Filistin
milli hareketi ile bağlantılı kalıcı semboller ve hikâyeler üreten, herkesin
sevip hürmet ettiği politik karikatürist Naci Ali’nin öldürülmesi, İsrail’in ne
denli hain bir yapı olduğunu anımsatıp duran bir imge, hem de Filistin milli
hareketinin içteki kırılganlığına dair bir işarettir.
Ali,
aslında bağımsız bir karikatüristti. Lübnan’daki Aynü’l Hilve kampında büyüyen
Ali, 22 Temmuz 1987 günü saldırıya uğradı. Naaşı, hep gömülmek istediği, anne
ve babasının mezarlarının bulunduğu Celile’deki Şacara yerine Londra’da toprağa
verildi.
Suikastta
hem Mossad’ın hem de Arafat’a bağlı On Yediler Kuvveti örgütünün parmağı
olduğuna ilişkin elde yeterince delil mevcut.[1]. Arafat’ın Ali’nin kendisine
yönelik “alaycı ifadelerle yüklü yazısı” sebebiyle kızıp sürece dâhil
olduğundan söz ediliyor.[2]
Ali’nin
ortaya koyduğu sanat eserleri, hem vatanından hem de Aynü’l Hilve’den uzakta
oluşu, ayrıca naaşının istemediği yerde toprağa verilmiş olması, onu sürgünde
şehit olmaya dair bir sembol hâline getiriyor.
Ali,
kendisi ile ilgili anma törenlerinde “senin kabrin halkın kalbidir” sloganı ile
birlikte anılıyor. Bu ifadeyle mecazî olarak, artık ölü olan sanatçının
milletin kalbinde gömülü olduğuna işaret ediliyor.
Ali,
esas olarak, milli bir sembol hâlini almış olan karikatürü Hanzala ile birlikte
anılıyor. Üzerindeki eski püskü kıyafetlerle yalın ayak ve sırtı dönük olarak
çizilmiş olan çocuğun resimleri kamp duvarlarında, afişlerde, kolyelere takılan
süslerde karşımıza çıkıyor.
Ali’nin
tüm karikatürlerinde Hanzala, Filistinlilerin çektiği çileyi eleştirel gözlerle
gözlemleyen biri olarak resmediliyor. Karikatürün bir köşesinde uyarıcı bir
isim ve bir imza olarak görünüyor.
Ölünce
Ali ve Hanzala bütünleşti, bir oldu. Görsel sanatlar alanında çalışmalar üreten
isimler, Ali’yi onurlandırmak adına çizimlerine Hanzala’yı eklediler.
Ali
böylelikle hem şehit hem de şahit mertebesine yükseldi. Ölümünden sonra kaleme
alınan hayat hikâyeleri, Ali’nin karikatürist olarak sahip olduğu yeteneği Gassân
Kenefâni’nin keşfettiğini söylüyorlar.[3] Buradan da düşmanın ve dostların
katlettiği, kurban edilmiş aydınlar cemaati teşkil ediliyor. Bu cemaat,
Lübnan’daki müşterek hikâyenin tanığı ve taşıyıcısı olarak resmediliyor.
Sol
örgütler Ali’yi büyük bir hayranlıkla anıyorlar.[4] Ali, aynı zamanda Arafat’ın
ezeli düşmanı olan Ebu Nidal örgütünce de hürmet edilen bir isim. Örgüt,
Libya’daki üssüne Naci Ali Üssü ismini veriyor.
Ayrıca
Ebu Nidal örgütünün yayın organı Filastinü’s Savra’nın (Fetih-Devrim
Konseyi) künyesinde ve her sayfasının kenarında Hanzala çizimine yer veriliyor.
Örgüt, hep Filistinlileri hedef kitle olarak belirliyor. Dolayısıyla örgütün
amacı ve niyeti, esasen Naci Ali’yi anmak suretiyle FKÖ ile Fetih’in sahip olduğu
hegemonyaya ve meşruiyete karşı koymak.
Milliyetçilik
sahnesinde örnek şehitler, simgesel birer kahramana dönüşüyorlar. Bu isimler,
halklarının hikâyelerinin somutlaşmış hâlleri olarak görülüyorlar. Örnek
şehitler, hikâyeleri, millet düzleminde hem partinin hem politikanın hem de
milletin hikâyesi olan, herkesçe kahraman görülen isimler hâline geliyorlar.
Lale Halili
[Kaynak:
Heroes and Martyrs of Palestine: The Politics of National Commemoration (2007),
s. 133-134.]
Dipnotlar:
[1] Britanya, İsmail Savvan isimli Filistinli Mossad ajanını yargılayıp
hapse attı, ayrıca Ali suikastıyla bağlantılı iki İsrailli diplomatı sınır dışı
etti. [Patrick Seale, Abu Nidal: A Gun for Hire. New York: Random House,
1992: s. 5]. Oysa cinayette ayrıca Arafat’ın güvenlik birimi On Yediler Kuvveti
mensubu Abdurrahman Mustafa isimli bir subayın da parmağı vardı [Yezid Y.
Sayigh, Armed Struggle and the Search for State: The Palestinian National
Movement, 1949–1993. Oxford: Oxford University Press, s. 603.]
[2]
Sayigh, a.g.e., s. 603.
[3]
al-Hurriya, 27 Aralık 1987: s. 41.
[4]
al-Hadaf, 12 Ekim 1987: s. 37.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder