Alexis
Escudero, 2014 tarihli La reproduction artificielle de l’humain [“İnsanda
Suni Üreme”] isimli kitabıyla önemli tartışmalara ve itirazlara sebep oldu.
Fransa’da
kitap üzerinden başlayan tartışmanın odağında, esasen toplumsal ilerlemenin
teknolojik ilerlemeye bağlı olduğuna dair yalana kanan liberal sol duruyordu.
Kitap, temelde bu kesimi ifşa etmekteydi.
Sahte
sol, bugün elindeki kırbacı, aşırı sağa karşı kullanılacak dildeki ve ahlakî
öfkedeki aynı gücü kullanarak, “ilerici” teknolojilere itiraz etme cüreti
gösteren herkese sallıyor.
Sanayi
kapitalizmine ait temel unsurları benimsemek suretiyle her yönden uzlaşmacı bir
tutum sergileyen sözde sol akım, kapitalist sistemin düşmanlarına, radikalmiş
gibi görünen, ama aslında hiç de radikal olmayan bir konum üzerinden
saldırıyor.
Gerçek
anlamda devrimci ve radikal bir bakış açısına sahip insanlar için asıl mesele,
bu transhümanizmden etkilenmiş sahte solcular olmalıdır. Bu solcular, doğaya
veya insan türüne dair her sözü demode, hatta tehlikeli buluyorlar.
Escudero’nun
kitabını, biyoteknoloji mühendisliği denilen sektöre yönelik antikapitalist bir
saldırı olarak okumak mümkün.
Kitap,
bu sektörün Cesur Yeni Dünya’yı inşa ettiğini, bu yeni distopyada zenginlerin
tasarımcı elinden çıkma bebekleri satın alabildiklerini, böylelikle
çocuklarının sömürülen kesimin çocuklarından her yönden üstün olmalarını
güvence altına aldıklarını söylüyor.
Escudero
bu noktada Los Angeles’taki Doğurganlık Enstitüsü’nü örnek veriyor. Bu kurum,
her yıl sekiz yüz tüp bebek üretiyor. Bu bebeklerin yedi yüzünün anne-babasında
aslında doğurganlıkla alakalı hiçbir sorun yok. Aslında zengin Amerikalılar
gelip “en iyi” genetik özelliklere sahip embriyoları seçme imkânı buluyorlar,
ayrıca çocuklarının cinsiyetlerini seçebiliyorlar.[1]
Bu
oldukça kârlı olan iş, avlarını avlamak için sağa sola tuzaklar kuruyor.
2009’da Londra’da düzenlenen ilk Doğurganlık Şovu etkinliğine seksen şirket
katılıyor. Bu şirketler arasında klinikler ve sperm bankaları da bulunuyor.
Etkinliği üç bin civarında ziyaretçi ziyaret ediyor.[2]
2015
tarihli bir raporda verilen rakama göre, ABD’deki doğurganlık pazarının yıllık
ortalama değeri 3 ilâ dört milyar dolar.[3] İngiltere’de bu rakam 600 milyon
sterlini buluyor.[4]
Escudero
kitabında, yeni öjeninin amacının kaçınılmaz olarak değiştiğini, artık bugünkü
öjeni pratiğinin, sadece kalıtsal kusurları görüntülemeyi amaçlamadığını, bunun
yanı sıra, insanları daha çekici, daha iri, daha atletik ve daha zeki kılmaya
çalıştığını ortaya koyuyor.
Yani
artık öjeninin amacı, doğanın kusurlu kıldığı insanı daha iyi kılmak. Modası
geçmiş insan modelini geride bırakmak isteyen sanayi kapitalizmi, ürettiği yeni
ürünlerle süper insanlar, “postinsanlar” yaratmak istiyor.[5]
Escudero
kitabında Nazi Almanyası’ndan çıkış alan bu kötülük yüklü öjeni sektöründeki
büyümeye solun gerekli cevabı üretemediğini söylüyor.
“Sol, konuyu zerre
tartışmıyor. Sanki solcu olmakla insanda suni üreme fikrini desteklemek, el ele
ilerliyor.”[6]
Oysa
Fransa’da Tıbbi Destekli Üreme meselesine esas olarak dindar sağcılar itiraz
ettiler. Bu kesim ise asıl olarak bebeklerin gey ve lezbiyen çiftler için
üretilmesi fikrine karşı çıktılar.
Escudero,
meseleye bu yönden itiraz etmediğini açık bir dille ifade ediyor. O aslında
liberal solun “herkese tıbbi destekli üreme imkânı sağlansın!” sloganına “bu
imkân kimseye sağlanmasın!” sloganıyla karşı çıkıyor. Onun derdi, tıbbi
destekle üreme hizmeti alacak müşterilerin cinsel yönelimleri değil, sektörün
kendisi.
Escudero,
bir yandan da lezbiyenlerin kullandığı, kişinin kendi kendine şırınga ile
uyguladığı dölleme tekniğine de karşı olmadığını, bu tekniğin tıbbi destekli
üreme başlığı altında ele alınmayacağını söylüyor.
Escudero,
bugün tıbbi destekli üreme sektörünü “toplumsal açıdan ilerici” buldukları için
savunan solcuların korkunç bir tuzağa düştüklerini söylüyor.
Bu
noktada “Tıbbi destekli üreme hakkı olmazsa eşitlik olmaz” diyen Fransız
eşcinsel hakları örgütü inter-LGBT’nin yaklaşımına işaret eden Escudero, bu
konuda şu tespiti yapıyor: “Siber liberal sol, biyoteknolojiye başvurmaksızın
eşitliğin olmayacağını düşünüyor.”[7]
Escudero,
teknoloji karşısında büyülenen solcuların bu büyülenme ile birlikte, eskiden
savundukları konumları terk ettiklerini, fiiliyatta kapitalist sisteme destek
sunmaya başladıklarını söylüyor.
“Bu siber liberal sol,
bireysel özgürlük mücadelesini piyasanın özgürlüğünü savunmak için veriyor. Bu
sol, politik eşitlikle bireylerin biyolojik anlamda tek tipleştirilmesini
birbirine karıştırıyor. Onun rüyası, liberal öjeniden ibaret. Bu öjeni anlayışı
ise bedenin ilgası ve suni rahimlerin kullanılması üzerine kurulu. Siber
liberal sol, esasen insan türünün teknolojiyle yeniden yaratılacak
post-insanlığın hayalini kuruyor. Ondaki muhalefet ve isyan, asıl kimliğini
teknokapitalizmde buluyor.”[8]
Bugün
epey etkili ve sesi çok çıkan bu liberal sola yönelik eleştiri, doğalında epey
tepkiye sebep oldu. 28 Ekim 2014 günü Paris’teki bir kitapçıda düzenlenen bir
sohbet toplantısı esnasında Escudero protesto edildi. Gösteriyi
gerçekleştirenlerin ellerindeki dövizlerde Escudero “lezbiyen, eşcinsel ve
trans düşmanı” olmakla suçlanıyordu.[9]
Sonra,
22 Kasım Cumartesi günü bir grup, Lyons anarşist kitap fuarında Escudero’nun
katıldığı atölye çalışmasını protesto etti. Orada dağıtılan bildiride,
Escudero’nun “yaşamı savunmak adına özcülüğe kayan bir çevreci” olduğundan, bu
anlamda “José Bové ve Pierre Rahbi ile ortaklaştığından söz ediliyordu:
Bildiri, şu cümlelerle sona eriyordu: “LGBT düşmanlığına hayır! Tıbbi destekli
üreme hakkının genişletilmesine evet! Özcülüğe ve doğacılığa hayır!”[10]
Bu
eyleme tanık olanların aktardığına göre, “teknoloji yanlısı faşist grup,
Escudero’nun başını çektiği atölye çalışmasının gerçekleştirildiği odanın
girişini tuttu, girmeye çalışanlara hakaretler yağdırdı. Sonuçta çalışmayı
organize edenler, toplantıyı iptal etmek zorunda kaldılar.”
Bu
tanıklığı aktaran Gouilleux, konuya dair şu yorumu yapıyor:
“O an net bir biçimde
anladık ki bu insanlar, ‘doğa’ ve ‘insan’ kelimelerinin ağza alınmaması gereken
yasaklı kelimeler olduklarını, hatta bu tür olguların varolmadığını
düşünüyorlar, dolayısıyla tartışmak da anlamını yitiriyor. Onun yerini yumruk
kavgası alıyor.”[11]
Escudero’nun
da kitabında tespit ettiği biçimiyle, bu sahte solcular, aslında kapitalist
sistemin ilerleyişine ideolojik planda eşlik eden atlı uşaklar. Bu hâlleriyle
onların suniliğe kafayı takmış olmaları, organik veya doğal olan her şeyi
düşman kabul etmeleri, gayet olağan bir durum.
“Özgürlük ve kurtuluş
mücadelesine destek sunuyormuş gibi yapan postfeministlerin ve
transhümanistlerin içi, doğaya, doğal olana, insana doğuştan bahşedilmiş olan
her şeye yönelik sonsuz nefretle yüklü. Onlar, üretilmemiş, imal edilmemiş,
standarda bağlanmamış, düzenlenmemiş, aklileştirilmemiş her şeye düşmanlar.
Kurgularıyla örtüşmeyen, işlerine yaramayan, kusurlu görünen, yedi yirmi dört
verimli ve üretken olmayan her şeyden nefret ediyorlar. Ellerinin arasından
kayıp giden, kontrol edilemeyen her şeyden nefret ediyorlar.”[12]
Orgrad
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Alexis Escudero, La reproduction artificielle de l’humain (Grenoble:
Le monde à l’envers, 2014), s. 62.
[2]
Escudero, s, 69-70.
[3]
“Fertility Market Overview”, Mayıs 2015’, HW.
[4]
Maxine Frith, “You’re big business now, baby”, The Daily Telegraph, 19
Ekim 2014.
[5]
Escudero, s. 118.
[6]
Escudero, s. 10.
[7]
Escudero, s. 174.
[8]
Escudero, s. 12.
[9]
“Alexis Escudero: Antiféministe, Masculiniste, Homophobe!” 7 Kasım 2014, Luttes.
[10]
“A propos du livre d’Alexis Escudero”, 23 Aralık 2014, Mondialisme.
[11]
A.g.e.
[12]
Escudero, s. 186.