Pages

16 Ocak 2023

CHP’nin Güncelliği


Kaldıraç

Gezi sonrası süreçte Ankara’da düzenlenen bir 2 Temmuz mitingine, Kaldıraç, kendisine bağlı dernekle birlikte, beş bini bulan bir kitleyle katıldı. Ertesi sene, bu sayıdan aldığı güçle, başka örgütleri de yanına alarak, kendi belirlediği bir toplanma yerine çağrıda bulundu. Ama CHP, kitlesini başka bir yere götüreceğini, bu mitinge katılmayacağını söyledi. Halkevleri de yan çizerek, yeni belirlenen yere gitti. Bir yıl önce beş bin kişilik kitleyle eylem alanına gelen Kaldıraç’ın kortejinde, o mitingde sadece on beş kişi vardı. Miting, diğer örgütlerle yan yana durup, anlamsız yere CHP’ye sitem ederek sona erdi.

Bugün de TİP-TKP, Sol Parti gibi yapıların CHP kitlesiyle şişirilmiş yelkenlerine kimse aldanmasın. Anketlerde çıkan, "bir hayalimiz var" diye övünülen yüzde ikilik oy oranına kimse kanmasın. Yüzde bir oy hesabı yapan TKP’nin bu türden hesapları başına çalınsın!

Çünkü CHP, desteğini çektiğinde o yelkenler bir bir inecektir. Emlâk bürosu ve burjuva kültürü ofisi olarak açılan semtevleri, tek tek kapanacaktır. Sonra halka küfür merasimleri düzenlenecek, küçük burjuva duygular tatmin edilecek, kadehler yuvarlanacaktır. Bu sosyalist örgütlerin, halkın, işçi sınıfının ve yoksulun sorumluluğunu alma istidadı, derdi ve niyeti yoktur.

CHP’nin sosyalist hareketle ilişkisinin karşı-devrimci bir nitelik arz ettiği gerçeğini gizlemeye çalışan küçük burjuva şefler, kitleleri boş hayallerle kandırmak için uğraşıyorlar. CHP, Luxemburg’un katledilmeden önce yazdığı yazıda bahsini ettiği “sahte sosyalizm bayrağını sallayıp proleter kitleleri sıkı bir kontrol altında tutan” ve “manevi etkileri aracılığıyla devrimi ve sosyalizmi boğan” güçlerin devamcısıdır.[1] CHP’den asla hayır gelmeyeceğini idrak edememiş bir sosyalist, gerekli devrimci eşiği aşamamış, düzen içerisinde nemalanmayı tercih etmiş demektir.

Halk Nedir?

Mahir Çayan, bu soruya şu cevabı veriyor:

“Halk, soyut bir kavram değil. Halk, ülkenin içinde bulunduğu devrim aşamasında çıkarları devrimde olan sınıf ve tabakalardır.”[2]

Peki CHP nedir?

O, tam da bahsi edilen devrime karşı örgütlenmiş, o halkı düzen adına terbiye ve disipline etmek için uğraşan bir yapıdır. Bugün CHP şahsında cumhuriyetin ve halkın anlamının değiştirilmesi de devrim olasılığı ile alakalıdır. Mevcutta süren kayıkçı kavgasında, devrime ve devrimci mücadeleye değmiş tüm içerik ve biçim, tasfiye edilmektedir. CHP, devrimci olanı tasfiye etmeden yaşayamaz. O, sermayenin ve devletin yıllar içerisinde geliştirdiği bir panzehirdir. Bu gerçek idrak edilmeden yapılan her türden CHP analizi, boştur.

“AKP mülkün, metanın iktidarı, Fethullah paranın demokrasisi peşindedir. AKP devletin şirket gibi, Fethullah, şirketin devlet gibi yönetilmesidir.”[3] Fethullah’a örgütlenen CHP’nin koltuk altına giren sosyalist hareket, nereye örgütlendiğinin gayet net bilincindedir.

Bu koşullarda, artık herkes CHP’lidir. Dolayısıyla, “devrim”, “aşama”, “sınıf ve tabakalar” gibi kavramlar, bireyin çıkarları adına silinip gitmiştir. Marx, Engels, Lenin gibi yükler atılmıştır. Bu, CHP ile kurulan ilişkinin emridir.

Küçük burjuva siyaset, herkesi kendisine mecbur etme çabası üzerine kuruludur. Bu anlamda, CHP’nin şefleri, karşı-devrimci bir yapı olduklarının bilincindedirler. Sosyalist örgütlerdeki şefler, “sahte sosyalizm bayrağı”nı sallama ve “kitleleri kontrol altında tutma” misyonu uyarınca varlıklarına izin verildiklerini bilmektedirler. Tayyip diye salınan korku, bu gerçeklerin üzerindeki sis tabakasıdır.

Bu açıdan, “Temel vaadi, parlamenter demokrasiye dönüş olan, son aylarda Globexit ve neoliberal birikim rejimine bağlılığını, dindar muhafazakarların ‘kazanımlarına’ dokunmayacağını ilan eden, halkın derin yoksullaşmaya ve burjuva kliklere servet transferlerine karşı öfkesini kontrol edip, seçim sandığına yönlendiren”[4] CHP’yi eleştiriyormuş gibi yapıp, tek siyaseti CHP adayına oy toplamak olan solcuların yalan söyledikleri görülmelidir. Bu imaj çalışmasının ardındaki gerçek, sorgulanmalıdır. HDP ve CHP'ye birlikte işmar ederek, hangisinden daha fazla milletvekili kopartırım hesabı yapanlardan halka ve işçi sınıfına zerre hayır gelmez.

Aynı yalanı, “TİP, HDP ile CHP arasındaki boşluğa yerleşen bir partidir”[5] diyenler de söylemektedir. Onların da CHP adayına oy toplamak dışında bir siyasetleri yoktur. Sallanan sahte sosyalizm bayrakları ve kitleleri kontrol eden dizginler, mücadelenin konusudur. 

Kapitalizmin pompaladığı veganizmin sınıfsallığını görmeyenler, yoksulun üç gram etine sütüne göz koyanlar, sınıfın kardeşi değil, düşmanıdırlar. Ayrıca, Kürt ve Müslüman düşmanlığını sosyalist siyaset diye yutturanların halk düşmanı oldukları görülmelidir. Bunların da ölçüsü, birey-yurttaş-seçmendir, “sınıf ve tabakalar” değil.

Fetih

Rousseau’dan beri toplum sözleşmesi, iki eşit unsur arası mübadeleyi esas alıyor.[6] Toplum, demokrasicilerin de cumhuriyetçilerin de ana kutsal kurgusudur ve sadece bireyler toplamından ibarettir. Bireyi dışı ve ötesi, haramdır.

Kitleleri kendisine mecbur etme derdinde olan küçük burjuva solun bir kısmı devletle, diğer bir kısmı da sermayeyle eşitlik ilişkisi kurarak kitleleri kandırma derdindedir. Bir taraf, devletin koltuğu altına sığınıp sermayeye; bir diğer tarafsa sermayenin koltuğu altına sığınıp devlete saldırıyormuş gibi yapıyor. Bireyler, bu yalandan saldırı dâhilinde kurulan eşitlik masası üzerinden ikna ediliyorlar. Her iki anlayış da halka, işçi sınıfına ve ezilene karşıdır. Olmak zorundadır. 

Bu düşmanlık, bugün CHP gibi önemli bir sığınağa kavuşmuştur. Çünkü CHP, son grup toplantısındaki “Freud sürçmesi” dâhilinde, “ülkelerini sevdiğini” söyleyen Kılıçdaroğlu’dur. Bu ülkeler, bir bir ziyaret edilmiştir. O, bu ülkelerce yeniden inşa edilmiştir. Ziyaret edilen ülkeler, CHP’ye yeni bir içerik ve biçim armağan etmişlerdir. Bu, Türkiye’nin ekonomik, politik ve askeri varlığı ile ilişkilidir. Doğu’nun fethi için AKP; Batı’nın fethi için CHP şarttır. Sosyalist hareket, küçük burjuvazi üzerinden fethedilmiştir.

Yenilenme

10 Ocak 2023 günü meclisteki grup toplantısında okunan bildiri, Fethullahçılara aittir.[7] Fethullahçılar, on yıl önce MHP’yi merkeze çekmekten bahsediyorlardı, şimdi sıra CHP’dedir. Kılıçdaroğlu’nu CHP’li zannetmek, ahmaklıktır.

Neticede Fethullah, devletin küçük burjuvaziyi örgütleme yöntemidir. O küçük burjuvazi, halka, sınıfa, ezilene düşmanlık etme imkânını ararken, CHP’yi bulmuştur.

Bugün AKP’nin ilk dönemindeki hâline dönüştürülen CHP, solcuları da örgütlemiştir. O dönemde de AKP, aynı solun desteğini almıştır. Misal, ESP gibi yapılar, Tarafçılık üzerinden, AKP’ye bağlanmışlardır. Bu tür örgütlerin şefleri, kadrolarını Taraf okumaya, Taraf’ta yazmaya teşvik etmişlerdir. Bugünse CHP, “zorlandık ama dönüştük” diyerek o günlere atıfta bulunmaktadır:

“İnanın, hiç kolay olmadı. Ama önemli olan, zoru başarmaktı ve biz zoru başardık. Şimdi CHP, gerçek anlamda halkın partisidir. Statükoyu bıraktık, değişimden yana olduk, özgürlüğü savunduk. […] Dün eleştirdiği her şeye şimdi bizzat kendisi dönüştü. Korkunç bir tiran oldu. Militarizmin savunucusu oldu. Artık söylemleri statükocu söylemlerin ötesine gitmiyor. Korkunç yapılarla hizalandı. Değişimin önüne büyük bir engel olarak çıktı. Öyle bir sistem kurdu ki dün beni siyasal olarak eleştirirken kendisini askerlere alkışlatır oldu. Askerlerin kendisini alkışlaması, şahsen hiç umurumda değil. Ama devlet açısından büyük bir çürümüşlüğün göstergesidir. […] Siyaset, askerin işi değildir. […] Biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz, hangi yanlışları terk ettiysek, artık Saray tam odur. Statükocu, antireformcu, anti-özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler bunların tamamı.”

Kılıçdaroğlu’nun kekeleyerek, dili sürçerek okuduğu bu metin, sosyalist hareketin geleceğine dair de çok şey söylemektedir. Devlete sırtını yaslayıp sermayeyle eşitlenerek, onunla boy ölçüşenlerin, ona horozlananların karşısında, sermayeye sırtını yaslayıp devletle eşitlenerek, onunla boy ölçüşenler, ona horozlananlar durmaktadır. 

Sosyalist hareket, devletle ve sermayeyle mücadeleden kaçıp CHP’ye, rant ve çıkar ilişkilerine teslim olmuştur. Odalar, dernekler, sendikalar ve AB fonları üzerinden sosyalist hareket, düzenin oyuncağı hâline gelmiştir. O, liberalizmin ardındaki faşizme de, faşizmin ardındaki liberalizme de kördür.

Seçmen

Solun bir kesimi, devleti tarihi böldüğü, bir kesimi de sermayeyi toplumu böldüğü için eleştiriyor.[8] Ama her ikisi de ölçü olarak Çayan’ın “sınıf ve tabakalar”ını değil, soyut burjuva birey kurgusunu alıyor. O birey kurgusu, burjuvazinin ve devletinin ihtiyaçları uyarınca “seçmen olmaya” hapsediliyor. İradesi ve aklı, seçmenliğin sınırlarına tabi kılınıyor. Bir vakitler, işçinin, yoksulun eline silâh vermek zorunda kalan egemenler, onlardaki iradeyi ve aklı törpülemek zorunda kalıyorlar. Sandık, bu işi görüyor.

Bugün solun tamamı için mutlak özne ve mutlak irade, seçmendir. Sınıf ve tabakalarla düşünmek, haramdır. “İşçi sınıfına elveda” diyen akıl, bugün “küçük burjuva da işçileşti” diyen akıl birdir. Bu türden laflarla küçük burjuva siyasetlerine kılıf örmeye çalışmalarının[9] sebebini bu seçimci siyasetlerinde aramak gerekmektedir. Liberal kurgu dâhilinde, bu solcuların kafasında, seçim yapamayan, tercihte bulunamayan, özgür olamayan kişi, insan değildir.

Seçmen, neticede oyu çobanın oyuyla bir olmayandır. Sol, çocuğuna ecnebi memleketlerde doğru telaffuz edilebilecek isimler koyan, onun yurtdışında, Kılıçdaroğlu’nun “ülkeler”inde rahat etmesini isteyen küçük burjuvaların safındadır. İsmi Zeynep olan kızını market kasasına, Mehmet olan oğlunu fabrikaya yollamaya mecbur olana ise düşmandır. Yoga yapan, pandemide kitap listeleri yayınlayan, yoksula mikrop yayıyor diye öfkelenen, Avrupa tatili planları yapan, 1 Mayıs'ı balkonda kutlayan çevreye dosttur.

Yerimdar

Bir ara Şevket Yerimdar diye bir dizi vardı. Bugün bu dizinin neticesi ve sebebi, İyi Parti’dir. Onun için çekilmiştir. Türkiye’nin ekonomik ve politik yönelimleri uyarınca MHP çizgisi, yeni döneme uyarlanmıştır. Liberal âlemde sınırlar kalkmıştır. Bu tür diziler, geçmişte sosyalist hareket için de çekilmiştir. Hepsi, aynı operasyonun parçasıdır.

Kılıçdaroğlu’nun “değiştik” dediği açıklama, esasen HDP ile ilgilidir. HDP’siz HDP, seçim için şarttır. Boşa düşürüldüğünü gören HDP, oy hesabı yapmayı siyaset zannettiği için, aday çıkartacağını söylemiş, nasılsa emekçi olduğunu söyleme ihtiyacı duymuştur. Bu açıdan, dostlar alışverişte görsüncü, zevahiri kurtaralımcı bir adım olarak bağımsız aday yapılan Çetin Eren, HDP'nin hiçbir vakit düzen güçlerinden bağımsız bir siyasi iddiası olmadığını görmemekte, HDP'de söz sahibi olma çabasını komünist siyaset diye yutturmaya çalışmaktadır.[10] Komünist hayata, seçmen, birey ve yurttaş ölçüsüyle bakamaz. 

Sol, seçmen-birey-yurttaş ölçüsü dışında duran her şey törpülenmeli, tasfiye edilmeli diye düşünmektir. Asıl tasfiyeci olan, bu düşüncenin kendisidir.

Kılıçdaroğlu, o konuşmasıyla, ördek avlamak derdindedir. Aynı ördek avını, Sinan Ateş’i sahiplenen HKP de yürütmektedir. Bu sahiplenmeyle ülkücülerden birkaç oy almanın derdinde olan, ama CHP’nin avukatlık bürosu olmaktan başka bir vasfı olmayan HKP, işçi emekçileri CHP siyasetine bağlamakla meşguldür. Tek siyaseti seçim olan, sandıktan bir iki oy fazla çıkartmak için türlü ideolojik taklalar atan pratik, sert bir dille eleştirilmelidir. Bu pratiğin neleri katlettiği, görülmelidir.

“Yurttaş olarak kamuya dâhil olduğunu”[11] söyleyen, Kaypakkaya’yı kendisiyle birlikte düzene bağlamaya çalışan bir yazar olarak Metin Kayaoğlu’nun bugün “devrim değil, CHP’dir güncel olan”[12] olarak özetlenebilecek bir yazı yazmış olması, solun bu gerçekliğinde gayet olağandır. Yurttaş, seçmen ve birey olma bilincine sahip küçük burjuvalar, ölçü ve ölçeği aşan her türden sosyalist ve proleter yönelimi tasfiye etmekle yükümlü olduklarını gayet iyi bilmektedirler. Bu kesimlerin ölçüsü, “çıkarları devrimde olan sınıf ve tabakalar” değil, yurttaş-seçmen-bireydir. Krizi, açlığı, yoksulluğu, "aha bu sefer oyları düştü" tespiti üzerinden ele almalarının sebebi buradadır. Bu yüzden anketlerle AKP’yi yıkıyorlar, anketlerle oyalanıyorlar, anketlerle kendilerini ve halkı kandırıyorlar. Bu sosyalist hareket, AKP ve CHP merkezine başkanın koltuğu altında yön veren anket firmalarının uzantısıdır. O firmalarsa geçmişte ABD’de Sovyetler ve sosyalizm karşıtı faaliyetler için kurulmuşlardır. Halkla ilişkiler, sosyoloji gibi disiplinlerin ardında antikomünizm vardır.

Bugün herkes, “CHP’nin güncelliği” anlayışına teslim olmuştur. AKP’nin ilk dönemine öykünen bir CHP’yle engin denizlere yelken açılmıştır. Fethullah’ın tuttuğu ritimle dans edenler, hâllerinden memnundurlar. Tek rahatsızlıkları, CHP'nin oy toplamak için sağa dümen kırmış olmasıdır, bu konu da sızlanmayla ve sitemle geçiştirilmektedir. Bu küçük burjuva gevezelikler karşısında bize düşen, kulağa kar suyu kaçırmak, ayakkabıların içini taşla doldurmaktır.

Eren Balkır
13 Ocak 2023

Dipnotlar:
[1] Rosa Luxemburg, “House of Cards”, 13 Ocak 1919, MIA.

[2] Mahir Çayan, Bütün Yazılar, Boran Yay., s. 34.

[3] Eren Balkır, “Parti Devlet vs. Cemaat Demokrasisi”, 21 Aralık 2013, İştiraki.

[4] Ali Ekber Doğan, “TİP’in Yükselişi ve Sosyalist Strateji”, 12 Ocak 2023, İleri. Bu TİP denilen örgütün her yerde reklamı yapılıyor. Ergenekon'un avukatı, vekil olarak ona armağan ediliyor, bugün gene bir Ergenekoncu'nun oğlu, örgütün reklamını yapıyor ve kimse, bu durum karşısında huylanmıyor, rahatsız olmuyor. Yirmi vekil pazarlığı iddiaları da kimseyi rahatsız etmiyor. Kürde yönelik tasfiye operasyonunun çokboyutlu olduğu, görülmüyor.

[5] Zülal Kalkandelen, “Sosyalist Soldaki Bölünmüşlük”, 11 Ocak 2023, Cumhuriyet.

[6] Bruno Bosteels, “Introduction: This People Which Is Not One”, Alain Badiou, Pierre Bourdieu vd., What is a People? içinde, Columbia University Press, 2016, s. 6.

[7] Kemal Kılıçdaroğlu’nun 10 Ocak 2023 tarihli CHP grup toplantısı konuşması, Youtube. Konuşmada düşman olarak gösterilen İşçi Partisi “sopa”, Kılıçdaroğlu CHP’si “havuç”tur. İkisi de aynı egemen güçlere aittir.

[8] Eren Balkır, “HDP-TKP Notları”, 9 Mart 2019, İştiraki.

[9] Arif Koşar, “Beyaz Yakalılar ve Orta Sınıflar”, 19 Ocak 2023, TE.

[10] Çetin Eren, 12 Ocak 2023, Twitter.

[11] Metin Kayaoğlu, “Savunmamdır”, 15 Kasım 2021, TP. İşin ilginci, bu zat, kendi arkadaşına “TKP, ortalama uygar yurttaşa kendisiyle aynı gemide olduğunu duyurmuş oldu” cümlesini yazdırabilmektedir. [Ali Pınarbaşı, “TKP’nin Şiddetsizlik İlkesi”, 15 Kasım 2022, TP.] Oysa bu yazarın şefi, kamuya dâhildir, yurttaştır ve aynı gemidedir. Yalandan şiddet goygoyu yapması, onu farklı kılmamaktadır.

[12] Metin Kayaoğlu, “Devrimcinin Bayramıdır ‘Devrimin Güncelliği’”, 8 Ocak 2023, TP.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder