Mao
Zedung bu makaleyi, partide ortaya çıkan iki sapmayla mücadele etmek için
kaleme aldı. Çen Tuhsiyu’nun temsil ettiği ilk sapma, sadece Kuomintang’la
(milliyetçilerle) işbirliği kurmakla ilgileniyor, bu bağlamda, köylüleri geri
plana atıyordu. Mao, buna “sağ oportünizm” dedi. Çang Kutao’nun temsil ettiği
ikinci sapmayı savunanlar ise sadece işçi hareketi ile ilgileniyorlardı, bunlar
da ilk sapmanın mensupları gibi köylüleri göz ardı ediyorlardı. Mao buna da
“sol oportünizm” adını verdi. Her iki sapma, sahip oldukları gücün yetersiz
olduğunu bilmelerine rağmen, neyin kendilerine güç katacağını, kitlesel ölçekte
nereden müttefik bulabileceklerini bilmiyordu. Mao Zedung, köylülüğün Çin
proletaryasının en güvenilir ve sayıca en büyük müttefiki olduğunu ifade etti,
böylelikle Çin devriminde ana müttefikin kim olduğu sorusuna gerekli cevabı
vermiş oldu. Bunun dışında Mao, ulusal burjuvazinin yalpalayıp duran bir sınıf
olduğunu gördü ve bu sınıfın devrim dalgasının yükseleceği momentte dağılacağı,
sağ kanadının ise emperyalizminin safına geçeceği öngörüsünde bulundu. 1927’de
yaşanan olaylar, Mao’nun öngörüsünü haklı çıkarttı.
●
● ●
Çin Toplumundaki Sınıfların Analizi
Düşmanlarımız
kim? Dostlarımız kim? Bu, devrimin en önemli sorusudur.
Çin’de
bundan önce verilen tüm devrimci mücadelelerin çok az başarı elde etmesinin
temel sebebi, bu mücadelelerin gerçek düşmanlarına saldırmak için gerçek
dostlarıyla birleşememiş olmasıdır.
Devrimci
parti, kitlelerin rehberidir. Devrimci parti, kitleleri yanlış yola
sürüklüyorsa, devrimci hareket asla başarılı olamaz.
Kendi
devrimimizde başarıya ulaşmayı kesin olarak güvence altına alabilmek için
gerçek düşmanlarımıza saldırmak amacıyla gerçek dostlarımızla birleşme
meselesine gerekli dikkati göstermemiz gerekmektedir. Gerçek dostlarımızı
gerçek düşmanlarımızdan ayırmak içinse Çin toplumundaki sınıfların ekonomik
durumunu ve bu sınıfların devrime yönelik yaklaşımlarını analize tabi tutmak
zorundayız.
Çin
toplumunda her bir sınıf nasıl bir koşul içerisindedir?
Toprak
Ağası Sınıfı ve Komprador Sınıfı
Ekonomik
açıdan geri olan ve yarı sömürge koşullarında bulunan Çin’de tümüyle
uluslararası burjuvazinin uzantısı durumunda olan toprak ağası sınıfı ve
komprador sınıfı[1], hayatta kalma ve büyüme noktasında emperyalizme
bağımlıdır. Bu iki sınıf, Çin’de en geri ve en gerici üretim ilişkilerini
temsil etmekte, üretici güçlerin gelişimine mani olmaktadırlar. Onların
varlığı, Çin devriminin amaçlarıyla her yönden çelişmektedir. Büyük toprak
ağası sınıfı, özelde büyük komprador sınıfı, her daim emperyalizmden yana saf
tutmakta, en uçta konumlanan karşı-devrimci grubu meydana getirmektedir. Bu iki
sınıfın politik temsilcileri devletçiler[2] ve Kuomintang’ın sağ kanadıdır.
Orta
Burjuvazi
Bu
sınıf, Çin şehirlerinde ve köylerinde kapitalist üretim ilişkilerini temsil
etmektedir. Esas olarak ulusal burjuvaziyi[1] ifade eden orta burjuvazi, Çin
devrimi konusunda tutarsız bir yaklaşım içerisindedir. Orta burjuvazi devrim
ihtiyacı hissetmekte, yabancı sermayenin ve savaş ağalarının zulmünü çilesini
çektiği noktada emperyalizm karşısında devrimci hareketten yana durmakta, ama
ülke içerisinde proletaryanın harekete militanca katılım göstermesi, devrimci
hareketin ülke dışında uluslararası proletaryadan destek görmesi karşısında bu
sınıf, devrimin büyük burjuvazi statüsüne sahip olmaya dair umutlarını suya
düşüreceğini hissetmektedir. Politik açıdan orta burjuvazi, devletin tek bir
sınıfın, ulusal burjuvazinin idaresi altında kurulmasından yanadır.
Pekin’de
yayınlanan Çen Pao[4] gazetesinde yazan Tai Çitao’nun[5] kendinden menkul
şakirdi, yazısında şunu söylemektedir: “Emperyalistlerin kafasını ezmek için
sol yumruğunuzu, komünistlerin kafasını ezmek için sağ yumruğunuzu havaya
kaldırın.” Bu ifade, orta burjuvazinin içine düştüğü açmazı ve yaşadığı kaygıyı
gayet iyi ortaya koymaktadır.
Orta
burjuvazi, Kuomintang’ın Halkın Geçimiyle İlgili İlkeler’ini sınıf mücadelesi
teorisine göre yorumlamaya karşıdır. O, aynı zamanda Kuomintang’ın Rusya ile
kurduğu ittifaka da bünyesine komünistleri[6] ve solcuları almasına da karşı
çıkmaktadır. Ama öte yandan, orta burjuvazinin ulusal burjuvazinin idaresi
altında olacak bir devlet kurma girişiminin pratikte bir karşılığı yoktur,
çünkü dünyanın bugünkü mevcut durumunda iki ana güç olarak devrim ve
karşı-devrim nihai mücadeleye kilitlenmiştir. Her ikisinin elindeki bayrak da
fazlasıyla büyüktür: birinin elinde dünyanın tüm ezilen sınıflarının toplandığı
yer olarak Üçüncü Enternasyonal’in dalgalandırdığı devrimin kızıl bayrağı,
diğerinin elinde ise dünyanın tüm karşı-devrimcilerinin toplandığı yer olarak
Milletler Cemiyeti’nin dalgalandırdığı karşı-devrimin beyaz bayrağı
bulunmaktadır.
Ara
sınıflar hızla dağılmaya mahkûmdurlar, bazıları devrimin safına katılmakta,
bazıları da yüzünü sağa çevirip karşı-devrimin safına geçmektedir. Artık
“bağımsız” hareket edebilecekleri bir alan kalmamıştır. Bu sebeple, Çin’de orta
sınıfın aziz tuttuğu, kendisinin asli rolü üstleneceği “bağımsız” bir devrim
ile ilgili fikir, basit bir yanılsamadan başka bir şey değildir.
Küçük
Burjuvazi
Bu
kategori, toprak sahibi köylüleri[7], zanaat ustalarını, öğrenciler, ilk ve
orta okul öğretmenleri gibi alt düzey aydınları, alt kademe devlet memurlarını,
büro kâtiplerini, iş hacmi küçük olan avukat ve tüccarları kapsar. Hem
büyüklüğü hem de sınıfsal özelliği sebebiyle bu sınıf, yakından ilgilenmeyi hak
eder. Toprak sahibi köylüler ve zanaat ustaları, küçük ölçekli üretimle iştigal
ederler. Bu sınıfın tüm katmanları, ekonomik açıdan aynı küçük burjuva statüye
sahiplerse de üç farklı kısımda ele alınabilirler.
İlk
kısım, fazla mahsule veya paraya sahip olanları, kafa ya da kol emeği üzerinden
her yıl hayatlarını idame ettirmek için tükettiklerinden daha fazlasını
kazananlardan oluşur. Bu türden insanlar zengin olmayı çok isterler ve Mareşal
Çao’ya taparlar.[8] Öte yandan büyük servetler biriktirmek gibi hayalleri
yoktur, sadece orta burjuvaların seviyesine gelmek isterler. O küçük para
çantalarında bulunan şeylere yönelik saygıya şahit olduklarında ağızlarının
suyu akar. Bu türden insanlar korkak olurlar, devletten, ondan daha az olmak
üzere, devrimden korkarlar.
Ekonomik
açıdan orta burjuvaziye yakın bir statüye sahip oldukları için küçük
burjuvalar, orta burjuvazinin yürüttüğü propagandaya fazlasıyla inanırlar, ama
devrime şüpheyle yaklaşırlar. İlgili kesim, küçük burjuvazi içerisinde azınlık
durumundadır ve küçük burjuvazinin sağını meydana getirmektedir.
İkinci
kesimse kendi geçimini ekonomik açıdan sağlayabilenlerden oluşur. Bunlar,
birinci kesimde yer alan insanlardan epey farklıdırlar. Bu insanlar da zengin
olmak isterler, ama Mareşal Çao, onların zengin olmasına asla izin vermez. Son
yıllarda emperyalistlerin, savaş ağalarının ve büyük komprador burjuvazinin
sömürü ve zulüm pratiklerinin çilesini çeken ilgili kesim, dünyanın artık
eskisi gibi olmadığının farkına varmaya başlamıştır. Bu kesimde yer alan
insanlar eskisi kadar çalışsalar da geçinmek için yeterince para
kazanamadıklarını görüyorlar. Geçinmek ve yaşamak için daha uzun süre çalışmak
zorunda kalıyorlar, bunun için de daha erken saatlerde kalkıp işe koyuluyorlar,
işte iki kat daha fazla dikkatli olmak zorunda kalıyorlar. Bu insanların
ağızları daha da fazla bozuluyor, yabancıları “yabancı şeytanlar”, savaş
ağalarını “hırsız generaller”, ağaları ve kötü asilleri “kalpsiz zenginler”
olarak niteliyorlar. Emperyalistlere ve savaş ağalarına karşı yürütülen
mücadelenin başarılı olması konusunda şüpheleri olan bu kesim, yabancı güçleri
ve savaş ağalarını çok fazla kudretli görüyorlar, harekete katılma konusunda
tereddüt yaşıyorlar, tarafsız kalmayı tercih ediyorlar, ama devrime asla karşı
çıkmıyorlar. Sayıca kalabalık olan bu kesim, küçük burjuvazinin yarısını
meydana getiriyor.
Üçüncü
kesimse hayat standartları düşen insanlardan oluşuyor. Eskiden varlıklı
ailelere mensup olan bu kesimin önemli bir bölümü, zar zor yaşama tutunurken
ellerindeki imkânları yitirip daha ağır koşullara sürükleniyor. Her yılın
sonunda gelir ve giderlerini hesaplarken şoke oluyorlar ve “Ne bu böyle? Yine
mi açık var!” diye bağırıyorlar. Eskiden iyi günler görmüş bu insanlar, her
geçen yıl tepeden aşağıya yuvarlanıyorlar, borçları birikiyor, hayatları daha
da sefil bir hâl alıyor, geleceğe korkuyla bakıyorlar. Bu kesimdeki insanlar
ruhsal sıkıntıdan muzdaripler, çünkü geçmişleri ile bugünleri büyük bir tezat
içerisinde. Bu türden insanlar, devrimci hareket için çok önemli, büyük bir
kitle meydana getiriyorlar ve küçük burjuvazinin sol kanadını teşkil ediyorlar.
Olağan
zamanlarda küçük burjuvazinin bu üç kesimi, devrime yönelik farklı yaklaşımlar
sergiliyor. Ama savaş zamanında devrim dalgası yükseldiğinde, zafer ufukta
göründüğünde, sadece sol küçük burjuvazi değil, orta kesim de, hatta sağ küçük
burjuvazi bile devrim hareketine iştirak edecek, bu kesimler, proletaryanın ve
sol küçük burjuvazinin yarattığı o büyük devrimci dalga tarafından belirli bir
yöne doğru sürüklenecek, devrimin safında hizalanacaklar. 30 Mayıs 1925’teki
gösterilerle birlikte edinilen deneyim, bize bunu öğretiyor. Farklı yerlerde
açığa çıkan köylü hareketi, bu çıkarımın doğru olduğunu ispatlıyor.
Yarı
Proletarya
Yarı
proletarya, beş kategoriden oluşuyor: (1) Toprak sahibi yarı köylülerin büyük
bir kısmı[10]; (2) Yoksul köylüler; (3) Küçük zanaatkârlar; (4) Tezgâhtarlar;
(5) İşportacılar.
Toprak
sahibi yarı köylülerin büyük bir kısmı, yoksul köylülerle birlikte köylerde
yaşayan kitlenin en önemli kısmını teşkil ediyorlar. Köylü sorunu, esas olarak
onlarla ilgili bir sorun. Toprak sahibi yarı köylüler, yoksul köylüler ve küçük
zanaatkârlar toprak sahibi köylülere ve zanaat ustalarına kıyasla daha küçük
ölçekli üretimle iştigal ediyorlar. Her ne kadar toprak sahibi yarı köylülerin
büyük bir kısmı ile yoksul köylüler yarı proletarya kategorisine girseler de bu
insanlar, ekonomik durumlarına göre alt, orta ve üst olmak üzere üç kategoriye
ayrılabilirler.
Toprak
sahibi yarı köylülerin durumu toprak sahibi köylülere göre daha kötü, çünkü bu
insanlar, her yıl ihtiyaçları olan yiyeceğin yaklaşık yarısından mahrum
kalıyorlar ve bu açığı başkalarının toprağını kiralama, kendi işgücünün bir
kısmını satma veya küçük ölçekli ticaretle meşgul olmak suretiyle kapatma
yoluna gidiyorlar. Bahar döneminin sonlarında ve yaz döneminin başlarında
mahsul tarlada iken, eskiden kalana stok tüketildiğinden, bu insanlar, yüksek
faizlerle borç para alıp tahıl ürünlerini yüksek fiyatlara satın almak zorunda
kalıyorlar. Bu kesimin çektiği çile doğal olarak, başkalarının yardımına
ihtiyaç duymayan toprak sahibi köylülerin çilesinden daha büyük, ama öte
yandan, durumları yoksul köylülerin durumundan da daha iyi. Çünkü yoksul
köylülerin tek karış toprağı yok, yıl boyu çalışıp harcadıkları emeğin
karşılığında ancak mahsulün yarısını, hatta daha azını alabiliyorlar. Öte
yandan, başkalarından kiraladıkları topraktan elde edilen mahsulün sadece
yarısını, hatta daha azını alsa da küçük toprak sahipleri, tüm topraktan elde
ettikleri ürünün tamamına sahip olabiliyorlar. Bu sebeple toprak sahibi yarı
köylüler, toprak sahibi köylülere kıyasla daha devrimciler, ama aynı zamanda
yoksul köylülere kıyasla daha az devrimciler.
Kiralanıp
çalıştırılan yoksul köylüler, toprak ağalarınca sömürülüyorlar. Ekonomik
durumlarına göre bu kesim de iki ayrı kategoride ele alınabilir. İlk kategoride
az çok parası ve tarlası olanlar yer alıyor. Bu kategoriye giren köylüler, bir
yıl boyunca harcadıkları emeğin sonucunda elde ettikleri ürünün yarısını kendi
ellerinde tutuyorlar. Açığı kapatmak için yan ürünler yetiştiriyorlar, balık ve
karides avına çıkıyorlar, domuz veya kümes hayvanları yetiştiriyorlar veya
işgüçlerinin bir kısmını satıyorlar, böylelikle kıt kanaat geçinme imkânı
buluyorlar, yıl boyunca onca güçlüğün ve fakirliğin üstesinden gelmeye
çalışırken, gene de umutlarını diri tutuyorlar. Bu insanların hayatı toprak
sahibi yarı köylülerin hayatından daha zor, ama yoksul köylü kategorisinin
diğer alt kategorilerinde yer alanların hayatından daha iyi durumda. Bu kesim,
toprak sahibi yarı köylülerden daha devrimci, ama yoksul köylülüğün diğer alt
kategorisinden daha az devrimci.
Bu
alt kategorideki insanların yeterince tarlası ve parası yok, gübreden mahrum,
mahsulü düşük, kirayı ödedikten sonra ellerine çok az para kalıyor, işgüçlerini
satmaya daha fazla ihtiyaç duyuyorlar. Zor zamanlarda akrabalarından ve
arkadaşlarından yardım istiyorlar, birkaç gün idare etmek için bir avuç buğday
ödünç almak zorunda kalıyorlar, borçları öküzlerin sırtındaki yük gibi arşa
uzanıyor. Bu kesim, köylülük içerisinde durumu en kötü olan kesim. Bu anlamda,
devrimci propagandaya da en çok onlar açık.
Öte
yandan küçük zanaatkârlara “yarı proleter” denmesinin sebebi, basit üretim
araçlarına sahip olup kendi işlerini yapıyor olsalar da bu insanların da
çoğunlukla işgüçlerinin bir kısmını satmak zorunda kalmaları ve ekonomik açıdan
yoksul köylülerle benzer bir durumda olmalarıdır. Bu insanlar işsizlik korkusu
yaşıyorlar, yoksulluğun çilesini çekiyorlar, çünkü ailelerinin yükünü onlar
sırtlıyorlar, yaşam maliyeti ile kazançları arasında oluşan mesafe onları
vuruyor. Bu açıdan da küçük zanaatkârlar yoksul köylülere benziyorlar.
Tezgâhtarlarsa
dükkân ve mağazalarda çalışan insanları ifade ediyor. Üç kuruşluk maaşlarıyla
ailelerine destek olan bu insanların maaşlarına birkaç yılda bir zam yapılıyor,
ama öte yandan fiyatlara her yıl zam geliyor. Bu insanlarla sohbet etme imkânı
bulup onlara bir dokunursanız bin ah işiteceğinize emin olabilirsiniz. Kabaca
yoksul köylüler ve küçük zanaatkârlarla aynı durumda olan tezgâhtarlar da
devrimci propagandaya fazlasıyla açıklar. İşportacılar, ister bir direğe
astıkları ürünleri satıyor olsunlar, isterse yol boyu kişileri durdurup
ellerindeki malları satıyor olsunlar, genelde çok az para kazanıyorlar, yiyecek
ve giyecek için yeterli parayı hiçbir şekilde bulamıyorlar. Bu insanların
ekonomik durumları da yoksul köylülerin durumuna benziyor. Bu insanlar da
mevcut gidişatı değiştirmek için devrime ihtiyaç duyuyorlar.
Proletarya
Modern
sanayi proletaryasının sayısı iki milyonu buluyor. Bu büyük bir sayı değil,
çünkü Çin, ekonomik açıdan geri kalmış bir ülke. Sanayide çalışan bu iki milyon
işçinin büyük bir kısmı beş sektörde istihdam edilmiş: demiryolları,
madencilik, deniz taşımacılığı, tekstil ve gemi inşaatı. Çoğu da yabancı
kapitalistlerin elindeki işletmelerde köle gibi çalıştırılıyor. Sayıları çok
olmamakla birlikte, sanayi proletaryası Çin’deki yeni üretici gücü ifade
ediyor, bu sınıf, modern Çin’deki en ilerici sınıf ve devrimci hareket
içerisinde öncü güç hâline gelmiş durumda.
Çin
devriminde sanayi proletaryasının ne kadar önemli bir konuma sahip olduğunu son
dört yıl içerisinde gemicilerin grevi[12], demiryolu grevi[13], Kaylan ve
Tsiaotso kömür madenlerindeki grevler[14], Şamin grevi[15] ve Şangay ile
Hongkong’da 30 Mayıs olayları sonrası yaşanan genel grevler[16] türünden
grevler bize öğretiyor. Sanayi işçilerinin böylesi bir konuma sahip
olmasının ilk sebebi, işçilerin belirli bir bölgeye yoğunlaşmış olması. Başka
bir sektörde böylesi bir yoğunlaşma düzeyine rastlanmıyor. İkinci sebep,
işçilerin ekonomik açıdan düşük seviyede olması. Tüm üretim araçlarından mahrum
bırakılmış olan işçilere ellerinden başka bir şey kalmıyor, zenginleşme
umudundan mahrum olan işçiler emperyalistlerin, savaş ağalarının ve
burjuvazinin en acımasız muamelelerine maruz kalıyorlar. İşte tam da bu sebeple
işçiler iyi birer savaşçı oluyorlar.
Şehirlerde
gördüğümüz vasıfsız işçiler de dikkati hak ediyorlar. Bunlar genelde limanlarda
işçi olarak çalışıyorlar veya çekçekçilik yapıyorlar, çöpleri taşıyorlar ve
sokakları temizliyorlar. Ellerinden başka bir şeyi olmayan bu insanlar ekonomik
açıdan sanayi işçileriyle benzer durumdalar ama dağınık hâldeler ve üretimde
oynadıkları rol daha az önemli. Çin’de modern kapitalist çiftçilik faaliyetleri
henüz çok az.
“Kır
proletaryası” derken biz, yıl boyunca kiralanan çiftlik emekçilerini
kastediyoruz. Bu insanların tarım aracı, tarlası ve parası yok, sadece
işgüçlerini satarak geçiniyorlar. Tüm işçiler içerisinde en uzun süre bunlar
çalışıyorlar, üstelik çalışma koşulları çok daha kötü ve iş güvenceleri yok.
Köylerde en zor koşullarla bunlar yüzleşiyorlar. Köylü hareketi içerisinde
sahip oldukları konum, yoksul köylülerin konumu kadar önemli.
Tüm
bu sınıfsal kesimlerin yanında bir de sayıları epey fazla olan lümpen
proletarya var. Bu kesim, toprağını yitirmiş köylülerden ve artık çalışamayan
zanaatkârlardan oluşuyor. Lümpen proletarya, en tehlikeli hayatı yaşıyor.
Ülkenin her yerinde bu insanlar kendi aralarında gizli cemaatler meydana
getiriyorlar. İlk başta karşılıklı yardımlaşma amacını güden bu türden
örgütler, zamanla politik ve ekonomik mücadele içerisine giriyorlar. Bu tür
örgütlere Fukien’de ve Kvangtung’da faal olan Üçlü Birlik Derneği, Hunan, Hupe,
Kveyçof ve Zeçuan’da faal olan Kardeşler Derneği, Anhvey, Honan ve Şantung’da
faal olan Büyük Kılıç Derneği, Çihli’de ve kuzeydoğuda bulunan üç şehirde faal
olan Rasyonel Hayat Derneği[17] ve Şangay gibi şehirlerde faal olan Yeşil
Çete[18] örnek verilebilir. Çin’deki en ağır sorunlardan biri de bu insanlara
nasıl yaklaşılacağı sorunudur. Cesur savaşçılar olmanın yanında, yıkıcılık
eğilimi bulunan bu insanlar, gerekli yönlendirmeyle devrimci bir güç hâline
gelebilirler.
Özetlersek;
anlaşılacağı üzere, bizim düşmanlarımız, emperyalizmle birlik olan tüm savaş
ağaları, bürokratlar, komprador sınıf, büyük toprak ağaları sınıfı ve onlarla
bağlantılı olan gerici aydınlardır. Devrimimizin öncü gücü sanayi
proletaryasıdır. En yakın dostlarımızsa tüm yarı proletarya ve küçük
burjuvazidir.
Tereddütlü
bir tutum sergileyen orta burjuvazi ve onun sağ kanadının düşmanımız, sol
kanadınınsa dostumuz olma ihtimali mevcuttur. Bu konuda biz sürekli tetikte
olmalı, onların bizim kitlemiz ve kadrolarımız içerisinde kafa karışıklığına
yol açmalarına izin vermemeliyiz.
Mao Zedung
Mart 1926
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Kelimenin özgün anlamıyla “komprador” yabancılara ait bir ticari kuruluşta
çalışan Çinli müdürü veya üst düzey Çinli çalışanı ifade eder. Kompradorlar
yabancıların ekonomik çıkarlarına hizmet ediyorlar, emperyalizmle ve yabancı
sermayeyle sıkı bağlara sahipler.
[2]
Devletçiler, o dönem Çin’de sonradan ismini Çin Gençlik Partisi olarak
değiştiren Devletçi Gençlik Birliği’ni oluşturan bir avuç utanmak nedir bilmez
faşist siyasetçiyi ifade ediyordu. Bu insanlar karşı-devrimcilikle ilgili
kariyerlerini Komünist Partisi’yle ve Sovyetler Birliği ile mücadeleleri
dâhilinde oluşturdular. Bu hizmetleri karşılığında iktidardaki gericilerden ve
emperyalistlerden yardım aldılar.
[3]
Ulusal burjuvazinin rolü ile ilgili olarak sonrasında yürütülen bir tartışma
için bkz.: “The Chinese Revolution and the Chinese Communist Party”, 2. Bölüm,
4. Kısım, Selected Works of Mao Tse-tung, Cilt II.
[4]
Çen Pao, kuzeydeki savaş ağalarının idaresine destek olan Kurucu Hükümet
Çalışmaları Derneği isimli politik örgütün yayın organıdır.
[5]
Tai Çitao Kuomintang’a gençken katıldı, bir süre Çan Kay Şek’in borsa
spekülasyonları ile ilgili çalışmalarına ortak oldu. Sun Yat Sen 1925’te ölünce
anti-komünist ajitasyon çalışmaları yürüttü ve 1927’de Çan Kay Şek
karşı-devrimci darbesi için gerekli ideolojik zemini hazırladı. Uzun yıllar
boyunca karşı-devrimci faaliyetler dâhilinde Çan Kay Şek’e uşaklık eden Tai
Çitao Çan Kay Şek rejiminin aniden yıkılması sonrası ümitsizliğe kapılarak,
Şubat 1949’da intihar etti.
[6]
1923’de Sun Yat Sen, Çin Komünist Partisi’nin yardımıyla, Kuomintang’ın yeniden
örgütlenmesine, partinin ÇKP ile işbirliğine girmesine ve partiye ÇKP
üyelerinin kabul edilmesine karar verdi. Ocak 1924’te Sun Yat Sen Kanton’da
Kuomintang’ın ilk Ulusal Kongresi’ni düzenledi ve burada üç büyük politikasını
dillendirdi: Rusya ile ittifak, ÇKP ile işbirliği, işçi ve köylülere yardım.
Mao Zedung, Li Taçao, Çin Poçu, Çu Çiyupayi ve diğer yoldaşlar kongreye
katıldılar ve Kuomintang’ın devrim yoluna sokulması noktasına önemli katkılar
sundular. Bu yoldaşlardan bazıları başka isimlerle birlikte Kuomintang’ın
Merkezî Yürütme Komitesi’ne seçildiler.
[7]
“Mülk sahibi köylüler” derken Mao orta köylülüğü kastediyor.
[8]
Mareşal Çao, Taoizmde ve Çin kültüründe Zenginlik Tanrısı olarak kabul edilen
Çao Kungming’i ifade ediyor.
[9]
30 Mayıs Hareketi, 30 Mayıs 1925 günü Şangay’da İngiliz polisinin Çin halkını
katletmesi üzerine ülke genelinde açığa çıkan anti-emperyalist hareketi ifade
ediyor. 1925 yılının Mayıs ayının başlarında Tsingtao ve Şangay’daki Japonların
sahip olduğu tekstil fabrikalarında büyük grevler patlak veriyor. Japon
emperyalistleri ve onlara uşaklık eden Kuzeyli savaş ağaları bu grevleri
bastırıyor. 15 Mayıs günü Şangay’daki Japon fabrika sahipleri işçilere ateş
açıyor, Ku Çenghung isimli bir işçi ölüyor, onlarca işçi yaralanıyor. 28 Mayıs
günü sekiz işçi Tsingtao’daki gerici hükümet tarafından katlediliyor. 30 Mayıs
günü Şangay’da iki binden fazla öğrenci işçilere destek sunmak, yabancılara
verilen tavizleri protesto etmek için eylem gerçekleştiriyor. On bin kişi
İngilizlerin elindeki karakola yürüyor. Burada halk “Kahrolsun Emperyalizm” ve
“Çin Halkı Birleş” sloganları atıyor. İngiliz polisi kitleye ateş açıyor,
birçok öğrenci ölüyor veya yaralanıyor. Bu olay tarihe 30 Mayıs Katliamı’
olarak geçiyor. Katliamdan hemen sonra ülke genelinde büyük gösterilerin, işçi
grevlerinin, öğrenci grevlerinin fitili ateşleniyor. Her yerde dükkânlar ve
mağazalar kepenk indiriyorlar. Böylelikle ülke genelinde muazzam bir
anti-emperyalist hareket oluşuyor.
[10]
“Toprak sahibi yarı köylülerin büyük kısmı” ifadesinde Mao, bazen kendi
toprağında bazen de başkalarının toprağında kiralık işçi olarak çalışan yoksul
köylülere atıfta bulunuyor.
[11]
Eski Çin’de tezgâhtarlar farklı katmanlardan oluşuyordu. Burada Mao en büyük
katmandan bahsediyor. Bir de proleterden daha kötü durumda olan alt katman var.
[12]
Gemiciler grevi 1922’de Hongkong’daki gemiciler ve Yangtse Nehri’nde çalışan
gemilerin tayfaları tarafından gerçekleştirildi. Hongkonglu gemiciler sekiz
hafta iş bıraktılar. Acılarla dolu ve kanlı bir mücadelenin ardından İngilizler
ücretleri artırmak, tutuklanan işçileri serbest bırakmak, öldürülen işçilerin
ailelerine tazminat ödemek ve Gemiciler Sendikası’nın kurulmasına izin vermek
zorunda kaldılar. Yangtse’deki gemilerde çalışan tayfalar bir sonra greve
çıktı, iki hafta süren mücadelenin ardından onlar da zafere ulaştılar.
[13]
1921’de kurulduktan kısa bir süre sonra Çin Komünist Partisi demiryolu
işçilerini örgütledi. 1922 ve 1923’te gerçekleşen grevler tüm ana hatlarda
parti liderliği altında yürütüldü. En bilineni, Pekin-Hankov Demiryolu’nda 4
Şubat 1923 günü başlayan genel grevdi. Bu mücadele esasen genel sendikanın
örgütlenme hakkının elde edilmesi için verildi. 7 Şubat günü Kuzeli savaş
ağaları Vu Peyfu ve Hsiao Yaonan İngiliz emperyalizminin desteğiyle, grevci
işçileri katletti. Bu olay tarihe 7 Şubat Katliamı olarak geçti.
[14]
Kaylan Kömür Madenleri, Hopei şehrindeki birbirine bitişik Kayping ve Luançov
kömür sahalarına verilen addır. Bu bölgede çalışan işçilerin sayısı elli bini
geçmektedir. 1900 yılında Yi Ho Tuan Hareketi’nin açığa çıktığı dönemde
İngilizler Kayping madenlerini ele geçirdiler. Sonrasında Çinliler Luançov
Kömür Madenciliği Şirketi’ni kurdular, şirket sonrasında Kaylan Madencilik
İdaresi ile birleşti. Böylelikle her iki kömür sahası İngiliz emperyalizminin
kontrolüne girdi. Kaylan grevi Ekim 1922’de gerçekleşti. Honan eyaletinde
bulunan Tsiaotso Kömür Madenleri de Çin’de herkesin bildiği maden ocağıydı.
Buradaki grevse 1 Temmuz’da başlayıp 9 Ağustos 1925 günü sona erdi.
[15]
Kanton şehrinde bir bölgenin adı olan Şamin İngiliz emperyalizmine kiralandı.
Temmuz 1924’te bölgeyi yöneten İngiliz emperyalistleri polis için yeni bir
yönetmelik hazırladı ve tüm Çinlilerin bölgeye girerken ve bölgeyi terk ederken
polise fotoğraf gösterme zorunluluğu getirdi. Bu işlemde yabancılar muaf
tutuldu. 15 Temmuz günü Şamin’deki işçiler bu saçma tedbiri protesto etmek için
greve çıktılar. Bunun sonucunda İngilizler aldıkları kararı iptal etmek zorunda
kaldılar.
[16]
Şangay’da meydana gelen 30 Mayıs olayı ardından Şangay’da 1 Haziran 1925’te
genel grev süreci başladı. Grev kararı Hongkong’da 19 Haziran günü uygulamaya
konuldu. Şangay’daki greve iki yüz binden fazla, Hongkong’daki greve iki yüz
elli bin civarında işçi katıldı. Ülke genelinde halkın desteğini arkasına alan
büyük Hongkong grevi on altı ay sürdü. Bu, dünya işçi hareketinin tarihinde
tanık olunmuş en uzun grevdi.
[17]
Çihli, Hopei eyaletinin eski adıdır.
[18] Üçlü Birlik Derneği, Kardeşler Derneği, Büyük Kılıç Derneği, Rasyonel Hayat Derneği ve Yeşil Çete ilkel gizli örgütlerdi. Üyeleri genelde iflas etmiş köylülerden, işsiz zanaatkârlardan ve lümpen proleterlerden oluşuyordu. Feodal Çin’de bu unsurlar çoğunlukla aynı din veya inanç etrafında birleşir, başta bir liderin olduğu örgütler meydana getirirlerdi. Farklı isimler alan bu örgütler bazen ele silâh da alırlardı. Bu örgütler üzerinden lümpen proleterler toplumsal ve ekonomik düzeyde birbirlerine yardım etmeye çalışıyor, bazen de kendilerini ezen bürokratlarla ve toprak ağalarıyla mücadele ediyorlardı. Elbette bu türden gerici örgütlerin köylülere ve zanaatkârlara bir yol önermeleri mümkün değildi. Ayrıca bu tür örgütler, toprak ağaları ve yerelliklerdeki nüfuzlu kişiler tarafından kolaylıkla kontrol altına alınabiliyordu. Onlardaki gerçeği görmeyen yıkıcılık ve kontrol edilme ihtimali bu örgütleri gerici bir güce dönüştürüyordu. 1927’deki karşı-devrimci darbesi esnasında Çan Kay Şek emekçi halkın birliğini bozmak ve devrimi yok etmek için bu tür unsurları kullandı. Modern sanayi proletaryasının sahneye çıkıp gücüne güç katmasıyla köylüler işçi sınıfının liderliği altında, zaman içerisinde tümüyle yeni tipte örgütler kurdular, dolayısıyla bu türden ilkel ve gerici dernekler tüm varlık gerekçelerini yitirdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder