Toplumsal
formasyonlar bünyesinde yer alan farklı toplumsal sınıfların mevcut dizilimi,
derinlemesine analiz edilmelidir.
Tarım
bilimci ve ziraat mühendisi olarak çalıştığı dönemde ülke genelinde ortaya
koyduğu faaliyetler dâhilinde Amilcar Cabral, bahsini ettiğimiz bu öncü
çalışmayı yürütmüş bir isimdir. Bu deneyimler üzerinden hareket eden Cabral,
politik görüşlerinin doğruluğunu görmüş, bir yandan da Gine ve Yeşil Burun’un
Bağımsızlığı için Afrika Partisi’nin [GYBBAP] mücadelesine hizmet edecek pratik
adımları teorik olarak beslemiştir.
Gine-Bissau
ve Yeşil Burun’daki ulusal kurtuluş mücadelesinin liderliğini on yılı aşkın bir
süre üstlenmiş olan Cabral, geride muazzam bir miras bırakmıştır. Burada bu
mirasın üç önemli yönü üzerinde durmak gerekiyor.
1.
Hareketin liderleri ne kadar devrimci olursa olsun mücadelesinin başarısı,
köylüler, işçiler ve gençlerden oluşan kitlelerle etkili bir ortaklık ve ilişki
kurulmasına bağlıdır. Bu kaynaşma ise ancak aydınların kendilerini halk
kültürüyle tanımlaması ile gerçekleşebilir. Bu noktada üzerinde durulması
gereken diğer bir husus da Afrika dillerinin bilinmesidir. Kitleler gerçek bir
zemin üzerinden politik anlamda harekete geçirileceklerse, bu dillerle ilgili
bilgi, iletişim konusunda etkili bir araç temin edecektir. Asla durağan olmayan
halk kültürü, sürekli değişen, belirli bir toplumda hâkim olan üretim tarzının
koşulladığı bir olgudur.
2.
Cabral, merkezde kapitalizmin güçlenmesi ile çevredeki artan yoksullaşma
arasındaki diyalektiği gayet iyi anlamıştır. O, özelde sınıf mücadelesi,
genelde emperyalizme karşı savaş teorisini devrimcileştirmiştir. Cabral’ın Birlik
ve Mücadele isimli eseri, Fanon’un Yeryüzünün Lanetlileri’ndeki
“Ulusal Bilincin Kusurları” başlıklı bölümle kıyaslanabilecek bir çalışmadır.
Bu çalışmanın ikinci önemli yönü ise onun ezilen Siyah halkın kurtuluşu için
gerekli politik ideoloji olarak Panafrikanizme, Afrika’nın birliği düşüncesine
katkı sunuyor oluşudur.
Cabral,
kendi deneyimi üzerinden şunu söyler: bir teori, devrimci olsa da o, dönüşüm
mekanizmasını kapsamlı bir biçimde ele almıyorsa, başarısızlığa mahkûmdur. Öte
yandan devrimci teori, gerçekleşecek devrimden ayrı ele alınmaz, ama
ayaklanmanın başarılı olabilmesi için bu teorinin yeterli gelmeyeceğini bilmek
gerekir.
Teoriyle
pratik arasındaki diyalektik, Cabral’ın düşünce ve eyleminin asla dışında
durmaz. Cabral’ın teorisi, uluslararası bir boyuta sahipse de pratikte her daim
mücadelenin verildiği yerel koşullara odaklanır. Bu mücadele asla ihraç
edilemez.
Kurtuluş
ve Kültür ile Ulusal Kurtuluş Bağlamında Kimlik ve Onur başlıklı
çalışmalar, Cabral’ın düşünsel mirasının doruk noktasını ifade eder. Bu iki
metin, Afrika halklarının mücadele kültürünün dinamik niteliği üzerinde durur
ve Fanon’dan beri tanık olmadığımız bir içerikle, aydınların mücadele sürecinde
oynadıkları rolle ilgili istisnai bir analiz sunar. Ayrıca Cabral aydınların,
hâkim söylemden kararlı bir biçimde kopup kendilerini mücadeleye adamaları
üzerinde durur.
Bugün
Afrika, bu sefer daha sinsi bir biçimde, yeniden sömürgeleştiriliyor. Bu
süreçte kıta, küresel kapitalist sisteme boynundaki boyundurukla teslim oluyor.
Doğu
Bloku’nun dağılması sonrası yaşana öfori, sınırlarına ulaşmış görünüyor. Tüm
dünyayı kucaklayan yeni haberleşme araçlarının yaydığı ideolojik propagandaya
aldanmayan Afrika halkları, bugün Afrika’nın birliği konusunda net bir yönelime
sahip devrimci bir dönüşüm süreci içine girmeksizin krize çözüm sunamayacağını
her zamankinden daha iyi biliyor.
Mücadele
devam ediyor!
Ameth Lo
[Kaynak:
Claim No Easy Victories: The Legacy of Amilcar Cabral, Yayına
Hazırlayanlar: Firoze Manji ve Bill Fletcher Jr., 2013, Daraja Press.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder