Kurucu meclis, saat 16’da açıldı.
Mecliste yer alan 400’ün üzerinde vekilin yarısından fazlası Sosyalist Devrimci (SR) idi.[1] Ayrıca
meclis açılışını izlemek için bilet almış 400 kişi de salondaki yerini aldı.
Toplantı, kavgayla başladı. Merkez
yürütme komitesi başkanı Bolşevik Yakov Sverdlov salona geç geldi. SR’lar,
toplantıyı onsuz başlatmak istediler. Bunun üzerine Sverdlov, hızla platforma
çıktı ve kurucu meclisin sovyet hükümeti adına açıldığını söyledi. Sverdlov, açılış
konuşmasının başında, sovyet cumhuriyetinde iktidarın işçi, asker ve köylü vekilleri
sovyetlerini temel aldığını, bu anlamda, Rusya’nın artık bir sovyet cumhuriyeti
olduğunu söyledi, ardından da meclisten Emekçi ve Sömürülen Halkların Hakları Beyannamesi’ne
onay vermesini istedi. Bu beyannameye onay vermekse, Lenin hükümetinin
Finlandiya’nın bağımsızlığını tanıyan kararnamesi dâhil tüm önemli
kararnamelerini ve politikalarını desteklemek anlamına geliyordu. Sverdlov’un
konuşmasından kısa bir süre sonra toplantıdaki çoğunluk, yaptığı oylamada Sverdlov’u
değil, uzun zamandır SR hareketine liderlik eden Viktor Çernov’u meclis başkanı
seçti.
Çernov’un seçilmesi, o gece Bolşeviklerle
çoğunluk arasında cereyan eden çatışmaların ilkini ifade ediyordu. Çernov, o
uzun, konudan konuya atlayan açılış konuşmasını okurken, Bolşevik delegeler, sürekli kendisine sataşıp sözünü kestiler. Hatta kimi değerlendirmelere göre,
koridordaki askerler konuşma sırasında içki içip sarhoş oldular.
Çernov, konuşmasında kurucu
meclisin yüzleşeceği görevleri sıraladı ve Lenin’in hükümetinin değilse de
meclisin ülkede demokratik otoriteyi tesis edeceğini söyledi. Bolşevikler, bir kez
daha Sverdlov’un önceden okuduğu, sovyet hükümetinin otoritesini tanıyan Emekçi
ve Sömürülen Halkların Hakları Beyannamesi’ni onaylayacak kararın meclisten
çıkmasını talep ettiler. Çoğunluk, Bolşeviklerin önerdiği kararın
tartışılmamasına oybirliğiyle karar verdi ve bunun yerine, SR’ların önerdiği,
yeni hükümetin oluşturulmasına ilişkin tartışmayı ve barış ile toprak reformu
meselelerinin tartışılmasını temel alan gündemi benimsedi. Bolşevikler ve sol
SR’lar mola talep ettiler.
Molanın ardından Bolşevikler, toplantıdan ayrılacaklarını, kurucu meclisin Haklar Beyannamesi’ni reddederek
karşı-devrimci bir yapı olduğunu ortaya koyduğunu söylediler. Onlara göre
sovyet hükümeti, meclisi lağv etmeliydi.
Her ne kadar tüm Bolşevik heyeti,
tepkisini ortaya koyup salondan çıksa da sol SR’lar, kalıp barış ve toprak
reformu ile ilgili tartışmalara dâhil oldular. Ama saat 4 civarı sol SR’ların
lideri Vladimir Karelin, toprak reformu tartışmasında söz istedi. Platforma çıkan
Karelin, meclisteki çoğunluğu eleştirdi ve kendi heyetinin toplantıyı terk
edeceğini, sovyet hükümetiyle çalışmayı sürdüreceklerini duyurdu. Çernov,
toprak reformu tartışmasına devam etmek için uğraşsa da birkaç dakika
içerisinde toplantı salonunu koruyan, zaman geçtikçe tehditkâr bir hâl alan
askerler, yorulduklarını söylediler ve oturumu sonlandırdılar. 6 Ocak günü delegeler
salona geldiklerinde, kapıların kilitli olduğunu gördüler. Muhafızlar, kimseyi
binaya almadı. Merkez yürütme komitesi, kurucu meclisin lağv edildiğine ilişkin
bir karar aldı.
Kurucu meclisin dağılması
ardından Bolşevikler, artık sadece sovyet iktidarının düşmanı değil, ayrıca halkın
düşmanı olarak da tanımladıkları tüm muhalif örgütlere karşı baskıcı tedbirlerin
uygulanması istediler. Kullanılan bu dil, 6 Ocak 1918’de Baltık Filosu’ndan bir
grup bahriyelinin Petrograd’daki Marinski Hastanesi’nde tedavi gören, o sırada
mahkûm olan Kadet liderleri Andrey Şingarev ve Fedor Kokoşkin’i öldürmesinde
karşılık buldu. İşlenen cinayetin ardından sadece bir kişi yakalanıp mahkûm
edildi. Stefan Basov ismindeki bu şahıs, sonrasında cinayetleri “aç karnını doyuracağımız
iki burjuva boğaz eksildi” diye meşrulaştırdı.[2]
Bolşeviklerin koalisyondaki
ortakları sol SR’lar, Şingarev ve Kokoşkin’in öldürülmesini zulüm olarak
değerlendirdiler ve devrimci disiplinin tesis edilmesini istediler. Gene de sol
SR’lar, karşı-devrimci kabul edilen kişilere yönelik baskıcı adımları
onaylamayı sürdürdüler. Aralarındaki gerilime rağmen iki parti, 1918 baharına
dek sovyet hükümetinde ve Çeka’da birlikte çalışmaya devam ettiler. Aralarındaki
bağ ise Almanya ile imzalanan barış anlaşması ile birlikte koptu.
Kurucu meclisin hikâyesi, her ne
kadar 1917 devrimine değil, iç savaş bağlamına denk düşse de tümüyle 6 Ocak
1918 olaylarıyla birlikte sona erdi. Sovyet hükümetinin meclisi lağv etme
kararından birkaç gün sonra meclisin SR, Trudovik ve Kadet partisi üyeleri, Petrograd’daki
bir lisede gizlice bir araya geldiler. Ardından Kiev’e giden vekiller, burada Ocak
ayının ortalarında kent Bolşevik güçlerin eline geçene dek toplantılar
düzenlediler. Haziran 1918’de SR’ların öncülük ettiği “Komuç” olarak bilinen Kurucu
Meclis Üyeleri Komitesi, Volga Nehri kıyısındaki Samara kentinde bir araya
geldi ve Rusya’nın meşru hükümeti olduğunu ilân etti. Bolşevikler, Avusturya-Macaristan
ve Almanya’ya karşı gönüllü olarak savaşmış olan, Rusya’da tutsak bulunan Çek
ve Slovak savaş esirlerinden oluşmuş Çek Lejyonu denilen güç eliyle Samara
kentinden kovulmuşlardı. Sovyet hükümeti, Mart 1918’de Almanya ile barış
anlaşması (Brest-Litovsk Anlaşması) imzaladı, ama gene de Almanya’yla savaşmış
olan bu Çek Lejyonu’nun Sibirya’dan güvenle geçmesine ve oradan askerlerin
gemiyle Fransa’ya gitmesine izin verdi.
Mayıs 1918’de Sovyet yetkilileri
Çek Lejyonu’nun silâhsızlandırılmasını istediler. Fakat bu askerler, isyan edip
Rusya’nın elinde bulunan, tüm Volga bölgesini kesip Pasifik sahilindeki Vladivostok’a
uzanan demiryolu ağını ele geçirdiler. Komuç hükümeti, Samara’da iktidarı ele
geçirmek için bu durumdan istifade etti. Haziran-Ağustos arası dönemde Komuç, Batı
Sibirya’ya kadar uzanan bölgeyi ele geçirdi. 1918 güzünde ise halk desteğini
yitirdi. Ayrıca Kızıl Ordu karşısında bir dizi askerî yenilgi yaşadı. Kasım
1918’de SR hükümeti başını Amiral Aleksandır Kolçak’ın çektiği sağcı darbeyle
yıkıldı. Kolçak, böylece kurucu meclisin iktidar olma iddiasına son darbeyi
indirmiş oldu.
Devrim Biter İç Savaş Başlar
Tarihçiler, Rus Devrimi’nin ne
zaman bitip, iç savaşın ne zaman başladığı konusunda uzlaşamıyorlar. Konuyu
çalışmış kimi araştırmacılara göre, Bolşeviklerin 25 Ekim’de iktidarı ele
geçirmesiyle iç savaş süreci başladı. Bazı isimler, iç savaşın Aralık 1917’de sovyet
yanlısı “kızıl” güçlerle Ukrayna ve Don Nehri bölgesindeki General Aleksev’in Gönüllü
Ordu’sunu da içeren Beyaz Ordular arasındaki çatışmalarla birlikte başladı.
Bazı tarihçiler, savaşın Çek Lejyonu’nun Mayıs 1918’de gerçekleştirdiği isyan
ile başladığını söylerken, bazıları da sol SR’ların Temmuz 1918’de
gerçekleştirdikleri bir dizi başarısız ayaklanma ile başladığını iddia
ediyorlar.
5-6 Ocak 1918, Rusya’daki krizin
sürekliliği ve iç savaş arasında uzanan devrimci aşamanın dönüm noktasını
teşkil ediyor. Kurucu meclisi lağv etmek suretiyle Bolşevikler, seçim yoluyla iktidardan
uzaklaştırılmalarına izin vermeyeceklerini ortaya koydular.[3] O noktadan sonra
Menşeviklerin 1918 baharında birçok şehirde kazandığı seçim zaferlerinde
görüldüğü üzere, ne vakit muhalif sosyalist partiler, şehirlerdeki sovyetlerde
yapılan seçimlerde çoğunluğu elde etseler, Lenin’in hükümeti, o kurumları lağv
etti ve yerlerine geçici “devrim komiteleri” kurdu. Ardından hükümet, Şubat
1918’den itibaren Bolşeviklerin üstlendiği ad olan Komünist Partisi’nin
zaferini güvence altına alacak şekilde ayarlanmış yeni seçimler gerçekleştirdi.
Rus Devrimi’ne karışıklık, kriz,
abartılı bir dil ve şiddet yüklü huzursuzluk koşulları damga vurduğu için
Mart-Aralık 1917 arası dönem, bir yandan da yurttaşların siyasete yoğun bir
biçimde katılımına tanıklık etti. Sıradan halk, devrim sayesinde yeni Rusya’ya
dair ümitlerini ve düşlerini dile dökme imkânı buldu. Halk, arzularını ortaya
koyacak, onları gerçekleştirecek bir dizi farklı grup ve örgüt meydana getirdi.
Devrimi tanımlamaya ve
hedeflerini biçimlendirmeye çalışan büyük politik partiler içerisinde
sosyalistler, kendilerini halkın sınıf temelli arzularının savunucusu,
liberallerse Rus devletinin çıkarlarının savunucusu olarak konumlandırdılar.
Mart-Ekim arası dönemde toplanan ve geçici hükümeti temsil eden isimlerin
hiçbirisi seçim yoluyla belirlenmiş kişiler değillerdi. Bu siyasetçiler, halkçı
politikayla bağlantılı olarak gündeme gelip sonrasında sahneden indiler.
Ocak 1918’de kurucu meclisin
dağıtılması, siyasetin veya politik tartışmanın sona erdiği anlamına
gelmiyordu. İç savaş dönemi de kavga için edilmiş sözler konusunda hiç kıtlık
çekmedi, lakin bu kavga, Rus Devrimi’ne genel niteliğini veren açık ve barışçıl
politik rekabetin sonunu getirdi.
[Kaynak: Competing
Voices from the Russian Revolution, Yayına Hazırlayan: Michael C. Hickey,
Greenwood, 2011, s. 456-459.]
Dipnotlar:
[1] Seçim çağrıları, delegelerin yetkilerine ilişkin ihtilaflar ve delege sayıları
konusunda verilen farklı rakamlar sebebiyle, 5 Ocak günü yapılan toplantıya her
partiden kaç delegenin katıldığını tam olarak belirleyemiyoruz. Birçok kaynakta
şu rakamlar veriliyor: SR’lar 237; Bolşevikler 110–120; Sol SR’lar 30–35; Menşevikler
16–20; Kadetler 16–20; Trudovik Halkın Sosyalistleri 2; diğer partiler,
hizipler ve örgütler 80.
[2] Orlando Figes, A People’s
Tragedy, 1894–1924 (New York: Viking, 1997), s. 536.
[3] Bkz.: Rex Wade, The
Russian Revolution, 1917, s. 286.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder