“Hepsi Aynı: “Polis - Ulusal Muhafız - Deniz Piyadeleri”
[Emory Douglas]
ABD
emperyalizmi, ülke içerisinde devletin daha da faşistleştiği süreci
hızlandırıyor. Burjuva diktatörlüğüne ait mekanizmayı güçlendirme konusunda iki
kat daha fazla çaba içerisine giren ABD emperyalizmi, Amerikan halkını geçmişe
nazaran daha ağır olan terör ve baskı koşullarına maruz bırakıyor ve giderek,
ABD’yi devasa bir hapishaneye çeviriyor.
Başkan
Mao’nun 1949’da dile getirdiği biçimiyle:
“Hitler’in,
Mussolini’nin, Tojo’nun, Franco’nun ve Çan Kay Şek’in kurduğu hükümetler,
burjuvazi adına demokrasi maskesini kaldırıp attılar, çünkü bu isimlerin başta
olduğu ülkelerde sürmekte olan sınıf mücadelesi alabildiğine yoğunlaştı.
Dolayısıyla ismi geçen liderler, halk demokrasiyi kullanmak zorunda kalacak
diye, o maskeyi kullanmamayı veya çöpe atmayı kendilerine avantaj yaratacak bir
adım olarak gördüler.”
Başkan
Mao, ayrıca o dönemde en nihayetinde ABD emperyalizminin de aynı yolu
yürüyeceği öngörüsünde bulunmuştu.
Olayların
seyri, tam da Mao’nun dediği yöne evrildi!
İkinci
Dünya Savaşı’ndan beri ABD emperyalizmi, birçok ülkenin halkını gözü dönmüş bir
biçimde ezerken, esasında “uluslararası jandarma” rolünü ifa etmişti. Ama öte
yandan ABD içerisinde emperyalizm, o acımasız idaresini “demokrasi” maskesi
arkasına saklamak suretiyle saygı kazanmak için yoğun bir çaba içerisine girdi.
Ne var ki ülke içerisinde sınıf mücadelesinin günbegün gelişmesiyle birlikte
söz konusu maske, bizzat iktidara gelen unsurlar eliyle paramparça edildi.
Bugün ABD emperyalizmi faşistleşme süreci içerisine giriyor ve halka karşı
yoğun bir saldırı gerçekleştiriyor. Bu saldırı, özünde onun şiddetle tanımlı
yönlerinin dışavurumudur.
ABD’de
iktidarın giderek faşistleşmesi, ABD emperyalizminin mevcut politik-ekonomik
krizinin hızla derinleşmesinin bir yansıması ve Amerikan halkının devrimci
mücadelesinin hızlı ve zinde gelişiminin kaçınılmaz bir sonucudur.
Kulakları
sağır eden dalgalar gibi Siyahî Amerikalıların ırkçı zulme karşı yürüttüğü
mücadele, işçi hareketi ve öğrenci hareketi, son yıllarda ABD’li tekelci
kapitalistlerin gerici iktidarının duvarlarını tüm gücüyle dövmeyi bilmiştir.
İktidar, başvurduğu hile ve tuzaklara rağmen bu fırtınayı durduramamıştır, tam
da bu sebeple, bugün mevcut düzenini muhafaza edebilmek adına elindeki
süngülere güvenmektedir. Dolayısıyla, ABD emperyalizminin ülke içerisinde
pekiştirdiği faşist diktatörlük, asla onun gücüne delâlet etmemektedir. Faşist
diktatörlük, iktidarın fiilî zayıflığının bir göstergesidir. Demek ki ABD
emperyalizmi, yolun sonuna gelmiştir.
Faşizm,
çöküş süreci içine girmiş emperyalist sistemin bir ürünüdür. Faşizm kınından
çekildiği anda, bu sistemin çöküş sürecini kaçınılmaz olarak hızlandırır. ABD
emperyalistlerinin zora dayalı düzeninde çıplak şiddet, sadece kitleleri
burjuva demokrasisine dair yanılsamalarından kurtulmalarına katkıda bulunur,
onları uykudan uyandırır ve Amerikan halkının daha da bilinçlenmesini sağlar.
Faşizmin çıplak şiddeti, halkın karşı-devrimci şiddete karşı ancak devrimci
şiddet kullanıldığı vakit gerçek kurtuluşa ulaşılabileceğini açık biçimde
anlamalarına katkı sunar. Faşist diktatörlük, Amerikan halkının devrimci
hareketini yok etmek şöyle dursun, ABD emperyalizminin o kudretli mezar
kazıcılarını yaratır.
Faşizm,
Hitler’i telef olmaktan kurtaramadı. ABD emperyalizmini de o kaçınılmaz sondan
kurtaramayacak!
The Black Panther
16
Mart 1969
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder