Bugün
size faşizm sorunu hakkında yazıyorum. İngiliz yoldaşlarla üç sorunu tartışacak
olursanız iyi olur, çünkü bu şekilde sonuçlara ve kesin görüşlere ulaşabiliriz.
Faşizm
Nedir? Kelimenin kaynağı İtalya’dır. Karşı-devrimci diktatörlüğün tüm biçimleri
faşist miydi, değil miydi? Yani, İtalya’da faşizmin ortaya çıkışından önce de
bu diktatörlük faşist miydi?
Komintern,
bu hükümetten önce İspanya’nın başında olan hükümeti Primo de Rivera’nın liderliğinde
hareket diktatörlüğü “faşist diktatörlük” olarak adlandırıyor. Bu, doğru mu
değil mi? Biz, bunun yanlış olduğuna inanıyoruz.
İtalya’daki
faşist hareket, tabandan gelen yeni liderlere sahip geniş kitlelerin
kendiliğinden hareketiydi. Bu, köken olarak, büyük kapitalist güçler tarafından
yönlendirilen ve finanse edilen plebyen bir harekettir. Hareket, küçük burjuvazinin,
gecekondu proletaryasının ve hatta bir dereceye kadar proleter kitlelerin
bağrından çıktı. Eski bir sosyalist olan Mussolini, bu hareketin doğurduğu, “kendi
kendisini yaratmış” bir adamdır.
Primo
de Rivera, bir aristokrattı. Yüksek askerî ve bürokratik mevkilerde görevlerde bulundu,
örneğin Katalonya’nın baş valisi olarak görev yaptı. Hükümeti devlet ve askerî
güçlerin yardımıyla devirdi. İspanya ve İtalya diktatörlükleri, diktatörlüğün
tamamen farklı iki biçimidir. Aralarında ayrım yapmak gerekir. Mussolini, birçok
eski askerî kurumu Faşist milislerle uzlaştırmakta büyük zorluk çekti. Bu sorun,
Primo de Rivera için mevcut değildi.
Almanya’daki
hareket, büyük ölçüde İtalya’daki harekete benziyor. Bu, liderlerinin büyük
ölçüde sosyalist demagoji kullandığı bir kitle hareketidir. Söz konusu
demagoji, kitle hareketinin yaratılması için zaruridir.
Gerçek
kitle tabanı, küçük burjuvazidir. İtalya’da küçük burjuvazi, kasaba ve kentlerdeki
küçük burjuvalar ve köylülerle birlikte geniş bir kitleyi teşkil eder. Aynı
şekilde Almanya’da da faşizm için büyük bir kitle tabanı mevcut. İngiltere’de
bu kitle tabanı nispeten küçüktür, çünkü proletarya, nüfusun ezici çoğunluğunu
meydana getirmektedir: köylü ya da çiftçi tabakası yalnızca önemsiz bir kesimi
teşkil etmektedir.
Yeni
orta sınıfın, devletin görevlilerinin, özel idarecilerin vb. böyle bir temel
oluşturabileceği söylenebilir ve bu, bir dereceye kadar doğrudur. Ancak bu,
analiz edilmesi gereken yeni bir sorudur. Bu, bir varsayımdan ibarettir. Sadece
ne olacağını analiz etmek gerekir. Faşist hareketin hangi unsurun bağrından
çıkacağına dair bir öngörüde bulunmak şarttır. Ama bu da olayların kontrolü
altında olan, onlara göre şekil alan bir bakış açısıdır. İngiltere’de faşist
bir hareketin gelişmesinin ya da bir Mosley’nin ya da bir başkasının diktatör
olmasının imkânsız olduğunu iddia etmiyorum. Bu, geleceğin meselesidir. Bu, çok
zor bir olasılıktır.
Şimdi
bundan yakın bir tehlike olarak söz etmek, bir öngörü değil, sadece bir
kehanettir. Faşizm yönünde herhangi bir şeyi öngörebilmek için, o fikrin bir
tanımına sahip olmak gerekir. Faşizm Nedir? Tabanı, şekli ve özellikleri
nelerdir? Gelişimi nasıl gerçekleşecek?
Burada
amacım, İngiliz yoldaşlara sorunun basit bir sorun olmadığını göstermektir.
Bilimsel ve Marksist bir tarzda ilerlemek gerekmektedir.
Şimdi
başka bir soru soralım. Doğal olarak, Sol Muhalefet’in hâlihazırda kitleden
kopartılmış olan unsurlarıyla meşgul olmanız önemlidir, ancak Komünist Parti,
Bağımsız İşçi Partisi ve İşçi Partisi’nde neler olup bittiğine yakından bakmak,
bu partilere dikkat kesilmek de aynı ölçüde önemlidir. İlk sarsıntılar ya da
deprem, evin duvarında çok büyük çatlaklar yaratmış olmalı, bu çatlaklarda
Bolşevik-Leninistler, işçi hareketinin geniş bir kesimi arasında bir etkiye
sahip olabilirler. Dikkatinizi sadece küçük bölümümüze değil, bu büyük
organizmada olup biten her şeye yönlendirmeniz gerekiyor.
Bu
mektup, biçim olarak kaba taslak kaleme alınmış bir metin. İçeriğini bile
kontrol edebilmiş değilim, ama ben, sizin ifade edilen fikirlerin genel
anlamını kavrayacağınıza inanıyorum…
Lev Trotskiy
15 Kasım 1931
Kadıköy
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder