Doksanlarda
Televole vardı. Futbol ve mankenler, dahası onların çöplerini çatma üzerine
kurulu program, 17 Ağustos depremi ile bir kırılma yaşadı. Depremin yaşandığı
dönemde bir paşa, “Televole izleyen, komünist olmasın da ne yapsın!” diye
şikâyetini dile getirdi. Programdaki işret âlemlerini, zenginlerin
gösterişçiliğini eleştirdi. Bir ara bu programın fişini çektiler, dozunu
düşürdüler, tozunu alıp gündüz kuşağına çektiler. Kriz koşullarında o magazin
programları tekrar yürürlüğe konuldu.
Zamanla
magazinin alanı genişletildi. Sosyal medyaya yayıldı. İlişkiler mahremiyetini
yitirdi. Geçmişte kontrolsüz diye çıkmaz sokakları haritadan ve yeryüzünden
silen düzen, mahremiyeti yasak ilân etti.
* * *
Demek
ki magazin kültürüne yönelik eleştiri, esasen onun tek merkezden yapılıyor
olması ile ilgiliymiş. Bugün Şenay Aydemir’in tabiriyle, “herkes kendi
magazinini yapıyor” ki bu, toplumdaki tabuların yıkılması noktasında gayet iyi
bir gelişme.[1] Neticede “burjuvazinin eksik bıraktıklarını biz tamamlayacaaz”
anlayışı, solun iliklerine işlemiş. Herkes, burjuvazinin eksiklerine
örgütlenmiş.
Bu
Şenay Aydemir, sinemadan anlamadığı hâlde, efendilerin sola bahşettikleri
kültür alanındaki iktidarın bir sonucu olarak, “sinema yazarı” diye ortalıkta
dolanan bir isim. O da her solcu kadar yoksula, emekçiye düşman, zengine,
patrona dost. Tabuları o zenginler ve patronlar için kırıyor!
* * *
Şenay
Aydemir, rahat odasında, “Youtube izlerken keşfettiği” bir programın reklâmını
yapma ihtiyacı duyuyor. Güya “tesadüfen” önüne düştüğünü söylediği, aslında
içsel veya dışsal bir sebebe bağlı olarak tanıtmak istediği bu programın adı,
“Konuşanlar”.
Programda
karşımıza, Şenay türünden zengin, hâli vakti yerinde küçük burjuvalar çıkıyor.
Tayland’a, Ukrayna’ya, Hollanda’ya seks turizmi için gittiklerini anlatıyorlar.
Küfür ediyorlar. Can Yücel’in ifadesiyle, küfür “küçük burjuvazinin ağzında
lağım çukuru”. Konuştukça kokutuyorlar.
Bu
tuzu kurular, zenginlik üzerine kurulu fantezilerinden bahsediyorlar, tüyleri
gibi o utanan yerlerini aldırıyorlar. İçi çürümüş hayatlarına renk katmaya
çalışıyorlar. Cemaat oluyorlar. Pandemi yasaklarını delip “sosyalleşiyorlar.”
Kazara aralarına Luppo yiyen bir yoksul karışmışsa, programı sunan kişiyle
birlikte onu “ah zavallı, ne kadar saf ve temiiiz!” diyerek alaya alıyorlar,
küçümsüyorlar.
Bu
yoksullardan biri, “benim şehrimde yaya geçidinde hâlâ inekler geçiyor” diyor,
bu sözle dalga geçiyorlar. Küçük burjuvaların mevcut imkânlarıyla
rahatlamalarını, kendilerini üstün hissetmelerini sağlıyorlar. Can sıkıntısına
merhem arıyorlar. Saflığın ve temiz oluşun gericilik olarak takdim edildiği
programda, para ve güçle kirlendiklerini düşünen küçük burjuvalar, rahatlamak
için çırpınıyorlar. Hafifliyorlar.
* * *
Bugün
palazlanan küçük burjuvalar için TV’de ardı ardına psikolojik terapi dizileri
yayınlanıyor. Birinde “yalnızlık şiddetin sebebidir” deniliyor. Olası şiddet
imkânları temizleniyor. Riskler azaltılıyor. Malın ve paranın hızlı akışı
önündeki tümsekler düzleniyor.
Küçük
burjuvazi içtimaya alınıyor, sağa sola döndürülüyor, hazıroldan sonra
rahatlatılıyor. Ona yukarıya öfkelenmesin diye, aşağıya küfretmek öğretiliyor.
“Bir iki keriz yoksulu kendimize ikna edersek kârdır” diye düşünülüyor.
Devlete
küsmesin diye küçük burjuvaziye AKP’lileri aşağılama izni veriliyor. Bunun için
araçlar geliştiriliyor. Polisin, istihbaratın raflarından onları rahatlatacak
dosyalar indirilip medyaya servis ediliyor. Ağza sakız, ele oyuncak bulunuyor
sürekli. Bu kesim, AKP’lilerde hangi özelliklerin altını çiziyorsa, orası
güçleniyor. Kontrollü muhalefetin çarkları buradan dönüyor.
* * *
Hasan
Can Kaya, son dönemde liberal solun çeşitli mahfillerde yetiştirdiği
stendapçılardan biri. Plazalara seslenen bu zatın pek bir yeteneği olmadığı
görülüyor, önemli de değil zaten, çünkü bu ülkede sol var! Onu nasılsa allayıp
pullar.
Terapinin
yöneticisi olmanın verdiği rahatlıkla herkese hazır cevaplılık kisvesi altında
dilediğini söylüyor. Küfrediyor, cinsiyetçi küfürler savuruyor, sürekli bel
altından düşünüyor. Ayar, ölçü, izan siliniyor, bu da ilericilik diye
yutturuluyor. Çünkü beyimiz akıllı!
Küçük
burjuva, meta ve para akışının ayarına, ölçüsüne, izanına çekiliyor.
Kendisindeki aklın birilerince yüceltilmesine, onun takdir görmesine için için
seviniyor. AKP karşısında “madun” olan yerlerini öne çıkartıyor. Birileri, bunu
yapmasını istiyor. Gariptir, Enes Batur bile kendisine komplo kurulduğunu
söylüyor! Küçük burjuvazi hep mağdur, hep madun!
* * *
HCK
şahsında, bazı mesajların aktarılması, reklâmların yerleştirilmesi için yeni
biri şişiriliyor, hepsi bu. Alevilere hakaret etti diye eleştirilen, ama sonra
kadın diye sahiplenilen Pınar Fidan türünden isimler, son dönemde gemi azıya
almış liberal solcuların yetiştirmesi. Burada kural, küçük burjuvaziyi
rahatlatmak, yoksulla, ezilenle dalga geçmek. Mizah dedikleri, bundan ibaret.
Kimisi sokaktaki bir fukarayla, kimisi dayısıyla, kimisi dedesiyle belden aşağı
seviyede dalga geçiyor. Seviyeleri bu... Bu mizahla birilerine yaranmaya, hoş
görünmeye çalışıyorlar. (Kadın, dayısının Aleviliğini dalgaya alıyor, böylece
“istediğim ülkeye seni her an gönderebilirim, hazır ol” diyen patronuna inceden
bir mesaj göndermiş oluyor.)
Hasan
Can Kaya, esasen zengin küçük burjuvalara toplu terapi imkânı sunuyor. Normalde
kavga çıkartacak sözler söyleyen Kaya’ya kimse ses etmiyor, çünkü herkes, o
terapiye muhtaç, oyunun parçası. Kimse ezik, gerici, yobaz görünmek istemiyor.
Program denilen ayinde arınıyor.
Daha
zengin burjuvalarla ortaklaştıkları uyuşturucu, seks ve alkol gibi konuları
sürekli yüceltmeye mecburlar. Dolayısıyla bu üç konudan mecburen uzak olan
yoksulları, işçileri hor görmek, aşağılamak durumundalar. Yoksullarda,
işçilerde olmayan imkânları yücelterek kendilerini abartmaya ve memnun etmeye
mecburlar. Yukarının baskısı, aşağının savurduğu tehdit, bu şekilde
yumuşatılıyor.
* * *
Şenay
ve HCK türünden solcular için toplum ve tarih gibi kavramlar gerici. Modern
olmak, anda her türlü haz için takla atabilmek demek. Bu sebeple siyaset, teori
ve ideoloji, o ana ve hazza göre biçim alıyor. Herkes magazin yapsın isteniyor,
“herkes kendi cumhuriyetinde muktedir olsun” deniliyor. Zenginler, suç
ortakları arıyor.
Bir
magazin muhabirinin aktardığı kadarıyla, seksenlerde bir medya patronu, ünlü
şarkıcılarla birlikte uyuşturucu ve seks partileri düzenliyor. Bugün solcular,
sosyalistler, o medya patronunun isteğini toplumsallaştırmak, doğallaştırmak
istiyorlar. Halka sunabildikleri tek öneri bu.
* * *
Bir
haberde, “Özyeğin Üniversitesi gibi önemli bir üniversitede” diye başlayan
cümlelere yer veriliyor. Üniversitede taşeron firma, işçileri işten çıkartıyor,
bu solcular, üniversiteye ve sahibine tek laf etmiyorlar, o taşerona
kızıyorlar. Özünde üniversitenin sahibine diyorlar ki “sen bana yakışıyorsun,
ama bu taşeron sana yakışıyor mu?”
Kimse,
küçük burjuvaziyi ürkütmek, kızdırmak istemiyor. AKP bahane edilerek küçük
burjuvazinin koltuk altına sığınılıyor. Bir tür gericilik olarak işçilikten
kurtulmak içinse ara sıra işçilere “merhaba” deniliyor.
* * *
Havaya
atılan taş, kendisinin uçtuğunu zannediyor. Tekeller, kendi çıkarları
doğrultusunda toplumu dönüştürüyorlar, Hasan Can da programında, “biz burada
toplumu dönüştürüyoruz” diyor. “Bebişim” dediği banka müdürleriyle devrim
yaptığını sanıyor. AKP ile birlikte madunlaşan kesimlerin içini rahatlatıyor.
Onları konuşturarak özne kılıyor. Esasen çarklara yağ sürüyor.
Küçük
burjuvazi, “AKP şeriat getirecek, burası İran, Arabistan olacak” yalanıyla bir
on beş yıldır güdülüyor. Bu noktada aşağıya küfretmek, doğallaşıyor. Eskiden
gizli tutulan sözler açığa çıkıyor. Bir yandan da o, burjuvaziyle paylaştığı
vasıfları yüceltme imkânı buluyor. Giderek güvencesiz, temelsiz, geleceksiz
kılınan hayat, onu altındakilerin başlarına basarak yükselmeye itiyor. Sol,
özellikle Gezi’den beri, “prekarya” güzellemeleri eşliğinde bu çizgiye
örgütlendiği için Şenay Aydemir ve Hasan Can Kaya gibi isimler üretiyor. O,
küçük burjuvazinin sırtını sıvazlayan burjuvazinin ve devletin ne dediğine
bakmıyor.
Devlet
ve burjuvazi, küçük burjuvaziyi AKP sürecinde o sıvazlamayla sakin
tutabileceğini biliyor. Ona, “sana bahşettiğim imkânları köpürt, yücelt, arşa
yükselt ki sen de köpüresin, yücelesin, yükselesin” diyor. Aklını üç kuruşa
satan küçük burjuvazi, aklını yitirdiği anlar olarak seks, uyuşturucu ve alkol
denilen imkânlara ancak devlet ve sermaye sayesinde sahip olabildiğini iyi
biliyor, o nedenle sürekli onların altını çiziyor. İşe yaramak istiyor, sürekli
yukarıya mesaj gönderiyor, “ben sana lazımım” diyor. Acı olan, devletle ve
sermayeyle mücadele etmesi gereken sosyalist hareketin beka adına bu çizgiye
örgütlenmiş olması. Ama sosyalist hareket, burjuva salonlarında dirhem dirhem
azalıyor.
Eren Balkır
21 Eylül 2020
Dipnot:
[1] Şenay Aydemir, “Kendi Magazinini Yapmak: Konuşanlar,” 18 Eylül 2020, Duvar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder