlerin hack’lediği”
yalanını yaydı. Oysa ekipten ayrılan kişi, domain’e el koymuştu. Yeni admin,
sitenin adını değiştirdi, değiştirmek zorunda kaldı, Fraksiyon yaptı.
Arkadaşlarıyla birlikte televizyonlara metin yazan bu kişiler, devamında,
kendilerince bir senaryo kaleme alarak yola devam ettiler. Yeni devrimci özneyi
kendilerinin kuracağı yalanını satmaya başladılar.
Sonra Gezi süreci başladı. Fraksiyoncular, Ankara’daki
dayanışma ağının kendi Twitter adreslerine bağlanması için türlü oyunlar
çevirdiler. Her suyun başını tuttular, her kameraya poz verdiler. Forum işi
popüler olunca bir parkı “şarapçılardan ve köpekler”den temizleyip “yaşam
alanı”na çevirdiler. Mahallede oturan, o parkta süs köpeklerini gezdiren orta
sınıfın tebriklerini aldılar. Ardından foruma gelen kitleye parkın ismini
belediyeyle görüşerek “Ethem Sarısülük” olarak değiştirdikleri yalanını
söylediler. CHP'li belediyedeki “samimi dostlar”ını zor duruma sokmamak için
kitlede oluşabilecek öfkeyi boğdular. Belediyenin ismi değiştirdiğini, ayrıca
park için 17 milyar para ayırdığını, parka tiyatro sahnesi gibi eklemeler
yapılacağını söylediler. Hepsi yalandı.
Bir gün forumda penguen medyasını, Gezi’yi görmeyen
burjuva basınını protesto etme önerisi tartışıldı. Yüzlerce insan, parkın
yakınındaki Kanaltürk binasına yürünmesi önerisini kabul etti. Ama forumun
sahibi olan bu Fraksiyoncular, bu öneriye karşı çıktılar. “Kanaltürk’ün fukara
bir kanal olduğunu” söylediler. Çünkü bu gençler, o kanalla iş yapıyorlardı.
İşlerinin bozulmasını istemiyorlardı. O yürüyüşün gerçekleşmesine mani oldular.
Gelecek için hatırlamakta fayda var: o kanal, o günlerde Fethullahçılarındı.
Neticede bahsi edilen gençler, geçmişte kadrolarına Taraf gazetesini
okuma, orada yazı yazma talimatı vermiş bir örgütten geliyorlardı. Bu hikâye, Fethullah’la ilişkilerin solu getirip bağladığı esaret zinciri konusunda
uyarıda bulunmak için anlatıldı.
O gündür bugündür o Fethullahçılar, siyasi-ideolojik faaliyetlerine devam ediyorlar. Her taşın altından çıkıyorlar. Siyasetin her köşesini tutmak için çabalıyorlar. Geçmişte bir yazılarında dedikleri gibi, herkesi kendi merkezlerine çekiyorlar.
Bu iradenin ve faaliyetin özgürlük
getireceğini sanan sosyalist hareket, Fethullahçılara elini verdi kolunu
kaptırdı. Sadece Fethullah’ın iradesiyle düşünebildiğinin, eyleme
geçebildiğinin farkında bile değil. İşçi-köylüyle, emeğiyle geçinenle
ilişkisini kesti.
Bahsini ettiğimiz Fraksiyoncu, Van depremi sonrası, o
günlerde baskı gören, hapis yatan belediye başkanına küfürname döşendi.
Başkanın halkın çilesine sırtını döndüğünü söyledi. Aynı kişi, sonrasında
Twitter hesabında Van Belediyesi’ne projeler hazırladığından bahsediyordu. O
hesap da Fraksiyon’un hesabıydı ve arkadaşlarını tekmeyi bastıktan sonra o
hesabın adını kendi adıyla değiştirmişti. O Twitter hesabını “kooperatif ne
güzel şey” diyerek bazen para toplamak için kullandı. Akçeli işler, solu
getirip bir eşiğe bağladı.
Aynı siyasetten gelen bir arkadaşı da Ankara’da
kurulan bir müzik topluluğuna çökmeye çalıştı. Müzik grubu, bu kişiyi attı. Ama
bu kişi, “Abdal” ismini kullanmaya devam etti. Diğer üyeler, bu kişiyi
mahkemeye verdiler. Ve o çok “devrimci sosyalist”, çok “namuslu” bir iş yaptı:
Grubun var ettiği imzanın getirdiği dünyalığı yitirmemek, sahnelerdeki popülaritesinden
mahrum kalmamak adına, mahkemeye başvurup ismini “Abdal” olarak değiştirdi.
Bugün bu kişi, TKP’nin emlak bürosu olarak kullandığı semt evlerinden birinde
şarkı söylüyor. O büroda CEO Kemal, NATO’cu Kemal için, utanmadan sıkılmadan oy
isteyecek.
Aynı gelenekten gelen bir başka isim de bugün başka
bir semt evinde, mikrofonu ağzına soka soka, performans ortaya koyuyor. Seçimi
Kılıçdaroğlu kazanırsa, muhtemelen her gün televizyonlara çıkıp titreyerek
“Bıçak Kemikte” şiirini, o kötü yorumuyla okuyacak. Ona Genco Erkal ve Orhan
Aydın eşlik edecek.
Mehmet Özer, “fotoğrafçı”. Gezi’de çektiği
fotoğrafları sergi açıp sattı. Kimseyle paylaşmamasının sebebi buydu. Yıllar
önce SİP’in Nazım Kültür Merkezi’nde fotoğraf dersleri vermeye başladığında,
eski bir yoldaşı kendisine “senin bunlarla ne işin var?” sorusunu sorduğunda,
şu “komünist” cevabı veren kişiydi o: “E çok para verdiler!”
Üç kuruş para için bunları yapanlar, CHP iktidarının
dağıtacağı cülus bahşişi karşısında neler yapmaz, varın siz düşünün! Sosyalist
şeflerin CHP'ciliği, bu bağlamda, bu maddi çıkar bağlamında ele alınmalı.
* * *
O Gezi günlerinde şehirde hiç görmediğimiz, yıllarca
ülke dışında veya tatil kasabalarında yaşamış insanlarla da karşılaştık.
Bunların çoğu Devyolcuydu. Bir emirle ülkeye dönmüşlerdi. Akın ettiler. Her
suyun başını tuttular, her taşın altından onlar çıktı. Gezi direnişini seçim
sandığına onlar bağladı. Hepsi de CHP için çalıştı. Yeni CHP’nin bir yanıyla
“Fethullah operasyonu” olduğunu bu dış müdahaleden de anlayabiliyoruz.
Seçimde Kılıçdaroğlu kazanırsa, bu operasyon başarıya
ulaşmış olacak. Sosyalistler, aldıkları bahşişlerle susmayı, teslimiyeti iyice
içselleştirecekler.
O para karşılığı CHP ve Fethullah, tüm sosyalistleri
satın alacak. Önünde diz çöktürecek. Kimsenin ağzından ne “grev”, ne “direniş”,
ne “eylem” kelimesi dökülecek. AKP’nin pisliklerini yazanlar, yeni pislikleri
hiç yazmayacaklar. AKP’nin kirli çamaşırlarını koklayanlar, yeni kirlenen
çamaşırlara sırtlarını dönecekler. 28 Şubat’ın kiniyle iktidarın nimetlerinden
faydalananların yerini AKP’ye yönelik kinle iktidarın nimetlerinden
faydalanacak olanlar alacak. Makbul patrondan söz eden TİP, halkın
hassasiyetini gözeten TKP, çoktan CHP uzantısı hâline gelmiş Sol Parti,
sosyalist hareketi dirhem dirhem tasfiye edecek. Devlet ve burjuvazi için
zararsız bir hâle sokacak. Makbul patron, hassas “halk” ve uzantılar yönetecek
sosyalist hareketi.
Kadıköy Grevi gelsin akla. CHP’yle anlaşıp işçiyi
satan sendika gelsin. Grev kırıcılığı yapan CHP’lilerin bir seferlik böyle bir
şey yaptığını, AKP başta olduğu için böyle bir yola başvurduklarını düşünerek
kendilerini kandıranlara kimse aldanmasın. Muharrem İnce’ye ve Meral Akşener’e
Twitter üzerinden çekilen operasyon, linç kampanyası, gelecekten haber veriyor,
onlara bakılsın. Bunların Tayyip gidince duracaklarını, arlanacaklarını,
durulanacaklarını düşünenlere kimse kanmasın. AKP’lileşmiş CHP’nin iktidarına
teslim olanlara herkes şimdiden bileylensin.
Bir CHP’li, sosyal medyasında Hollanda’da sandık
başında yaşanan kavga ile ilgili olarak, “Hollanda polisi yüz yıldır yapmadığı
mesaiyi yapmış” diye yazıyor. Avrupa’yı övüyor. Hollanda’da birkaç ay önce
köylülerin protestolarını kanla bastıran polisi tabii ki görmüyor. Bundan sonra
da görülmemesini sağlayacak. Yeşiller’in, sosyal demokratların Avrupa’daki
baskı ve zulüm politikalarına dair tek bir haber okuyamayacağız. Herkes lal
olacak. Özel sanayi bölgesinde yabancı tekellerin belirlediği kural ve
kanunlara karşı gelen işçilerin direnişi susturulacak. Karbon ayak izi
bahanesiyle köylüye atılacak dayak duyulmayacak. Yeni ağaların-paşaların zulmü
hiç görülmeyecek.
“Siz
zannediyor musunuz ki seçimden sonra bu strateji değişecek? Halka istibdadı
Kılıçdaroğlu’na verilecek oyla devirme vaadi yaparak oy çağıranlar, seçimden
hemen sonra emekçi halka dönerek ‘haydi şimdi gün Kılıçdaroğlu’na ve Millet
İttifakı’na karşı mücadele günü’ mü diyecek? Önce, ‘aman şu hassas anda Cumhur’un
ve istibdadın eline koz vermeyelim’le başlayacak. Sonra (seçimin sonuçlarına ve
gelişmelere göre 7 Haziran-1 Kasım arasındaki gibi bir durum doğarsa) istibdadı
ayakta tutmaya razı uzlaşma girişimlerine soldan ‘güzelleştirme’ operasyonları
yapılacak. En kötüsü ise, halka saldırılar ‘zorunlu idi’ gerekçesiyle
savunulacak. Babacan ekolü, muhtemelen İyi Parti’nin ‘yurtdışından getirdiğimiz
yeni deha’sı Bilge Yılmaz’ın eliyle, Londra City-New York Wall Street
ilişkileri doğrultusunda ağır kemer sıkma programını uygulamaya başlayınca, ‘ne
yapalım, enkaz devraldılar’ denecek. Kuşkusuz, onurlu tekil çıkışlar olacak. Ne
kadar çok olursa o kadar iyidir. Ama ana doğrultu bu olacak.”[1]
Çok alametler belirdi. CHP’ye örgütlenmiş sosyalist
hareket, işçi, halk ve ezilen düşmanı olduğuyla ilgili gerçeği artık gizleme
gereği duymayacak. Her şey faş olacak. Pandemide neler yapabildiklerini,
dişlerine değen kanı, o dişle kimleri parçalayabildiklerini gördük. Daha
fazlasını yapacaklar. “Bilim” adına sömürüp, “bilim” adına yaptıkları zulümle
ezecekler emekçi halkı. DİSK eğitim uzmanı bile diyor ya “IMF’in acı reçetesini
herkes içmek zorunda, başka yol yok.” Bize karşı doldurdukları, bizim dedikodumuzu
yaptıkları Michael Roberts, son yazısında söylüyor: “Resesyon yaşanacak,
tasarruf tedbirleri alınacak, kemer sıkma politikaları uygulanacak, NATO
desteklenecek, ülke yabancı sermayeye bağımlı olacak.”[2] O ilâçları zorla
içirecekler. İçmeyenler, “gerici yobaz bilim düşmanı” ilân edilip ezilecekler.
Kürtler, vekillerini arkadan kelepçeleyen Fethullahçıları unutacaklar. Barış ve
kardeşlik iklimi oluşacak. Toplumsal barış tesis edilecek.
Her yerde işçinin, halkın ve ezilenin tepkilerinin
gerici olduğuna dair akademik yorumlar, haber yazıları okuyacağız. CHP,
sosyalist hareketi tasfiye etme sözünü verdiği için başa geçecek. Sosyalistler,
devletteki “kamulaştırma, yükü tabana yayma, sömürünün yoğunluğunu artırma”
eğilimi uyarınca ehlileştirilecek, soylulaştırılacaklar. Sonuç ne olursa olsun,
Bu seçimin tek kaybedeni onlar.
Eren Balkır
13 Mayıs 2023
Dipnotlar:
[1] Sungur Savran, “Türkiye Sosyalist Hareketinde Menşevikleşme”, 8 Mayıs 2023, Gerçek.
[2] Michael Roberts, “Erdogan’s Turkey: End of an Era?”,
13 Mayıs 2023, NR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder