Filistin
halkının büyük ayaklanmasının, İntifada’nın 35. yıldönümü. Aralık 1987’deki
intifada üzerinden Samidun Filistinli Tutsaklar Dayanışma Ağı, bugüne dek süren
mücadelenin, direnişin ve devrimin canlı hatırasını ve mirasını diri tutuyor,
onurlandırıyor, yüceltiyor.
Gazze’deki
Cibaliye mülteci kampında İsrail işgal ordusuna ait bir askerî cemseden açılan
ateş sonucu dört Filistinli işçinin öldürülmesi sonrası Filistinliler, 8 Aralık
1987 günü sokaklara döküldüler. Halk, kendi hareketini meydana getirdi,
kolektiflerini ve kurumlarını oluşturdu, Ayaklanmanın Birleşik Ulusal
Liderliği’ne ait mesajlar üzerinden birleşti, İsrail’i boykot etti ve halk
mücadelesiyle kolektif direnişin tüm unsurlarını pratiğe döktü. İntifada
sürecine öncülük etme noktasında kadınlar, gençler ve işçiler kritik bir rol
oynadılar, her köyde, kasabada ve şehirde sömürgeciliğe karşı direnişten neşet
edecek devrimci toplum için ortaya konulacak tüm çalışmaları yürütmek adına
komiteler örgütlediler.
İntifada,
sadece Filistin’deki Filistinlileri değil, sürgündeki ve diasporadaki
Filistinlileri de birleştirdi. Birçok yönden İntifada, Lübnan kamplarındaki
kuşatmayı kırdı, dünya genelinde Filistinli toplulukların örgütlenmesi sürecini
tetikledi, aynı zamanda Filistinlilerle dayanışma çalışmalarının örgütlenmesine
dönük adımların hızla artmasını sağladı.
Doğal
olarak İntifada, büyük bir baskı ile karşılaştı: insanlar, toplu hâlde hapse
atıldılar, ağır işkencelerden ve sorgu süreçlerinden geçtiler, Rabin’in o
herkesçe bilinen “kemik kırma” politikasına maruz kaldılar. İşgal güçleri,
İntifada süresince yüz binlerce Filistinliyi gözaltına aldı, hapse attı,
120.000’den fazla insan yaralandı, yüzlercesi katledildi. Filistinli tutsaklar,
direnişlerine ve başkaldırılarına demir parmaklıklar ardında devam ettiler,
bağrından birçok parlak genç örgütçüyü çıkartacak olan “devrim okulları”nı
kurdular, bu okulların temellerini sağlamlaştırdılar.
İntifada,
Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku devletlerinin yıkılışından, tek kutuplu dünyaya
hâkim olan ABD emperyalizminin yol açtığı tehdide, oradan birinci Irak
Savaşı’na ve Arapların özyönetim pratiklerine yönelik saldırılara dek birçok
uluslararası gelişmeye rağmen devam etti. Maalesef bu süreçte İntifada,
birilerinin malı hâline geldi. Filistin halkının fedakârlıkları ve başarıları,
ABD emperyalizmi ile gerici Arap rejimleriyle ittifak hâlinde olan Filistinli
yönetici sınıf tarafından gasp edildi. Bu süreçte yüzler önce Madrid
Konferansı’na sonra da Oslo Anlaşması sürecine çevrildi. Böylelikle Filistin
halkının devrimci arzuları, Siyonist sömürgeciliğin yanı başında basit bir
özyönetim projesine dönüştürülmeye çalışıldı.
Oslo
Anlaşması, İntifada’ya son vermiş gibi görünse de Filistinlilerin devrimci
vizyonuna halel getiremedi. İntifada, bugün Filistin mücadelesinin neden
alternatif bir yola, topyekûn kurtuluş ve geri dönüş vizyonu ile uyumlu bir
yola ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor. Zira bugün Filistin davası, bir kez daha
tasfiye edilmeye çalışılıyor.
İntifada’nın
sunduğu vizyon, hiçbir vakit mağlup olmadı, engellenemedi, ezilemedi. Bu
vizyon, onlarca yıldır olduğu gibi her bir ayaklanmada yaşamaya devam ediyor.
Filistin’de, mülteci kamplarında, sürgünde ve diasporada, dünyanın her bir
şehrinde, her adalet mücadelesinde Filistin bayrağı, devrim umudu, devrim
arzusu ve özgür bir gelecek vizyonu olarak, bir çiçek misali karşımıza çıkıyor.
Hâlen
daha devam eden İntifada’nın 35. yıldönümünde, özgürlük için dövüşen, kendisini
feda eden insanlar huzurunda Samidoun Filistinli Tutsaklar Dayanışma Ağı,
nehirden denize tüm ülke kurtulana, geri dönüş gerçekleşene dek mücadeleyi
sürdüreceğine söz veriyor.
Samidoun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder