Filistinli
yazar Gassân Kenefâni, Beyrut’taki bir sokakta duran aracının kontağını
çevirmesiyle patlayan bomba sonucu öldüğünde 36 yaşında idi. Patlama esnasında
yanında küçük yeğeni de vardı.
Filistin’in
en çok sevdiği yazarlardan biri olan Kenefâni, 8 Nisan 1936’da dünyaya geldi.
Tutkulu ama bir o kadar da coşkulu bir hayat yaşadı. İlyas Huri’nin de dediği
gibi, “tekrar başa dönmek için sondan başlayan, masal gibi insandan çalınmış
anları aktaran, ortadan kaybolmadan önce tek bir söze indirgenmiş karakterlere
yer veren kısa eserler” ortaya koydu.
Çocukluğundan
beri ölümün gölgesinde yaşadı. Tip 1 diyabet teşhisi konulan Kenefâni, 1948’de
Akka’daki evini terk etmek zorunda kaldı. Mülteciliğin çilesiyle yüzleştiğinde
henüz 12 yaşında idi. Şam Üniversitesi’nde edebiyat okudu. Sonra öğretmenlik
yapmak için Kuveyt’e gitti. Ardından Beyrut’a yerleşti, burada Danimarkalı
eylemci Anni Høver’le tanışıp evlendi. Kenefâni, son on yılını Lübnan’da
geçirdi, burada gazetecilik, yayın yönetmenliği yaptı. Ayrıca Filistin Halk
Kurtuluş Cephesi’nin liderliğini üstlendi.
Altmışlar
boyunca ve yetmişlerin başında birçok eser kaleme alan Kenefâni yazılar yazdı,
çalışmaları yayına hazırladı, başka yazarlara akıl hocalığı yaptı, söyleşiler
verdi, konferanslara katıldı, FHKC’nin çalışmalarını yürüttü. İki çocuğu olan
Kenefâni, diyabetin epey çilesini çekti. Rim Mezun’un aktardığı kadarıyla
Kenefâni, bir keresinde Kahire’de düzenlenen Arap Gazeteciler Birliği
Konferansı’nda bayılmıştı. Mezun, Kenefâni’yi coşkulu bir yazar olarak tarif
ediyor ve onun “hep bir şeyler yazdığını, yazdıklarını yırtıp attığını, sürekli
daha güzeli ve etkileyici olanı aradığını” söylüyor.
İlyas
Huri gibi Kenefâni de politik mücadelede yazar olarak önemli bir rol oynadı.
Kenefâni, bir İskandinav radyosuyla yaptığı söyleşide şunları söylüyordu:
“Politik çalışmalarımda ait olduğum örgütü savunuyorum. Karakterlerime politik
konumlarını kayıtsız şartsız ifade etme hürriyeti veriyorum.”
Bazı
eleştirmenler, Kenefâni’nin yazılarını siyasetinin sınırladığını söylediler,
hatta Hayfa’ya Dönmek isimli romanını modası geçmiş bir ajitprop
çalışması olarak nitelediler. Oysa romanları, bilhassa Güneş’teki İnsanlar
(1963) ve Hayfa’ya Dönmek (1970), onlarca yıl okurlarda karşılık buldu,
görsel sanatlar, sinema, tiyatro ve başka romanlarda birçok isme ilham verdi.
Mülksüzlüğü,
oportünizmi ve göç meselesini ele alan romanı Güneş’teki İnsanlar,
1972’de sinemaya aktarıldı. Yönetmenin dediğine göre Kenefâni, ölmeden önce
filmi seyretme imkânı buldu. Suikasttan yıllar sonra eserleri birilerinin
canını sıkmaya devam etti. 1977’de İsrail, Güneş’teki İnsanlar’ın
tiyatro uyarlamasının Nasıra’da sahnelenmesini yasakladı. Ayrıca tartışmalara
yol açan ve çok sevilen hikâyesi Hayfa’ya Dönmek, ciddi tartışmalara,
edebiyat alanında ortaya konulan tepkilere ve yorumlara yol açtı.
Iraklı-İsrailli
romancı Sami Michael’in 2005’te İbranice olarak kaleme aldığı Trafalgar’daki
Güvercinler, Hayfa’ya Dönmek’e cevap olarak kaleme alındı.
Kenefâni’nin romanında evlerin boşaltılması sonrası 1948’de kazara evde
bırakılan beş aylık bir bebekten bahsedilir. Haldun isimli bebeği, boşaltılan
eve yerleşen İsrailli bir çift büyütür. Bebeğin ailesi oğullarını görme imkânı
yıllar sonra eve döndüklerinde bulur.
Michael,
romanı bilhassa kadınların sesinin işitilmemesi üzerinden eleştirir. Ama bir
yandan da Haaretz gazetesine verdiği söyleşide terk edilmiş çocukta
kendisini bulduğunu söyler ve kitapla ilişkisini “tıpkı aşk gibiydi. Birini
sevdiğinizde onu neden sevdiğinizi izah edemezsiniz” cümleleriyle tarif eder.
Susan
Ebulhavva’nın popüler olmuş, İngilizce kaleme alınmış olan, 2010 tarihli Cenin’de
Sabah romanı da Hayfa’ya Dönmek romanını sıçrama noktası olarak
kullanır ve ondan ilham alır. Bu roman da 1948’de geçmektedir ve bir aileden
alınan, Yahudi Soykırımı’ndan kurtulmuş İsrailli biri tarafından büyütülmüş,
David adını almış bir çocuktan bahsedilir.
Hayfa’ya
Dönmek de tiyatroya uyarlanır. Bu oyun, İsrailli yetkililerin epey
canını sıkar. 2011’de İsrailli oyun yazarı ve gazeteci Boaz Goan, Washington
Post’a yaptığı açıklamada “romanın kendisini mahvettiğini, bunun en önemli
sebebinin de romanın okuru İsrailli ve Filistinli karakterlere sempati
duymasını sağlaması olduğunu” söyler. Bu roman üzerinden Goan, romanı 95
dakikalık bir oyun hâline getirir. Önemli bir kısmı İbranice olan oyun,
prömiyerini 2008’de yapar, ardından da ABD’deki tiyatro seyircisiyle buluşur.
Kenefâni’nin
eserleri ayrıca görsel sanatları da etkilemiştir. Büyük Iraklı sanatçı Dia
Azzavi, Kenefâni’nin hikâyelerini temel alan, Hüzünlü Portakalların Ülkesi
isimli bir koleksiyon hazırlar. Sonrasında Telegraph’la yaptığı
söyleşide Azzavi şunu söylemektedir: “Kenefâni, beni bizim kuşağımız dâhilinde
olan bitenlerin bir parçası olmanın önemini görmemi sağladı. Yaşananlara
yabancı olmanız mümkün değil.”
Arablit
8 Nisan 2020
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder