Pages

16 Kasım 2020

FKP'ye Açık Mektup


Biden’ın Zaferini Kutlamak Antiemperyalizmle Çelişir:
Filipinler Komünist Partisi’ne Açık Mektup

 

Filipinler Komünist Partisi (FKP) 1969’dan beri, iniş çıkışlarla, ileriye dönük atılımlar ve yenilgilerle birlikte ilerleyen süreçte silâhlı mücadele veren, Mao Zedung Düşüncesi’nin etkisi altındaki bir örgüttür. Yeni Demokratik Devrim mücadeleleri dünya devriminin bir parçasıdır ve savunulmayı hak etmektedir. Ama bir yandan da FKP’nin böylesine anlamlı ve dikkate değer bir silâhlı mücadeleyi yürütürken, bir yandan da bir tür revizyonizmi ve liberalizmi teşvik ediyor oluşlarının tehlikeli bir yönelim olduğunu belirtmek gerekmektedir.

ABD’de artık sıradanlaşmış bir çizginin takipçileri olarak revizyonistler, cüzi bir etkiye sahip oldukları, kitleler nezdinde hiçbir güven telakki etmiyor oluşları sebebiyle belirli bir ağırlıktan yoksundurlar. Bugün onların sözlerine kimse önem vermemektedir. Ama bugün silâhlı mücadele veren meşru bir örgüt, ABD’li revizyonistlerle aynı gerici ve yanlış fikirleri üfürmeye başlamışsa, bu önemli bir mesele olarak görülmelidir.

FKP’nin ABD seçimleriyle ilgili yayınladığı son bildiride[1] yoldaşlar, Maoizme tümüyle yabancı bir konum alıyorlar ve şunu söylüyorlar:

“Amerikan halkı son başkanlık seçiminde Trump aleyhine oy kullanmış olduğu ve Trump’çı faşizmle, militarizmle, ırkçılıkla, kadın düşmanlığıyla ve bağnazlıkla geçecek bir dört yıllık döneme mani oldukları için övgüyü hak ediyor.”

Parti politik çizgisini bu tespit üzerine inşa ediyor, demek ki bizim de o zemini dağıtmamız gerekiyor.

Joe Biden’ı seçen “Amerikan halkı” değil az sayıda seçmendir. Biden’ı seçenler, ABD’deki kökleri derinde olan, kapsamı geniş kitleleri temsil etmemektedirler. FKP, sandığa gitmeyen, ileride de gitmeyecek kitlelere hakaret etmek için kullanılan “Amerikan halkı” lafını diline doluyor. Bugün oy kullananların toplam seçmene oranı o kadar düşük ki bu kesimin “Amerikan halkı”nı temsil ettiğini kimse söyleyemez.

FKP, Amerikan halkının Biden’ı seçtiğine dair iddiayı, gerici burjuva demokrasisini meşrulaştırmak için dile getiriyor. Yalandan yapılan seçimde şirketleri arkasına almış elitler birbirleriyle kapışıyorlar, ama nasıl oluyorsa seçimi halk yapmış oluyor! Bu tespiti yapan FKP’nin bildirisinin, Biden’ın kampanyası dâhilinde emperyalizmin çıkarlarına ve emperyalist arka plana hiç değinmiyor oluşuna hiç şaşırmamak gerekiyor.[2] Bu, FKP için yeni bir şey değil. Parti, aynı şeyi “faşizme karşı çıkma” adına kendi ülkesinde de yapmıştı. Bir ara Aquino rejimiyle yan yana gelen FKP, sonrasında Duterte’yi destekledi. Hatta daha da ileri giderek bugün faşist gördüğü Duterte’nin “ilk sosyalist cumhurbaşkanı” olduğunu söyledi.

Şurası doğru: Biden’a oy veren birçok insan, ondan aslında nefret ediyor ama öznelci ve yüzeysel bir analiz üzerinden, Trump’a karşı gidip Biden’a oy veriyor. Oysa Trump ve Biden, ABD’deki emperyalist muktedir sınıfı temsil ediyor. FKP gibi revizyonistlerin iddiasının aksine ikisi de faşist değil. Şurası çok açık: “Militarizm, ırkçılık, kadın düşmanlığı ve bağnazlık” Trump’ın marifetleri veya politikasının birer sonucu değil. Trump’tan öncekiler de militaristti, ırkçıydı, kadın düşmanıydı ve bağnazdı. Onlar, sadece Trump kadar “açık sözlü” değillerdi.

Bu konuda 2015 yılındaki Baltimore İsyanı’na bakılabilir. Obama-Biden döneminde meydana gelen, tümüyle haklı gerekçelere dayalı olarak gerçekleşen bu isyan, dünya genelinde birçok insana ilham verdi. Baltimore’da kitleler, bağnazlığa, ırkçılığa ve tabii ki askerîleşmiş polis teşkilâtına karşı ayaklandılar. İsyana cevap olarak Obama-Biden idaresi, polisin askerîleştirilmesi önündeki engelleri kaldırdı ve her bir olayı tek tek inceleme yoluna gitti. Bu noktada Siyahların ırkçılığa vs. karşı isyanı üzerinden polise isyanları bastırma ve Siyahları öldürme izni verildi, bu bağlamda polis teşkilâtı alabildiğine askerîleştirildi. Biden’ın “demokrasi”si işte buydu: alabildiğine ırkçı, alabildiğine gerici. Biden, o süreçte Siyahları toplu hâlde hapse tıkacak ceza kanunu tasarılarının geçmesine katkıda bulundu. Sanki FKP gibi yapılar, bu cinayetler Trump işlese, bu zulmü Trump yapsa, bu işkencelere Trump imza atsa teselli bulacak gibiler. Her şeyi adıyla çağırmak gerekiyor: Bunun adı oportünizmdir.

ABD başkanı, emperyalist devletin sınıfsal niteliğini değiştirmez, değiştiremez.[3] Asıl üzerinde durulması gerekense devletin sınıfsal niteliğidir.

FKP, Trump döneminde “Amerikan emperyalizmindeki militarizmin ve saldırganlığın arttığını” söylerken haklı elbette, ama Trıump’ın yenilgisini tek taraflı bir yaklaşımla kutlarken parti, bir yandan da bu militarizmin ve saldırganlığın Biden’ın başkan yardımcısı olduğu dönemde de arttığını, başkan olunca artmaya devam edeceğini unutuyor.

ABD emperyalizmi derin bir krize girdi, onlarca yıldır bir krizden diğerine sürüklenip duruyor. O, diğer emperyalist güçlerle ve süper güçlerle yan yana gelerek veya kapışarak dünyadaki tek hegemonik süper güç olmasına dair zemini korumak adına iyice gericileşiyor. Gericileşme süreci ise askerîleşme ve saldırganlık biçimi altında işliyor. Bu, FKP’nin de bildiği bir gerçek. Söz konusu yoğunlaşma, bir eğilim olarak Trump’la başlamadı ve Biden’la da sona ermeyecek. Bu gerçeği göz ardı ettiğinizde Demokrat Partililere yaltaklanmış, onların emperyalizmi propaganda etme tarzlarına bağlanmış olursunuz.

Filipinler Komünist Partisi, “ABD’de yeni başkan seçilen Biden’ın tüm ülkeyi kuşatan devasa bir demokratik kitle hareketi sayesinde zafer kazandığını” söylüyor. Bu doğru tabii. Mayıs ayaklanmaları olmasaydı, bu seçim denilen komedide Biden’ın Trump karşısında zafer kazanması pek mümkün değildi. Gelgelelim FKP’li yoldaşlar, halkın mücadelelerini kendi ajandaları için yönlendirme konusunda rakip emperyalistlerin oynadıkları rolden pek bahsetmiyorlar. Bu tür çabalar sayesinde halk, yanlış yöne sevk ediliyor, kitle hareketleri toprağa gömülüyor, halk, iki zalime onay vermek denilen açmazın içine düşüyor. FKP, bunu biliyor ama nedense söylemiyor.

İnternette yayınlanan Communist International isimli sitede çıkan “ABD Seçimleri ve Avakian’ın Rolü” isimli makale, meseleyi devrimci bir netlikle ortaya koyuyor:

“Kitleler, burjuvazinin gerçekleştirdiği seçimden daha fazla zulüm, daha fazla ızdırap ve daha fazla terörden gayrı bir şey bekleyemez. Seçimler, zalimlerin yıkılmaya mahkûm olan o iktidarlarını meşrulaştırmak için kullandıkları basit bir araçtan ibarettir. […] Biden yeni bir hükümet kurarsa bu hükümet, büyük olasılıkla Trump’ınkinden daha gerici olacaktır.”[4]

FKP, Biden’ın fırsatçı bir yaklaşımla Siyahların sırtına basıp yükseldiği, ama bir yandan da asayişten[5] dem vurduğu, Siyah hareketin talep ettiği en temel ve ilerici reformlara bile karşı çıktığı, polise akan paranın azaltılması talebine itiraz ettiği gerçeğinin üzerini örtüyor. İnsanlar, Trump’ın sağlık krizini yönetme noktasında suç işlediğini, bu yüzden çok insanın hayatını kaybettiğini görüyor. Ama nedense FKP gibi yapılar, Biden’ın pandemiye karşı gerçek bir mücadeleyi yürütme noktasında zaruri olan ücretsiz sağlık hizmetine yönelik itirazından hiç bahsetmiyorlar.

Biden tıpkı Trump gibi, gerici liberal demokrasinin bir temsilcisidir. Oportünizm, halkın Trump’a yönelik haklı öfkesini, emperyalizm yanlısı Biden’ın reklâmını yapmak, reformist politikalar adına geçmişini temizlemek, geleceğini aklamak için kullanıyor. Tüm bu süreçse devrimci örgütlenme hilâfına gerçekleşiyor. FKP ve Avakiancılar gibi revizyonistler, bu konuda aynı yolun yolcusu.

Bu tespiti tam anlamıyla idrak edebilmek için FKP’nin şu sözüne kulak vermek yeterli: “Biden hükümetinin bahsi edilen acil talepleri en kısa sürede karşılamasını sağlamak için Amerikan işçi sınıfı ve halk örgütlenmeye ve kitleleri harekete geçirmeye devam etmelidir.”

Proletarya ve halk, emperyalist devletin elinden haklarını almak suretiyle koşullarını iyileştirmek için mücadele etmelidir elbette, gelgelelim bu, Trump döneminde olduğu gibi Biden döneminde de sürdürülmesi gereken bir kavganın konusudur.

FKP’nin iddialarının aksine Biden’ın başkanlığı, bu konuda proletarya ve halk lehine olan koşulların oluşmasını sağlamayacaktır. Halkın Trump’a ve onun emperyalist sınıfın çıkarlarına hizmet eden başkanlığına yönelik nefreti, bugün Joe Biden’a odaklanmalıdır.

Devrim mücadelesi lehine olan koşulları ve devrimci kitle hareketinin gelişimi, aynı zamanda gericiliğin elinden hakları alma becerisi üzerine düşünmeden önce bilinmelidir ki ABD emperyalizmi, iliğine kadar çürümüştür ve Beyaz Saray’a Demokratları oturtarak bu lanetlenmiş hâlden asla kurtulamaz.

ABD’de sürmekte olan “demokrasi” mücadeleleri artık ilerici değildir. Bu ülkede demokratik devrim tamamlanmıştır. Bu devrim, geride kalmış bir dönemin kalıntısıdır. Tek ilerici hareket, sosyalist devrimin çıkarları uyarınca ABD emperyalizmini hedef alan harekettir. Çünkü bugün ABD’de temel çelişki, proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişkidir. Bu sebeple gelişmiş kapitalist ülkelerdeki devrimcilerin görevi, gerici burjuva demokrasisini korumak değil, onu halk savaşıyla imha etmek, sosyalizm için gerekli olan proletarya diktatörlüğünü kurup yaşatmaktır.

FKP, revizyonist dış politikasıyla kitleleri kandırmaktadır. Bu hâliyle parti, o haklı silâhlı mücadelesinin edindiği prestije halel getirmektedir. Görünen o ki bugün parti, bu mücadeleyi de bir tür “taktik” olarak başvurdukları “barış görüşmeleri” ile sonuçlandırma konusunda epey heveslidir.

Halkın Kürsüsü enternasyonalist bir örgüt olarak, Filipinler’de emperyalizme (esas olarak ABD’ye ama aynı zamanda Çin’deki sosyal emperyalizme), yarı feodalizme ve yarı sömürgeciliğe karşı sürdürülmekte olan silâhlı mücadeleye destek sunmaktadır. Ama bir yandan da FKP’yi ABD seçimleri konusunda eleştirmekte ve bu çizginin revizyonist, uzlaşmacı ve oportünist olduğunu söylemektedir. Trump’ın emperyalizmine yönelik öfke Biden’a da yönelmelidir. Biden’ın zaferi, halkın zaferi değildir. O, halkların düşmanıdır. Herkes bu konuda net olmalıdır.

Bir yanılsama dâhilinde FKP, ABD emperyalizminin başına geçen yeni kurmay başkanına[6] ülkeyi satan gerici Duterte rejimine destek vermemesi konusunda daha kolay baskı yapabileceğini düşünmektedir. Bu yanılsama ile birlikte FKP, esasen emperyalizmi basit bir politikaymış gibi düşünme tuzağına düşmekte, onun kapitalist üretim tarzının kaçınılmaz bir biçimde yozlaşmış hâli olduğunu görmemektedir.

Lenin, bu türden yanlış anlayışlara karşı acımasız bir mücadele yürütmüştür. Dolayısıyla bugün emperyalizm konusunda dönek Kautsky pilavını ısıtıp millete yedirmemize hiç gerek yoktur.

ABD’de başa geçen yeni kurmay başkanı, Amerikan halkı gibi Filipin halkı için de daha fazla zulmü, daha fazla ızdırabı ve daha fazla terörü ifade etmektedir. Şu husus net olarak görülmelidir: emperyalizmin bekçi kulübesindeki değişikliği kitleler asla kutlama sebebi olarak göremezler.

Filipinler Komünist Partisi, eğer gerçek anlamda dünyadaki tek hegemonik süper güç içerisinde devrimci harekete destek sunmak, böylece silâhlı mücadelesini güçlendirmek istiyorsa, emperyalistlerin seçimini oportünistlere has bir biçimde kutlamaktan vazgeçmelidir.

ABD’de devrimciler, bu çelişkilere karşı çıkmaya devam etmeli, uygun ve doğru adımları atarak Biden’a karşı muhalefeti örmeli, bu süreci Trump’a karşı mücadele ettikleri süreçte harcadıkları aynı enerjiyle ve gösterdikleri aynı kararlılıkla yürütmelidirler.

Seçimler ne zaferdir ne de rahatlayıp koltuğa kurulmak bir gerekçedir. O, emperyalist muktedir sınıfın gerici devletine, seçim komedisine, o sınıfı temize çıkartan, çelişkileri gizleyen oportünizme karşı daha sert bir biçimde mücadele yürütülmesine dönük bir çağrıdır.

Halkın Kürsüsü Yayın Kurulu
13 Kasım 2020
Kaynak

Dipnotlar:
[1] CPP, “On the Defeat of Trump”, 8 Kasım 2020, CPP.

[2] David Martinez, “Biden’s Transition Team”, 13 Kasım 2020, TOP.

[3] Giovanna Schaidhauer, “A Nova Democracia”, 13 Kasım 2020, TOP.

[4] “The US Elections and the Role of Avakian”, 28 Ekim 2020, CI.

[5] David Martinez, “Biden’s Own Version”, 7 Ağustos 2020, TOP.

[6] Yayın Kurulu, “Joe Biden”, 7 Kasım 2020, TOP.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder