Teorik
Birikim
Terminoloji
çoğunlukla teoriyle ilişkilidir, bu anlamda, belirli bir terimi veya tabiri
benimseyen, onun ardındaki politik teoriyi de benimsiyordur. Aktivistler,
stratejik düzlemde hep bu ilişkilendirmeyi yaparlar.
“Seks
işçiliği işçiliktir” tabiri, bu tür bir tabirdir. Bu lafı eden, sadece belirli
bir teoriye onay vermiş olmakla kalmaz, aynı zamanda o teoriyi temel alan tüm
bir politik programı da kabul ediyordur.
Sorulan
soru, sıklıkla verilecek cevapların genel çerçevesini de belirler. Seks
işçiliğinin işçilik olup olmadığına ilişkin soru da sektörde çalışan seks
işçilerinin çıkarlarıyla alakalıdır. Ama tabii bu ilişkilendirme yüzeyseldir,
çünkü bir fahişenin çıkarları, pezevengin ve müşterinin çıkarlarıyla çelişir.
Bu
anlamda “seks işçiliği işçiliktir” lafı, fuhşa zorlanan ve bu konuda baskı
gören kadınların korunmasından çok seks endüstrisinin çıkarlarını korumakla
alakalıdır.
Bence
asıl mesele, fuhşun iş olup olmadığı değildir. Asıl sorulması gereken şudur:
“Bu süreç dâhilinde alınıp satılan meta nedir, bu metalaştırma, kendi sınıfımız
içerisinde yer alan kadınları ve LGBT kişileri nasıl etkilemektedir?”
Bir
de tabii “işyerindeki tehlikeler”den söz edilmelidir. Tecavüz ve dayak gibi
erkek kaynaklı şiddet olayları, seks ticaretinin doğal ve olağan bir
parçasıdır.
Kapitalizmin
içine girdiği krizlere bağlı olarak bu şiddetin sık görülme ihtimalini ve yol
açtığı tehlikeleri seks ticareti denilen sahadan söküp atmak imkânsızdır.
“Seks
işçiliği işçiliktir” ifadesi, fahişenin çıkarlarıyla pezevengin, müşterinin ve
kapitalistin çıkarlarını bir tutar, böylece piyasayı genişletir.
Yazının
sonunda yeniden üretim emeği ile ilgili kısa bir not aktarılacak, söz konusu
ifadenin yersiz olduğuna neden inandığıma dair bir açıklama sunulacak.
İş
Nedir? Önemli midir?
Juno
Mac ve Molly Smith, Revolting Prostitutes [“Fahişeler İsyanda”] isimli
kitaplarında seks işinin iş olduğunu savunuyorlar, “çünkü insanlar para
kazanmak için cinselliklerini satıyorlar” diyor. Fahişenin ahlakî öznelliğini
merkeze koyan bu argüman, bir bütün olarak endüstrinin üzerinden atlıyor. İş
konusuna ayırdıkları koca bir bölüm boyunca yazarlar, tek bir şey söylüyorlar.
“Seks endüstrisini kabul etmek zorundayız, çünkü kapitalizm, insanları kendi
işgüçlerini satmaya zorluyor, işgücünü satamayan insanlar da cinselliklerini
satıyor.”
Seks
ticaretini tartışmayan kitap, aslında ona neden karşı çıkmamız gerektiği
konusunda bir gerekçe de sunuyor: ezilen kadınlar, piyasada kendi işgüçlerini
satamıyorlar, bu sebeple onlar, bedenlerini ve belirli kısımlarını seks
ticareti dâhilinde satmak zorunda kalıyorlar.
Peki
mesela hapishane emeği, mahkûmlara içeride veya dışarıda yaptırılan iş iş
midir? Onun bir iş olup olmamasının bir önemi var mı?
Bir
keresinde Kaliforniyalı bir siyasetçiyle eyaletin hapishane emeğini yangınla
mücadele dâhilinde kullanması konusunu konuşmuştum. Bu siyasetçi mahkûmların bu
işi seçtiklerini ve işten keyif aldıklarını söylemişti. Gazetelerde çıkan
haberler de birçok mahkûmun işin tatmin edici olduğunu söylediklerinden bahsediyor. Hatta
itfaiyeci olarak çalışan bu mahkûmlardan biri, “iş esnasında kendimi iyi
hissediyorum” diyor. Peki bu tür
sözler, hapishane emeğinin, mahkûmların emeğinin yangınla mücadelede
kullanılması için bir bahane olarak kullanılabilir mi? Hayır. Çünkü bir şey
para getiriyor diye onu benimsememiz gerekmez.
Proleter
bir fahişe tek bir müşteriden vazgeçebilir, ama fahişe kadın ait olduğu işten
ve toplumsal kesimden vazgeçemez. Orayı terk etmeye çalışırsa tüm geçim
kaynaklarını yitirir. Bu yolla fahişelik kurumu, sadece kendi işgücünü satan
işçi sınıfına mensup kişileri değil, sınıf altı fahişeleri de tuzağına düşürür.
Bir
şeyin iş olarak varolması, bazı işçilerin bu işin keyfini çıkartıyor olması,
bizim o endüstriyi savunmak zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Şiddetin hüküm
sürdüğü bir endüstriye, büyük ölçüde o işe zorla sokulmuş kadınlardan oluşan
bir sektöre onay vermeli miyiz vermemeliyiz sorusunun cevabı aslında çok
açıktır: Bu endüstriyle mücadele edilmeli, orada çalışan işçilere destek
olunmalıdır.
İşyerindeki
Tehlikeler mi Erkek Şiddeti mi?
Radikal
feministler, uzun zamandır fuhuş sektöründe çalışanların işyerlerinde
karşılaştıkları tehlikelere vurgu yapanları topa tutuyorlar. Liberaller, bu
tespite karşı “ne var yani, her yerde tehlike ve risk var. Neden özellikle seks
ticareti üzerinde duruyorsunuz ki?” diyorlar.
Mac
ve Smith, fahişelerin artık masaj terapistlerinden daha az tecavüze
uğradıklarını söylüyor mesela. Bu iki yazar, bizim “cinselliğini satan
kadınların tüm bedensel sınırlardan vazgeçtiklerini düşündüğümüzü” iddia
ediyor. Ama Mac ve Smith, aslında seks ticaretini tümüyle yanlış anlıyorlar.
Daha
önce de izah ettiğim gibi, satın alanla satın alınan arasındaki
çelişki, sınırlarla ilgili bir mücadeleyi gerekli kılıyor. Bu durumu ahlakî bir
kılıfa kavuşturmanın âlemi yok. Ticaretin gerçeği bu.
Mac
ve Smith kitaplarında, benim de aşağıda cevaplamaya çalışacağım soruyu soruyor.
“Eğer para el
değiştirdikten sonra sınırlar anlamını yitiriyorsa, prezervatifsiz oral seks
yapan kadınla prezervatifsiz yapan arasında bir fark kalıyor mu? Madem bu
kadınların rızası parayla satın alınmış, aradaki farkın da bir anlamı
kalmıyor.”
Seks
ticaretinin tecavüzsüz olabileceği fikri, bana hep saçma gelmiştir. Eskiden
gıda hizmeti veren işyerlerinde çalışan işçilerin örgütlenme sürecinde yer
almıştım. Kısım şefinin garson kadına kıyasla daha fazla yanma ihtimali
bulunduğu, tartışma götürmez bir gerçek. Kısım şefinin yanma ihtimali daha
yüksek. Bunun sebebi, yaptığı işin ahlaken mahkûm edilmiş olması değil, o
kişinin sıcak bir tavayla veya sıcak yağla münasebetinin daha fazla olması.
Gerekli mevzuatın uygulanması ve çıkartılacak çalışma yasaları yanma riskini
azaltır, ama asla tümüyle ortadan kaldırmaz.
O
dönem en güçlü olduğunu bildiğimiz sendikalardan birinde çalışıyordum.
Sendikanın ve işçi örgütünün sağladığı tüm korumaya rağmen kısım şefleri gene
de yanıyorlardı. Üçüncü sınıf bir lokanta mevzuata daha az uyarken, bu tür
yerlerde çalışan işçilere daha az koruma sağlanıyordu.
Peki
bu söylediklerimin fuhuşla ne alakası var?
Aktivistler,
tecavüz suç olduğu için onun işin olağan olarak yol açtığı bir risk olmadığını,
ayrıca bu iş sahasında baskının değil, rızanın hüküm sürdüğünü söylüyorlar. Bu
kişiler, hizmet almanın ve pezevenkliğin suç olmaktan çıkmasını, böylelikle
çıkartılacak çalışma yasası ile tecavüz ve şiddet riskinin de ortadan
kaldırılabileceğini iddia ediyorlar. Bu aktivistlerin endüstriyi tümüyle yanlış
anladıklarını söylemek gerekiyor.
1.
Endüstrinin kendisi, resmi planda tanınmayı ve kabulü istemez. Müşteriler
isimlerinin gizli kalmasını, pezevenklerse yeraltında olmayı isterler. Birçok
fahişenin talebi ise herkesin gözünden ırak olmak yönündedir. Resmiyette
tanınma ve kabul meselesi, sadece mevzuatlar ve çalışma yasası açısından bir ön
şarttır.
2.
Fuhuş, fahişe ile müşteri arasındaki bir mücadeledir. Kadının bedeni içerisinde
ve üzerinde bir güç mücadelesi yaşanır, seks esnasında ise kadının sınırları
ihlal edilir ve bu ihlal kalıcı bir riske dönüşür.
3.
Cinselliğin pazara çıkması, seks işçisinin bireysel iradesinden çok rekabet
üzerine kurulu pazarın rızayı belirlediği anlamına gelir. Pazarda birilerine
hizmet sunmayan bir fahişe, rekabet dışına düşer ve hayatta kalma imkânını
yitirir.
Gücü
belirleyense sınıftır. Fuhuş yapan kadınlar, sınıfımızın en ezilen kesimi
olarak proletaryanın alt katmanına mensupturlar. Müşteri ise bazen ücretli
emekçidir, küçük burjuvadır veya burjuvadır ama illâki üst sınıftandır. Bu
sebeple müşteri, ilişkide o üstün konumunu hep koruyacaktır.
Bir
adım geri çekilip seks ticaretinde hangi çizginin hâkim olduğuna bakalım.
Kadınlar hayatta kalmak için zorla fuhşa sürüklenirler, bu durumu kabul etmek
zorunda kalırlar, zamanla bunun da diğerleri gibi bir iş olduğunu düşünmeye
başlarlar. Tecavüz kültürü, kendisini tam da bu şekilde ortaya koyar.
Revizyonistlerse çoğunlukla seks ticaretini savunmak adına tecavüz kültürüne
ses etmezler.
Amerikalı
Demokratik Sosyalistler örgütüne ait Twin Cities [“İkiz Şehirler”]
sitesinde bir örgüt üyesi, “seks ticareti doğası gereği sömürücüdür lafının
gerçek sosyalistlerin savunabileceği bir laf olamayacağını, iş denilen şeyin
kendisinin zaten sömürücü olduğunu” söylüyor.
Bu
kişi, seks endüstrisini tümüyle yanlış anlıyor. Bu yanlış anlama da işler
arasındaki farkları silmesinden ve Marksist teoriyi yanlış kavramış olmasından
kaynaklanıyor.
Ücretli
emek sömürüye dairdir, çünkü işçinin emeğinin ürettiği artık emeğe el konulur.
Fuhuş cinsel sömürüdür, çünkü o, fuhuş sektörünü yaşatmak adına kadınların
zayıflığından beslenir, para ve güç yoluyla kadınları seks yapmaya zorlar ve o
kadınların tecavüzlere ve şiddete maruz kalmasına neden olur. Tüm işlerde
kadınlar sekse zorlanmazlar. Tüm işler, tecavüz ve erkek şiddeti riskiyle yüklü
değildirler. Tüm işler, bedeni ve ona ait bileşenleri pazarda satılığa
çıkartmaz, en yüksek fiyatı verene kiralamazlar.
Fuhşa
zorlanan seks işçisi için çalışma hakları talep edilemez. Resmi planda kabul
görmekten ve tanınmaktan hep uzak duran bir sektörde çalışma hakları verilse
bile bu adım yaraya merhem olmayacaktır. Kadına verilecek insan hakları, o
zorla seks işçiliği sektöründe çalıştırılmaya başladıktan sonra değil, zorla
seks yapıp hayatta kalmadan yaşama hakkı elinden alındığında talep edilmelidir.
Seks
ticaretinin büyümesinden yana olanlar, bu çalışma haklarının kapitalistlere ve
pezevenklere de verilmesini istiyorlar, bu taleplerini de “üçüncü taraflar”
veya “yönetim” gibi terimlerin ardına gizlemeye çalışıyorlar. Ulusötesi
Feminist Örgüt AF3IRm meseleyi gayet doğru bir biçimde tespit ediyor:
“Seks ticaretinin
legalleşmesini savunanlar, fuhşu fahişenin yaptığı bir iş olarak takdim
ediyorlar, bir de bunun üzerine, ‘işçi hakları’nın ‘yönetimde olanlar’ı ve
‘kapitalistler’i de kapsayacak şekilde genişletilmesini savunuyorlar. Bu türden
bir tarih dışı ‘iş’ anlayışı, güvenli çalışma koşulları yanında adil bir ücret
elde etmek adına yönetime ve sermayeye karşı kesintisiz mücadele yürütmek
zorunda kalan işçi sınıfına edilmiş bir hakarettir.”
Mesele
Kapitalizmin Krizleri mi Yoksa İşçilerin Korunmaması mı?
David
Harvey’nin de dediği gibi,
“krizler, kapitalizmin kendisini yeniden üretme süreci için zaruridirler.” Kriz
momentlerinde işçilerin ekonomik sıkıntıları artarken fahişeler daha fazla
tecavüze uğrarlar, prezervatif baskısıyla uğraşırlar, daha fazla şiddete maruz
kalırlar.
Mac
ve Smith’in prezervatif kullanımının rızaya delil olduğuna dair argümanı Kovid
türünden kapitalist krizler esnasında boşa düşer. Kovid türü kriz momentlerinde
prezervatif baskısı daha da artar. Seks ticareti yanlısı Açık Toplum Vakfı bile
konuyla ilgili olarak şunu söylemektedir:
“Mali ihtiyaçlarının
güdümünde hareket eden seks işçileri, prezervatif kullanımı türünden güvenlik
önlemlerini müzakere dahi etmeyen, bu tür önlemlerden rahatsız olan
müşterilerle bir araya gelmeyi kabul etmek durumunda kalıyorlar. Seks işçileri,
Kovid tedbirleri kendi ülkelerinde kabul edildiğinden beri, müşterilerin fiyat
konusunda pazarlığa tutuştuklarını veya prezervatifsiz hizmet almayı
dayattıklarını söylüyorlar.”
Kapitalizmin
krizleri, fuhuş sektöründe kadınların daha fazla şiddet görmesine neden oluyor.
Bu durum, aynı zamanda alt sınıflar için de geçerli. Mac ve Smith, kitabında
bir fahişenin şu sözünü aktarıyor: “Haftalarca para alamadığım durumlarda
normalde riskli gördüğüm tekliflerden daha tehlikelilerini dillendiren
müşterileri kabul etmek zorunda kalıyorum.” Kapitalizmin krizleri, bu tür
durumları her zaman yaratır. Böylesi durumlarda fahişeler, hayatta kalmak için
tehlikeli müşterileri kabul etmeye mecbur kalırlar.
Kapitalist
piyasalar doğası gereği istikrardan yoksundur ve dalgalanmalara tabidir. Piyasa
zayıfladığında, kapitalizm krize girdiğinde şiddet ve kişinin güvenliğini
tehlikeye sokan durumların sayısı artar. Kovid dönemi bunun tanığıdır.
Dolayısıyla pezevenklerin ve müşterilerin suçlu kategorisinden çıkartılmaları
talebi krizleri sonlandıramaz. Bu tür bir talep, neoliberalizmin talebidir. Bu
popülist slogan ardında kesif bir bireyciliği ve piyasanın özgürlüğü talebini
saklar.
“Seks
işçiliği işçiliktir” lafı, endüstrinin çıkarlarıyla proletaryanın çıkarlarını
bir tutan bir laftır.
Başka
hiçbir işkolunda o işkolundaki patronların çıkarları işçilerin çıkarlarıymış
gibi takdim edilemez. Örneğin fosil yakıt endüstrisi, işçilere geçimlerinin
endüstrisine bağlı olduğunu söyler. Buna göre fosil yakıt endüstrisinin ortadan
kaldırılmasının işçilerin geçinemeyeceği bir durumu meydana getireceği üzerine
durulur. İşçilere fosil yakıt ile ilgili geçiş planları bile ne pahasına olursa
olsun karşı çıkılması gerekilen kötü şeyler olarak takdim edilir. Tabii seks
ticareti ile fosil yakıt endüstrisi farklı şeylerdir. Ama her ikisi de işçi ile
patronu bir araya getirme, sektörün çıkarlarını bu sayede koruma ve savunmacı
bir pozisyon alma konusunda epey ustadır.
Kimi
erkekler bahsi edilen yaklaşıma destek verirler, çünkü onların çıkarları seks
endüstrisi ile uyumludur. Erkekler, kadınlardan daha zengin oldukça kadınlardan
oluşan bir yedek ordu oluştururlar, dilediklerinde sekse, güce ve kadına ulaşma
imkânını satın alırlar. Dolayısıyla seks endüstrisinin çıkarlarına itiraz
etmezler.
Kadınların
maddi koşullarını iyileştirmek için çalışacak kadar çalışkan olmadıklarından
solcu erkekler de seks endüstrisine destek sunmayı tercih ederler. Onlara göre
seks endüstrisi, başka seçeneği olmayan kadınların kabul etmesi gereken bir
şeydir.
O
hâlde, “seks ticaretini lekelemeyi bırakalım, onları topluma kazandıralım,
fuhuş sektöründeki erkekleri suçlu kategorisinden çıkartalım, kadınları merkeze
koyalım, seks işçileriyle dayanışma içinde olalım” türünden radikalmiş gibi
görünen boş lafları bir kenara atmak gerekiyor. Bu laflar, o lekenin veya
şiddetin kaynağını asla izah edemezler. “Seks işçileriyle dayanışma” sloganının
her zaman pezevenklerin ve müşterilerin çıkarlarıyla yan yana düştüğünü
görmezler. Radikal laflar ederler, ama bir yandan da erkekleri üstün gören
kültürün sınırları dâhilinde, konforlu hayatlarını yaşamaya devam ederler.
Kadını nesne kılan tutumlarına dönüp bakmazlar.
“Seks
işçileriyle dayanışma” lafının yegâne anlamı şudur: Seks endüstrisini
normalleştirin, meşrulaştırın, büyütün ve sterilize edin. Sloganın amacı
doğrultusunda başka her türden eleştiri ve değerlendirme çöpe atılır, “seks
işçiliği karşıtı” damgası yer. Bu sloganı atanlara göre, fuhuş yapmama hakkını,
oradan çıkma hakkını, hayatta kalmak için seks yapmadan geçinme hakkını, yerli
kadının toprağı için fuhuş yapmaması hakkını, üçüncü dünyaya mensup kadınların
emperyalist erkeklere zorla hizmet etmeme hakkını savunmak, seks işçisi
düşmanlığıdır. Devrimci feminist sol, “seks işçileriyle dayanışma” sloganının
anlamını işçiden yana ve endüstriye karşıt bir şekilde yeniden belirlemeye
mecburdur.
Fosil
yakıt endüstrisi çevreyi tahrip etmediğini söylüyor. Tütün endüstrisi
insanların sağlığını bozmadığını iddia ediyor. Seks endüstrisi de tecavüz ve
şiddete maruz bıraktığı kadınlara zarar verdiği gerçeğini inkâr ediyor. Birçok
insan da ona inanıyor, endüstriden yana olanın işçiden yana olamayacağını
anlamıyor.
Yeniden
Üretim Emeği Ücretlendirilmeli mi?
Birçokları
bu soruya “evet” diyor. Bu konuyla ilgili düşüncelerimi sonradan aktaracağım.
Burada sadece fuhuş meselesine bakalım.
Fuhuş,
normalde ücret almadan yaptığı bir eylem karşılığında kadının, kendi evini
ücretsiz temizleyip başkasının odasını parayla temizleyen kat görevlisinden
daha fazla para kazanmadığı bir iştir. Eğer fuhuş, seks temelli emeğin
karşılığında bir para ödemekse, o vakit kadının ücret almak için fazladan seks
yapmaya ihtiyaç duymaması, olağan günlük süreç dâhilinde ihtiyaçlarını zaten
karşılayabiliyor olması gerekir.
Kapitalizmde
üretimle yeniden üretim arasında belirli bir işbölümü söz konusudur.
Kimilerinin iddiasına göre bu işbölümü, ev işleri denilen pazarın ve cinsellik
denilen pazarın genişletilmesiyle çözülebilir. Oysa söz konusu çelişki bu iki
pazar üzerinde çözüme kavuşturulamaz, çünkü bu pazarlar, sadece farklı biçimler
alan kadının çifte sömürüsüne yeni bir biçim dâhil eder. Kadının cinselliği,
zaten yaptığı bir şey için para verildiğinde metalaşmaz, o sömürü sahasına
eklendiği vakit metalaşır.
Proleter Feminist
8
Eylül 2020
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder