“Her seferinde seni
serbest bıraksın diye birine yalvarırsan, sen asla özgür olamazsın! Özgürlük,
kendin için yapman gereken bir şeydir.”
[Malcolm X]
Kendisini
komünist ve devrimci olarak nitelendiren birçok kişi, Yanki emperyalizmiyle
karşı karşıya geldiğimizde kazanma ihtimalimizin bulunup bulunmadığı sorusuna
cevap verirken, liberalizme meylediyor. Bu kişiler, “mücadeleye cüret et,
kazanmaya cüret et” sloganındaki ruhu sözde kabul ediyorlar ve sisteme karşı
ölümüne mücadele konusunda istekli olduklarına dair boş gürültü yapmakla
yetiniyorlar. Oysa bu insanların zihinlerinde ve eylemlerinde yenilmeye mahkûm,
nihilist ve kötümser fikirlerden başka bir şey yok.
Bu
türden kişiler, devrimci şiddetin zorunlu olduğunu söylüyorlar, ama bir yandan
da zihinlerini ve bedenlerini devrimci şiddet için hazırlama vazifesinden
kaçıyorlar. Dillerinde halk savaşı var, ama halka gitme ve kitle çizgisini
pratiğe dökme fikrine karşı çıkıyorlar. Yardımlaşma faaliyetleriyle yetinen bu
isimler, sarı sendikalarla ekonomistlere has bağlar kuruyorlar, işçileri
radikalleştirme konusunda dağınık ve belirli bir sistemden yoksun olan çabalar
ortaya koyuyorlar, o işçileri sınıf mücadelesine örgütlemiyorlar.
Peki
kazanabilir miyiz? Evet kazanabiliriz. Bugün ABD kör topal bir kartaldır.
Pençeleri gene keskindir, dolayısıyla onun ihtiyatsız ve aceleci olanları
boğazından yakalayıp öldürme becerisine hâlen daha sahip olduğunu bilmeliyiz.
Mao,
bize strateji düzleminde düşmanı hakir görmemiz, öte yandan, onu taktik
düzleminde ciddiye almamız gerektiğini öğretti. Bu anlamda, bizim büyük plan
dâhilinde düşmanın kâğıttan kaplan olduğunu görmemiz, ama sahip olduğu gücü
küçümsememiz, ona diz çöktürmek için hazırlık yapmamız gerekiyor.
Her
gün işittiğimiz haberlere dair inceleme, bize üç şey söylüyor:
1.
Kitleler, bu ülkenin artık yol alamadığını söylüyor. İşçiler düzgün çalışma
koşulları, ücretler ve sosyal yardım talep ediyorlar. Kiracılar başlarını
sokacak dam, zamanında tamir edilen evler ve yollar, hızla artan kiralardan
kurtulmayı istiyorlar. Cinsiyeti yüzünden ezilen insanlar, saygı ve tıbbi
tedavi görmek istiyorlar. Ezilen uluslarsa kurtuluş talep ediyorlar. İşçiler
greve çıkıyorlar, işlerinden istifa ediyorlar, kiracılar kiralarını
ödemiyorlar, ezilen insanlar ve uluslar farklı biçimler altında isyan
ediyorlar. Öte yandan, ücretler tek kuruş artmıyor, borçlar dağ gibi birikiyor,
fiyatlar yükselmeye devam ediyor. Herkes kira grevlerinden, borçları
ödememekten, başka türden eylemlerden söz ediyor. Bu noktada asıl ihtiyaç
duyulan şeyse örgütlenme ve disiplin.
2.
ABD imparatorluğu, dünya üzerindeki kontrolünü yitiriyor, kitleler ona karşı
ayaklanıyor. Her gün ABD ile Çin ve Rusya gibi emperyalist rakipleri arasında
cereyan ağız dalaşlarına tanık oluyoruz. Bu ağız dalaşlarından artık ABD, burnu
sürtülmüş ve zayıflamış bir hâlde çıkıyor. Tarihsel planda, özellikle Latin
Amerika’da ABD’nin nüfuz alanı olarak görülen ülkelerdeki kitleler, Venezuela,
Brezilya ve Peru gibi yerlerde ABD’ye darbe üstüne darbe indiriyorlar.
Lenin’e
göre başarılı bir devrimin önkoşulu, eski devletin eskiden olduğu gibi
yönetememesidir. Bugün Filipinler ve Hindistan’da halk savaşları gelişiyor,
kazanımlar elde ediyor. Nepal halkı devrim talep ediyor, Praçanda ve yozlaşmış
partisinin revizyonizmini reddediyor.
3.
ABD dağılıyor, iç çelişkiler derinleşiyor. ABD’nin toplumsal kontrolü sağlamak
için kullandığı satın alma yöntemleri ve eski toplumsal programlar, bunların
yanında, reformist liderler meşruiyetini yitiriyorlar, yeterli gelmiyorlar.
Kitleler ayaklandığı vakit Jesse Jackson ve Al Sharpton gibi isimlerin gerçek
yüzleri ortaya çıkıyor, militan gençlik onları hor görüyor ve redde tabi
tutuyor. Polisin katlettiği insanların ailelerini satın almak için kullanılan
Ben Crump türü avukatlar itibarsızlaşıyorlar.
Polisin
katlettiği Tamir Rice’ın annesi Samaria Rice, şirketlerin desteklediği
Siyahların Hayatı Önemlidir isimli yapıyı ve üçkâğıtçı Shaun King gibi isimleri
sürekli eleştiriyor. Samaria Rice, Siyah gençlerin polislerce katledilmesine
karşı çıkan hareketin içerisinde güçlü bir proleter devrimci ses ve kutup
olarak öne çıkıyor.
Bu
süreçte sol kadar sağda da silâhlı mücadele talebinde artışa tanıklık ediliyor.
6 Ocak 2021’de Senato binasına düzenlenen baskın, bu düzene olan inancın
yitirildiğinin delili olarak görülebilir. Her yıl sandık başına daha az insan
gidiyor. Belediye ve eyalet seçimleri, proleter kitlelerin ilgisini artık hiç
çekmiyor. Oy kullananlarsa çoğunlukla istemeye istemeye sandığa gidiyorlar,
seçim sürecini hiç ciddiye almıyorlar, onu can çekişen imparatorluk dâhilinde
iç karartıcı bir ritüel olarak görüyorlar.
Gonzalo’ya
herhangi bir şeyden korkup korkmadığı sorulduğunda şu cevabı veriyor:
“Korkmak mı? Bence korku
ve korkusuzluk arasında belirli bir çelişki söz konusudur. Mesele, ideolojimizi
benimsemek ve içimizdeki cesaretin zincirlerini kırmaktır. Bizi cesur kılan,
bize cesaret veren, ideolojimizdir. Kanaatimce kimse cesur doğmaz. İnsanları ve
komünistleri cesur kılan, sınıf mücadelesidir. Proletaryadır, partidir,
ideolojimizdir.
Peki en büyük korku nedir?
Ölüm mü? Bir materyalist olarak hayatın bir gün sona ereceğini biliyorum. Asıl
önemli olan, iyimser olmak, başkalarının bağlı olduğumuz işi sürdüreceğine,
nihai hedef olan komünizme ulaşacaklarına inanmaktır. Asıl korku, bu davayı
kimsenin yürütmeyeceğini düşünmekle ilgilidir. Kitlelere inancınız varsa, sizde
korkudan eser kalmaz.
Bence sonuçta en kötü
korku, kitlelere inanmak yerine, kendinin vazgeçilmez olduğuna, dünyanın
merkezi olduğuna inanmaktır. Bence en kötü korku budur. Piştiğin, şekil aldığın
yer, parti, proleter ideoloji, temelde Maoizm denilen tav ocağıysa tarihi kitlelerin
yaptığını, devrimin partinin eseri olduğunu, tarihin kesin olarak
ilerleyeceğini, devrimin ana yönelimi ifade ettiğini bilince çıkartırsın. İşte
korku, o an silinir gider. Geride ise başkalarıyla birlikte ileride komünizm
güneşi doğsun, tüm dünyayı aydınlatsın diye bugünden gerekli temeli atmanın
verdiği hoşnutluk kalır.”
ABD’deki
birçok komünist, MLM’nin ürettiği eserleri ya hiç anlamamıştır ya da bu konuda
dağınık bir anlayışa sahiptir. Bu çalışmalara aşina olanlarsa, devrimci
geleneğin, ezilen ulusların, özelde proletaryanın rahle-i tedrisinden
geçmemişlerdir. Bu insanlar, Fred Hampton ve Bunchy Carter’ın öldürüldüğünü
bilirler, ama bu devrimcilerin örgütlenme faaliyetlerini ve ideolojiyi ileri
taşıma pratiklerini derinlemesine bilmezler. Malcolm X’in şiddet ve onun
kurtuluş yolunda sahip olduğu meşruiyete dair görüşünü bilirler, ama onun
örgütçü olarak sahip olduğu beceriden habersizdirler. Oysa Kwame Turé’nin de
dile getirdiği gibi, Malcolm X, nereye gitse arkasında bir cami bırakan bir
devrimciydi.
Dolayısıyla
bir odada tek başına Mao ve Lenin okuyup “ben Maoizmin öğrencisiyim” demek,
büyük bir yanılgıdır. Okuma, eğitim ve uygulama, düzenli olarak bir araya
geldiğiniz ve birlikte çalıştığınız yoldaşlarınızla birlikte yapacağınız
işlerdir. Yoldaşlık ilişkileri ve güçlü bağlar, bu türden pratikler dâhilinde
kurulmalıdır. O bağlar, Twitter gibi afili cümlelerin paylaşıldığı yerlerde
kurulamaz. Bu tür ortamlar, kötü niyet, dedikodu, iftira, kasti yanlış
anlamalar ve nihilizmden başka bir şey üretemezler. Twitter’da gördüğümüz, Peru
Komünist Partisi’nin çocukları toplayıp kaynar kazanlara attığı yalanına inanan
insanlar, böylesi ortamların kurbanlarıdırlar.
Maoizm
pratik bir ideolojidir, ne öğreniyorsa, başkalarıyla birlikte kolektif
aracılığıyla ortaya konulan pratikten öğrenmelidir. Tüm Afrika Halklarının
Devrimci Partisi, tam da bu sebeple üyelerinin birlikte iş tutacağı hem de
birlikte okuma yapacağı birimler oluşturmuştur. Bu çalışma, Maoistlerin
kendilerini kolektif teorik faaliyet ve kolektif iş pratiği üzerinden
geliştirmeleri fikrini temel almaktadır. Birimler, kendilerini şu şekilde izah etmektedirler:
“Çalışma-Okuma
Birimleri’nin kurulma amacı:
1. Parti üyesine, partinin
ideolojisini, hedefini, politik çizgisini ve programını anlatmak, kabul
ettirmek ve uygulatmak suretiyle onun Afrika’daki halk kitlelerine güçlü bir
bağla bağlanmasını sağlamak;
2. Parti üyesine, devrimci
mücadele vermenin ve partinin inşa edilmesine katkı sunmanın zorunlu olduğuna
dair bilinci aşılamak, aynı zamanda ona neyin nasıl yapılacağını öğretmek;
3. Afrika’nın ve
halklarının kurtuluşu için dövüşecek, ciddiyetini her daim muhafaza eden,
bencil olmayan, fedakâr militanları eğitip hazırlamak;
4. Afrika ve halkları
konusunda güçlü, yitip gitmeyecek, yok edilmesi mümkün olmayan devrimci bir
sevginin gelişmesini sağlamak;
5. Parti üyesine verilecek
bilinçle ona, çalışma sürecinin daha üst ve daha üretken aşamalarına geçmesi
konusunda ilham vermek;
6. Düşman konusunda net ve
sarih bir analiz ortaya koymak, düşmana ve onun çıkarlarıyla bağlantılı her
şeye yönelik güçlü bir nefretin oluşmasını sağlamak;
7. Devrimci faaliyete
yönelik bilinçli bir tutumun gelişmesine katkıda bulunmak;
8. Afrikalı olma konusunda
güçlü bir ulusal gururun oluşmasını sağlamak;
9. Dünyada başka
ezilen-sömürülen halkların haklı mücadelelerine pratikte destek sunma konusunda
gerekli olan anlayışı ve devrimci bağlılığı geliştirmek;
10. Parti üyesine, halka
özveriyle hizmet etme ve daha çok şey öğrenme arzusunu aşılamak;
11. Parti üyesine, düşünce
ve eylemin birliğine yol açacak ideolojik kanaat konusunda köklü bir anlayış
sunmak.”
Şurası
açık ki devrimci kadroyu eğitme, çelikleştirme ve sınama mücadelesi, zaruri,
hiç bitmeyen, ömür boyu süren bir mücadeledir. O uzun ve yorucu çalışmanın,
pratiğin, bağlılığın, fedakârlığın üzerinden kadro olma onuruna nail olan kişi,
bu yükümlülükle başka bir görevle yüzleşir: o, artık bu noktada daha uzun ve
daha yorucu bir mücadele içerisine girerek, kadro statüsünü korumaya ve bilinç,
pratik ve bağlılık konusunda üst aşamalara geçmek için kendisini geliştirmeye
çalışır.
Gonzalo’nun
korkuyla ilgili düşüncelerine geri dönecek olursak; zaten yaşanmış ve ileride
yaşanacak şeylerle yüzleşme cesaretini bize sadece devrimci proleter ideoloji
verir. Revizyonizm veya burjuva ideolojisi ise bize kitlelerden korkup nefret
etmeyi, kendi yoldaşlarımıza güvenmemeyi öğretir. İnsanların, Sosyalizm ve
Kurtuluş Partisi’nin, Özgürlük Yolu Sosyalist Örgütü’nün ve uzun zaman önce
itibarını yitirmiş olan ABD Komünist Partisi’nin politik iktidarın meşru birer
organı olduğunu düşünmelerinin, onları dilencilik yapan oluşumlar olarak
görmelerinin sebebi, bu türden örgütlerdeki revizyonizmdir. İnsanların,
evsizlere yiyecek dağıtmanın asil ve salih bir amel olduğunu, bu tür eylemlerin
“iktidarı bugünden inşa ettiğini” düşünmelerine sebep olan şey, revizyonizmdir.
İnsanlar, kent konseyi seçimlerine aday olmanın komünistlerin ortaya
koyabileceği meşru bir faaliyet olduğunu revizyonizm sebebiyle
düşünmektedirler.
Bir
kez daha tekrarlamakta fayda var: Proleter devrimci teoriyi edinmek, bu türden
efsaneleri çöpe atmak için zaruridir. Bu teori bize, kitlelere inanmayı,
onlarla cem olmayı, bir yandan da hem onlara komünizmi öğretmeyi hem de
onlardan komünizmi öğrenmeyi öğretir.
Sol
bugün hazırlıksızdır ve korkmaktadır, çünkü kitlelerden kopuktur, onlardan
ayrışmıştır. Sınıf mücadelesi içine girip kendisini orada çelikleştirmek yerine
sol, internet âleminde sevmediği kişilerin üzerine çizik atma, sayfalarından
silme oyununa teslim olmakta, ölüp gitmiş insanların yapıp ettikleri konusunda
anlamsız ağız dalaşlarına girmektedir. Tüm bu pratiklerse daha fazla korkuya ve
yön kaybına neden olmakta, insanları demoralize etmektedir.
Daha
fazla kafa karışıklığına, bıkkınlığa, korkuya, pesimizme, burjuvaziye hizmet
eden şeylere yol açan postmodernizm ve eklektizm, bugün birçok örgütte proleter
devrimci ideolojinin yerini almıştır.
Kendilerini
komünist ve proleter devrimci olarak niteleyen kişiler, korkuyla mücadele etmek
istiyorlarsa, bizden önce yaşamış ve mücadele etmiş insanların hikâyelerini
derinlemesine incelemelidirler. Bu noktada meselâ, Malcolm X’in depresyonla,
aynı zamanda bizzat kuruluşunda yer aldığı İslam Ümmeti örgütündeki
kardeşlerinin ve FBI’ın saldırılarıyla nasıl mücadele ettiği bilince
çıkartılmalıdır.
Devrimciler,
kendilerine nasıl mücadele edileceğini öğretecek olan kitlelerin içine
dalmalıdır, çünkü mücadeleden gayrısı yalandır. Mağduriyet hissi ve ümitsizlik
bizi teslim alamaz, bunlar, içimizdeki burjuvazinin ürettiği şeylerdir. Bu iki
ur kesilip atılmalı, sınıf mücadelesi içerisinde çelikleşilmelidir.
Black Like Mao
12
Ocak 2022
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder