Pages

07 Şubat 2023

Kızıl Mekke


Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi (KUTV)

20’lerde ve 30’larda Okulda Bulunan İranlı Hocalar ve Öğrenciler


Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi (KUTV), 1921 yılında Moskova’da kuruldu, 1938’de kapandı. Okul, Sovyet şarkiyatçılığı alanında özgün bir deneyimi temsil ediyor.

KUTV, Doğulu öğrencilere kendi ülkelerini kendi dillerinde Marksist açıdan inceleme imkânı sunan ilk komünist eğitim kurumuydu. Okulun amacı, öğretmenleri ve devrimcileri kendi ülkelerinde yürütecekleri çalışmalar için eğitmek değil, ayrıca Doğu çalışması konusunda mevcut olan paradigmayı değiştirmekti. Bu anlayışa göre, Şarkiyatçılık, bu alanın bilgi üretme araçlarını Doğululara verip milliyetçi ve idealize edilmiş eski çağ vurgusunun karşısına yakın dönemin toplumsal ve ekonomik tarihini çıkartmak suretiyle, geçmişe ait emperyalist önyargılardan kurtarılmalıydı.

Okuldaki öğrenciler ve hocalar içerisinde İranlılar önemli bir yer tutuyordu. Bunların bazıları, öğrendiklerini aktarmak ve devrimci faaliyet yürütmek için ülkelerine döndüler, bazıları ise İran uzmanı olarak Sovyetler’de kaldılar, Sovyet şarkiyatçılığının gelişimine etkide bulundular, çoğunlukla Sovyetler’de faal olan politik mekanizma içerisinde hizmet sundular. Bu hocalar, öğrencileriyle birlikte araştırmalar yaptılar, kitaplar hazırladılar, bu çalışmalar, ilerleyen süreçte Sovyet akademisinin ve dış politikasının temellerinin atılmasına katkıda bulundular.

Yirmili yılların ikinci yarısında KUTV, Sovyet şarkiyatçılığının en önemli merkezlerinden biri hâline geldi. İçinde yüksek lisans diploması veren ve Devrimci Doğu isminde dergi çıkartan bir de araştırma enstitüsü (NIA) bulunmaktaydı. Ezilenleri güçlendirme, aynı zamanda Sovyetler’in nüfuz alanını genişletme amacını güden, milliyetçi anlayışları bastırmak isterken onlara teslim olan, Stalin dönemindeki tasfiye sürecinde hocalarını yitiren okul, bir yanıyla Sovyet projesindeki çelişkilerin büyük bir kısmını içermekteydi.

Diğer kaynaklar gibi bu makale de Sovyetler’in okuldaki İranlı öğrenci ve hocalarla ilgili hazırladığı dosyalardan istifade etmiştir. Makalenin amacı, bu kişilerin motivasyon kaynaklarına ve geçmişlerine ışık tutmaktır.

Rusçada KUTV olarak kısaltılan Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi[1] 1921 yılında Moskova’da, Ekim Devrimi’nin Doğu’da doğalında devrim sürecini tetiklediği, genç Sovyet devletinin baş döndürücü bir sürecin içine girdiği ve büyük bir coşkuyla hareket ettiği bir dönemde kuruldu.

KUTV, özel olarak sadece Doğulu öğrenciler için kurulmuş ilk komünist eğitim kurumuydu. Yirmili yılların ikinci yarısında okul, Sovyet şarkiyatçılığının en önemli merkezlerinden biri hâline geldi. Ortaya konulan deneyim dâhilinde “düşüncelerini demirci ustası gibi dövüp işleyen kadrolar” sadece gelen sempatizanları kendi ülkelerinde çalışacak birer hoca ve devrimci hâline getirmekle kalmadı, aynı zamanda Şarkiyatçılık alanının bilgi üretme araçlarını Doğululara verip, yakın dönemin toplumsal ve ekonomik tarihini Marksist açıdan ele almak suretiyle, Doğu çalışmalarında paradigmayı değiştirmeye çalıştı. Rus arşivlerinde bulunan zengin materyale rağmen KUTV, Stalin döneminde dipnotlarda değinilen ufak bir mesele olarak görülmeye başlandı. Oysa okul, Doğulu ve Güneydoğu Asyalı birçok öğrencinin ilgisini çekmişti. Mezunları süreç içerisinde önemli komünist liderler ve kadrolar hâline geldiler. Hatta H Chí Minh[2] ve Liu Şaoki[3] gibi mezunları, ayaklanan halklarına önder oldular.

Ne var ki İranlı komünistler, bu türden başarılar elde edemediler. Okulda hocalar ve öğrenciler arasında önemli bir nüfusa sahip olan İranların bir kısmı, bildiklerini aktarmak ve devrimci faaliyet yürütmek için ülkelerine döndü, Ladbon İsfendiyari, Abdul Hüseyin Hesabi, Ebulkasım Zarre ve Avetis Sultanzade Sovyetler’de kalıp hoca olarak katkı sunmaya devam etti. Verdikleri eğitimler ve yazdıkları yazılarla Sovyet şarkiyatçılığının gelişim sürecine etki eden bu isimler, çoğunlukla Sovyetler’deki politik mekanizma içerisinde de çalıştılar. Öğrencileriyle birlikte analize dayalı çalışmalar ortaya koydular, referans alınacak bir dizi kitaba imza attılar, bu bağlamda, nüfus istatistikleri, ansiklopediler, sözlükler, Rusça ve Farsça dilbilgisi kitapları hazırladılar, bu çalışmalarıyla ileride yürütülecek bilgi üretimi faaliyetinin ve Sovyet dış politikasının temellerini attılar.

Benim gibi başka insanlar da başka yerlerde Sovyetler’de çalışıp İran’la ilgili çalışmalara katkı sunmuş isimlerin çalışmalarına değindikleri için[4] burada ben sadece, arşivin de izin verdiği ölçüde, KUTV’un yükseliş ve çöküş sürecini, bunun yanında, cesaret edip soğuğun ve iç savaşın çilesini çeken Moskova’ya eğitim imkânı bulmak, devrim tohumları ekmek, İran’daki zulümden kaçmak veya maceraya atılmak derdiyle okula gelen İranlı öğrencileri ele alacağım.

KUTV, geçmişi ta 1911 yılına dek uzanan, parti kadrolarının eğitilmesi için kurulmuş Bolşevik okul geleneğinin bir ürünü. 1911’de Bolşevikler, Paris yakınlarında kısa ömürlü olan Longjumeau Parti Okulu’nu kurdular. KUTV gibi Longjumeau da kendi ülkelerindeki parti teşkilâtlarınca okula gönderilmiş mülteci öğrencilere Marksist-Leninist teoriyi öğretmekteydi.[5] Ekim Devrimi’nden kısa bir süre sonra okul, Petrograd’da bulunan ve o dönemde şehirlere ajitatör ve propagandacı olarak gönderilen fabrika işçilerinin eğitim aldıkları Smolni Enstitüsü’ndeki “ajitasyon” sınıfları için model işlevi gördü. Haziran 1918’de politik hayatın ekseni Petrograd’dan Moskova’ya kayınca, Merkez Yürütme Komitesi başkanı Yakov Sverdlov, iki hafta sürecek “ajitasyon ve propaganda dersleri” örgütledi. Bu dersleri içeren program, sonrasında yeni devletin ihtiyaç duyduğu parti kadrolarını hızla hazırlayacak olan ve “Sverdlovka” olarak bilinen Sverdlov Komünist Üniversitesi’ne evrildi.[6]

Ancak kısa bir süre sonra Sverdlovka’daki eğitim sisteminin parti görevleri için Bolşeviklerin eğitmeye çalıştıkları etnik azınlıklara mensup geniş kitleye uygun düşmediği, zira fazla Rusya merkezli oldukları görüldü. Eski imparatorluk topraklarının dışından gelen öğrencilerin büyük bir kısmı, ya Rusçaya ya da politik teoriye yeterince hâkim olmayan insanlardan oluşuyordu. Doğulu azınlıklar için ayrı bir okul kurulmasının acil bir ihtiyaç hâline geldiğini gören Bolşeviklerin bu düşüncelerini pratiğe dökmelerine iç savaş mani oldu.[7] O dönemde, eski çarlık imparatorluğunun toprakları üzerinde, Ekim Devrimi’nin yaşandığı dönemde milliyetçileşmiş, Çinli, Koreli, Türk, Moğol, İranlı ve Afgan bir milyon civarında Doğulu yaşamaktaydı.[8] Bu insanların büyük bir kısmı İranlıydı.[9] Yarım milyon civarında insanı içeren İranlı diasporası, o günlerde politik açıdan her türden etkiye açık durumdaydı. Sosyal Demokrat Parti ve Adalet Partisi gibi İranlı sosyalist ve komünist hareketler bunun kanıtı idi.[10]

21 Ocak 1921’de Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi, Etnisite İşleri Bakanlığı himayesinde “Doğu Dersleri” adı verilen bir çalışmayı örgütlemeye karar verdi. Kısa bir süre sonra bu çalışmaya KUTV adı verildi. Aynı yılın 21 Nisan’ında alınan kararla KUTV, ayrı bir üniversite olarak yapılandırıldı ve milliyetine bakmaksızın Doğulu öğrencileri almaya başladı.

Okulda iki ayrı eğitim pratiği birlikte ortaya konuluyordu. Sadece Rus olmayanlar için kurulmuş Sverdlovka’daki pratik yinelenmiyor, ayrıca geçmişin edebiyat ve mimari alanındaki önemli eserlere odaklanmakla yetinmeyen yeni bir politik çerçeve dâhilinde, Doğu’nun mevcut hâlini ele alan bir disiplin olarak Doğu çalışmaları konusunda Sovyetler’in görüşünü yansıtan bir pratik ortaya konuluyordu. Sovyet şarkiyatçılığının genel bağlamı içerisinde KUTV, Moskova’da bulunan Doğu Çalışmaları Enstitüsü, Kızıl Ordu Askeri Akademisi Şarkiyatçılık Bölümü ve Petrograd’daki enstitüler gibi Sovyet şarkiyatçılığına ait kurumlardan farklı bir yapı olarak ele alınıyor[11], burada sadece Doğuluları eğitmek için kurulan okulda bu eğitim, sadece öğrenciler hoca ve araştırmacı olsunlar diye değil, gidip kendi ülkelerinde propagandacı ve devrimci olarak faaliyet yürütsünler diye veriliyordu. Okuldaki derslerden biri de Rusçaydı, ama dersler öğrencilere Çince, Arapça, Türkçe ve tabii ki Farsça olarak, yani öğrencilerin kendi dillerinde verilmekteydi. 1921 yılının sonunda okul eğitiminin verildiği dil sayısı on biri buldu.[12]

Matematik, fizik, kimya, dünya tarihi ve coğrafya gibi genel derslerin yanında, politik ekonomi, tarihsel materyalizm ve Rus Bolşevik Komünist Partisi’nin tarihi de öğretilmekteydi. Doğu’nun tarihi, özelde öğrencinin kendi ülkesinin tarihi, bunun yanında, millet ve etnisite sorunu, öğrenilmesi zorunlu konu başlıklarındandı. İlk hazırlanan müfredatta Türkiye, İran ve Afganistan’ın yakın tarihi yer alıyordu. Sonrasında müfredata başka ülkeler de eklendi.[13]

KUTV’un doğumu zor oldu. Zira 1921 yılı Sovyetler Birliği’nin ağır sıkıntılarla ve açlıkla boğuştuğu bir yıldı. Uzak diyarlardan gelen öğrenciler, sıcak iklimin hâkim olduğu yerlerden geliyorlarsa eğer, Moskova’nın sert kışına ve devrim sonrası harap olmuş hâline, ayrıca iç savaş sonrası kötüleşen yaşam koşullarına ayak uydurmak zorunda kalıyorlardı. İlk öğrenciler, henüz çalışmaların tamamlanmadığı, hâlen daha devam ettiği bir okula geldiler. Öyle ki müfredat hazırlanmamış durumdaydı, ayrıca pratikte hocayla öğrenci arasındaki dilsel mesafeyi kapatmaya yarayacak öğretim materyalleri bile elde mevcut değildi: Okulda tek bir Rusça dilbilgisi kitabı bulunmadığı gibi, Marksist literatürün doğu dillerine çevrilmiş hâlleri de büyük oranda eksikti. Hatta okulda defter kalem bulmak bile zordu, bu sebeple öğrencilere kesip iple diksinler diye büyük kâğıt yaprakları veriliyordu.[14]

KUTV’un ilk yılında okulda eğitim gören İranlı şair ve politik eylemci Abdul Hüseyin Hesabi o dönem şunları yazmış:

“Kız kardeşinin kaderi güzel olsun istiyorsan
Bilime irfana vakıf olmasını sağla
Altın küpeler ve yüzükler yerine
Ona roman ve defter yolla.[15]

İlk aylarında düzgün işleyen sınıf sayısı çok azdı. Öğretim üyeleri, öğrencileri şehrin dışına gezintiye çıkartıyor, buralarda tartışmalar yapıyorlardı.[16] “KUTV açılmadan birkaç ay önce halk komiserliği, en az elli ilâ yetmiş yetişkin Rus komünistine eğitmenleri eğitsinler diye bir öğretim kadrosu meydana getirmeleri çağrısında bulundu.”[17] Bu sayede eğitmenler, pek fazla hazırlanamadan, kendi dillerinde ders yapmaları için okula gönderildiler.[18] 22 Ağustos 1921’de, okulun açılmasının üzerinden altı ayı aşkın bir zaman geçtikten sonra dersler fiiliyatta açıldı. Sonra hızla görüldü ki planlanan yedi aylık yoğun ders programı çok kısa, bunun üzerine, 1922 yılında üç yıllık bir program yürürlüğe konuldu.

Aynı yıl, RKP Merkez Komitesi ve halk komiserliği aynı hızla, Sovyetler Birliği’nin başka bölgelerinde okulun şubelerini açma kararı aldı. 1923 yazında pedagoji programını tamamlamış çok sayıda öğrenciden ve mezundan oluşan bir grup, bu yeni şubeleri örgütleme işi kapsamında muhtelif bölgelere gönderildi. Bakû şubesi, İranlılara, Azerilere ve Türklere; derslerin Korece verildiği İrkutsk şubesinde Uzakdoğulu öğrencilere, Sterlitamak şubesinde Başkurtlara, Petrozavodsk şubesinde Karelyalılara (Finlilere), Krasnokokşaisk şubesinde Mari (Çirmiş) halkına eğitim verildi. En büyük şube Taşkent şubesiydi. Okulda 140 Kırgız, Türkmen, Özbek vs. öğrenci bulunuyordu. Ayrıca 140 kadın öğrencisi vardı. Bölge genelinde başka şehirlere de okullar açıldı.[19] Bu şubelerin kapsamını ve ne kadar süreyle açık kaldığını anlamak için okullara ait kayıtların daha ayrıntılı bir biçimde incelenmesi gerekiyor.

Okulun adında geçen “Emekçiler” ibaresine rağmen pratikte öğrenciler farklı toplumsal katmanlardan geliyorlardı. Kayıt öncesi doldurulan anket formlarının da ortaya koyduğu biçimiyle, Moskova’ya gelen İranlılar, diğer öğrencilere kıyasla daha iyi eğitimliydi. Çoğu lise mezunuydu (Okulun ilk öğrencilerinin kırk beşi hiç eğitim görmemiş kişilerdi[20]). Bu anlamda, okuldaki İranlı öğrencilerin büyük bir kısmı proleter ailelerden gelmiyordu. İlk yıl kayıt yaptıran yirmi bir İranlı öğrenci içerisinde kendisini “köylü” olarak tanımlayan öğrenci sayısı bir, işçi sınıfı kökenli olduğunu söyleyen kişi sayısı üçtü. Geri kalanlarsa alt orta sınıf ve aydın kesimine mensuplardı.[21] İlk yıllarda ders veren Sultanzade gibi bazı hocalar ve öğrenciler, Gilan Devrimi’nde yer almışlardı. Öğrenci dosyalarının da ortaya koyduğu biçimiyle, öğrenciler ve öğretmenler genelde müstear ad kullanıyorlardı. Bu isimler, bazen devrimci şahıslara atıfta bulunan isimler oluyordu, bazen de ait olunan milliyetin tarihinden alınmış isimler kullanılıyordu. Örneğin iki öğrenci, soyadını “Kuznetsov” olarak değiştirdi.[22] Profesör Sultanzade’nin gerçek soyadı ise Mikailyan’dı. Bu soyadı aslında Farsça değil, Ermeniceydi. Böylelikle öğrenciler, dünya vatandaşı olduklarını söyleseler de bazı eylemlerine milliyetçilik şu veya bu tonda damga vuruyordu.

Sonrasında bir Sovyet yazarı, okulda öğrencilerin eğitim gördükleri ortamı şu şekilde tarif edecekti:

“Tüm bedeni saran bir çador (çarşaf) giymiş kadın bir öğrenciye, bir şekilde okumak için Moskova’ya gelmeyi başarmış eski bir dağ çobanına veya kendi ülkesindeki köylü ayaklanmasına liderlik etmiş birine rastlamak olağan bir durumdu. Ama birçoğu, henüz geçmişine ait önyargıları ve eski alışkanlıklarını aşamamıştı. Büyük bir kısmı, hâlen daha günde beş vakit namaz kılıyordu. Bu insanlar, Marx’ın yürüttüğü çalışmayla Muhammediliği veya Budizmi birleştirdiler. Bu çok uluslu, çok dilli kitleyi reforma tabi tutup birleşik bir komünist aileye hâline getirmek kolay değildi. Öğrencilerin gündelik varoluşlarının parçası olan gelenekleri aşabilmesi zordu (başka bir ifadeyle, bu, kendilerini inkâr etmek anlamına geliyordu). Bazen kama ve Nagant marka tabancalara el koymak gerekiyordu. Ama öğrencilerin bu fikrine karşı konuluyordu. Derslerde ‘ülkemizde sadece Kızıl Ordu’nun ve milislerin silâh sahibi olma hakkı var, öğrencilerin asıl silâhı, KUTV’dan Marksizmle kuşanmış bir hâlde mezun olabilmek için öğrenilmesi gereken Marksizm-Leninizm olmalı’ deniliyordu.”[23]

Okula ilk kaydolan öğrencilerden biri de Siryus Ahundzade’ydi. Okula geldiğinde yaşı kırk civarı olan Ahundzade, dindar bir aileden geliyordu. Babası köy okulunda öğretmenlik yapıyordu. Kendisi liseden mezun olmuştu.

Ahundzade, İran Komünist Partisi’nin üyesiydi. Ayrıca İran’da bir sendikada çalışma yürütüyordu. Parçası olduğu İranlı devrimci kuşağının birçok üyesi gibi o da Gilan Devrimi’ne iştirak etmişti. KUTV’da okurken, kısa bir süre sonra ülkesine döndü, devrimci faaliyetlerine kaldığı yerden devam etti, sonra 1925’te tutuklandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Ancak Rıza Şah’ın çıkarttığı genel af sayesinde, aynı yıl hapisten çıktı, sürekli kalmak üzere Sovyetler Birliği’ne gitti.[24]

Ebulkasım Zarre ise oldukça farklı bir hikâyeye sahipti. Herkesten farklı bir sebeple Moskova’ya gelen Zarre, bir yıl sonra okula kaydoldu. Yirmi iki yaşında olan Zarre, politik sığınma talebinde bulundu ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne girdi. O da Gilan Devrimi’ne iştirak etmişti, fakat Ahundzade’den farklı olarak, iyi bir eğitimden geçmişti. Tahran’da bulunan Siyaset Bilimleri Okulu’ndan mezun olan Zarre, önce öğretmenlik, ardından da solcu İran gazetelerinde gazetecilik yaptı. KUTV’da okurken bir yandan da öğrencilere Farsça, tarih ve coğrafya dersleri veriyordu. Kendi aktarımına göre okulda geçirdiği süre zarfında öğrenciler, kendi kulüplerini kurmaya, kendi liderlerini seçmeye teşvik edildikleri deneysel çalışmaların hâkim olduğu bir ortamda eğitim görüyorlardı:

“Okul içinde çıkan ve teşkilât binasının duvarlarına asılan duvar gazetesinin yayın yönetmenliğini yaptım. Kendi hücremde propaganda faaliyetlerinden sorumluydum. Ayrıca parti üçlüsünün üyesiydim [KUTV’da her bir ülke grubuna liderlik etsin diye üç kişi seçiliyordu] bir yandan da politik grubun ve İran grubunun yönetiminde yer alıyordum.”[25]

Zarre Moskova’da kaldı. İranlı hoca olarak bir dizi Rusça-Farsça ve Farsça-Rusça sözlük yayımladı, İran edebiyatı üzerine yazılar yazdı.

Komünist bakış açısı her zaman her yerde devrede olmasına rağmen öğrenciler, bir yandan da batı bilimiyle, toplum teorisiyle, kimi dersler üzerinden, batının dilleriyle ve tarihiyle tanışma imkânı buluyorlardı. Sık sık İslam ile ilgili raporlar kaleme alınıyordu. Marksist yazına ek olarak kimi zaman öğrenciler, sonradan tabu hâline gelecek olan, Nabokov gibi yazarları, Bolşevik karşıtı siyasetçi Kerenski’nin yazılarını veya Menşevik dergisi İskra’yı (Kıvılcım) okumaya teşvik ediliyorlardı.[26] Ayrıca yoğun bir tercüme faaliyeti yürütüyorlardı. Bilhassa komünist ve Marksist kitapları Doğu dillerine tercüme ediyorlardı. Çoğu zaman bu tercümeler, komünist terimlere özgün dilde karşılık bulmaya dönük neoloji çalışmalarının yürütülmesini gerekli kılıyordu. Zira ilk başta birçok terim yanlış anlaşılıyordu. Örneğin “Proletarya” sözcüğü “halk”, “maliyet”se “fiyat” olarak tercüme ediliyordu. Okuma-yazma oranının düşük olması sebebiyle, bazen hiç umulmadık çevrelerden, hatta kimi zaman mollalardan yardım talep ediliyordu.[27] Tercümeler, sonrasında öğrencilerin ait oldukları ülkelerde dağıtılıyordu.[28]

Bir yandan da KUTV, Rusça bölümündeki dilbilimcilere ve saha çalışmaları yürüten hocalara yerli halkla iletişim kurma imkânı sunuyordu. Sonrasında Türkçe hocası Vladimir Gordlevski’nin de tespit ettiği biçimiyle, “Dil komisyonundaki hocalar, aslında pratikte bir laboratuvar içerisinde çalışma yürütüyorlardı. Diller konusunda, muhtelif halklara mensup olup, canlı kanlı karşılarında olan KUTV öğrencilerinin konuştuğu hâl üzerinden tespitlerde bulunabiliyorlardı.”[29]

Öğrenciler, aynı zamanda Sovyet başkentinde ve komünist proje için hayati önemde görülen uzak Doğu’daki politik aygıt ile buralarda yürütülen araştırmalar arasında bir tür bilgilendirme kanalı olarak iş görüyorlardı. Bu konuda özellikle İranlı öğrenciler aktifti: İran Komünist Partisi’yle temasın kesilmemesini sağlayacak bir “Komünist Büro” kurdular, İran’daki hayata ve devrimci hareketlere dair güncel bilgileri topladılar. Büro, öğrencilerin memleketlerindeki hayatı öğrenmek ve bilgi alışverişinde bulunmak amacıyla öğrenci toplantıları düzenliyordu. Sovyetler’e ait yazılı materyallerin İran basını için Farsçaya tercüme eden öğrenciler, aynı şekilde, İran gazetelerini de Rusçaya tercüme ediyorlardı.[30]

Her yıl KUTV’daki öğrencilere birkaç İranlı genç kadın dâhil oluyordu. İlk yılın sonunda yirmi bir İranlı öğrencinin sadece üçü kadındı. 1925’ten 1928’e gelindiğinde iki İranlı kadın öğrenci ders alırken bir yandan da Farsça öğretmeye başlamıştı.[31] Bu kadınlar, Clara Zetkin’in okulun üçüncü kuruluş yıl dönümünde KUTV’daki kadın öğrencilere mücadeleye katılma çağrısı yapan konuşmasını dinleme imkânı bulmuşlardı:

“Hâlen daha gözleri kör, ruhen geri olan, eşitliği hiç tanımamış olan ülkenize döneceksiniz. Onları emekçi kitleleri soyan, onlara zulmeden her türden güce karşı sürdürülen toplumsal devrimci mücadeleye davet edecek, o mücadelenin öncüsü olacaksınız.”[32]

Okuldaki bir öğrenci toplantısında Tahranlı bir genç kadın söz aldı:

“Moskova’da bulunan KUTV’da yoldaşlarım olduğunu duyunca kulaklarıma inanamadım. Bugün bu okulda okuyorum, yoldaşlarıma burada yaşadıklarımı yazıyorum, onlar da İran’dan gönderdikleri mektuplarda, bana okula dair anlattıklarımın kendilerini çok fazla etkilediğini yazıyorlar ve ‘Moskova’nın Kızıl Mekke hâline geldiğini bilmek heyecan verici’ diyorlar.”[33]

Her ne kadar bu genç İranlı kadınlarla ilgili arşiv kayıtları kıt olsa da KUTV’da öğrencilerin hayatı konusunda bize önemli şeyler söylüyor. Bu öğrencilerden biri, yirmi yaşında Astaralı bir kadın. Rusça adı Kumiva’yı kullanıyor. 1929’da okula giren bu genç kadın, köylü bir aileden geliyor. Komünist partinin üyesi değil, ama İran komsomolünün (gençlik örgütünün) üyesi. Kısa bir süre sonra görevli olarak İran’a gönderiliyor, dosdoğru, o dönem Tebriz’de faaliyet yürüten, İskender ismindeki ajan provokatörün yanına gidiyor. Adam, Kumiva’nın kocası.[34]

Cemile Rüşdi ise 1926-1929 arası dönemde okulda eğitim gördü. Geçmişi hakkında, Tahran’daki bir kadın eğitim derneğinde çalıştığı dışında bir şey bilinmiyor. Tasnif edilmiş, okuldaki gündelik hayata dair notlarının ve belgelerinin bir kısmı muhafaza edilmiş. Bu arşivin içerisinde Komintern’in Doğu Dairesi’nin KUTV’a gönderdiği bir mesaj var. 2 Şubat 1926 tarihli mesajda şu ricaya yer veriliyor: “İran’dan gelen yoldaş Cemile Rüşdi’nin oda ve iaşe masrafları karşılansın.”

Okulda öğrencilere her gün bir havlu, yastık kılıfı, çarşaf ve battaniye veriliyordu. Cemile’nin okula teslim ettiği “İran’da Tarım Sorunu” başlıklı tezinin okulda hocası olan (Rençber müstear adıyla İran’a giden eski Sovyet ticaret temsilcisi) Gdali Gelbas tarafından yapılmış 1929 tarihli eleştirisi, hâlen daha muhafaza ediliyor. Gelbas, eleştirisinde Cemile’nin günümüz İran’ındaki feodal sisteme dair analizini övüyor, ama onu, kendi değerlendirmesine göre, tüccar sınıfı yerine toprak ağalarıyla müttefik olan Rıza Şah’ın hükümetinin “sınıfsal niteliği”ni eksik idrak etmekle eleştiriyor.

Bir de KUTV’daki Yabancı Komsomolü Bürosu’nun 25. Oturumu’ndan kalmış bir not var. Notta Cemile’nin davranışları ele alınıyor. Notta denildiğine göre, önceki sekreter yoldaş Mamin, Cemile’ye tek taraflı âşık olduğu için, onun hakkında Komsomol’e yanlış bilgi iletiyor. Her iki taraf sert bir dille azarlanıyor ve uyarılıyor.[35]

O dönem Sovyet eğitim kurumlarının toplumsal ve liderlikle alakalı yapısı, bu kurumları düzene sokma ve görüntülemeye yönelik bir dizi çalışmayı temel alıyordu. KUTV’daki etnik öğrenci grubuna veya hücresine o grubun dilini bilen bir Komintern emekçisi dâhil ediliyordu.[36] Yoldaşlık, emek disiplini ve ahlakla ilgili ilkelerin ihlal edildiği olaylar, öğrenci şurasında (“yoldaş mahkemesinde”) ele alınıyordu. Öğrenciler, aynı zamanda dil, politik meseleler, hatta tiyatro gibi, kendi ilgi alanlarına göre belirli gruplar oluşturmuşlardı. Tüm öğrenciler komünist parti üyesi olmadığı için, “partkruzok” (parti çevresi) denilen bu gruplarda sorunların çözülmesi, öneriler sunulması ve ikazlarda bulunulması gibi sorumluluklar alan parti veya komsomol üyeleri de yer almaktaydı. İranlılar, genelde bu partkruzoklar için üç öğrenci seçiyorlardı ve bu gruba “parti üçlüsü” diyorlardı.

Sultanzade Recep Ali Atrok, okulda kaldığı 1926-1930 arası dönemin sonlarına doğru bu İranlı parti üçlüsü içinde yer alan isimlerden biriydi. Sultanzade, 1900 yılında köylü bir aileye doğdu. Kazvin ve Hamadan arasında yer alan Verzen ismindeki küçük bir köyde dünyaya geldi. KUTV’dayken disiplinli ve aktif bir isim olarak öne çıktı. Müfredat dışı verilen metal işçiliği sınıflarında ders gördü. 1931-1932 döneminde okuldan mezun olmuş olan, o dönemde İran Komünist Partisi Merkez Komitesi başkanı Hesabi, Atrok’u Tahran’a çağırdı. Ona yüz tümen verip İngiliz-İran Petrol Şirketi işçileri içinde parti çalışması yürütsün diye ülkenin güneyine gönderdi. Ama bu görev için yola koyulduktan sonra Atrok, ortadan kayboldu. Başına ne geldiği hâlen daha bilinmiyor. Bir rapor tutuklandığını, bir başka raporsa Gilan’a gittiğini söylüyor.[38]

Okulun ilk aylarında çok az sınıf ve faaliyet alanı varken sonrasında bu durum hızla değişti. Kısa bir süre sonra, Türk şair Nâzım Hikmet’in de dile getirdiği biçimiyle, program iyice ağırlaştı:

“Yüz dirhem kara ekmek,
20 ton kitap
ve 20 dakika şey!”[39]

Aslında üç yıllık eğitim programı, telgraf, telefon, radyo istasyonları, elektrik enerjisi istasyonları, botanik bahçeleri, hayvanat bahçeleri, müzeler, fabrikalar ve devlet bankası gibi yüz kadar sahayı da içeriyordu.[40] Öğrenciler, yaz aylarında bile meşgullerdi. Volga kıyısındaki, Kafkas dağlarındaki ve Orta Asya’daki köylerde bulunan komünal çiftliklerde çalışıyorlardı.[41] Cemile Rüşdi’nin isteği üzerine, kendisine yaz aylarını Taşkent’te geçirmesine izin verilmişti.[42]

Devrimin yıl dönümünü ve diğer devrimci tatilleri kutlayan KUTV öğrencileri, komünist partinin kongrelerine, yürütme komitesinin genel kurullarına ve Komintern kongrelerine davet ediliyorlardı. Öğrencilerin Rusça ve başka dillerde kaleme alınmış klasik eserlere aşina olmalarını sağlamak için edebiyat akşamları düzenleniyordu. Bu toplantılarda Doğu kültürüne ait eserler de okunuyordu.

1925’te üniversitede konuşma yapan Stalin gibi siyaset dünyanın önde gelen isimleri yanında, Gorki ve Mayakovski gibi kültür sahasının yıldızları da okulu ziyaret ediyorlardı. Doğu müziği konserleri düzenleniyor, tiyatro kulübü kendi çalışmalarını sergiliyordu. 1922’deki mezuniyet töreninde öğrenciler, tiyatro binası okulun yanında bulunan ve sıklıkla okulla birlikte çalışmalar yürüten avangart tiyatro yönetmeni Vsevolod Meyerhold’un rehberliğinde “Emperyalist Avrupa ve Sömürge Politikası” isimli bir oyunu sahnelediler.[44]

“Marx’ın çalışmalarının Muhammedilikle veya Budizmle birleştirildiği” ilk döneminde okuldaki herkese açıklık ve içerdiği çelişkiler, esasen Sovyet toplumunun muğlâk yapısı ile ilgiliydi. Yirmilerin ortasında, muhtemelen okulun farklı bölgelerden öğrenci almış olması sebebiyle, okul öğrencileri, o dönemde dini kurum olarak henüz tümüyle tasfiye edilmemiş olan ve Strastnoi Manastırı’nın yanındaki Rus Ortodoks rahibelerin yurdunda kaldılar. Manastırda o dönemde 204 rahibe vardı. Ama Haziran 1924’te okulda kaç öğrenci olduğu bilinmiyor.[45] Doğulu devrimcilerse rahibelerin kaldığı yurda çok yakın mahallelerde yaşıyorlardı. Neticede birçok farklı ülkeden gelmiş Müslüman kadın öğrenciler de geleneksel kıyafet açısından bu rahibelere benzer giyiniyorlardı.[46] Bu ilginç durum, manastırın tümden kapatıldığı ve “Merkezi Dinle Mücadele Müzesi”ne dönüştürüldüğü 1928’de sona erdi.

Okula sıklıkla yabancı kimi kültür insanları da ziyaret ediyorlardı. Danimarkalı yazar ve komünist Martin Anderson Nexø, 1924’te Moskova’yı ziyaret etti. Okulla ilgili izlenimlerini şu şekilde aktarmaktaydı:

“Ülkelerinden çok uzakta olan Moskova şehrine bu Doğulular hicret ediyorlar. Eskiden köle olarak çalıştırılmış iki genç Tibetli emekçiyle konuştum geçenlerde. Doğu Üniversitesi’ne gelmek için on dört ay boyunca yürümüşler. Moskova’nın Doğu’daki bu çekim gücü, gerçekten muazzam.”[47]

Yirmilerde Yunanlı yazar Nikos Kazancakis, okula gelip bir gün kaldı. Bu süre zarfında öğrencilerle sohbet eden ve onlardaki coşkudan epey etkilenen Kazancakis, bir yandan da karanlık bir tablo çizme gereği duyuyordu:

“Öğrencilerin yüzlerinde belirli bir konuya yoğunlaşmışlık ve bağnazlık var. […] Tüm bu çok renkli gençlerin sadece bir gayesi var: vatanlarına dönüp halklarını uyandırmak ve onlardaki umutlara ve nefrete bir şekil vermek.”[48]

Üniversite, zamanla öyle bir noktaya evrildi ki yirmili yılların ortasında birçok önemli mezunu komünist parti merkez komitesinde veya Komintern’de görev almış durumdaydı. Kıdemli öğrenciler, Moskova Doğu Çalışmaları Enstitüsü ve Askeri Akademi Doğu Çalışmaları Dairesi’ndeki akademik personelle birlikte Tüm Rusya Şarkiyatçılık Derneği’nin oturumlarına katılıp burada çok farklı konularla ilgili makaleler sunuyorlardı.

1925 güzünde KUTV öğrencileri ve öğretmenleri, okulun içinde araştırma enstitüsü kurmayı önerdi.[49] 1926 yılının sonu ve 1927 yılının başında okulda Akademik Araştırmalar Derneği (NIA)[50] kuruldu.[51] Doğu çalışmalarına yönelik araştırmaların yürütüldüğü önemli bir merkez olmanın yanında dernek, bünyesinde lisansüstü programlarına yer vermeye başladı, ayrıca Revolyutsionny Vostok (“Devrimci Doğu”) isminde bir dergi çıkarttı.[52] Yirmilerin sonunda dergi, Sovyetler’deki Doğu çalışmaları alanında en önemli yayınlardan biri hâline geldi. 1927 sonrası Akademik Araştırmalar Derneği, belirli bir bölgeye yoğunlaşan, Marksist-Leninist teoriyi temel alan teorik çalışmaların yürütüldüğü bir yüksek lisans diploması vermeye başladı. Bu programa kayıt yaptırabilmeleri için öğrencilerin iki Avrupa, bir de Doğu dili bilmeleri gerekiyordu. KUTV’dan farklı olarak, yabancı öğrencilerin eğitim programına dâhil olabilmeleri için Rusça bilmeleri şarttı.[54]

1929’un sonunda NIA, sadece araştırma faaliyetlerine teksif edilmiş bir kurum hâline geldi ve ismini “Etnisite ve Sömürge Meseleleri Çalışmaları İçin Akademik Enstitü” (NIA NKP) olarak değiştirdi.[55] Ülkedeki önde gelen tüm şarkiyatçılar, bu enstitüye girip verimli çalışmalar yürüttüler. Birçok kitap çıkarttılar.[56] Otuzların ortalarında NIA NKP’de İran çalışmaları[57] gibi bir dizi bölüm açıldı, monograflar, kaynak materyalleri içeren koleksiyonlar, referans çalışmalar ve tarihsel çalışmalar yanında salt dilbilimsel eserler de yayımlandı.

KUTV, bir defterin ve kalemin zor bulunduğu bir kurum olmaktan çıkıp, on yıl içerisinde saygı gören, gerekli teçhizata sahip bir düşünce kuruluşuna evrilmeyi bildi.[58] Yirmilerin ortasında okulun kütüphanesinde yaklaşık elli bin kitap ve yayın vardı. Otuzlarda eğitim materyali üretme işini üstlenmiş olan bürolarda “ders kitabı ekipleri” çalışmaktaydı.[59] Okula otuzlarda gelen öğrenciler, yirmilerin başında okur-yazar oranı düşük olan kentlerden gelen öğrencilerden çok farklılardı. Doğu ülkelerindeki komünist partileri, en önemli isimlerini, merkez komitesi üyelerini ve önde gelen devrimcilerini okula gönderiyorlardı. O günün Doğu’suna dair referans materyallerin ve istatistiki verilerin oluşturulmasıyla okul hocalarının eğitim seviyeleri de muazzam ölçüde yükseldi.

Yirmilerin başında okulun ilk öğrencilerinden biri olarak Moskova’da bulunan, üniversite duvarları için bir duvar gazetesi çıkartmış olan Ebulkasım Zarre, okuldaki akademik merdivenin en tepesine çıktı, ayrıca şehirdeki diğer önemli şarkiyatçılık kurumları içerisinde önemli mevkilere geldi. 1931 yılında Zarre, KUTV’un yayımladığı, Marksist-Leninist literatüre ait tüm tercümelerin baş yayın yönetmenliğini üstlendi.[60] Zarre, 1932’de İran-Afgan Dairesi başkanı, 1934’te ise Moskova Doğu Çalışmaları Enstitüsü içerisinde bulunan İran-Afgan-Arap Dairesi’nin başkanı oldu. Sultanzade ve diğer isimler gibi Zarre de akademik çalışmalarını politik işleri ve hükümetle alakalı faaliyetleriyle birlikte yürüttü, Ortak Devlet Politikası Müdürlüğü (OGPU)[61] içerisindeki kriptografi bölümünde dilbilimci ve İran uzmanı olarak çalıştı.

Fakat öte yandan, üniversitenin geliştiği dönemde devrim, sadece Rıza Şah’ın iktidarını konsolide ettiği İran’da değil, tüm Doğu’da durdu. Otuzlarda okulda eğitim gören Bulgar devrimci Georgi Dimitrov, Rıza Şah’ın ülkesindeki hareketin belini kırdığı saldırılar da dâhil, ülke dışında komünistlere yönelik zulüm ve baskının üniversiteyi ne düzeyde etkilediği konusunda şu yorumu yapıyor:

“Mücadele dâhilinde ekibimizin en kıymetli unsurlarını kaybedip duruyoruz. Her şeyden önce biz, akademisyenler topluluğu değiliz, doğrudan hep ateş hattında olan ve mücadele eden bir hareketiz. En zinde, en cesur ve kendini bilen bireylerimiz hep en önde gittiler. Düşman da önce onları avladı, öncülerimizi katletti, hapse attı, çalışma kamplarına gönderdi, buralarda onlara işkence etti.”[62]

Bu eğilim, kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği içinde de karşılık buldu. Sovyet dış politikasının genel hattı, KUTV’un kuruluşuyla birlikte değişmişti. Rıza Şah’ın yirmilerin sonunda çekingen bir üslupla Sovyetler’e yakınlaşması ve dünya savaşı tehdidinin giderek büyümesi, İran’da devrimin kısa vadede ulaşılması umulan dış politika hedefleriyle çelişecek bir konuma savurdu.

Bu dönemde ayrıca İranlı öğrenciler ve hocaların adının karıştığı skandallara tanık olundu. Bu öğrenciler ve hocaların Sovyet politikasına yönelik itirazları, o dönem hazırlanmış dosyalarda sıklıkla karşımıza çıkan bir durum.

1929’da kaleme alınmış raporların da ortaya çıkarttığı biçimiyle, KUTV’dan mezun olmuş olan İranlılar, İran’a döndüklerinde işçi sınıfı içerisinde çalışma yürüten, düzeyi düşürülmüş örgütlerde çalışmak istemediler, kendilerine parti içerisinde ücreti dolgun olan makamlarda görevler verilmesini talep ettiler. Hatta bu mezunlar partiyi, İran hükümet güçlerinin safına geçmekle tehdit ettiler.[63] Bu tür gelişmeler, Komintern içerisinde İran Komünist Partisi’ne yönelik memnuniyetsizliğin artmasına katkıda bulundu. Komintern, 1929 güzünde KUTV’daki İranlı öğrencilere yönelik “dikkatle yürütülecek, kapsamlı bir inceleme”nin altına imza attı. İncelemede, o dönemde otuz iki öğrenciden oluşan İranlı hücresinin “tümüyle yozlaştığına” ve “harem hikâyeleri”ne tanık olunduğuna dair tespitlere yer verildi.[64] Öğrenciler ihraç edildi, İran Komünist Partisi’ne ise okula gönderilecek öğrenciler konusunda daha seçici olması, daha çok işçi sınıfına mensup kişiler arasından seçim yapılması talimatı verildi.[65]

KUTV’un çıkarttığı Revolyutsionny Vostok dergisi, birkaç yıl sonra gündeme gelecek suçlamalar için zemin oluşturacak polemiklerin yürütüldüğü saha hâline geldi. 1933’te (daha öncesinde Cemile Rüşdi’nin “İran’da Tarım Sorunu” isimli tezini inceleyip eleştiren KUTV okutmanı) Gdali Gelbras, dergide ardı ardına bir dizi makale yayımladı ve bu makalelerde, kendisi gibi okulda ders veren ve öğrencilere tavsiyelerde bulunan meslektaşı Sultanzade’yi “Leninizm karşıtı bir maceracı”, “bir solcu” ve “sağ sapmacı” olarak nitelendirdi.[66]

1937’de tüm Sovyetler’i Stalinist tasfiyelerin kasıp kavurduğu dönemde bürokratik yapı yeniden inşa edildi. Bu değişiklikle birlikte, okulun kapısına kilit vurulacağı süreç başlamış oldu. Bu dönemde üniversite, iki bağımsız örgüte bölündü: bu bölümlerden biri, KUTV ismini muhafaza etmeyi sürdürdü, fakat sadece Sovyet yurttaşı olan öğrencilere kapılarını açtı. Yabancı öğrencilerse okuldan alınıp Etnisite ve Sömürge Meseleleri İçin Akademik Araştırma Enstitüsü’ne, NIA NKP’nin yeni hâline gönderildi.[67]

Ocak ve Şubat 1938’de tasfiye işlemine Moskova Doğu Çalışmaları Enstitüsü de dâhil edildi. Enstitüdeki hocaların büyük bir kısmı, aynı zamanda KUTV’da da ders veriyordu. Zarre ve Sultanzade gibi isimlerin tutuklanması ardından, artık öğretim üyelerinin büyük bir kısmından mahrum kalmış olan üniversite kapısına kilit vurmak zorunda kaldı. Resmi düzeyde devlet, okulun ileride partide görev alacak isimlerin eğitimi için teşkil edilecek sistemin yeniden yapılandırılması sebebiyle kapatıldığını söyledi. Öte yandan, aynı dönemde parti merkez komitesi ve Komintern NII NKP’yi kapattı.

KUTV içerisinde yoğun çalışma yürütmüş, eski İran Komünist Partisi başkanı Sultanzade, tahmin edebileceğimiz koşullar altında, üniversitedeki konumunu öğretmenleri ve öğrencileri devrimi İran’a yayma fikrine karşı çıkan görüşleriyle zehirlediğini söyledi:

“İran Komünist Partisi için, yeraltı çalışmasında yer alacak ajanların hazırlanması, çok önemli bir meseleydi. Diğer doğulu partiler gibi bizim partimiz de her yıl KUTV içerisinde kendisine belirli bir yer buluyordu. Bu öğrencilerle birlikte en fazla çalışma yürüten isim, İranlı bir akademisyen olan Gelbras’tı. Madyar’ın talimatları, hatta benim talimatlarım üzerinden ders veren Gelbras, öğrencilere milliyetçilik fikrini aşıladı. Bu fikir, Pehlevi rejimini yüceltme anlayışı üzerine kuruluydu. Gelbras, öğrencilere İran’ı seven, Pehlevi Rejimi’nin Doğu’daki en ilerici rejim olduğunu söyleyen, Rıza Şah’ın İran’ı sanayileştirdiğini, devrimi gerçekleştirecek proletaryayı meydana getirdiğini iddia eden, (Osetrov gibi) isimlerin Marksizm karşıtı eserlerini öneriyordu.”[68]

Sultanzade, 1938’de casusluk suçlamasıyla idam edildi. Meslektaşı Zarre de aynı yıl içerisinde aynı suçlama üzerinden idam edildi. KUTV mezunları Hesabi ve Ladbon, İran’da tutuklamalardan kaçmak için Sovyetler’e döndü. Stalin’in 1953’te ölmesi sonrası hepsinin itibarı iade edildi.

Yolu bir şekilde KUTV’dan geçmiş İranlı öğrencilerin büyük bölümünün başına gelenler konusunda arşivler eşelendiğinde elde edilen sonuçlar, insanı ya çok yetersiz bir fikre sürüklüyor ya da muğlâk görüşlerle baş başa bırakıyor. Eldeki arşiv kaynaklarından biliyoruz ki okulda eğitim görmüş öğrencilerin büyük bir bölümü İran’a geri dönmüş, bazısı yeteneklerini birer devrimci veya ajitatör olarak, toplum değişim yoluna teksif etmiş, bazısı tutuklanmış ya da katledilmiş, bazısı uzmanlaşmış, bazısı da aile kurmuş veya sıradan bir hayat yaşamaya başlamış.

Lana Revandi Fedai
4 Ağustos 2015

[Kaynak: Iranian Studies, 2015, Cilt 48, Sayı 5, s. 713-727.]

Dipnotlar:
1. Okulun Rusça tam ismi şu şekilde: Kommunistichyeskii univyersityet trudyaschikhsya Vostoka imyeni I.V. Stalina. Stalin’in adı 1923’te eklendi.

2. 1945-1969 yılları arasında Vietnam Demokratik Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı yaptı.

3. 1959-1968 yılları arasında Çin Halk Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı yaptı.

4. Atabaki ve Ravandi-Fadai, “The Rise of Red Orientalism”; Ravandi-Fadai, “O Sultan-zade,” s. 115–20.

5. Bol’shaya sovyetskaya entsiklopyediya, Partiinaya shkola v Lonzhyumo’ya giriş.

6. Timofeeva, “Kommunistichyeskii Univyersityet,” s. 22.

7. A.g.e., s. 23–5.

8. Persitz, Vostochnye internatsionalisty v Rossii, s. 56.

9. Hakimian, Labour Transfer and Economic Development, s. 49–50.

10. Ravandi-Fadai, Politicheskie partii, s. 19–26.

11. Sobraniye ukazanii i rasporyazhenii Rabochyego i Kryest’yanskogo Pravityel’stva [“İşçi-Köylü Hükümetinin Tüm Talimatları ve Yönergeleri”], s. 60.

12. Gosudarstvennyi arkhiv Rossiiskoi Federatsii [Rus Federasyonu Devlet Arşivi (GARF)], stok 1318, liste 1, depo birimi 657, s. 34.

13. Gordlevskii, Moskovskoye vostokovyedyenie poslye Oktyabrya, s. 338; Rossiiskii gosudarstvennyi arkhiv sotsial’no-politicheskoi istorii [Rus Devleti Sosyo-Politik Tarih Arşivi (RGASPI)], stok 2313, envanter 4, depo birimi 82, yaprak 30, 34; a.g.e., birim 4, yaprak 6.

14. Hunsyun, Vyelikoye kryescheniye Oktyabrya, s. 170.

15. Chaqueri, From Revolutionary Islam to the Gulag, s. 74.

16. RGASPI, stok 2313, liste 4, depo birimi 82, s. 34.

17. Zhizn’ natsional’nostyei [“Milliyetlerin Hayatı”], 28 Mayıs 1921.

18. Izvestiya, 1921, Sayı. 31, s. 12.

19. Shest’ let natsional’noi politiki, s. 162; Zhizn’ natsional’nostyei (1922) Sayı. 6–7 (12–13), s. 18 ve Sayı. 13, s. 11.

20. Materialy programmno-metodicheskoi i vospitatel’noi raboty KUTV (1922–24) [KUTV’daki Programatik, Yöntemsel ve Eğitsel Çalışmalara Ait Materyaller]. 1. ve 2. Baskı. Moskova, 1924, s. 130.

21. RGASPI, stok 495, liste 217.

22. RGASPI, stok 532, liste 2, dosya 148, s. 41.

23. Timofeeva, “Kommunistichyeskii Univyersityet,” s. 79.

24. RGASPI, stok 495, liste 217, dosya 287, s. 19–23.

25. GARF, stok 5404, envanter 10, dosya 9, s. 4.

26. Materials from KUTV, 1924, s. 215–16.

27. Pod Znamyenyem Il’icha [“İlyiç’in Bayrağı Altında”], 28 Şubat 1925.

28. Timofeeva, “Kommunistichyeskii Univyersityet,” s. 73.

29. Gordlevskii, Moskovskoye vostokovyedyenie poslye Oktyabrya, s. 348.

30. Vostochnik [“Doğulu Öğrenciler”], 21 Nisan 1923.

31. RGASPI, stok 532, liste 1, vaka 446, 1–23.

32. Pod Znamyenyem Il’icha, 22 Mart 1924.

33. Timofeeva, “Kommunistichyeskii Univyersityet,” s. 40; Pod Znamyenyem Il’icha, 26 Nisan 1924.

34. RGASPI, stok 495, liste 217, vaka 139.

35. RGASPI, stok 495, liste 217, vaka 138.

36. Materials from KUTV, 2. Baskı, 76; GARF, stok 1318, liste 1, depolama birimi 677, s. 41.

37. Broido, “K ocheryednym zadacham partshkoly,” s. 33–34. 1917’de Taşkent’te devrimci faaliyet yürüten Broido, 1921-1926 arası dönemde KUTV’da rektörlük yaptı.

38. RGASPI, stok 495, liste 217, dosya 179.

39. Hikmet, Izbrannoye, 107.

40. GARF, stok 1318, liste 1, depolama birimi 560; Funds of the Museum of Komsomol History, stok IV, liste 16, dosya 55, yaprak 5; Noviy Vostok [“Yeni Doğu”], 1923, Sayı. 3, s. 571.

41. Erdniev, “Kak ya podderzhival svyaz’ s dyeryevnyei,” s 142.

42. RGASPI, stok 495, liste 217, dosya 138, s. 40.

43. Pravda, Sayı. 121, 31 Mayıs 1927.

44. Liyanov, “Na prazdnikye narodov Vostoka,” s. 13.

45. Melikhova ve Tsekhanski, Strasti i nadyezhdy, s. 40.

46. İtalyan aktris Eleonora Duse, 1900’lerin başında Strastnoi Manastırı’ndaki Rus Ortodoks Kilisesi’ne mensup rahibelerle ilk karşılaşmasını şu şekilde anlatıyor: Yüzleri kapalı kadınlar kapıda birden kayboluyorlardı. Onları takip ettim. […] Ayin yeni bitmişti. […] Üzerlerinde siyah bir kıyafetin bulunduğu, yüzleri kapalı acemi rahibeler mumları söndürüyorlardı.” Moleva, Tainy moskovskikh monastyeryei, “Strastnoi Monastyr.”

47. Nexø, Toward the Dawn, s. 108.

48. Kazantzakis, Taksideuontas Rousia, s. 229–31.

49. Istorik-marksist [“Tarihsel-Marksist”], Cilt. 1, s. 323.

50. Nauchno-Isslyedovatyel’skaya Assotsiatsiya.

51. Revolyutsionny Vostok [“Devrimci Doğu”], 1929, Sayı. 7, s. 364.

52. A.g.e., s. 366.

53. Stalinyets [“Stalinist”], 1 Haziran 1929.

54. 1928-1929 Akademik Yılında NIA Lisansüstü Programına Kabul Şartları, s. 14.

55. Nauchno-Isslyedovatyel’skaya Assotsiatsiya po izucheniyu natsional’no-kolonial’nykh problem.

56. Gordlevskii, Moskovskoye vostokovyedyenie poslye Oktyabrya, s. 338.

57. Stalinyets, 7 Kasım 1934; Revolyutsionny Vostok, 1936, Sayı. 2, s. 100.

58. Revolyutsionny Vostok, 1930, Sayı. 8, s. 340.

59. Stalinyets, 17 Eylül 1931.

60. Bu çalışmaların arasında Stalin’in kaleme aldığı Leninizmin Sorunları, N. N. Popov’un Bolşevik Komünist Partisi Tarihi ve Vyaçeslav Molotov’un Devrimci Hareketin Tarihi bulunuyordu. Zarre’nin yayınladığı çalışmalara ve İran edebiyatıyla ilgili yazılara ve bu edebiyata ait kitapların çevirisine ilişkin detaylı bir değerlendirme için bkz.: Atabaki ve Ravandi-Fadai, “The Rise of Red Orientalism.”

61. Ob’yedinyennoye gosudarstvennoye politichyeskoye upravlyeniye.

62. Dimitrov, Za yeditnstvo rabochevo klassa, s. 208.

63. RGASPI, stok 495, envanter 90, dosya 177, 2. İran Komünist Partisi Doğu Sekretaryası’nın (P. Mif) KUTV idaresine gönderdiği not (10 Mayıs 1929).

64. A.g.e., dosya 177, yaprak 7. İran Komünist Partisi Doğu Sekretaryası’na bağlı Yakındoğu Dairesi’nin gönderdiği not.

65. A.g.e., yaprak 3. Doğu Sekretaryası başkanları L. Madyar ile P. Mif’in Sultanzade’ye gönderdiği not.

66. Revolyutsionny Vostok, 1933, Sayı. 1, s. 54–73 ve Sayı. 2, s. 74–90; Chaqueri, “Sultanzadeh,” s. 225–6.

67. Nauchno-Issledovatyel’skii institut natsional’nykh i kolonial’nykh problem.

68. Tsentral’nyi arkhiv FSB Rossii [“Rusya Federal Güvenlik Servisi Merkezi Arşivi (FSB Arşivi)”]. Klasör: Özel NKVD Arşivi, r 10291 Cilt1, dosya 16930, 72. Benzer bir itirafa s. 65’te de rastlıyoruz.

Kaynakça:
Atabaki, Touraj ve Lana Ravandi-Fadai. “The Rise of Red Orientalism and the Fall of the Red Orientalists.” Iranian Modernity and Cultural Politics. Abingdon: Routledge (yakında yayımlanacak).

Bol’shaya sovyetskaya entsiklopyediya [“Büyük Sovyet Ansiklopedisi”]. Moskova: Sovyetskaya entsiklopyediya, s. 1969–1978.

Broido, Grigorii. “K ocheryednym zadacham partshkoly” [“Parti Okullarının Bundan Sonraki Görevleri Hakkında”]. Kommunisticheskoe prosvyescheniye, Sayı. 3 (1922): s. 33–34.

Yayına Hz.: Chaqueri, Cosroe. From Revolutionary Islam to the Gulag: Revolutionary Poetry by Lahouti, Hesabi, Ladbon, and Zarreh. Tahran: Edition Mazdak & Antidote, 2002.

Chaqueri, Cosroe. “Sultanzadeh: The Revolutionary Theoretician of Iran: A Biographical Sketch.” Iranian Studies 17, Sayı. 2–3 (1984): s. 225–6.

Dimitrov, Georgi. Za yeditnstvo rabochevo klassa protiv fashizma—Izbrannye stat’i i ryechi [“İşçi Sınıfının Faşizme Karşı Birliği: Seçme Makaleler ve Konuşmalar”]. Moskova: Partizdat, 1972.

Erdniev, V. “Kak ya podderzhival svyaz’ s dyeryevnyei” [“Köyümle Temasını Nasıl Korudum”]. Revolyutsionny Vostok Sayı. 1 (1927): s. 142.

Gordlevskii, Vladimir, Moskovskoye vostokovyedyenie poslye Oktyabrya—Izbrannye sochinyeniya [“Ekim Sonrası Moskova’daki Doğu Çalışmaları: Seçme Eserler”] Cilt. 4. Moskova, 1968.

Hakimian, Hassan. Labour Transfer and Economic Development. Theoretical Perspectives and Case Studies from Iran. Hemel Hempstead: Harvester Wheatsheaf, 1990.

Hikmet, Nâzim. Izbrannoye [“Seçme Eserler”]. Moskova: Foreign Literature Publishing, 1951.

Hunsyun, Van. Vyelikoye kryescheniye Oktyabrya—Druzhba, skryeplyennaya krov’yu [“Büyük Ekim Deneyimi: Kanla Kurulan Dostluk”]. Moskova: Voenizdat, 1959.

Kazantzakis, Nikos. Taksideuontas Rousia [“Rusya Seyahati”]. Atina: Kazantzakis Editions, 2010.

Liyanov, L. “Na prazdnikye narodov Vostoka” [“Doğu Halklarının Kutlamasında”]. Zhizn’ natsional’nostyei 13, Sayı. 5 (1922): s. 13.

Melikhova, A. A. ve R. V. Tsekhanski. Strasti i nadyezhdy Pushkinskoi (Strastnoi) ploschadi i Strastnogo monastyrya [“Puşkin (Strastnoi) Meydanı’nın ve Strastnoi Manastırı’nın Çileleri ve Ümitleri”]. Moskova: Sovero-Print, 2013.

Moleva, Nina. Tainy moskovskikh monastyeryei [“Moskova Manastırlarının Sırları”]. Moskova: Olimp, 2008.

Nexø, Martin Anderson. Toward the Dawn: Sketches of Soviet Russia. Rusça baskısı. Moskova-Leningrad: Gosizdat, 1925.

Shest’ let natsional’noi politiki Sovyetskoi vlasti i Narkomnats (1917–1923). [“Sovyetler’in Millet Politikasının ve Halkın Milliyetler Komiserliği’nin Altı Yılı (1917–1923)”]. Belge ve materyal koleksiyonu. Moskova: Narkomnatz, 1924.

Persitz, M. A. Vostochnye internatsionalisty v Rossii i nekotorye voprosy natsional’no-osvoboditel’nogo dvizheniya (1918—July 1920)—Komintyern i Vostok. Bor’ba za leninskuyu stratyegiyu i taktiku v natsional’no-osvoboditel’nom dvizhenii [“Rusya’daki Doğulu enternasyonalistler ve milli kurtuluş hareketiyle ilgili bazı sorular (1918—Temmuz 1920): Komintern ve Doğu: Milli kurtuluş hareketinde Leninist strateji ve taktik için mücadele”]. Moskova: Nauka, 1969.

Ravandi-Fadai, Lana. “O Sultan-zade—iranistye i chyelovyekye” [“İranlı birey ve hoca olarak Sultanzade”]. Iran: Istoriya i sovryemyennost’ içinde [“İran: Tarih ve Modernite”], Yayına Hz.: Lyudmila Kulagina ve Nina Mamedova. Moskova: IVRAN, 2014: s. 155–20.

Ravandi-Fadai, Lana. Politicheskie partii i gruppirovki v Irane [“İran’daki Politik Partiler ve Örgütler”]. Moskova: IVRAN, 2010.

Timofeeva, Natalya. “Kommunistichyeskii Univyersityet Trudyaschikhsya Vostoka—tsentr idyeinoi podgotovki ryevolyutsionnykh kadrov” [“Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi: Komünist Devrimci Kadroların İdeolojik Açıdan Hazırlandığı Merkez”]. Doktora Tezi, Institute of Oriental Studies of the Academy of Sciences, Moskova, 1989.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder