Mehmed
Emin Resulzade, bu makaleyi 1916 yılında, Bakû’de kurulmuş olan Müsavat (“Eşitlik”)
Partisi’nin içerisinde yer aldığı dönemde kaleme aldı. Resulzade’nin milliyetçi
olduğu bir kesitte yazılmış olan makale, ilk olarak Açık Söz
gazetesinin 24 Kasım (7 Aralık) 1916 tarihli nüshasında yer aldı.
● ● ●
Ermenistan
yok ediliyor. İki inatçı düşman arasında cereyan eden ölüm-kalım savaşına sahne
olan bu ülkede “dokunulmamış tek bir taş bile kalmadı.”
Fırtına
esti gürledi, sonra çekip gitti. Onu ateş ve kan takip etti. Evler, konutlar perişan
oldu. Halk yerinden yurdundan oldu, dört yana kaçıştı. Sanki kıyamet kopmuş
gibiydi.
Peki
bu korkunç duruma bir tek Ermenistan mı maruz kaldı? Bu cehennemin ateşinde
sadece Ermeniler mi yandılar? Bu kan, sadece Hayastan yurdunu mu boğdu?
Bugünün
bir Ermenistan’ı varsa o da Kürdistan. Ermenistan neyin çilesini çekiyorsa,
Kürdistan da aynı şeyin çilesini çekiyor. Sadece Ermenistan’dan gelen seslere
kulak kabartan insanlar, Kürd’ün yüzleştiği felâkete tabii ki inanmayacaklar.
Çünkü Kürdler farklı, onlar “Kürd” dediklerinde tahayyüllerinde bir “yırtıcı
hayvan” canlanıyor. Kürdler, önüne çıkan her şeyi yıkıyor, yok ediyor,
alacaklarını alıp gidiyorlar. Bu tür bir imaja sahip insanın felâketlerle
yüzleştiğine kim inanır?
Oysa
Kürd’ün yüzleştiği felâket gerçek. Kürdler, kaderlerine terk edilmişler. Zulme uğruyorlar.
En kötü zulüm de kimsenin görmediği, duymadığı, gizli kalan zulüm. Kürd’ün
çektiği zulüm, bu türden.
“Kürdler,
bu savaşın Ermeniler kadar çilesini çektiler.” Bu cümle bize değil, Ermeni bir
gazeteye ait. Bu satırlarda mazlum Kürdlerin kaderi ve attığı çığlıklar karşılık
buluyor.
Kürdlerin
yaşadıkları sefaletin düzeyini öğrenmek isteyenler, Açık Söz gazetesinin
dünkü nüshasında yayımlanan bir Rus subayına ait mektuba göz atabilirler. Mektubun
yazarı, Kürdistan halkının kelimenin tam anlamıyla çırılçıplak bırakıldığını
söylüyor. Kışın az da olsa ısınmak için gerekli kıyafetleri bulamadıkları gibi,
ailelerine bile doğru düzgün giyecek bir şeyler temin edemiyorlar. Yazar, bu tespitin
ardından da Müslümanları yardıma çağırıyor.
Zavallı
Kürdler. Gerçek bir sefaleti en derininden yaşıyorlar. Çünkü savaşın yol açtığı
felâketler ve korkularla yüzleştiler, ezildiler, yok edildiler, dahası, büyük
bir trajediye maruz kaldılar. Onların savaş sebebiyle başka ülkelere sığınmış
insanlara gösterilen merhameti ve şefkati hak etmediğine inanılıyor.
Okurlarımız
hatırlayacaktır, geçmişte mülteciler için kurulmuş özel bir konsey, Türkiye’den
alınan topraklarda yaşayan ve Müslüman olan savaş mağdurlarına verilmek üzere 400.000
manatlık bir bütçe tahsis etmişti. Ayrıca genel vali Peşkov’a teslim edilen bu
paranın Kürdler yanında Türkiye’deki Müslüman tebaaya verileceği söylenmişti. Ama
bugün biliyoruz ki savaşın mağduru olan Müslüman Kürdler, bu şefkatli ve
merhametli teşebbüsün dışında tutuldular. Bugüne dek onlara tek kuruş para
verilmemiş olması, bunun kanıtı.
Öte
yandan Ermeni mültecilere milyonlar harcandı. Buna tabii ki itiraz etmiyoruz. Onlar,
neticede Rusya’nın yürüttüğü politikanın mağdurları. Onları misafir etmek,
boynumuzun borcu, bir görev. Peki ama bu Ruslar, sadece politik borçları mı
ödeyecekler? Onların insanlık, merhamet ve şefkat gibi borçları yok mudur?
Bugüne kadar sayıları 200.000’i bulan, Kürdlerden ve Türklerden oluşan Osmanlı
Müslümanlarına sadece 400.000 ruble tahsis edildi. Ama bu para, sadece tahsis
edilmekle yetinildi. Çünkü o paranın tek kuruşu bile harcanmadı, kasadan çıkış
yapmadı. Bu para insanlara verilse bile ondan Kürdler tek kuruş pay
alamayacaklar.
Eli
silâhlı düşmanı püskürtmek, tabii ki önemli. Bu düşman püskürtüldükten sonra
yaşlı, evsiz, kadın, erkek, çocuk, tüm sivillerin bakımının üstlenilmesi
gerekiyor. Onlara sevgi ve merhametle yaklaşmak bizim görevimiz. (Burada
dört satır sansürlenmiş.)
Engelliler
için bir adım atıldı. Genel valiye bu konuda ricada bulunuldu. Bu rica
dâhilinde engellilerin gelip Zazul madenlerinde çalışmalarına izin verilmesi
istendi. Peki bu imkân, savaşın talihsiz Müslüman mağdurları olarak Kürdlere
neden verilmiyor? Masum bir Kürd bebeği, suçsuz bir Kürd kadını, Kürd bir
ihtiyar, hukukun korumasından ve merhametten neden mahrum bırakılsın?
Son
olarak, yardım kuruluşlarına çağrıda bulunacağız. Bu dernekler, söz konusu meseleyle
ilgilenmeli, çağrılara kulak vermeli ve Kürdlerin hâlini düşünmelidirler.
Kürdlere
maddi manevi yardımda bulunmak, hem insanlığımızdan hem de Müslümanlığımızdan
kaynaklanan bir görevdir. Bir Rus subayı bile bu görevi yerine getirmemizi
isteyebiliyor. Ruhumuzun en samimi hâliyle dile getirdiği bu masum çağrı, en
hassas yerlerimize temas etmeli, toplumumuzu ve cemaatimizi tahrik edip harekete
geçirmelidir.
Mehmed Emin Resulzade
7 Aralık 1916
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder