Pages

20 Ekim 2020

Kurtuluşun Yolu Savaşmaktan Geçer

İnsanlık değerleri hiçbir zaman bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. Duyguların artık önemini yitirdiği, vicdan ve merhametin özden çıkıp sözde kaldığı bir zamandayız. Ekonomik çöküntünün getirdiği ruhsal bulanımlar ve bunlara bağlı bireylerde kendini kurtarma gayesi. Bencillik şuan ki düzende en doğru hareket görülmektedir. İş alanında çalışanlar arasında kıyasıya bir rekabet sürmektedir.

Arkadaşlık, dostluk emek kardeşliği gibi kavramlar bitmiştir, işini kaybetmek korkusu, yarınların meçhul oluşu, işçiler arasında birbirini yok etme dürtüsünü doğurmuştur. Kişisel ilişkilerde de durum vahimdir, âşıklar soyut duyguların sarhoşluğundan uzak, somut gerçekliğin acımasızlığıyla birbirlerini tartmakta, kim daha çok seviyor yerine, kim daha iyi bir yaşam sunabilir düşüncesiyle kutsal duyguları kalplerinde yok etmektedir. Toplumun geneli bu şekildedir. Dostluğun, emek kardeşliğinin aşkın anlamını yitirdiği bu toplumda onun seçtiği hükümet ve partiler de kendilerini topluma göre şekillendirmekte, sorunları kökünden budamak yerine, toplumu avutmayı, bu sayede de kendi düzenlerini korumayı birincil amaç görmektedirler.

Sosyal medya ve TV kanalları toplumu, özellikle de gençliği yozlaştırmaktadır. Kanallarda şuanda yaygın olan, suç ve zenginliği öven dizilerdir. Yaratılan zengin karakter, şatafatlı, tembellik üzerine kurulu, albenili bir hayat yaşamakta, istediği şeye sahip olabilmektedir. Bu tür diziler toplumdan çok fazla ilgi görmektedir ve sabahtan akşama dek yorgun argın bir parça ekmek için mücadele veren yoksullar bu dizileri kendi hayalleri gibi görüp benimsemektedir.

Hâl böyle iken ülke NATO işgalinden, üretilen servetin bir avuç kişinin elinde oluşundan, komşu devletlere yönelik düşmanca politikalardan ve artan kutuplaşmadan muzdariptir. Çünkü toplum, ülke ve halk sevgisinden uzak, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir.

Bencil insanları yolundan döndürmek zordur. Ve toplumu içinde bulunduğu bu vahametten kurtarmanın tek yolu savaşmak ve düşmanın kontrol mekanizmalarını zayıflatmaktır. Çok olmasa da ülkede azınlık denilecek derece de yurt sevgisiyle yanıp tutan kişiler vardır. Çağrı onlaradır.

Konuşmak artık anlamını yitirmiştir. Pankart dönemi bitmiştir. Yürüyüşler gerekli etkiyi yaratmaz. O hâlde yapılması gereken bir tek yol vardır, o da savaşmak. Yüreği yurt sevgisiyle yanıp tutuşan kardeşler, bırakın düşünmeyi, askerleşmeye yönelin. Lübnan’da Hizbullah ve Filistin sol fraksiyonları kamplarına gelen kardeşlerine gerekli silahlı ve politik eğitimi vermekte, bunu bir onur vesilesi saymaktadırlar. Bir devrimcinin görevi, devrim yapmaktır.

Zordur silahlı mücadele, ömrünü kaçarak saklanarak ve ölümün soğuk nefesini ensende hissederek yaşarsın. Ama düşündükçe aydınlık ve özgür yarınları, yüreğinin kafesine sığmayan bir umudun vardır.

Artık bir şeyler yapma vaktidir. Boş verin kim geliyor kim gelmiyor bu yola, neden ben kendimi riske atıyorum da diğeri rahatının peşinde demeyi, düşünmeyi. Nâzım’ın dediği gibi aşkta herkes kendinden sorumludur. Ve herkes devrimci olamaz, devrimci olmak yürek işidir ve aşkı en güzel devrimciler yaşar, kendini çıra gibi yakarak sevdiğinin yolunu aydınlatır.

Can Şahin
20 Ekim 2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder