Sol,
devletin ve sermayenin ABD, İngiltere ve Almanya ile ilişkisinde basit bir
aparat olmanın ötesine geçemez. Bu ülkelerle kurulan ekonomik ve ideolojik
ilişkinin sınırlarını asla aşamaz. Orada dönen çarkların işleyişine
bağımlı olduğunun farkındadır. Çark başağı ezmiştir, çekici de kıracaktır.
Aslolan çarktır. O, solun putudur.
Devlet
ve sermaye, kentlerin kenar mahallelerini dönüşüme sokar, nezihleştirme
sürecini başlatır, önden TKP ve Halkevleri gibi yapıları sürer, oraya
yerleşecek insanların dişlerine uygun kıvama getirilmesini ister. Semtevleri,
ancak devletin izniyle açılabilen birer emlâk danışmanlık bürosu ve kültür
ofisidir.
Halkevleri,
kent merkezinde veganlık yapar, ama gider, taşrada kurban derisi toplar. Bu
örgütler, halka sürekli yalan söylemeye mecburdurlar. Varlık gerekçeleri,
tümüyle yanlış olan bir temenniye dayanmaktadır. O gerekçe, “Bir gün ABD,
İngiltere ve Almanya olur muyuz?” hayaliyle yaşayanlara masallar anlatmaktan
ibarettir.
Sol,
ABD, İngiltere ve Almanya’nın içteki kalelerini asla bombalayamaz. O işgalle
mücadelenin içinde pişmediği için, her rüzgârda dağılan kumdan kaleler inşa
etmekle yetinir.
Bu
örgütler, bir yandan “nerede Türk Hava Kurumu’nun uçakları” diye ağlar, bir
yandan da kurumun asıl ekmek kapısı olan kurban derilerine göz koyar. Aslolan,
şeflerin geçinmesi, dünyalıklarını biriktirmesidir.
Bir
yandan devletin tasfiye sürecine timsah gözyaşı döken bu örgütler, bir yandan
da bu tasfiye sürecine ortak olacak birer STK gibi çalışma yürütürler. Bu
STK’lar, yoksulun et yeme imkânlarına yönelik saldırıya omuz vermeye
mecburdurlar. ABD, İngiltere ve Almanya’dan akan paralara mahkûmdurlar.
* * *
Ellilerde
Demokrat Parti karşıtı liberaller, Forum dergisinde bir araya gelirler.
Ecevit, bu dergide Sovyetler ve komünizm karşıtı yazılar kaleme alır. Güvenlik
ve hürriyetin dengelenmesini önerir. Sovyet karşıtı önlemleri haklı görür. Onun
kafasındaki CHP, Avrupa sosyal demokrat partilerine değil, Amerikan Demokrat
Parti’sine yakındır.
“Güvenlik,
Hürriyet ve Kültür” başlıklı yazısında, zamanında “komünist” olmuş solcu
aydınların bu yanlıştan dönebilecekleri bir manevra alanı açılmasını talep
eder.[1] Sopaya karşı havucu önerir. Sonra o havucun renginde CHP taşeronu
örgütler kurulur. O sopayı da havucu da eleştirmeyi bilmiş Kıvılcımlı’nın adını
kullananlar, CHP avukatlık bürosu olarak çalışmayı içlerine sindirirler.
Sonrasında
başbakan olan Ecevit, gerekli manevra alanını oluşturmak ve komünizm tehdidini
savuşturmak adına, genel af ilân eder. O afla çıkan isimlerin her biri, bu
alana uygun örgüt kurar. Genel af, Demirel’in demir yumruğuna geçirilmiş kadife
eldivenden başka bir şey değildir.[2] Devletin ve sermayenin attığı bu çentiğin
izi, diğer izler gibi hâlen daha silinememiştir.
* * *
Son
pandemi sürecinde sol örgütlerin gösterdikleri tepkiler, olguları ve gerçekleri
anlama, analiz etme yöntemleri gösteriyor ki hepsi, Amerika, İngiltere ve
Almanya’daki sol burjuva partileri esas ölçüt kabul ediyor. Trump, Johnson,
Merkel gibi isimler üzerinden halka yönelik oluşan güvensizlik, soldaki halk
düşmanlığı geleneğini hâkim kılıyor. Herkes, Ecevit’teki liberalizme geriliyor.
Bugün bu sosyalistlerin, Nevşin Mengü gibi isimleri taşlamasının bir önemi yok.
Hepsinin liberal oldukları görüldü.
Çıta
ve ölçüt olarak belirledikleri yer, Amerika, İngiltere ve Almanya. Oradaki sol,
sosyalist ve komünist örgütlerin ağızlarından çıkanlara bakıyorlar. Bu
ülkelerdeki siyaseti buraya taşıyorlar. Tek yaptıkları, tercüme. Kavramları,
sloganları ve programları, ithal. Başka bir işlevleri yok.
Ama
bu örgütler, o Amerika, İngiltere ve Almanya gibi yerlerde sol, sosyalist ve
komünist örgütlerin ne tür badirelerden geçtiklerini, nerelerde düştüklerini,
nerelerde doğrulduklarını, elde ettikleri mevzileri dikkate almıyorlar. Bu üç
gücün emperyalist olduğu üzerinde asla durulmuyor. Çünkü aslında o ülkelerdeki
sol örgüt ve partiler de emperyalizm bağlamında anlam ve değer kazanıyor. Bu
ülkeye geçmişte Maoizm, ancak Avrupa ve Amerika kampüslerinden gelebiliyor.
Bu
zeminde yalandan ve yavan bir antiemperyalizm edebiyatına sarılıp, fukara
gençler kandırılmaya, oyalanmaya çalışılıyor. Hepsi, önerdikleri siyasetleriyle
ve ideolojileriyle, o emperyalizmi önsel olarak kabul ediyorlar,
içselleştiriyorlar. Sol örgütler, “Avrupa geridir, Asya ileridir”[3] diyen
Lenin’in fikri ve eylemi tohumlanmasın, gelişmesin diye varlar. Varlıklarını
kime ve neye borçlu olduklarını çok iyi biliyorlar.
Lenin’in
sözünü ettiği, emperyalizmin yağmasından dökülen kırıntıların peşine düşmüş
küçük burjuvaziye öykünüyorlar.[4] O küçük burjuvazi gibi devletin ve
sermayenin askeri olmayı tercih ediyorlar. Bu açıdan, Birinci Dünya Savaşı’nda
devletlerin hazırladıkları savaş kredilerine onay ve destek veren
sosyalistlerle pandemi süresince egemenlerin tedbirlerine ve hamlelerine onay
ve destek veren sosyalistlerin mayası, aynı teknede karılmıştır.
* * *
Pandemi
süreci, politika dışı ve teknik bir işlem olarak ele alınmıştır. Devlet ve
sermaye, bunun böyle görülmesini istemiş, sol örgütler de herkese başlatılan
pandemi sürecinin politika dışı ve teknik-bilimsel bir işlem olduğu yalanını
yutturma işini üstlenmişlerdir. Oysa süreç, gayet politiktir, gayet egemenlerin
sınıfsal aklı ve sınıfsal bilim silâhı uyarınca işlemektedir. Sosyalist
hareketse yukarıdaki tvitte konuşan Demokrat Partili avukatın sözünden başka
bir şey söylememiş, onunla kol kola girmiştir.
Küçük
burjuvazinin işi, her olgu ve olayı sınıf dışına kaçırmaktır. Sınıfsız
yurttaşlık, sınıfsız doğa, sınıfsız toplumsal cinsiyet, sınıfsız bilim ve
sınıfsız bireylik, kaçıp sığındığı yerlerdir. Bunlar, burjuvazinin açtığı,
dönüşüm ve teslimiyet için gerekli olan, manevra alanlarıdır. O manevra
alanlarında tek siyaset, bireyi sabit kılıp, geri kitlelerin ve koşulların o
sabitin düzeyine gelmesini beklemek, kıpırtılara alkış tutmaktır.
Eren Balkır
29
Temmuz 2022
Dipnotlar:
[1] Aktaran: Yunus Emre, Toplumsal Tarih, Sayı. 290, s. 83.
[2]
Eren Balkır, “Sadak ve Eldiven”, 11 Şubat 2017, İştiraki.
[3]
V. I. Lenin, “Geri Avrupa, İleri Asya”, 18 Mayıs 1913, İştiraki.
[4]
V. I. Lenin, “İkinci Enternasyonal’in Çöküşü III”, Haziran 1915, İştiraki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder