Marx: Proleter Diktatörlükle
Paris Komünü Arasında
Makalenin daha başında Marx’ın meseleye dair konumunu ilk
eserlerinden istifade etmek suretiyle belirlemeye çalışalım (Boer 2019b). Zaman
içerisinde Marx, proletarya diktatörlüğü meselesini ilkin 1850 yılında gündeme
getiriyor ve onu giderek düşmana baskı uygulayacak bir güç olarak görmeye
başlıyor. Marx’a göre, “imtiyazlı sınıflar”a “boyun eğdirmek” için “devrimin
komünizmin gerçekleşmesine dek kesintisiz bir biçimde ilerlemesini sağlamak
gerekmektedir.” Bunu yaparken devrim, “eski üretim koşulları”nın ortadan
kaldırılması noktasında gerekli şiddet
[gewaltsame] araçlarına başvurmak
zorunda kalacaktır (Vidil vd. 1850 [1977], s. 568; 1850 [1978], s. 614; Marx
1875 [1973], s. 630; 1875 [1989]-b, s. 517).[1] Devamında devrim merkezîleşir,
bilhassa devletin üretim araçları üzerindeki kontrolü merkezî bir nitelik
kazanır. Bu süreç dâhilinde iletişim araçları, ulaştırma ve milli banka
kaynaklı kredi imkânları tekelde toplanır, toprak ve mirastaki özel mülkiyet
ilga edilir, devletin mülkünde bulunan üretim araçları olarak tarım ve
sanayinin kapsamı genişletilir, tüm bunlar üzerindeki kontrol giderek
artırılır, “işçi orduları kurulur”, tüm yetişkinler emek bağlamında “denk bir
sorumluluk” üstlenirler (Marx ve Engels 1850 [1977], s. 354; 1850 [1978], s. 387-88;
1848 [1974], s. 481-82; 1848 [1976], s. 505-6). Sonuç olarak proletarya
diktatörlüğü, sınıfsal ayrımların ortadan kalkacağı bir sonraki aşamaya atlamak
için gerekli bir geçiş dönemi, bir tür araçtır, dolayısıyla bu tür bir
diktatörlük, komünizmin ilk veya ön aşamasına denk düşer. (Marx 1850 [1977], s.
192; 1850 [1978], s. 127; 1875 [1985], s. 11-15, 22; 1875 [1989]-a, s. 83-87,
95).
Buna karşılık Paris Komünü merkezsizdir, eski merkezî
hükümetin yerini alıp “üreticilerin özyönetimine” dönüşmüştür. Paris Komünü,
polis, ordu, yargı ve “baskının ruhani gücü” olarak kilise ve eğitim gibi zulüm
mekanizmalarını paramparça etmeye çalışır. Komün’ü tarif ederken Marx, ekonomi
meselesi üzerinde durmaz ve sadece “emeğin kurtuluşu”ndan söz eder, ayrıca
Komün’ü “sınıfların dolayısıyla sınıfsal idarenin tüm varlığıyla dayandığı
ekonomik temelleri ortadan kaldırmak için gerekli bir kaldıraç” olarak betimler.
(Marx 1871 [1978]-c, s. 139-47)
Proletarya diktatörlüğü ile Komün arasında belirli bir
mesafe bulunduğunu kimse inkâr edemez. İlki, ekonomik ve politik faktörleri
düzenler ve üretim araçlarının mülk edinilmesi meselesine odaklanırken,
ikincisi ekonomi meselesinin üzerinde kerhen durur; proletarya diktatörlüğü,
merkezî ve baskıcı bir yapı iken Komün, devlet iktidarındaki merkezîleşmeyi ve
baskıyı aşmaya çalışır. Özetle; proletarya diktatörlüğü, burjuva diktatörlüğüne
ve oluşması beklenen karşı-devrime yönelik sert tedbirlerin alınmasını şart
koşarken, Komün ise karşı-devrimin kısa süre içerisinde mağlup ettiği eşit
işçilerin özgür birliğine dair hayaller kurar.[2]
Marx aradaki çelişkiyi kabul eder. Anlatının seyri
bağlamında söz konusu çelişkiye çözüm bulmaya dönük adımlar da atar. Fakat
sorunu çözmek için gerekli enerjiye sahip olmadığı gibi, buna ömrü de vefa
etmez. Buna karşılık söz konusu görev, gerekli enerjiye ve uzun ömre sahip olan
Engels’e düşer.
Marx’ın Fransa’da İç Savaş (1891) Eserinin
Üçüncü Baskısına Önsöz
Engels, proletarya diktatörlüğü terimini iki ayrı dönemde
kullanır. İlk dönem, Paris Komünü’nü takip eden 1872-1874 dönemi iken ikincisi
komünistlerin, bilhassa Alman Sosyal Demokrat Partisi içerisinde, teori ve
strateji ile ilgili tartışmalar sonucu ayrı bir politik güç hâline geldikleri, 1890’ların başlarıdır. Ben, burada esasen ikinci dönem üzerinde duracağım.[1]
Konut Sorunu’nda Engels,
proletarya diktatörlüğü ile Komün arasında dolambaçlı bir ilişki kurar (Engels
1872-1873 [1984], s. 62; 1872-1873 [1988], s. 370), fakat yirmi yıl sonra bu
ilişkiyi herkesin görebileceği şekilde ortaya koyar. Marx’ın Fransa’da İç Savaş kitabının üçüncü
baskısı için kaleme aldığı önsözde Engels şunları söyler: “Proletarya diktatörlüğünün neye
benzeyeceğini bilmek istiyor musunuz? O zaman Paris Komünü’ne bakın. O
proletarya diktatörlüğü idi [Das war die
Diktatur des Proletariats]” (Engels 1891 [2010]-a, s. 16; 1891 [1990]-b, s.
191). Engels’e
göre Komün, proletarya diktatörlüğüdür. Oysa Marx’ın metinlerinin hiçbir
yerinde böylesi bir tespite rastlanmaz[4], demek ki aradaki bağı kuran, Engels’tir.
Oysa önsözün sonuç
bölümünden aktardığım cümleler bu tespitle çelişiyor görünmektedir.[1] Başından
sonuna oldukça ilgi çekici olan metin, buradaki analiz bağlamında iki açıdan
öneme sahiptir. İlk olarak, metinde Paris Komünü’nün aldığı tedbirlerin
güçlendirilmesi üzerinde durulmakta, bu özelliğinin onu proletarya
diktatörlüğüne yakınlaştırdığından bahsedilmektedir. İkinci olarak, Engels'in asli derdi, devlete birçok yönden benzeyen, ama aynı zamanda devlet olmayan yapıları
tarif etmektir.
Proletaryanın gücü bağlamında şunları söylemek gerek: “Komün'ünün hazırladığı ve yürürlüğe koyduğu kararnameler doğrudan işçi sınıfının çıkarınaydı, ayrıca kısmen de eski toplumsal düzeni derinlemesine bölmekteydi [tief einschneidend]” (Engels 1891 [2010]-a, s. 11; 1891 [1990]-b, s. 185). Engels’in asıl derdi, eski düzene yönelik bu saldırının öncelikle seçimle işbaşına gelmiş işçilerin kontrolünde olduğu, Komün'ün sınıfsal niteliği görünür hâle geldiği noktada gerçekleşmiş olduğunu açıklığa kavuşturmaktır.
Devlet ve
toplum arasındaki ayrıma tüm yönleriyle karşı koyacak olan tek sınıf işçi
sınıfıdır, Komün'ün hükümet etme biçimleri toplumda bu sayede vücut bulacaktır.
Bu hükümet etme biçimleri, daimi ordunun yerini halkın tüm kesimlerinden gelen
insanlardan oluşan milislerin alması (ki bu, Engels’in askerî konulara dair
uzun bir süreçte geliştirdiği görüşleri sayesinde yapılan bir tespittir),
ücretler arasındaki farklılıkların sınırlanması, kapanan fabrikaların açılıp
işçi kooperatiflerince işletilmesi, polisin atadığı isimlerce çalıştırılan istihdam ofislerinin kapatılması ve radikal demokratik uygulamaların
kurumsallaştırılması gibi adımları içermektedir. Tam da burada, bahsi edilen son
hususla ilgili bir şeyler söylemek lâzım.
Engels, Komün'ün geliştirdiği yönetimsel yapıların iki özelliği üzerinde durmaktadır: İlk özellik, idare, yargı ve eğitim sahasındaki tüm makamların herkesin katıldığı seçimlere tabi olması ve çalışanları azletme hakkı, ikincisi de ortak işçilerden farksız hâle gelmiş olan memurlara yapılan ücret ödemeleri. Engels, böylesi tedbirlerin makam peşinde koşmaya ve kariyerizme karşı etkili bir dizi engel çıkartacağı üzerinde durur, ayrıca ilgili tedbirlerin herhangi bir vakit azletme hakkına sahip olunması ile birlikte herkesin hesap vermesini güvence altına alacaklarını söyler. Burada pekâlâ liberal burjuva demokrasisinin sosyalist bir biçiminin veya sosyal demokrasinin kendisinin göklere çıkartıldığından söz edilebilse de şunu söylemek gerekmektedir: Burada esasen Engels, ilgili kişilerin/katılımcıların [der Betheiligten] seçilmesi meselesi üzerinde durmakta, “aynı kişilerin, konuyla alakalı tarafların [dieselben Betheiligten] azletme hakkını uygulamaya koyması gerektiğinden bahsetmektedir (Engels 1891 [2010]-a, s. 15)[6] Burada asıl önemli olan kelime, (bugünlerde Beteilegte olarak yazılan) Betheiligte kelimesidir. Bu kelime, sürece dâhil olan, katılım gösteren kişiyi ifade etmektedir.
O hâlde burada
Engels hangi katılımcıları kastetmektedir? Komün'e bağlı işçileri. Bu işçiler oy
kullanma hakkına sahipler, ama eski yönetici sınıfa mensup sömürücüler ve Komün'ün her türden düşmanı bu haktan yoksundur. Bu, yeni bir yapı içerisinde
tanımlanmış bir genel oy hakkıdır [allgemeinem
Stimmrecht]. Burada farklı bağlamlarda, büyük çoğunluğun, işçilerin ve
köylülerin yönetime sahip olacağı sosyal demokrasi gibi farklı bağlamlarda
oluşacak düzenin tohumları saklıdır. Tüm bu tedbirler, eski burjuva düzeninin temel özelliği olan devlet ve toplum arasındaki ayrışmayı aşma sürecini
başlatmak gibi önemli bir etkiye sahiptir.
Buraya dek Komün'ün
içeride aldığı tedbirler üzerinde durdum, oysa Engels bir yandan da, neyin yok
edildiğini göstermek adına, harici bir örnekle kıyaslamaya gider. Bu noktada
Engels’in tercih ettiği örnek, ABD’dir. Ona göre ABD, burjuva devletinin en
gelişkin biçimidir. Bu devlet, toplumun hizmetinde olduğunu, halka ait bir araç
olarak iş gördüğünü söylese de o, esasen yolsuzluğa dair amaçlara ulaşmak için
bu mevzu ile alakalı araçlara başvurmak suretiyle devlet iktidarını ele geçirip
onu istismar eden iki büyük politik spekülatör çetesinin, iki ayrı kartelin
hâkimiyeti altındadır. Engels’e göre, başlarda ABD halkları böylesi bir sonuca
ulaşma niyetinde değildir, ancak aynı halkların boynuna artık söküp
atamayacakları bir boyunduruk geçirilmiştir. Görünüşe göre hükümet, halkın
hizmetkârı olduğunu söylese de gerçekte o, halkı karteller aracılığıyla
yağmalamakta, ona hükmetmektedir. Karteller, birer efendi hâline gelmişlerdir.
Bu bağlamda Komün,
“eski devletin parçalanması [Sprengung]
meselesi ile onun yerine yeni ve gerçek mânâda demokratik olan bir devletin
ikame edilmesi [Erstezung] meselesi
arasındaki karşıtlığın net bir biçimde açığa çıkmasını sağlamıştır” (Engels
1891 [1990]-b, s. 190; 1891 [2010]-a, s. 15). Veya daha erken bir tarihte
Engels’in dile getirdiği biçimiyle, “Komün, işçi sınıfının eski devlet
mekanizmasını yönetmeye devam etmesinin mümkün olmadığını kabul etmiştir.”
Mağlubiyet yaşamaması için Komün'ün “kendisine karşı kullanılmış olan eski
baskıcı mekanizmadan [Unterdrückungsmaschinerie]
kurtulması […] ve o mekanizmaya bağlı vekillere ve memurlara karşı kendisini
koruması gerekmektedir” (Engels 1891 [2010]-a, s. 14; 1891 [1990]-b, s. 189). Demek
ki Komün'ün yaşadığı mağlubiyeti, kısmen onun proletaryanın kudretine yeterince
başvurmamış olmasına ve proletarya diktatörlüğünü gerektiği gibi güçlü bir
biçimde tatbik etmemesine bağlamak mümkündür.
Bu metnin bize
sordurduğu ikinci soru ise dilsel bir mücadeleyle alakalıdır: Komün'ün teşkil
edeceği yeni yapı hangi adı alacak? Bir yandan Engels, bu konuda devletin ayrı
bir kamusal güç olduğunu söyleyen teoriye bağlı kalır. Kaleme aldığı önsözde, ABD’de burjuva devletinin efendi ve sömürücü hâline geldiğini, yolsuzluklarla
iş yürüten kartelin bir aracı olarak çalıştığını söyler. Ayrıca Engels,
“muzaffer olan proletaryanın bir noktada devlete ait tüm çeri çöpü [den ganzen Staatsplunder von sich abzuthun]
kaldırıp atacağından” bahseder (Engels 1891 [2010]-a, s. 16)[7] Bu moment, tüm
bir neslin hür olacağı yeni toplumsal koşullarda yetişmesini bekleyecek ve
muhtemelen ileri bir tarihe ertelenip durulacak olsa da gelmek zorunda olduğu
açıktır.
Diğer yandansa Engels, başka gözlemler ve tespitler ışığında yeni bir sahaya adım atar. Komün'ün aldığı yeni tedbirler, idare, eğitim ve yargıdaki makamlara gelecek kişilerin seçileceği seçimleri kapsamaktadır. Yönetimle alakalı görevler konusunda Komün, kararnameler çıkartır ve bu kararnameler yeni bir yapının oluştuğunu ortaya koyar. İki ayrı yerde Engels, yeni bir devlet tipinden bahsetme noktasına gelir, ama tüm devlet teorisiyle çelişeceğini bildiğinden susar. Daha önce de alıntılanmış olan ilk cümle şu şekildedir: “Eski devlet iktidarı [bisherigen Staatsmacht] parçalanmalı, yerine yeni, gerçekten demokratik olanı [eine neue, in Wahrheit demokratische] ikame edilmelidir [Ersetzung].” Neyin “gerçekten demokratik olanı”? Bu noktada Engels, cümlesini tam olarak dile getirme noktasında “devlet”ten bahsedemez, dolayısıyla neyi kastettiğini gizler.
Daha önce tartıştığım ikinci cümle ise
işçi sınıfının iktidara geldiğinde “eski devlet mekanizması”nı yönetmeye devam
edemeyeceğinden, esasen onun tüm eski baskıcı mekanizmadan kurtulması
gerektiğinden söz eder. Peki ama onun yerini ne alacak? Engels, haddini
aşacağını düşünüp “yeni bir devlet mekanizması”ndan bahsetmez. Bunun yerine o, Komün'ün memurları herhangi bir vakit, üstelik istisna gözetmeksizin azletme
yetkisi ile eski devletin vekillerine ve memurlarına karşı kendisini korumak [sich sichern] zorunda olduğunu söyler. Komün'ün
kuracağı yapı, yeni bir devlet mekanizması değil, idarî ve örgütsel konumlarda
bulunanlarla başa çıkmak için gerekli bir güvenlik mekanizmasıdır. Her iki
cümlede de Engels’in esasen devlet yapılarının eskiden yönettiği mekanizmalar
değilse de, yeni bir hükümet etme biçimi üzerinde durulduğu görülmekte ise de o,
devlet terimini ya askıya alır ya da onun yerine başkasını geçirir.
Buraya kadar
Engels’in uygun bir dile kavuşmak için çabaladığını görmek gerek. Engels, ara
sıra risk alıp “devlet”i esas alan dili benimsese de bir noktada tekrar kendi
diline geri döner. Daha önce de ifade ettiğim üzere Engels, toplumdan ayrı
olmayan, esasen onun tam da göbeğinde varlığını sürdüren, toplumla iç içe
geçmiş bir hükümet etme tarzına meyillidir. Bu konumu makalenin ilerleyen
kısımda açıklığa kavuşturacağım, ama bu noktada yukarıda bahsi edilen önsözde
Engels’in bu dile ihanet ettiğini söylemem lâzım.
Mevcut gerilimleri
bir türlü çözüme kavuşturamayan Engels, çözümün adresi olarak proletarya
diktatörlüğü kavramına başvurur. Fakat ona göre çözümün tek kaynağı proletarya
diktatörlüğü olamaz, zaten kendisi de proletarya diktatörlüğünü Komün'le
birlikte tanımlama eğilimindedir. Komün'ün pratiğine bakıldığında sanki çözüme
belirli bir düzeyde yayınlanacak fermanlarla kavuşmak mümkün gibidir.
Okurlarının önemli bir kısmını şaşırtacak bu sürpriz yaklaşım, başka bir
düzeyde belirli bir gerçekliği bağrında saklamaktadır: Komün, eski devlet
biçimlerini yok etmeye başladığından, gerçekte o, aslında proletarya
diktatörlüğüne ait bir ifade biçimidir. Burada Engels Komün'ü romantize
etmemekte, böylesi bir diktatörlüğü küçümseme hatasına düşmemektedir. Engels’in
özetle söylediği şudur: “Komün olmak istiyorsan proletarya diktatörlüğü de
olmak zorundasın.”
Erfurt Programı
Eleştirisi (1891)
Engels, Marx’ın Fransa’da Sınıf Mücadeleleri isimli eserine
önsözü 18 Mart 1891’de yazdı. Üç ay sonra, 18-27 Haziran arası dönemde, Komün'le
proletarya diktatörlüğünü ilişkilendiren başka bir metin kaleme aldı. Bu yazıda
Engels, yapılacak olan Erfurt Kongresi için hazırlanmış taslak parti programını
eleştirmekteydi (Engels 1891 [2010]-b, 1891 [1990]-a). Kongre, 1875’te Gotha
Kongresi’nde hazırlanan ilk birlik programını revize edeceğinden epey
önemliydi. Engels’in niyeti, yeni programda bilimsel sosyalizmin aldığı teorik
ve politik konumların karşılık bulmasını sağlamaktı. Fakat gelişmelerin
yaşandığı arka plana bağlı olarak bu yönde atılacak adımlar için bir miktar geç
kalınmıştı.
Engels’in 1890’lı yılların başlarında kaleme aldığı çalışma, komünist hareketin dünya genelinde önemli bir ilerleme kaydettiği bir dönemde gündeme gelmişti. Bu dönemde politik partiler kuruldu ve bunlar bilhassa Almanya’da, yüz binlerce üyeye sahip oldular. Oluşan bu durum, doğal olarak teori, uygulanacak politikalar ve programlar konusunda kapsamlı tartışmaları da tetikledi. Artık sorun, bu partilerin burjuva devletinin mevcut yapıları ve burjuvaziye ait demokrasi formu dâhilinde hareket etme imkânı bulmuş olmalarıydı.
Görece radikal olan uçların törpülenmesine ve komünist hareketin yumuşatılmasına dönük baskılar giderek arttı. Partilerin yeni elde ettikleri meşruiyetin bu radikal uçlarca tehdit edildiğine inanılmaktaydı. Ilımlılaşma baskısı, 1879-1890 arası dönemde Bismarck’ın gündeme getirdiği anti-sosyalist kanunlarla birlikte daha da arttı. Her ne kadar bu dönemde Alman Sosyal Demokrat Partisi’ne yönelik destek artsa da parti yöneticilerinin zihnini “parti devrim ve proletarya diktatörlüğü gibi illegal araçları savunmaya devam etmeli mi?” veya “parti mevcut yapılar içerisinde çalışmaya rıza göstermeli mi, barışçıl geçiş fikrine sadık kalmalı mı?” gibi sorular kurcalamaya başladı.
Eski devrimci geleneğe mensup olan bir isim olarak Engels, bu noktada dönemin ruh hâline hassasiyet göstermenin, gerektiği yerde stratejiyi mevcut döneme uyarlamanın ve baskıların artmasına neden olacak zamansız bir ayaklanmaya karşı uyarıda bulunmanın gerekliliğini gördü. Fakat aynı zamanda Engels, temel devrimci konumlar konusunda ısrarcı olunması gerektiğini söyledi, özellikle bu konumların tehdit altında olduğu noktalarda uyarılarda bulundu.
Proletarya diktatörlüğü, bu türden bir konumdu.
1890’ların başlarında Engels, bu konumu güçlü bir dille savunmanın ve yüksekte
tutmanın gerekli olduğunu düşünerek hareket etti. Ayrıca Komün'e dair iyi huylu,
onu idealize eden tutumları sert bir dille eleştirdi ve bu noktada Marx’la
birlikte onlarca yıl mücadele ettikleri ütopik komünizmin bir tür tahrifat
olduğunu söyledi.
Bu bağlamda Erfurt Kongresi ve orada onaylanacak program çok büyük bir öneme sahipti. Kongre’ye yönelik hazırlıklarının bir parçası olarak Engels, Marx’ın Gotha Kongresi ile ilgili notlarını tekrar gündeme getirdi.[8] Peki bu notlar daha önce neden yayınlanmamışlardı? Bu konuda asıl suçlu, Vorwärts’in ["İleri"] yayın yönetmeni Karl Liebknecht’ti. Her ne kadar metin, 1870’lerde elyazması hâlinde dolaşıma sokulsa da çalışmada Liebknecht’in Marx’ın proletarya diktatörlüğünden bahsettiğini görmesi üzerine Gotha Kongresi ile ilgili notlar yayımlanmadı, dolayısıyla muhtemelen çalışmanın yayınlanmasına mani olmak için birileri gene “kıyameti kopartacaktı” (Engels 1891 [1968]-e, s. 10; 1891 [2001]-f, s. 107). Bu gerçeği bilen Engels, Kautsky’ye öneri götürdü ve onun metni Viyana’da veya daha iyi bir seçenek olarak Neue Zeit’ta yayınlamasını, Kautsky’nin editörlüğünde basılıp nispeten daha az bir sayıyla dağıtılmasını talep etti (Engels 1891 [1968]-e, s. 5; 1891 [2001]-d, s. 103)[9] Kautsky öneriyi kabul etti ama basılmasını bekleyemeyen Engels Friedrich Sorge’ye mektup yazdı. Mektupta çalışmanın yayınlanmasının “bomba etkisi” yaratacağından bahseden Engels’in önerisini memnuniyetle karşılayan Sorge, “metnin yayınlanmasının Almanya’daki birçok iyi insan arasında öfkeye ve kızgınlığa yol açacağını” söyledi (Engels 1891 [1968]-b, s. 12; 1891 [2001]-b, s. 109).
Öte yandan Neue Zeit’ın Marx’ın çalışmasına yer verecek olan sayısının
yayımlanmasına yönelik baskılara şahit olundu. Bu noktada meclisteki sosyal
demokratlar, Sosyalizmle Mücadele Kanunu'ndan kalan kimi kanun maddelerine başvurdular,
fakat tüm çabalar sonuçsuz kaldı ve Marx’ın çalışması Vorwärts’de yayımlandı (Engels 1891 [1968]-c, s. 22; 1891 [2001]-c,
s. 118). Çalışmanın yayımlanması, Engels’in ifadesiyle, hem parti merkez
komitesinde hem de partinin meclis grubunda “büyük bir öfkeye yol açtı”, hatta
bu isimler, metnin kendilerinden habersiz yayınlanmasını eleştiren bir bildiri
kaleme aldılar ve bir süre Engels’i boykot ettiler (Engels 1891 [1968]-g, s. 27;
1891 [2001]-h, s. 123; 1891 [1968]-a, s. 30-31; 1891 [2001]-a, s. 126; 1891
[1968]-d, 1891 [2001]-e).
1891 Haziran’ının sonlarında Engels, Marx’ın metni ardından kendisinin Erfurt Kongresi’nde hazırlanan taslak programa yönelik eleştirilerini yayımladı.[10] Programın üslubuna ve ifade tarzına odaklanan Engels, eleştirisinde daha çok politik taleplere odaklandı. Bu noktada birleşik devlet ihtiyacı ile ilgili (benim bu makalede üzerinde durmayacağım) talep ile devrimci geçiş ve barışçıl geçiş arasındaki tartışma üzerinde durdu. Engels, partideki oportünist kanadın “rahat, barışçıl geçiş”ten[11] yana olmasının sebeplerini anlarken, bir yandan da Fransa’da, ABD hatta Birleşik Krallık’ta halkın temsilcilerinin iktidarı ellerine alma ihtimali karşısında parlamenter sistemin “mutlakiyetin incir yaprağı” olarak iş gördüğü Almanya’da bu sürecin neden yaşanmadığı sorusunu soruyordu.
Alabildiğine muhafazakâr olan Alman sistemine yönelik her türden tartışmanın “tehlikeli” [gefährlich] olduğunu bilen Engels’e göre bu sisteme “saldırılmak zorunda”ydı [angegriffen werden]. Tartışmayı ilerletip teorik mânâda daha da derinleştikçe Engels’in dili de militanlaşmakta, o devrimci dil şu soruyu sormaktaydı: "Peki ya yaşanan gelişmeler, barışçıl geçişe değil de bir yengecin kendi kabuğunu şiddetle kırması [gewaltsam sprengen] misali, eski toplumsal düzenin kabuğunu 'patlatma' ihtiyacı gündeme gelirse?"
Engels’e
göre, eski yarı mutlakiyetçi düzenin “zincirlerinin kırılması” [die Fesseln … zu sprengen habe] zaruri
hâle gelecekti. Her ne kadar mevcut iklimde tüm konu başlıklarının programa
dâhil edilmesi mümkün değilse de, bu ihtiyacın bilincine varıp onu kongrede
tartışmaz ise parti, o kritik momente hazırlıksız yakalanacaktı.
Bu sorgulamalar ve
eleştiriler üzerinden Engels, “hassas, ama oldukça önemli hususlar”ın
belirlenmesi için gerekli zemini teşkil etti.
Bir. Net olan bir şey varsa o da partimizin ve işçi sınıfının iktidara [Herrschaft] anak demokratik cumhuriyet formunda [Form der demokratischen Republik] gelebileceğidir. Daha da ileri giderek şu söylenmelidir: Büyük Fransız Devrimi’nin ortaya koyduğu biçimiyle, demokratik cumhuriyet, esasen proletarya diktatörlüğünün özel bir formudur [spezifische Form für die Diktatur des Proletariats] (Engels 1891 [2010]-b, s. 49-50; 1891 [1990]-a, s. 227).
Burada önce
alıntılanan pasajın ikinci cümlesini ele alalım. Burada Engels, proletarya
diktatörlüğünü “büyük Fransız Devrimi” ile ilişkilendiriyor. Burada Engels’in
asıl atıfta bulunduğu, 1871 devrimi ve Komün’dür (Draper 1986, 319). Bu konuda
yazının yazıldığı tarihin önemli olduğunu belirtmekte fayda vardır: daha önce
de ifade ettiğimiz üzere, Engels bu eleştirisini 1891 Haziran’ında, Marx’ın Fransa’da İç Savaş isimli çalışmasına yazdığı
önsözde proletarya diktatörlüğüyle Komün'ü açıktan eşitlemesinden üç ayı aşkın
bir zaman sonra kaleme almaktadır.
“Demokratik cumhuriyet formu” tam da bu bağlamda anlam kazanmaktadır. Engels, burada burjuva demokrasisini değil, sosyalist demokrasi olarak adlandırılabilecek yönetim tarzını kastetmektedir. Bu arada, bugün de proletarya diktatörlüğünün burjuva devleti koşullarında hüküm süren demokrasi formu ile tanımlamayan yorumcuların sayısı hiç de az değildir (Nimtz 2000, s. 268-69; Ware 2019, s. 162-63) ki bu tanımlama girişimi, esas dayanağını Engels’in birkaç satır önce Fransa, ABD ve Birleşik Krallık’taki parlamenter sistemlere önelik atfında bulmaktadır. Buradan da Engels, bir işçi partisinin pratikte burjuva oy kullanma hakkını hedeflere ulaşma noktasında kullanabileceği sonucuna ulaşmaktadır.
Oysa buradaki cümleler böylesi bir anlama sahip değil, çünkü bu türden çıkarımlar, esasen Engels’in Erfurt Programı’na yönelik eleştirilerinde kullandığı üslupla çelişmektedir. Tüm tespitlerinin proletarya diktatörlüğünden yana olduğunu görmek gerekmektedir. Engels’e göre proletarya diktatörlüğü, “büyük Fransız Devrimi”nde ortaya çıkmakla kalmaz, aynı zamanda süreç içerisinde demokratik cumhuriyet formu da kazanır. Bu, esasen proletarya diktatörlüğü için (für) oluşturulan bir formdur. Peki Engels, “demokrasi” derken neyi kastetmektedir? Bu noktada Engels, “programın tüm politik iktidarın [aller politischen Macht] halkın temsilcilerinin [Volksvertretung] elinde toplaşması ifadesini içermesi gerektiğini” söyleyerek ufak bir ipucu verir (Engels 1891 [2010]-b, s. 50; 1891 [1990]-a, s. 227).
Bu tespit bağlamında su soru gündeme gelmektedir: “Bu kurumu temsil edecek bu ‘halk’ kimdir?”[12] Üç ay önce Engels’in tespit ettiği biçimiyle, Komün'de görülen, herkese oy hakkının verildiği seçim pratiği, sadece ilgili kişiler/katılımcılar [der Betheiligten] için geçerlidir, ayrıca azil uygulaması, aynı katılımcı kişiler [dieselben Betheiligten] eliyle gerçekleştirilmelidir (Engels 1891 [2010]-a, s. 15). Daha önce de ifade ettiğim gibi, “bu ilgili kişiler” Komün'ün karşı-devrimci düşmanları veya eski yönetici sınıf değil, Komün'e bağlı işçilerdir.
Dolayısıyla “demokratik cumhuriyet”e ve “halkın temsilcileri”ne
Erfurt Programı eleştirisinde yapılan atıfları bu bağlamda anlamak
gerekmektedir. Evet, Engels Komün'ün bir demokrasi formu olduğunu söyler ama ona
göre Komün, daha önce görülmüş herhangi bir forma da benzemez. 1890’larda süren
mücadelelerin ortasında Engels, esasında Komün'ü, işçilerin o güne dek ilk kez
iktidara ele geçirdiği yegâne örneği, onu burjuva demokrasisinin değiştirilip
düzeltilmiş bir formu olarak görenlerden kurtarmak derdindedir. Bu noktada
Engels, demokrasinin tanımının yeniden düşünülmesi gerektiğini söyler ki benim
kanaatimce, bu yeniden düşünme pratiği, en veciz ifadesini Mao Zedung’un “demokratik
diktatörlük”ünde bulmaktadır.
Engels’in
eleştiriye tabi tuttuğu Erfurt Programı bu eleştiriler ışığında revize edilir.
Son hâlini hazırlayan Kautsky, programa ileride komünist partilerin kurulmasına
kılavuzluk edecek, oldukça önemli bir açıklayıcı not düşer (SPD 1891b, 1891a;
Kautsky 1892 [1905], 1892 [1910]).
Marx’ın Fransa’da
Sınıf Mücadeleleri (1895) Eserine Giriş
Buraya kadar
Engels’in Komün'ü ve proletarya diktatörlüğünü bir ve aynı kabul ettiğine dair
ifadeleri içeren, öte yandan Komün'ü yoldaşlık temelli işbirliğine dayalı, bir
miktar idealize edilmiş imajından ve kendi bağlamından kopartılmasına dönük
girişimlerden kurtarmaya çalışan iki metin üzerinde durdum. Kısa ömürlü ve
geçici bir nitelik arz etse de Komün'ün proletarya diktatörlüğünün gerçek mânâda
ilk uygulaması olduğunu söyleyen Engels, Komün'ün zor bir pratik olduğunu, proletarya
diktatörlüğüne ait, üstesinden gelinmesi zor tüm gerçeklerle uğraşmak zorunda
kaldığını yalın bir ifade ile dile getirir. Dolayısıyla onun kanaatine göre,
ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. İkisini ayıran, proletarya
diktatörlüğünü hayal kırıklığına yol açan bir “sorun” hâline getirip onun
marjinalleştirilmesine katkı sunar.
Daha önce de
aktardığımız üzere, bu teorik gelişme, esasen Alman partisinin ılımlı kanadının
sosyalizme burjuva demokrasisinin verili çerçevesi dâhilinde barışçıl yoldan
geçişi savunup proletarya diktatörlüğünü çöpe attığı fiilî mücadele dâhilinde
gerçekleşmektedir. Bu mücadele 1890’larda, yani Engels’in Marx’ın proletarya
diktatörlüğü terimini kullanmaya başladığı eski çalışmalarını yayına hazırlayıp
tekar yayımladığı bir dönemde cereyan etmektedir. Bu mücadeledeki diğer bir
önemli moment ise Engels’in Marx’ın 1848-1850
Arası Dönemde Fransa’da Sınıf Mücadeleleri isimli eserine yazdığı önsözdür (Engels
1895 [2010], 1895 [1990]). Bu önsözde Engels, proletarya diktatörlüğü kavramını
kullanmazken, Marx bu kavramı ilk kez ilgili metinde kullanmıştır.
Biraz da arka plan
üzerinde duralım: Marx’ın özgün metni 1849-1850 döneminde Neue Rheinische Zeitung’da bir dizi makale olarak yayımlandı. Alman
Sosyal Demokrat Partisi’ne mensup yayın kurulu üyeleri, makaleleri bir araya
getirip kitap olarak yayımlamaya karar verince tavsiyelerinden istifade etmek
amacıyla Engels’in kapısını çaldılar ve kendisinden kitaba önsöz yazmasını
istediler. Bir süre tereddüt ettikten sonra Engels teklifi kabul etti ve
Marx’ın yazdığı üç makaleyi yayın kuruluna gönderdi, ayrıca yazım sürecine
kendisinin de katıldığı, “1850’de Genel Oy Hakkının Kaldırılması” başlıklı
makaleyi dördüncü makale olarak kurula önerdi (Engels 1895 [1973]-e, s. 410;
1895 [2004]-f, s. 444). Kitabının adının 1848-1850
Arası Dönemde Fransa’da Sınıf Mücadeleleri olmasını teklif eden de
Engels’ti. Kısa bir süre sonra Engels, kendisinden istenen önsözü de gönderdi.
Bu önsöz,
1890’lardaki duruma, isyancıların yürüttükleri askerî faaliyetlere, sokak
savaşlarına ve barikatlara dair uzun bir değerlendirmeyi içermekteydi. Sahip
olduğu köklü askerî bilgisiyle Engels, değişen koşulları taktikler, silâhlar ve
kamuoyunun devrimcilere yönelik algıları açısından ele almaktaydı. Engels, aynı
zamanda seçimler bağlamında komünist partilerin tanık olduğu yükseliş üzerinde
de duruyor, seçim faaliyeti içine girmezden önce yeni oluşan bağlamın ihtiyatla
ve dikkatle değerlendirilmesini öneriyordu. Bunu yapmadıkları takdirde komünist
partiler daha büyük bir başarısızlıkla yüzleşecek, ortaya konulan ilk çabalarla
elde edilen ahlakî üstünlüğü yitirileceklerdi. Öte yandan Engels, gelecekte
devrimci eylemin yürütülmesinin zaruri olduğunu tespit etti, bu eylemin
dikkatle ele alınılmasını, gözden geçirilmesini söyledi. Muhtemelen o büyük
devrimden önce birkaç çarpışmaya tanık olunacaksa da devrim hâlen daha temel
bir ihtiyaçtı.
Önsözün başına gelenler gerçekten de etkileyici.[13] Metnin yayımlanmasını kabul etmesine karşı parti yönetimi tekrar kaygıya kapıldı. Mevcut gerilim, esasen Engels’in otoritesine duyulan saygı ile Almanya’da partinin içinde bulunduğu hassas politik konum ile alakalıydı. Mesele, sadece Sosyalizmle Mücadele Kanunları'nın hafızalarda ve pratikte hâlen daha canlı olması da değildi.
1895’in ilk aylarında meclis, bir “darbe”ye mani olmayı amaçlayan başka bir kanun üzerinde çalışmaktaydı. Dolayısıyla editörler, hummalı bir çalışma ile kitabın baskısını söz konusu kanun yürürlüğe girmeden önce tamamlamaya çalışıyorlardı (Engels 1895 [2004]-a, s. 453), ama öte yandan da durumu zorlaştırmamak niyetindeydiler. Engels, bu noktada devleti tahrik etmemek amacıyla, önsözün devrimci üslubunun yayın kurulu eliyle bir miktar yumuşatılmasına müsamaha göstermek gibi bir durumla karşı karşıya kaldı.
Kendisine gönderilen nüshada gelecekte yürütülecek devrimci militan faaliyetlere dair tüm atıflar ya değiştirilmiş ya da kesilip atılmıştı. Bu, bazen bir ifade bazen bir cümle bazen de paragrafın tamamıydı. Aynı yılın Mart ayında Richard Fischer’e yazdığı mektupta Engels, her koşulda legalite fikrine yandaş olmak adına ortaya konulan çabalar karşısında memnuniyetsizliğini açık bir dile ifade etti. Engels’in tespitine göre, “güç kullanma meselesinden tümüyle imtina edilmesi fikrini savunmanın kimseye kazandıracağı bir şey olamaz. […] Hiçbir ülkede herhangi bir parti, ileri gidip de mevcut illegal hâle eldeki silâhın gücüyle [Waffen in der Hand] karşı koyma hakkını kaybedecek noktaya asla gelemez”di (Engels 1895 [1973]-d, s. 424; 1895 [2004]-e, s. 457).
Bu türden tespitlerine karşın Engels,
partinin Almanya’daki konumunu anlayışla karşıladı, dolayısıyla yayın kurulunun
yaptığı kimi değişikliklere boyun eğdi, ama gene de tüm anlamı değiştirdiğini
düşündüğü beş değişikliğe karşı çıktı. İki hafta sonra Kautsky’ye yazdığı
mektupta, metnin “Berlin’deki dostların Devletin Yıkılmasına Karşı Kanun
Tasarısı’ndan kaynaklanan evhamlı [umsturzvorlagenfurchtsamlichen]
kimi itirazlara maruz kaldığını” söylüyor, ayrıca bu itirazları mevcut koşullar
dâhilinde dikkate alma mecburiyetiyle yüzleştiğinden bahsediyordu (Engels 1895
[1973]-b, s. 446; 1895 [2004]-c, s. 480). Editörlerin yüzleştiği gerilimleri
ise birkaç gün sonra Bebel’in Engels’e yazdığı mektupta okumak mümkündü: “Biz,
sizden söylemek istemeyeceğiniz veya söylemenizin mümkün olmadığı şeyleri
söylemenizi istemiyoruz, biz, sadece sizden bu dönemde bizi sıkıntıya sokacak
şeyleri söylememenizi istiyoruz” (Blumenberg 1965, s. 795).[14]
Hikâyenin akışı tam da burada başka bir yöne sapıyor. Liebknecht’in başını çektiği yayın kurulu Engels’in düştüğü şerhleri dikkate almadı ve kendi yaptıkları tüm değişiklikleri içeren metni baskıya gönderdi. Kitapta Vorwärts’in 30 Mart 1895 tarihli 76. sayısında Wie man heute Revolutionen macht ["Bugün Devrimler Nasıl Yapılır?"] adıyla yayımlanacak makaleden alınmış bölümlere de yer verildi ve çalışmanın altına Engels’in imzası atıldı.
Vorwärts’in ilgili sayısını eline alan Engels küplere bindi. Ertesi gün Kautsky’ye yazdığı mektupta şunları söylemekteydi: “Bugün, benim kaleme aldığım ‘Önsöz’ bölümünden yapılmış alıntıların Vorwärts’de, üstelik benim bilgim olmadan yayımlandığını görünce çok şaşırdım, şaşkınlığımın ikiye katlanmasına neden olansa, çalışma bağlamında benim barışa tapan [friedfertiger Anbete] bir legalite savunucusu olarak takdim edilmemdi.”
Mektubun devamında Engels, tüm özgün
metnin Neue Zeit’ta yayımlanarak, “bu
utanç verici izlenimin [schmähliche
Eindruck] silinip gitmesi” ricasında bulundu (Engels 1895 [1973]-a, s. 452;
1895 [2004]-b, s. 486). Ayrıca Liebknecht ve diğer isimlere görüşlerini çirkinleştirip
bozdukları [zu entstellen] için kendi
fikirlerini içeren bir yazı gönderme sözünü verdi. Ama bu makale yazılma imkânı
bulamadı. Muhtemelen yıllarca kullandığı tütün ve alkol sebebiyle maruz kaldığı
gırtlak kanserinin ilerlemesi sebebiyle Engels, bahsi geçen isimleri
paylayacağı, sert bir dille eleştireceği o yazıyı yazamadı. Belki de
Liebknecht’e yazacağını söylediği mektup yazılmış ama mektup bir şekilde
kaybolmuştu.
Engels’in
dayatması üzerine metinde gerekli düzeltmeler yapıldı ve Neue Zeit’ta yayımlandı. Derginin 27. ve 28. sayılarında yayımlanan
önsöz de yayın kurulunun yoğun müdahalelerine maruz kaldı. Die Klassenkämpfe in Frankreich 1848 bis 1850 ismini taşıyan kitap
ise editörlerin uygun gördükleri form dâhilinde, kaleme alınmış olan önsözle
birlikte çıktı (Marx 1895, s. 3-19).
Bu moment, anlattığımız konu bağlamında ne tür bir öneme sahip? Daha önce de ifade ettiğim üzere, Marx ilkin “işçi sınıfının diktatörlüğü [Diktatur]” ardından “proletaryanın sınıfsal diktatörlüğü [Klassendictatur]” ifadelerini ilk kez bu basılan kitapta kullanmıştı (Marx 1850 [1977], s. 139, 192; 1850 [1978], s. 69, 127). Engels, bu iki ifadeye önsözde yer vermedi, fakat herkesin bildiği üzere, o da Paris Komünü’ne yakın bir olgu olarak kabul ettiği bu türden bir diktatörlüğü savunmaktaydı.
Öte yandan Alman partisindeki birçok isim, bu fikirden ve fikrin dayandığı militanlıktan rahatsızdı. Dolayısıyla bizim burada bir ihanetten söz etmemiz mümkündür. Bu ihanet dâhilinde “revizyonistler”, Engels’in kötüleşen sağlık durumundan istifade ederek, reformları meclis yoluyla gerçekleştirme fikri adına, devrim ihtiyacına ihanet etmişlerdir.
Tabii bu bağlamda birçoklarının dediği gibi, Engels’in burjuva devletine ait yapılar dâhilinde barışçıl parlamenter araçların zaruri olduğunu idrak ettiğini söylemek de mümkündür (Hunt 2010, s. 238-39). Oysa burada asıl sadık kalmamız gereken kılavuz, Engels’in ta kendisidir. Engels, birkaç gün sonra Paul Lafargue’a yazdığı mektupta, olan bitenin farkında olduğunu dile getirmiştir. Bu noktada Engels’in asıl suçladığı isimse Liebknecht’tir. Liebnecht, “bilhassa yeni Sosyalizmle Mücadele Kanunları'nın çıkartılacağı tehdidi karşısında, ne pahasına olursa olsun barışçıl ve şiddet dışı [Gewaltanwendung verwerfende] taktiklere destek verme gayesine hizmet eden her şeyi önsözden çıkartmak suretiyle” Engels’i “gayet güzel bir şekilde oyuna [Streich] getirmiştir.”
Tam da bu noktada Engels’in ihanete uğradığını söylemek mümkündür, fakat gene de devamında Engels’in şu sözlerine de bakmak gerekmektedir: “Söz konusu taktikleri ben, sadece bugünkü Almanya için, bu konuda gerekli tüm şerhlerle birlikte [mit erheblichen Vorbehalten] vaaz ettim.”
Sezgilerinin kuvvetli olmasına karşın Engels, esasen bu türden
yaklaşıma özel bir durumda ihtiyaç duyulacağının gayet iyi farkındadır. Belirli
koşullarda davanın ilerleme kaydedebilmesi için bir süre uyum göstermek
gerekecektir. Bazıları buna “oportünizm” diyebilir, lâkin öyle olsa bile bu,
verimli bir oportünizmdir. Projenin devamlılığı adına zigzaglara ihtiyaç
duyulur. Engels’in hissiyatına göre Liebknecht, bu anlayıştan yoksundur ve her
şeyi sadece siyah-beyaz olarak görmektedir: “Onun için ara tonlar yoktur” (Engels
1895 [1973]-c, s. 458; 1895 [2004]-d, s. 489-90).
Başka bir ifadeyle
komünizm, sadece devrime veya sadece reforma ihtiyaç duymaz, onun asıl ihtiyacı,
özel koşullar için geliştirilecek uygun taktiklerdir. Engels’in geride
bıraktığı miras, Lenin, Mao, Deng, hatta Xi Jinping gibi komünist liderlerle
gerçekleşme, sonuca ulaşma imkânı bulmuştur.
Conrad Schmidt’e
Mektup (1890): Gewalt Aynı Zamanda
Ekonomik Güçtür (Potenz)
Proletarya diktatörlüğü ile ilgili son metin daha öncesine ait olan, Engels’in Conrad Schmidt’e 1890’da yazdığı mektup. Burada bu mektup üzerinde durmamın ana sebebi, mektubun iktidar, güç ve şiddet gibi anlamlara sahip olan Gewalt gibi önemli bir terime yer vermesi. Mektup bilhassa altyapı-üstyapı mecazını mekanik, hatta indirgemeci okumak suretiyle ekonomik altyapıyı faal, üstyapıyı edilgen kabul eden tespit ışığında anlayanlara verdiği cevapla bu mecaza dair diyalektik ve çok katmanlı bir yaklaşım geliştirdiği için epey önemli.[15]
Burada ayrıntılarda boğulmaya gerek yoksa da Engels’in mektup bağlamında politika, hukuk, felsefe, din sanat gibi muhtelif alanların ekonomik faktörlere göre belirli bir özerkliğe sahip olduğuna vurgu yaptığını belirtelim. Engels’e göre, her iki alan birbirini etkiliyor ve ekonomi, belirleyicilik vasfını “son kertede” ortaya koyuyor. Schmidt’e yazdığı mektupta Engels, daha çok ekonomi alanındaki unsurlar, bilhassa üretim, mal ticareti ve para alışverişi (finansallaşma) üzerinde dururuyor ve bunların birbirlerini etkilemenin yanı sıra kendi dinamiklerini de geliştirdiğini söylüyor.
Felsefeden benzer bir örneğe işaret
eden Engels, bu noktada din ve devleti ele alıyor. Devletin toplumdaki
işbölümünden neşet ettiğini söyleyen Engels, devletin “koşullara ve üretim
sürecinin akışına tepki geliştirmesini mümkün kılacak nispi bir bağımsızlığa [relativen Selbständigkeit] kavuştuğuna”
dair tespitini aktarıyor. Din ve devlet “eşit olmayan güçler [ungleicher Kräfte]” olsa da (Engels 1890 [1974], s. 490; 1890 [2001]-a, s. 59-60),
hâkim ekonomik eğilimle birlikte devlet, mevcut koşullarda hareket edebilmek
için ya ekonomiyle birlikte çalışmak zorunda kalıyor ya ona karşı koyuyor ya
da ekonomik gelişmenin seyrettiği belirli bir hatta mani olurken diğerlerinin
önünü açıyor.
Peki Engels bu vurguyu neden yapıyor? Daha önceki bir çalışmamızda dile getirdiğimiz gibi (Boer 2019a), bize göre Engels, devletin nispeten özerk olup olmadığı, onun araç olarak görülüp görülemeyeceği veya iktidarı elinde bulunduran sınıfın niteliğine mahkûm olup olmadığı konusunda bizlere net bir şey söylemiyor. Bu noktada Engels, esasen devletin “muhtemel en kapsamlı bağımsızlığa” [möglichster Selbständigkeit] sahip olmak için uğraştığını, onun “kendisine ait bir eğilim”le [einer Eigenbewegung] hareket etmek istediğini söylüyor (Engels 1890 [1974], s. 490; 1890 [2001]-a, s. 60). Peki ama neden?
Engels’in aklında sadece Bismarck’ın Almanya’yı büyük bir
Avrupa gücüne dönüştürdüğü ve devletin bir şekilde bağımsız hareket ettiğinin
görüldüğü fiilî bağlam değil (ki Bismarck mektuptan aylar önce, 18 Mart 1890’da
kendisi için epey üzücü olan bir gelişme dâhilinde istifa etmişti) ayrıca komünist
devrimden sonra yaşanacaklara ve sosyalizm iktidara geldiğinde tanık olunacak
uygulamalara dair bir bağlam da var. Dolayısıyla Marx’ın politikanın oynadığı
önemli role vurguda bulunduğu kimi çalışmalarına (On Sekizinci Brumaire’e ve çalışma günü ile burjuvazinin tarihi
konusunda Kapital’e) işaret ettikten
sonra Engels şu tespiti yapıyor: “Yoksa politik iktidar [die politische Macht] ekonomik anlamda kudretsiz [ohnmächtig] ise bizler, neden
proletaryanın politik diktatörlüğü için mücadele edelim ki? Gewalt (devlet iktidarı [Staatsmacht]) da ekonomik bir güçtür [ökonomische Potenz]!” (Engels 1890
[1974], s. 493; 1890 [2001]-a, s. 63).
Macht, Gewalt ve Potenz anlamsal açıdan örtüşen terimlerdir. Tek tek ele aldığımızda: Macht, kudret, iktidar ve otorite gibi anlamlarıyla esasen Engels’in aynı metnin başlarında tercih ettiği terimdir. Burada Engels, ekonomik meselelerle ilişkisinde devletin sahip olduğu bağımsızlığa vurgu yaparken politik iktidardan [die politische Macht] ve devlet iktidarından [Staatsmacht] söz ediyor. Fakat alıntıladığı cümlede devletle alakalı metinlerinin önemli bir kısmında yaygın olarak kullanılan Gewalt terimine başvuruyor. Burada Gewalt karşımıza tek bir kez çıkıyor ve o da Staatsmacht terimiyle birlikte dile getiriliyor. Esasen parantez içerisinde “yani” dedikten sonra Staatsmacht’tan söz edildiği için böylesi bir izlenim oluşuyor. Oysa Gewalt, Macht’a göre daha sert bir ifade ve “şiddet kullanımı” anlamını içeriyor. Peki Engels, bu terimi neden tam da bu noktada kullanıyor?
Bunun sebebi, Engels’in proletarya diktatörlüğünün [die politische Diktatur des Proletariats]
özel bir politik anlama sahip olduğunu göstermek istemesi. Benim kanaatime göre
Engels, Macht kelimesinin anlamını
sertleştirmek, böylelikle kendisinin sadece burjuva demokrasisinin genel
çerçevesi dâhilinde parlamenter meşruiyete sahip basit bir “hükümet gücü”nü
kastetmediğini ortaya koymak için uğraşıyor. Bu noktada şu soru gündeme
geliyor: bu proletarya diktatörlüğü, Gewalt
veya Staatsgewalt olarak, komünist
devrim sonrasında ne yapacak? Bu diktatörlük, üretim araçlarını politik bir
aktör olarak değiştirmeye çalışacak. Yoksa komünistler, böylesi bir iktidar
“ekonomik anlamda kudretsiz ise [ökonomisch
ohnmächtig] neden mücadele verme zahmetinde bulunsunlar ki?”
Devamında Engels, üçüncü kavramı devreye sokuyor:
ekonomik güç [ökonomische Potenz]. Çalışmasında
Engels, Gewalt’ın ekonomik güce sahip
olduğundan bahsediyor. Potenz, anlam
olarak matematiği, cinsel gücü, yaratma kudretini, ayrıca ekonomik ve politik
gücü içeriyor. Engels, bu cümlesinde esasen kendince bir Gewalt olan proletarya diktatörlüğünün, bırakalım ekonomik anlamda
güçsüz olmasını, onun ekonomik düzlemde güçlü, yaratıcı ve kudretli olduğunu
söylüyor.
Sonuç: Sosyalist Gewalt
Özetlersek: Engels’e göre proletarya diktatörlüğü,
sosyalizmin iktidara geldiğinde kurtulamayacağı ve asla terk etmemesi gereken
bir boyuttur. Daha 1890’larda Engels, komünist hareketin proletarya
diktatörlüğü anlayışını sulandırıp tümden çöpe atma çabası içerisinde olduğunu
görmüştür. Burjuva devletini tahrik etmeme kaygısıyla hareket eden sağcı ılımlı
kişiler, proletarya diktatörlüğünü paniğe sebep olacak ciddiyette bir olgu
değilse bile, sıkıntılı bir anlayış olarak görmüşlerdir. Hatta bu insanlar,
Marx’ın Paris Komünü ile ilgili övgü dolu değerlendirmelerine odaklanmışlar,
Komün’ü proletarya diktatörlüğünden arındırılmış bir olgu olarak ele
almışlardır. Bu, esasen sonrasında Avrupa komünizminde karşımıza çıkacak temel
bir yönelimdir. Takip eden süreçte birçok düşünür, büyük bir hevesle,
proletarya diktatörlüğünü defterden silmeye veya en iyi hâliyle onu Komün'e dair
algıları bağlamında, yumuşatmaya çalışmıştır (Johnstone 1971, s. 161-63; Balibar
1977, s. 58; Hunt 1984; Miliband 1991, s. 151; Nimtz 2000, s. 218-19; Van Ree
2015, 77, s. 115; Ware 2019, s. 161-63).
Engels’in bu türden girişimlere cevabı gayet açıktır: “O
kadar da değil!” Zira Komün, proletarya diktatörlüğünden ayrıştırılamaz, çünkü
ikisi bir ve aynı şeydir. Her ne kadar çok kısa sürmüşse de Komün, özü
itibarıyla eylem hâlindeki diktatörlüktür. Veya Conrad Schmidt’e yazılan
mektupta dile getirildiği biçimiyle, “proletarya diktatörlüğü, hem politik
iktidar hem de ekonomik güçtür. Özetle proletarya diktatörlüğü sosyalist Gewalt’tır.
Üstelik Engels, Gewalt’ın
“devrimci bir tesire” sahip olacağından da bahseder (Engels 1878 [1988], s. 35;
1878 [1987], s. 610). Buradan da işçi sınıfının Gewalt’ı kendi taleplerini gerçekleştirmek için kullanması
gerektiği tespitinde bulunur (Engels 1873 [1984]-a, s. 309; 1873 [1988]-a, s. 449),
ayrıca komünist projenin ilk hâllerinden biri kuvveden fiile geçtiğinde
komünist hedeflere “demokratik, şiddete dayalı [gewaltsame] bir devrimden gayrı başka bir yöntemle
ulaşılamayacağını” söyler (Engels 1846 [1979], s. 54; 1846 [1982], s. 82). Gewalt’ın bu kullanım şeklini, terimin
diğer anlamlarından ziyade “iktidar” olarak okumak mümkünse de aynı döneme ait
bir başka metinde Engels, terimin nispeten daha sert olan bir başka anlamına
vurgu yapar. Yeni yeni ortaya çıkan ve tüm otoritenin ilga edilmesini savunan,
ayrıca işçilerin siyaset yapmasından otoriter devlete dair birçok görüşü
dillendiren anarşistlere cevaben Engels şunları yazar: “Devrim, kesinlikle
otoriter bir şeydir [la cosa più
autoritaria]”. Devrim, halkın belirli bir kesiminin iradesini diğer kesime
silâh aracılığıyla dayatmasını gerekli kılar ki burada amaç, devrimin
başarısını güvence altına almaktır. Bu noktada Engels, Paris Komünü’nü
anımsatır ve onun “silâhlı halkın otoritesi [autorità di populo armato]” olduğunu söyledikten sonra Komün'ü “o
otoriteyi yeterince özgür bir biçimde kullanmadığı” için eleştirir (Engels 1873
[1984]-b, s. 86; 1873 [1988]-b, s. 425)[16] Bizim Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm isimli çalışmaya eklenen şu
tespiti de bu bağlamda okumamız gerekmektedir:
Proleter Devrim.
Çelişkilerin çözülmesi. Proletarya kamusal iktidarı [pouvoir publique -> öffentliche
Gewalt] ele geçirir ve burjuvazinin elinden çekilip alınan ardından da
kamusal iktidara teslim edilerek toplumsallaştırılmış olan üretim araçlarını bu
iktidar [pouvoir -> Gewalt] aracılığıyla dönüştürür (Engels
1880 [1985], s. 576; 1891 [1985], s. 625; 1880 [1989], s. 325).[17]
Gelgelelim Engels’in Paris Komünü’nü Gewalt’ı, yani iktidar gücünü kullanmak zorunda olan proletarya diktatörlüğü ile bir ve aynı şey olarak görmesi başka bir soruyu gündeme getirmektedir: Başka yerlerde gördüğümüz aşamalarla ilgili anlatıyla bu tespit nasıl ilişkilendirilecek?
Bu anlatıda proletarya diktatörlüğü, ileriye dönük atılacak ilk adım, hatta komünizme ulaşmak için gerekli araç olarak takdim edilmektedir. Dolayısıyla proletarya, karşı-devrimin hakkından gelmek ve üretim ilişkileri ile üretim güçlerinin yönünü değiştirmek için şiddet araçlarına yaslanan gücünü kullanmak zorundadır, fakat bu adım kısa veya uzun vadede başarıyla atıldığında, proletarya diktatörlüğü, Komün'e benzer bir yapıya yerini bırakmak durumunda kalacaktır.[18]
Marx’ta bu tespit belli belirsiz bir yer tutarken, Engels’in çalışmalarında ona daha sık rastlanabilmektedir. Bu noktada Engels’in Paris Komünü’nü proletarya diktatörlüğü ile bir ve aynı şey kabul ettiğine dair tespitini bahsi geçen aşamalar temelli anlatıyla nasıl ilişkilendirileceği sorusu cevapsız kalmaktadır. Bu sorunun muhtemel iki cevabı mevcuttur: ilk cevaba göre, Engels, proletarya diktatörlüğü ile Komün arasındaki bağı, belirli bir bağlamda taktiksel bir hamle olarak kurmuş fakat toplamda bu hamleyi aşamalar teorisi kapsamına almıştır. İkinci cevaba göreyse Engels, Paris Komünü’nü olgun veya gelişkin komünizmin bir ifadesi olarak görmemektedir. En fazla bir iki yerde komünizme göz kırpmaktadır. Marx’ın Fransa’da İç Savaş isimli kitabına yazdığı önsözde ikinci cevabın geçerli olduğuna dair ifadelere rastlanmaktadır.
Marx’ın temel bulgularını tekrarlayan Engels, Marx’ın bilhassa metnin ilk
taslaklarında yaptığı gibi, Komün’e yönelik coşku ve heyecan dolu övgülerde
bulunmaz (Marx 1871 [1978]-a, 1871 [1978]-b). Bunun yerine, Komün’ün
eylemlerinin erken ve deneysel olan pratiklerinin niteliğine odaklanır, onun
silâhlı kuvvetlerin kendisini terk etmesine bağlı olarak daha ileri
gidemeyişini eleştirir, ayrıca yeterince güç kullanmaması türünden yanlışları
üzerinde durur. Sonuçta Komün, ilk aşamanın, proletarya diktatörlüğünün bir
parçasıdır ve sadece kendisinden sonra gelecek olana dair kısa bir bakış
sağlamıştır.
Roland Boer
30
Ağustos 2019
Dipnotlar
[1] Alıntılarla
ilgili bir çift kelâm etmem gerek: Almanca veya Fransızcadan yapılan çeviriler
bana ait, ancak alıntılarda İngilizce çeviriyle birlikte özgün dildeki ifadeye
de yer verdim. Bunu, okur özgün metne bakmak isteyeceği gerekçesiyle, ifadeyi
arayıp bulması kolay olsun diye yaptım.
[2] Bu
gerilimin varlığını çok az sayıda kişi kabul eder (Harding 1984, 3-14; Leys and Panitch 2000, 115-16).
[3] İlk
dönemde Engels, terimi tarif etmede sıkıntı çeker. Bireylerin veya küçük
grupların diktatörlükleri ile proletarya diktatörlüğünün kolektif gerçekliği
arasında net bir ayrım yapar ve proletarya diktatörlüğünün “proletaryanın, tüm
devrimci sınıfın” varlığını şart koştuğunu söyler (Engels 1874 [1984], s. 373; 1874-1875 [1989], s. 13). Ayrıca Engels, böylesi bir diktatörlüğün istisnai olmadığından veya ana akımın dışında yer
almadığından da söz eder. Konut Sorunu’nda
dile getirdiği biçimiyle, “Her gerçek proleter parti belirli bir sınıfsal
politikaya sahiptir, bağımsız politik partinin mücadelesinin öncelikli koşulu
bu politikadır, işte proletarya diktatörlüğü de mücadelenin ilk olarak erişmek
zorunda olduğu hedeftir” (Engels
1872-1873 [1984], s. 63; 1872-1873 [1988], s. 372).
[4] Bu
tespite kısa bir süre sonra yeniden yayımlanacak olan 1848-1850 Arası Dönemde Fransa’da Sınıf Mücadeleleri isimli kitapta
da rastlanır.
[5] Asıl
itiraz “sozialdemokratische
Philister” [sosyal demokrat
cahile] yöneliktir ki bu konuda makalenin ilerleyen bölümünde bir şeyler
söyleyeceğim. Metni Die Neue Zeit’ın
yayın yönetmenleri değiştirmiştir, Marx’ın metninin kitap hâlinde “sosyal
demokrat cahil” ifadesi “deutsche Philister [Alman cahil] olarak
değiştirilmiştir. Engels’in isteksizce rıza gösterdiği bu değişiklik, Engels’in
metnini yumuşatmak kadar parti dışında duran eleştirmenlere karşı birleşik bir
cephe olarak hareket ediliyormuş izlenimi vermek gibi bir amaca sahiptir.
[6] Çeviri
bana ait.
[7] Standart
İngilizce çeviride “devletin tüm talaşını kaldırıp atma” ifadesine yer
veriliyor (Engels 1891 [2010]-a, s. 15). Bu ifadede
genel anlam verilse de Staatsplunder,
devletin çeri çöpü veya pılı pırtısının atılması meselesi es geçiliyor.
[8] Aralık
1890’da Engels metinle ilgili olarak Kautsky’ye bir mektup yazar ve onu “bu
konudan kimseye bahsetmemesini” söyler (Engels
1890 [1968]-b, s. 522; 1890 [2001]-c, s. 90).
[9] Engels’in
asıl üzerinde durduğu çevre, partinin sağ kanadı idi ama öte yandan Engels
sansürü ve Alman polisini de dikkate almak zorundaydı. Kautsky’ye yazdığı
mektupta Engels, çıkartılan kelimelerin yerine nokta konulmasını, değiştirilen
pasajlara açıklama notları düşülmesi gerektiğini söyledi.
[10] Programın
özgün metni için bkz.: MEGA I.32, Apparat,
s. 691-94; İngilizce tercümesi için bkz. MECW
Cilt 27, s. 595-97.
[11] Kautsky’ye
yazdığı 29 Haziran 1891 tarihli mektupta bu meseleyi daha net bir dille ifade
etmektedir: Vorwärts’in uzlaşmacı
oportünizmi ve eski kiri tozu sosyalist topluma doğru süpüren temiz, keyifli,
samimiyetten uzak çevresi [frischfrommfröhlichfreie]”
(Engels 1891 [1968]-f, s. 125; 1891 [2001]-g, s.
210). Çeviri değiştirildi. Frischfrommfröhlichfreie
konusunda bkz. Draper (1986, s. 318).
[12] Volksvertretung “halkın temsil kurulu”
olarak da görülebilir.
[13] Olaylara
dair faydalı bir değerlendirme için bkz. see Möser (1990).
[14] Çeviri
bana ait.
[15] Bu
dönemde Engels Joseph Bloch’a, Conrad Schmidt’e, Franz Mehring’e ve Walther
Borgius’a dört önemli mektup yazmıştır (Engels
1890 [1968]-a, 1890 [2001]-b, 1890 [1974], 1890 [2001]-a, 1893 [1973], 1893
[2004], 1894 [1973], 1894 [2004]).
[16] Ayrıca
Engels’in işçi sınıfının kapitalist sınıfın direnişini, karşı-devrimi ayaklar
altına almak [niederstampfen]
ve “yeni bir toplum örgütlemek” [die Gesellschaft neu organisieren] için
Gewalt’ı kullanmak zorunda olduğuna dair tespitine bakılabilir. Bu,
basit bir mesele değildir, zira işçi sınıfı bunu birincil [zuerst] görevi
olarak yapmak zorundadır [muß] (Engels
1883 [1985], s. 419; 1883 [1989], s. 477-78).
[17] Bu
metin ilkin Fransızca ardından da Almanca ve İngilizce olarak yayımlanmışsa da
ben, metin içerisinde uygun olduğu yerde Fransızca ve Almanca terimleri
veriyorum.
[18] Bilhassa Ehrenberg (1992) sağlam bir gerekçelendirmeyle ele aldığı
bu anlatıya vurgu yapar.
Kaynakça
Balibar, Etienne. 1977. On the Dictatorship of the Proletariat. Londra: NLB.
Blumenberg, Werner. 1965. August Bebels Briefwechsel mit Friedrich Engels. Lahey: Mouton.
Boer, Roland. 2019a. “Engels ve Burjuva Devleti: Ayrı Bir
Kamusal Güçten Gewalt'a (Engels and the
Bourgeois State: From Separated Public Power to Gewalt)”. İştirakî Sayı 13, s. 41-58.
--- 2019b. “Marx's
Ambivalence: State, Proletarian Dictatorship and Commune”. International
Critical Thought 9 (1): s. 109-27.
Draper, Hal. 1986. Karl
Marx's Theory of Revolution, Cilt 3: The “Dictatorship of the Proletariat”.
New York: Monthly Review Press.
Ehrenberg, John. 1992. The Dictatorship of the Proletariat: Marxism's Theory of Socialist
Democracy. New York: Routledge.
Engels, Friedrich. 1846 [1979]. “Friedrich Engels an das
Kommunistische Korrespondenzkomitee in Brüssel, Paris, 23. Oktober 1846”. Marx ve
Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt.
III.2, s. 53-59. Berlin: Dietz.
--- 1846 [1982].
“Engels to the Communist Correspondence Committee in Brussels, Paris, 23
October 1846”. Marx ve Engels Collected
Works, Cilt. 38, s. 81-86. Moskova: Progress Publishers.
--- 1872-1873
[1984]. “Zur Wohnungsfrage”. Marx Engels Gesamtausgabe
içinde, Cilt. I.24, s. 3-81. Berlin: Dietz.
--- 1872-1873
[1988]. “The Housing Question”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 23, s. 317-91. Moskova : Progress
Publishers.
--- 1873
[1984]-a. “Aus der Internationalen”. Marx Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt. I.24, s. 308-11. Berlin: Dietz.
--- 1873
[1984]-b. “Dell' Autorità”. Marx Engels Gesamtausgabe
içinde, Cilt. I.24, s. 82-86. Berlin: Dietz.
--- 1873
[1988]-a. “From the International”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 23, s. 448-51. Moskova: Progress
Publishers.
--- 1873
[1988]-b. “On Authority”. Marx ve Engels Collected
Works içinde, Cilt. 23, s. 422-25. Moskova: Progress Publishers.
--- 1874-1875
[1989]. “Refugee Literature”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 24, s. 3-50. Moskova: Progress
Publishers.
--- 1874 [1984].
“Fluchtlings-Literatur II”. Marx Engels Gesamtausgabe
içinde, Cilt. I.24, s. 372-78. Berlin: Dietz.
--- 1878 [1987].
“Anti-Dühring: Herr Eugen Dühring's Revolution in Science”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 25, s. 3-309.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1878 [1988].
“Herrn Eugen Dührings Umwälzung der Wissenschaft (Anti-Dühring)”. Marx Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt. I:27, s. 217-483.
Berlin: Dietz.
--- 1880 [1985].
“Socialisme utopique et socialisme scientifique”. Marx Engels Gesamtaugabe içinde, Cilt. I.27, s. 541-82.
Berlin: Dietz.
--- 1880 [1989].
“Socialism: Utopian and Scientific”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 24, s. 281-325. Moskova: Progress
Publishers.
--- 1883 [1985].
“Zum Tode von Karl Marx”. Marx Engels Gesamtausgabe
içinde, Cilt. I:25, s. 415-22. Berlin: Dietz.
--- 1883 [1989].
“On the Death of Karl Marx” Marx ve Engels Collected
Works içinde, Cilt. 24, s. 473-81. Moskova: Progress Publishers.
--- 1890
[1968]-a. “Engels an Joseph Bloch in Königsberg. London, 21. Sept. 1890”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 37, s. 462-65.
Berlin: Dietz.
--- 1890
[1968]-b. “Engels an Karl Kautsky in Stuttgart, 13.Dez. 1890”. Marx Engels Werke içinde, Cilt. 37, s. 522-23.
Berlin: Dietz.
--- 1890 [1974].
“Engels an Conrad Schmidt in Berlin, London, 27.Oktober 1890”. Marx Engels Werke içinde, Cilt. 37, s. 488-95.
Berlin: Dietz.
--- 1890
[2001]-a. “Engels to Conrad Schmidt in Berlin, London, 27 October 1890”. Marx ve
Engels Collected Works içinde, Cilt.
49, s. 57-65. Moskova: Progress Publishers.
--- 1890
[2001]-b. “Engels to Joseph Bloch in Königsberg, London, 21-22 September, 1890”.
Marx ve Engels Collected Works içinde,
Cilt. 49, s. 33-37. Moskova: Progress Publishers.
--- 1890
[2001]-c. “Engels to Karl Kautsky in Stuttgart, London, 13 December 1890”. Marx
ve Engels Collected Works içinde, Cilt.
49, s. 90-91. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[1968]-a. “Engels an Friedrich Adolph Sorge in Hoboken, London, 11.Februar 1891”.
Marx Engels Werke içinde, Cilt. 38, s.
30-33. Berlin: Dietz.
--- 1891
[1968]-b. “Engels an Friedrich Adolph Sorge in Hoboken, London, 17.Januar 1891”.
Marx Engels Werke içinde, Cilt. 38, s.
12. Berlin: Dietz.
--- 1891
[1968]-c. “Engels an Karl Kautsky in Stuttgart, London, 3.Februar 1891”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 38, s. 22-23.
Berlin: Dietz.
--- 1891
[1968]-d. “Engels an Karl Kautsky in Stuttgart, London, 11.Februar 1891”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 38, s. 34-36.
Berlin: Dietz.
--- 1891
[1968]-e. “Engels an Karl Kautsky in Stuttgart, London, 15.Januar 1891”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 38, s. 10-11.
Berlin: Dietz.
--- 1891
[1968]-f. “Engels an Karl Kautsky in Stuttgart, Ryde, 29.Juni 1891”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 38,
125-27. Berlin: Dietz.
--- 1891
[1968]-g. “Engels an Paul Lafargue in Le Perreux, London, 10.Februar 1891”.
Marx Engels Werke içinde, Cilt. 38, s.
27-29. Berlin: Dietz.
--- 1891 [1985].
“Die Entwicklung des Sozialismus von der Utopie zur Wissenschaft”. Marx Engels Gesamtaugabe içinde, Cilt. I.27, s. 583-627.
Berlin: Dietz.
--- 1891
[1990]-a. “A Critique of the Draft Social-Democratic Programme of 1891”. Marx ve
Engels Collected Works içinde, Cilt.
27, s. 217-32. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[1990]-b. “Introduction to Karl Marx's The Civil War in France”. Marx ve Engels
Collected Works içinde, Cilt. 27, s. 179-91.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2001]-a. “Engels to Friedrich Adolph Sorge in Hoboken, London, 11 February,
1891”. Marx ve Engels Collected Works
içinde, Cilt. 49, s. 125-28. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2001]-b. “Engels to Friedrich Adolph Sorge in Hoboken, London, 17 January,
1891”. Marx ve Engels Collected Works
içinde, Cilt. 49, 109. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2001]-c. “Engels to Kark Kautsky in Stuttgart, London, 3 February, 1891”. Marx
ve Engels Collected Works içinde, Cilt.
49, s. 118-19. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2001]-d. “Engels to Kark Kautsky in Stuttgart, London, 7 January, 1891”. Marx ve
Engels Collected Works içinde, Cilt.
49, s. 103-4. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2001]-e. “Engels to Kark Kautsky in Stuttgart, London, 11 February, 1891”.
Marx ve Engels Collected Works içinde,
Cilt. 49, s. 129-31. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2001]-f. “Engels to Kark Kautsky in Stuttgart, London, 15 January, 1891”. Marx
ve Engels Collected Works içinde, Cilt.
49, s. 107-8. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2001]-g. “Engels to Karl Kautsky in Stuttgart, London, 29 June 1891”. Marx ve Engels
Collected Works içinde, Cilt. 49, s. 209-12.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2001]-h. “Engels to Paul Lafargue in Le Perreux, London, 10 February, 1891”.
Marx ve Engels Collected Works içinde,
Cilt. 49, s. 122-25. Moskova: Progress Publishers.
--- 1891
[2010]-a. “Einleitung zur dritten deutschen Auflage (1891) von Karl Marx, ‘Der
Burgerkrieg in Frankreich’”. Marx Engels Gesamtausgabe
içinde, Cilt. I.32, s. 3-16. Berlin: Akademie Verlag.
--- 1891
[2010]-b. “Zur Kritik des sozialdemokratischen Programmentwurfs 1891”. Marx
Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt.
I.32, s. 42-54. Berlin: Akademie Verlag.
--- 1893 [1973].
“Engels an Franz Mehring in Berlin. London, 14.Juli 1893”. Marx Engels Werke içinde, Cilt. 39, s. 96-100.
Berlin: Dietz.
--- 1893 [2004].
“Engels to Franz Mehring in Berlin, London, 14 July 1893”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 50, s. 163-67.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1894 [1973].
“Engels an W. Borgius in Breslau, London, 25.Januar 1894”. Marx Engels Werke içinde, Cilt. 39, s. 205-7.
Berlin: Dietz.
--- 1894 [2004].
“Engels to W. Borgius in Breslau, London, 25 January 1894”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 50, s. 264-67.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1895
[1973]-a. “Engels an Karl Kautsky in Stuttgart, London, 1.April 1895”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 39, s. 452.
Berlin: Dietz.
--- 1895
[1973]-b. “Engels an Karl Kautsky in Stuttgart, London, 25.März 1895”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 39, s. 446-48.
Berlin: Dietz.
--- 1895
[1973]-c. “Engels an Paul Lafargue in Le Perreux, London, 3April 1895”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 39, s. 454-58.
Berlin: Dietz.
--- 1895
[1973]-d. “Engels an Richard Fischer in Berlin, London, 8.März 1895”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 39, s. 424-26.
Berlin: Dietz.
--- 1895
[1973]-e. “Engels an Richard Fischer in Berlin, London, 13.Febr. 1895”. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 39, s. 410.
Berlin: Dietz.
--- 1895 [1990].
“Introduction to Karl Marx's The Class Struggles in France”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 27, s. 506-24.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1895
[2004]-a. “Engels to Eduard Vaillant in Paris, London, 5 March 1895”. Marx ve Engels
Collected Works, Cilt. 50, s. 453-55.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1895
[2004]-b. “Engels to Karl Kautsky in Stuttgart, London, 1 April 1895”. Marx ve Engels
Collected Works içinde, Cilt. 50, s. 486.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1895
[2004]-c. “Engels to Karl Kautsky in Stuttgart, London, 25 March 1895”. Marx ve
Engels Collected Works içinde, Cilt.
50, s. 480-83. Moskova: Progress Publishers.
--- 1895
[2004]-d. “Engels to Paul Lafargue at Le Perreux, London, 3 April 1895”. Marx ve
Engels Collected Works içinde, Cilt.
50, s. 487-90. Moskova: Progress Publishers.
--- 1895
[2004]-e. “Engels to Richard Fischer in Berlin, London, 8 March 1895”. Marx ve Engels
Collected Works içinde, Cilt. 50, s. 457-59.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1895
[2004]-f. “Engels to Richard Fischer in Berlin, London, 13 February 1895”. Marx
ve Engels Collected Works içinde, Cilt.
50, 444-45. Moskova: Progress Publishers.
--- 1895 [2010].
“Einleitung (1895) zu Karl Marx’s ‘Klassenkämpfe in Frankreich 1848 bis 1850’”.
Marx Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt.
I.32, s. 330-51. Berlin: Akademie Verlag.
Harding, Neil. 1984. “Socialism, Society and the Organic
Labour State”. The State in Socialist
Society içinde, yayına hazırlayan: Neil Harding, s. 1-50. Oxford:
Macmillan.
Hunt, Richard. 1984. The
Political Ideas of Marx and Engels II: Classical Marxism, 1850-1895. Londra:
Macmillan.
Hunt, Tristram. 2010. Marx's
General: The Revolutionary Life of Friedrich Engels. New York: Picador.
Johnstone, Monty. 1971. “The Paris Commune and Marx's
Conception of the Dictatorship of the Proletariat”. The Massachusetts Review Sayı 12 (3), s. 447-62.
Kautsky, Karl. 1892 [1905]. Das Erfurter Programm in seinem grundsätzlichen Theil erläutert von
Karl Kautsky. 6. Baskı. Stuttgart: Dietz.
--- 1892 [1910].
The Class Struggle (Erfurt Program). Çeviren:
William Bohn. Şikago: Charles Kerr.
Leys, Colin ve Colin Panitch. 2000. “The Manifesto's
Political Legacy”. The Social Question
and the Democratic Revolution: Marx and the Legacy of 1848 içinde, yayına
hazırlayan: Douglas Moggach ve Paul Leduc Browne, s. 113-34. Ottawa: University
of Ottawa Press.
Marx, Karl. 1850 [1977]. “Die Klassenkämpfe in Frankreich
1848 bis 1850”. Marx Engels Gesamtausgabe
içinde, Cilt. I:10, s. 119-96. Berlin: Dietz.
--- 1850 [1978].
“The Class Struggles in France, 1848 to 1850”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt 10, s. 45-145.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1871
[1978]-a. “The Civil War in France (First Draft)”. Marx ve Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt. I.22, s. 15-82.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1871
[1978]-b. “The Civil War in France (Second Draft)'. Marx ve Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt. I.22, s. 83-118.
Moskova: Progress Publishers.
--- 1871
[1978]-c. 'The Civil War in France (Third Draft)'. Marx ve Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt. I.22,
119-62. Moskova: Progress Publishers.
--- 1875 [1973].
'Konspekt von Bakunins Buch "Staatlichkeit und Anarchie"'. Marx
Engels Werke içinde, Cilt. 18, s. 597-642.
Berlin: Dietz.
--- 1875 [1985].
'Kritik des Gothaer Programms'. Marx Engels Gesamtausgabe,
Cilt. I.25, s. 3-25. Berlin: Dietz.
--- 1875
[1989]-a. 'Critique of the Gotha Programme'. Marx ve Engels Collected Works, Cilt. 24, s. 75-99. Moskova:
Progress Publishers.
--- 1875 [1989]-b.
'Notes on Bakunin's Book Statehood and Anarchy'. Marx Engels Collected Works, Cilt. 24, s. 485-526. Moskova:
Progress Publishers.
--- 1895. Die Klassenkämpfe in Frankreich 1848 bis
1850. Abdruck aus der "Neuen Rheinischen Zeitung",
Politisch-ökonomische Revue, Hamburg 1850, mit Einleitung von Friedrich Engels.
Berlin: Verlag der Expedition des "Vorwärts" Berliner Volksblatt.
Marx, Karl ve Friedrich Engels. 1848 [1974]. 'Manifest
der Kommunistischen Partei'. Marx Engels Werke
içinde, Cilt. 4, s. 459-493. Berlin: Dietz Verlag.
--- 1848 [1976].
“The Manifesto of the Communist Party”. Marx ve Engels Collected Works, Cilt. 6, s. 477-519. Moskova: Progress Publishers.
--- 1850 [1977].
“Erklärungen an den Redakteur der ‘Neuen Deutschen Zeitung’”. Marx Engels Gesamtausgabe içinde, Cilt. I.10, s. 354-55.
Berlin: Dietz.
--- 1850 [1978].
'Statement: To the Editor of the Neue Deutsche Zeitung'. Marx ve Engels Collected Works, Cilt. 10, s. 387-88. Moskova:
Progress Publishers.
Miliband, Ralph. 1991. “Dictatorship of the Proletariat”.
A Dictionary of Marxist Thought
içinde, yayına hazırlayan: Tom Bottomore, s. 151-52. Oxford: Blackwell.
Möser, Sandy. 1990. “Zur Weiterentwicklung der
Revolutionstheorie in Friedrich Engels” "Einleitung zu Karl Marx' 'Klassenkämpfe
in Frankreich 1848 bis 1850'" und zur unmittelbaren Wirkung dieser
Arbeit'. Beiträge zue
Marx-Engels-Forschung Sayı 139, s. 39-44.
Nimtz, August. 2000. Marx
and Engels: Their Contribution to the Democratic Breakthrough. Albany:
State University of New York Press.
SPD. 1891a. “Erfurt Program”. German History in Documents and Images: Wilhelmine Germany and the
First World War, 1890-1918 içinde, Cilt. 5, yayına hazırlayan: Roger
Chickering, Steven Chase Gummer ve Seth Rotramel.
--- 1891b. Protokoll des Parteitages der
Sozialdemokratischen Partei Deutschlands: Abgehalten zu Erfurt vom 14. bis 20.
Oktober 1891. Berlin: marxists.org. https://bit.ly/1oyw2OW.
Van Ree, Erik. 2015. Boundaries
of Utopia – Imagining Communism from Plato to Stalin. Londra: Routledge.
Vidil, J. Adam, Karl Marx, Auguste Willich, Friedrich
Engels ve G. Julian Harney. 1850 [1977]. “Société universelle des communistes
révolutionnaires”. Marx Engels Gesamtausgabe
içinde, Cilt. I.10, s. 568. Berlin: Dietz.
--- 1850 [1978].
“Universal Society of Revolutionary Communists”. Marx ve Engels Collected Works içinde, Cilt. 10, s. 614-15.
Moskova: Progress Publishers.
Ware, Robert. 2019. Marx
on Emancipation and Socialist Goals: Retrieving Marx for the Future. New
York: Palgrave.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder