Siyonizmin
başlıca görevi, Yahudi halkının kurtuluşunu sağlamak değil, emperyalizmin dünyadaki öncü
karakolunu ve tetikçiliğini yapmaktır. Günümüz dünyasında neredeyse tüm sermaye
gruplarının desteklediği Siyonist İsrail, kuruluş sürecinde Nazi faşistlerinden
bile destek almıştır.
Sadece
destek almakla kalmayıp, aynı zamanda ona benzemektedir de; Siyonistler tıpkı
Naziler gibi “ırk” kavramını merkeze alarak hareket etmişlerdir. Devletin
inşasından İsrail’in yasalarına, Hitler faşizmi dönemi, Almanya yasaları ile
paralellik göstermektedir. Filistin’de oluşturulan getto bölgeler ve
endüstriyel hapishanelerin toplama kamplarından esinlendiği açıktır. İşgalci ve
ırkçı İsrail’in katliamlar yaparak boşalttığı kentlere, köylere ve işgal edilen
topraklara kaçak Yahudi yerleşimleri kurarak, Hitler faşizminin halklara karşı
işlediği suçların aynısını işlemeye devam etmektedir.
BM
Genel Kurulu’nun 10 Kasım 1975 tarihli, oy çokluğuyla alınan kararı “Siyonizmin
bir çeşit ırkçılık ve ırk ayrımı” olduğudur.
Başta
ABD olmak üzere birçok devlet, toplumsal olaylara müdahale eğitimi almak üzere
Filistin’deki işgal topraklarına stajyer polis ve istihbaratçı gönderiyor.
Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya kontrgerilla organizasyonlarının eğitimi ve
örgütlenmesinde İsrail’in rolü gün geçtikçe artmaktadır. Bu sebeple, İsrail’in
yıpranan imajını düzeltmek için Siyonistler ve liberaller, ortak söylemlerle
uluslararası düzlemde meşruiyet arayışlarına başladılar. Son dönemde sıkça
kullanılan dezenformasyonlardan biri hâlini alan “Siyonistler Nazizme karşı
mücadele etti” yalanı, eşzamanlı olarak düzenli aralıklarla gündeme
getiriliyor. Bu yazının amacı, bu yalana tarihsel gerçekler ışığında karşılık
vermeye çalışmaktır.
“Siyonist’in görevi,
Avrupa’da bulunan İsrailoğulları’nın kalanını kurtarmak değil, aksine Yahudi
halkı için Siyonist İsrail devletinin üzerine kurulacağı toprakları
kurtarmaktır.” [David Ben Gurion -Haganah kurucu lideri ve İsrail’in ilk başbakanı)]
Siyonizmin
ilk kuşak kurucu önderleri, Batı Avrupalı ve Kuzey Amerikalı Yahudilerdendi. Bu
siyasal “önderler”, emperyalistlerin ve ırkçı Batı’nın ürünleriydi. Siyonist
hareketin ortaya çıktığı dönem de emperyalist güçler arasındaki dengelerin
belirgin olduğu bir dönemdi. Siyonistler de bunun farkında olup, amaçlarını
gerçekleştirmek için tüm emperyalist odaklarla karşılıklı çıkarları
doğrultusunda hareket etmek amacındaydılar.
Siyonizm,
on dokuzuncu yüzyıl sonlarında Avrupa emperyalizmine uyumlu bir şekilde ve onun
bir parçası olarak doğdu. Siyonizm, iki bin yıllık bir hareket olmadığı gibi,
Yahudi toplumunda ve Dünya kamuoyunda meşruiyet ve sempati kazanması, ancak
Hitler Faşizminin 6 milyona yakın Yahudi’yi katletmesi sonucu gerçekleşti. Ortaya
çıktığı dönemde Siyonizm Yahudi toplulukları arasında çok küçük bir azınlık
tarafından destek gördü. Yahudiler, Avrupa’da Aydınlanma dönemi ve özellikle
Fransız Devrimi’nden sonra, yüzyılı aşkın süredir bulundukları Almanya, Fransa,
İngiltere ve Hollanda gibi ülkelerde Ortaçağ’da kendilerini ezen baskılardan ve
pogromlardan büyük oranda kurtulmuşlardı. Ancak Doğu Avrupa’da durum başkaydı. Yahudilerin
büyük çoğunluğunun yaşadığı Polonya ve Çarlık Rusya’sında devam eden feodalite
ve gelişen ama henüz zayıf olan kapitalizm, Doğu Avrupa’da yaşayan tüm halkları
Batı Avrupa’dan ayırıyordu. Doğu Avrupa’da özellikle Rusya’da, Yahudi toplumuna
yönelik baskı ve pogromlar sürüyordu, bu yüzden birçok Yahudi emekçi, sosyalist
düşünce etrafında örgütleniyor ya da özerk devrimci örgütler kuruyordu. Bu
durum, Siyonizmin Doğu Avrupa’da örgütlenmesine engel teşkil ediyordu. II. emperyalist
paylaşım savaşı sırasında Doğu Avrupa ve Rusya’nın Naziler tarafından işgali
döneminde, Nazilerin izin vermesiyle Siyonistler bu bölgede
örgütlenebilmişlerdi.
Siyonist
kültür, iki temel üzerine kuramsallaştırılmıştır. İlki, Yahudilerin binlerce
yıl önce Babil Kralı Nabukadnezar tarafından sürgün edilmeleri ile başlayan ve
“anavatana” dönme arzusunun politikleşmiş hali. İkincisi ise dünyanın her
yanına dağılan Yahudilerin sürgün döneminde olduğu ve tek kurtuluş yolunun
Siyonist İsrail devletini kurmaktan geçtiği iddiasıydı. Theodor Herzl’in kaleme
aldığı, Siyonizmin ilk teorik metinlerden olan Yahudi Devleti kitabında,
amaçlanan devletin Filistin’de kurulması yönünde bir hedeften söz edilmiyordu.
Siyonizm, Filistinlilerin yaşadığı coğrafyanın Yahudilerin “anavatanı” olduğu
ve bu sebeple hak sahibi olduğu iddiasının ilk defa siyasi olarak
dillendirilmesi, 1895 yılında yapılan Siyonizm kongresinde duyurulmuştur.
1897’de
İlk Siyonist Kongre toplandı ve “seneye Kudüs’te!” sloganları atıldı. Yahudilik
için Kudüs ve bölgenin dini açıdan önemli bir anlam taşıdığı kutsal kitap
Tevrat’ta belirtilmiştir. Ancak doğrudan politik bir hedef olarak Filistin’in
işgal edilerek İsrail devletinin oluşturulması fikri, Siyonistler tarafından
ortaya atılmıştır.
Siyonistlerin
Nazilerle İttifakı
Hitler
Faşizmi, Almanya ve Avrupa’yı judenrein, yani “Yahudisiz toplum”
durumuna getirmeyi amaçlıyordu. İngiliz emperyalizminin ise Ortadoğu’da ileri
karakol olarak kullanılacak işbirlikçi bir devletin kurulması açısından
Filistin planları dâhilinde, Siyonistlerin devlet kurma hedefi, hem
İngilizlerin hem de Nazilerin politikalarıyla örtüşüyordu. Ayrıca Amerika’da
gelişen sermaye, İngiltere’nin güç kaybetmesini ve Ortadoğu’da oluşacak
boşluktan istifade edip alan kazanmak istiyordu. Emperyalistler arası çelişkiler,
Yahudi toplumu üzerinde sürekli planlar yapılmasına sebep olduğundan, ortak
paydada, üç tarafın da Avrupa’da yaşayan Yahudileri göç etmeye zorlamak
isteyecekleri açıktı. Başta Siyonistlerin iştahını kabartıyordu. Ayrıca
Emperyalistlerarası çelişkilerden önce Komünizm karşıtlığı, tarafları aynı
safta buluşturuyordu. İngiliz emperyalizmi, başlangıçta Nazizmi Komünizme karşı
bir silâh olarak görmüş ve Nazilerle 1938’de Münih anlaşmasını yaparak,
Çekoslovakya’yı Nazilere peşkeş çekmişti. Daha sonra Nazileri kendi çıkarlarına
tehdit olarak gördüklerinde savaşa bir yıl kalmıştı.
25
Ağustos 1933 tarihli Naziler ile Alman Siyonist Federasyonu arasında yapılan Haavara
Anlaşmasıyla 50.000 Yahudi’nin toplam 100 milyon dolarlık varlıklarıyla
Filistin’e nakil edilmesine izin verildi. Filistin’e Yahudi göçünün ekonomik
altyapısı sağlandı. Nazi Partisi kadrosu ve SS üyesi, Baron Leopold Von
Mildenstein’in 1934 yılında Filistin’i ziyaret ederken ona yol arkadaşlığı
yapan Almanya Siyonist Federasyonu yönetim kurulu üyesi Kurt Tuchler ile yan
yana getiren amaç, Almanya Yahudilerini Filistin’e göçe zorlamak için ortak bir
politika yaratmaktı. Von Mildenstein, SS kadroları arasında Yahudi Sorunu ve
Siyonizm uzmanı olarak görülüyordu. Nazi Partisinin içinden çıkamadığı Yahudi sorununa
Von Mildenstein, Siyonistlerin somut programının soruna çözümler getireceğini
ve göç ettirme siyasetinin ortak çıkarı olduğunu savunuyordu. Ve böylelikle
Alman Yahudi toplumu içerisinde Siyonistlere örgütlenme özgürlüğü verilerek
işbirliğine başlanmıştı. Bu işbirliğine örnek olarak, Alman Siyonist
Federasyonu’nun yayın organının Jüdische Rundschau Nazilerin iktidara
gelmesinden sonra 1933-1938 yılları arasında yayın hayatına devam etmesi
görülebilir. Dahası, 24 Eylül 1934’te Nazi propagandacısı Gobbels’in etkili
gazetesi Der Angriff’de Von Mildenstein’in Siyonistlere övgü dolu
makalesi yayınlandı ve bunun anısına gamalı haç ve Yahudi Yıldızı ile bezenmiş
madalyon bastırılarak işbirliği resmen duyuruldu. Naziler ve Von Mildenstein
Yahudilerin dostu değildi, onların dostluğu, yalnızca Siyonist Yahudilereydi.
Diğer Yahudiler, resmi Nazi politikasına göre göç ettirilmeli, kalanlar ise yok
edilmeliydi. Von Mildenstein’in başarısı SS yöneticilerine Yahudilerin
Filistin’e göçe zorlanmasının en somut çözüm olduğunu kabul ettirmesiydi.
Nazilerin siyasetinin özü gördüğü bütün baskılara karşı göç etmeyen
Yahudilerin, Siyonistlerin etkinliğinin arttırılarak göç etmelerini sağlamaktı.
Nazilerin
SS örgütü, Siyonistlerin konumunu güçlendirmeye çalışıyordu. Mart 1935’te çıkan
bir polis kararnamesinde; Siyonist gençlerin kendi üniformalarını giyebilmeleri
ve kırsal kesimde eğitim kampları yapabilmelerinin önü açılıyordu. Eylül 1935’e
gelindiğinde Yahudilerin Almanya vatandaşlık haklarının elinden alındığı
Nuremberg Yasaları bile Siyonistler için ayrıcalık tanıyordu: Alman renklerini
taşımaları yasaklanan Yahudiler, eğer isterlerse, kendilerini belli etmek için
yalnızca beyaz üstüne mavi Siyonist amblemi bulundurup taşıyabileceklerdi.
Siyonistler
ve Adolf Eichmann
Von
Mildenstein, 1934 yılında Nazilerce 11-12 koduyla kodlanan Yahudi bürosunda
ilgili göreve Adolf Eichmann’ı atadı. Eichmann, Avrupa ve dünyadaki birçok
Yahudi örgütlenmesini araştırdı ve üzerine uzmanlar yetiştirdi. Eichmann
döneminde Siyonist olmayan binlerce Yahudi fişlendi. Zaten Führer Adolf Hitler
için Yahudilerin Filistin’e, Yemen’e, cennete ya da cehenneme gitmesinin hiçbir
önemi yoktu, yeter ki gitsinler istiyordu. Von Mildenstein emekli olup yerine
Eichmann geldiğinde, Hitler ve SS kadroları hızlandırılmış biçimde sonuca
ulaşmak istiyordu. Naziler, son çözüm olarak Siyonist olmayan Yahudilere karşı
Holokost, yani Yahudi Soykırımı’nın hazırlıklarını yapmaya başladılar.
Holokost’un temelleri atılırken Siyonizm ve Naziler arasındaki işbirliği
artarak devam ediyordu. 1938’de Viyana Göç Dairesi Başkanı Eichmann, Avusturya
kırsal bölgelerinde binlerce Siyonist genç için eğitim kamplarına lojistik
destek sağlıyordu. Bu kamplarda İsrail Devleti’nin kurucu unsurları olan
Hagana, Stern ve İrgun gibi terör çetelerinin temelleri atıldı.
Bu
kamplarda yetişenler Filistin’e geçerek, yerli halka karşı katliamlar
başlattılar. Siyonist paramiliter örgüt Haganah ikili oynuyordu; 1936-1939 arası
dönemde ayaklanan Filistinlilerin ezilmesinde örgüt İngilizlerin safında önemli
bir rol üstlendi. Nazilerin yetiştirdiği kamplardan çıkan Siyonist Haganah
kadroları, yüzden fazla gemi ile Avrupa’da Nazilerin işgal ettiği yerlerden
Yahudileri Filistin’e getiriyordu.
Siyonizm,
Yahudi toplulukları içerisinde kendisi dışındaki her türden akımı düşman ilân
ediyordu. Holokost başladığında yurtlarını terk etmeyen milyonlarca Yahudi,
toplama kamplarına götürüldü. Siyonistler için bu durum bir fırsata dönüşmüştü.
Mülteci durumuna düşen milyonlarca Yahudi için tek yolun Filistin’e göç etmek
olduğunu söyleyerek, onlara göçü dayattılar.
Siyonist
Lider Jabotinski’ye göre Holokost sırasında ölen milyonlarca Yahudi, onlara “büyük
ahlaki otorite” kazandırmıştı. Jabotinsky, Yahudi Savaş Cephesi adlı
kitabında, “Arapların göçüp gitmesini soğukkanlılıkla tasarlamak için gerekli
olan büyük ahlaki otoriteye sahip olduğumuza göre, onların 900.000’inin
gidişine üzülmemize gerek yok” diyordu.
Siyonistler,
İsrail devletini kurmak için Nazilerden aldıkları eğitimi ve soykırım
politikalarını Filistin halkı üzerinde uyguluyorlardı. II. emperyalist paylaşım
savaşı biterken Siyonistler, kazanan tarafta durmanın kendi çıkarlarına
olacağını tahlil edip Nazilere karşı bir dizi eyleme girişmiş ve Emperyalist
merkezin Amerika’ya kayacağını tahlil ederek, Filistin’de İngiltere’ye karşı
terör eylemlerine başlamışlardı.
Yıllar
sonra, savaş bitip Naziler yenildiğinde, İsrail devleti Arjantin’e kaçan Adolf
Eichmann’ı bir operasyonla yakalayıp İsrail’e getirdi. Yargılamalar sonucu
milyonlarca Yahudi’nin katili Eichmann idama mahkûm edildi.
Adolf
Eichmann savunmasında, “Ben hiç kimseyi öldürmedim. Sadece üstlerimin
emirlerine uydum. Bir makinenin çarklarının sade bir dişlisiydim. Yahudi
düşmanı değilim, hatta Yahudi arkadaşlarım bile vardı. 1937’de Filistin’e
gittiğimde, Siyonizm projesine de hayran kalmıştım. Birçok Siyonist ailenin
geçişini sağladım, Bana Siyonist bile diyebilirsiniz” dedi. İsrail devletinin
kurucu kadrolarının kamplarda eğitimini sağlayan Adolf Eichmann, boynuzun
kulağı geçtiğini anladığında iş işten çoktan geçmişti, dostları onu ipe
götürüyordu. Siyonistlerin kara kutusu olan Adolf Eichmann’ın idamı ile tüm
dünyada burjuva medyası tarafından İsrail’i “anti-faşist” olarak pazarladı ve
bu yalanı günümüze kadar getirdi.
Enes Gürkan
16
Ağustos 2022
Kaynak
Kaynakça:
Angela Davis, Özgürlük Kesintisiz Bir Mücadeledir: Ferguson, Filistin ve Bir
Hareketin Oluşumu, Çev: Ayşe Düzkan, Güldünya Yayınları, 2017.
Ebu
Firas, Belgelerle Filistin, Çev: Bülent Ecevit, Alan Yayınları, 1989.
Gabris
Altınoğlu, Filistin–İsrail Dosyası, Pozitif Yayınları, 2005.
M.
Lütfullah Karaman, Uluslararası İlişkiler Çıkmazında Filistin Sorunu, İz
yayıncılık, 1991.
Ralph Schoenman, Hidden History of Zionism, 1988.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder