İran
Komünist Partisi’ni Üçüncü Enternasyonal’in ikinci kongresinde temsil eden
Avetis Sultanzade, kongrenin beşinci oturumunda şunları söylüyordu:
“İkinci Enternasyonal
kongrelerinin büyük bir kısmında sömürgeler meselesi incelendi ve bu
incelemelerin üzerinden hiçbir vakit uygulamaya konulamayacak kararlar alındı.
Ayrıca bu meseleler, çoğunlukla geri kalmış ülkelerin temsilcilerinin katılımı
olmaksızın tartışıldı ve belirli kararlara varıldı. Dahası, Rus ve İngiliz
cellâtlar, ilk İran devrimini ezdiklerinde ve İran sosyal demokrasisi yardım
almak için yüzünü o dönemde İkinci Enternasyonal’in temsil ettiği Avrupa işçi
sınıfına döndüğünde, sömürgeler meselesiyle ilgili karar oylandığı vakit ona oy
kullanma hakkı bile verilmedi. Bugün Komünist Enternasyonal’in ikinci
kongresinde bu mesele, ilk kez kapsamlı bir biçimde ele alındı, dahası bu
değerlendirmeye doğunun ve Amerika’nın sömürge veya yarı-sömürge ülkelerinin
neredeyse tamamının temsilcileri katıldı. Komisyonumuzun kabul ettiği karar,
ezilen halklara mensup emekçi kitlelerin beklentilerini tümüyle karşılamakta
olup bilhassa bu ülkelerde sovyet hareketini canlandırma ve teşvik etme
noktasında önemli bir işlev görmüştür.”[1]
1917
Ekim Devrimi, komünist hareketi Avrupalı bir hareket olmaktan çıkartıp bir
dünya hareketi hâline getirdi. Komintern’in birinci ve ikinci kongrelerine
katılan ülkeler, bu iddiayı kanıtlar nitelikteydi.
Komintern’in
birinci kongresine İranlı komünistler de katıldılar. Doğu Halkları Merkez
Bürosu İran Seksiyonu’na bağlı bir danışma kurulu kongrede yerini aldı. İran’ın
yeni kurulmuş olan komünist partisi, Komintern’in ikinci kongresinde tam üyelik
hakkı kazandı.
Bu
süreçte kaleme alınan millet ve sömürge meselesi ile ilgili tezlere İran
Komünist Partisi’nden Sultanzade ciddi bir katkı sundu. Tezler, Marx’ın Hegel’in
Hukuk Felsefesinin Eleştirisi çalışmasında biçimsel demokrasiye yönelik
eleştirilerine yer vermekteydi. Buna göre en genel anlamda eşitlik, özelde
milletlerarası eşitlik, burjuva demokrasisinin mevcut çerçevesi dâhilinde elde
edilemezdi, zira gerçek eşitliğe ancak sınıflı toplumun ortadan kaldırılması
ile erişilebilirdi.
Tezlerde
Marx’ın “biçimsel demokrasinin mülk sahibi ile proleter arasındaki biçimsel
veya hukukî eşitliği” koruduğuna dair sözüne yer verilmişti.[2] Burada sömürge
ve yarı-sömürge dünyadaki komünist partilerin milletlerin kurtuluşu meselesini
soyut ve biçimsel ilkeler temelinde değil, ezilen sınıfların çıkarıyla
bağlantılı bir mesele olarak ele alması, onu kendi tarihsel bağlamı dâhilince
incelemesi gerekliliği üzerinde duruluyordu.
Tezler,
mali açıdan köleleştirilmiş, sömürülen ve ezilen milletlerin kurtuluş
hareketlerinin bir avuç gelişmiş kapitalist ülkeye karşı yürüttükleri
mücadelelerin önemine işaret ediyordu. Milli kurtuluş meselesi,
emperyalistlerin ganimetlerini güvence altına alma çabalarına karşı koymak,
sömürge ve yarı-sömürge milletlerin kendi kaderini tayin hakkını tanımak
demekti.
Tezlerde
ifade edildiği biçimiyle, Komintern’in emperyalizm çağında ana amacı, gelişmiş
ülkelerin proleterleriyle sömürge milletlere mensup emekçi kitleleri
kapitalizmi ve emperyalizmi yıkmak için verilen ortak devrimci mücadelede
birleştirmekti.[3]
Tezler,
bir yandan da Komintern üyelerine Sovyet Cumhuriyeti’nin emperyalist güçlerin
ana hedefi olduğunu, dolayısıyla onun milli kurtuluş hareketleri ve gelişmiş
ülkelerin işçi sınıfları tarafından desteklenmesi gerektiğini anımsatıyordu. Bu
destek, Sovyetler Birliği, milli kurtuluş hareketleri ve gelişmiş ülkelerin
proleter hareketleri arasında kurulacak ittifakta karşılığını bulmalıydı.
Tezlerin
anımsattığı diğer bir husus da dünya üzerinde kurulacak sovyet cumhuriyeti,
sömürge ülkelerdeki anti-emperyalist devrimci hareketin zaferinin ve sanayi
açısından gelişmiş ülkelerdeki milli burjuvaziye karşı işçi sınıfının verdiği
mücadelenin elde edeceği başarının bir sonucu olarak gerçekleşecekti.[4]
Onuncu
tezde proleter enternasyonalizm, her bir ülkenin proletaryasının çıkarlarının
enternasyonal proletaryanın çıkarlarına tabi kılınması olarak tarif
edilmekteydi. Tezlere göre burjuvaziye karşı zafer, ancak proletaryanın dünya
kapitalizmini ve onun emperyalist düzenini alaşağı edilmesine sunacağı katkı
ile kazanılabilirdi.[5] Bu noktada sömürge ve bağımlı ülkelerin komünist
partileri kendi devrimci kurtuluş hareketlerine ve sanayileşmiş ülkelerin işçi
mücadelelerine destek sunmalı, emperyalist ülkelerdeki işçi sınıfı ise eldeki
tüm araçlarla bu ülkelerdeki kurtuluş hareketlerini desteklemek üzerine kurulu
enternasyonalist görevi üstlenmeliydi.[6]
On
birinci tez, birbiriyle çatışan iki eğilim konusunda uyarıda bulunmaktaydı:
Hristiyan misyonerler, gerici emperyalist güçlere destek veriyor, panislamist
ve panasyacı hareketlerse Avrupa ve Amerikan emperyalizmine karşı kurtuluş
hareketi yürüttükleri bahanesi ardına saklanıp Türk ve Japon emperyalizmini
güçlendiriyorlardı. [7].
Buradan
da kurtuluş hareketlerine verilecek desteğin komünistlerin bu hareketler
içerisinde gözden kaybolması anlamına gelmediği, lâkin bu hareketlerin ileride
kendi milleti içerisinde ortaya çıkacak burjuva demokratik eğilimlerle mücadele
edecek proleter partilerin bileşenleri olarak görülmesi gerektiği tespitinde
bulunulmaktaydı.
Sömürgelerde
devrimci hareketleri desteklemesi gereken komünist partiler, bir yandan da
kendi bağımsızlıklarını muhafaza etmeli ve ne kadar büyük veya küçük
olduklarına bakmaksızın bu ülkelerdeki proleter hareketlerin eğitilmesi
meselesine odaklanmalılardı. Aynı tez, bir yandan da Siyonist projenin
Filistin’de yürürlüğe konulmuş emperyalist bir proje olduğunu söylüyor, onu
kıyasıya eleştiriyordu.
On
ikinci tezde sömürgecilik ve emperyalizmin sonucunda sömürge ve bağımlı
ülkelerde emekçi kitlelerin sömürgeci ve emperyalist ülkelerin kapitalistlerine
de işçilerine de güvenmediğinden bahsediliyordu. Bu güvensizliğin ana sebebi
ise bağımlı ülkelerin köleleştirilmesi ve yağmalanmasını kendilerine hak gören,
bu hakkı kazanmak veya varolan hakkı korumak için çabalayan burjuvazisini
Birinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında desteklemiş olan Avrupa işçi
sınıfının liderlerinin aldığı tutumdu.
Tezde
bir yandan da “kapitalizmle emperyalizmin gelişmiş ülkelerde ortadan kaybolması
ve geri kalmış ülkelerin ekonomik hayatının tüm temelinin kökten değişmesi”
sonrası bu kökleşmiş ve iyice yaygınlaşmış olan güvensizliğin yok olacağına
işaret edilmekteydi.
Tezlere
göre gelişmiş ülkelerin sınıf bilinçli komünistleri ve proletaryası kendilerine
yönelik önyargıların yavaş yavaş ve zaman içerisinde ortadan kalkacağını
bilmeliydi. Bu sebeple sömürge ülkelerdeki milliyetçi duygular ciddiye
alınmalı, “bahsi edilen güvensizlik ve önyargıların ortadan kaldırılacağı
süreci beslemek için tavizlerde bulunmaya hazır olunmalı”ydı.
Tezler,
bağımlı ülkelerin ve milletlerin emekçi kitlelerinin gelişmiş ülkelerin
proletaryası ile etkili bir ittifak kurmadığı ve tek bir birleşik güç meydana
getirmediği sürece kapitalizme karşı zaferin imkânsız olduğunu söylüyordu.[8]
Bağımlı ülkelerdeki emekçi kitlelerin gelişmiş ülkelerin proletaryasına yönelik
giderek artan güvensizliği Manabendra Nath Roy için çok önemli bir meseleydi.
Hint delegesinin başında bulunan Roy, devrimin tüm yükünün bağımlı ve sömürge
ülkelerin emekçi kitlelerinin omuzlarına bindiğini düşünüyordu.
Roy’a
göre bu emekçi kitleler, proleter devrimin ana tarihsel öznesiydi. Gelişmiş
ülkelerin proletaryasının üstleneceği devrimci görev ise bağımlı ülkelerde
emperyalizme karşı mücadele yürüten emekçi kitlelerin milli kurtuluş
hareketlerini desteklemekten ibaretti. Roy, emperyalist ganimetlerinden mahrum
kalınca gelişmiş ülkelerdeki kapitalist sınıfların zayıflayacağını düşünüyordu.
Roy’un
tezlerine cevap veren Sultanzade ise gelişmiş ülkelerin proletaryası politik
iktidarı ele geçirecek güce kavuşamadığı sürece devletleri emperyalizmin
çıkarlarına yönelik her türden tehdidi ezecek kaynağa sahip olacaktı.
Sultanzade’ye göre emperyalizm çağında kapitalizm, dünya düzeyinde hâkim üretim
tarzıydı. Sonuç olarak tüm diğer hareketler ve sınıflar, büyük veya küçük
olduğuna bakılmaksızın, ana devrimci hareketler olarak milli kurtuluş
hareketlerine değil sosyalist hareketlere tabi olmalıydı.
Yadullah Şahibzade
[Kaynak:
Marxism & Left-Wing Politics in Europe and Iran, Palgrave Macmillan,
2019, s. 61-64.]
Dipnotlar:
[1] Komünist Enternasyonal İkinci Kongresi Tutanakları, Beşinci Oturum, 28
Temmuz, MIA. Sultanzade’nin konuşmasının Türkçe
çevirisi: İştirakî.
[2]
V.I. Lenin, Theses on National and Colonial Questions (Pekin: Peking
Foreign Language Press, 1967), s. 21.
[3]
A.g.e., s. 22–23.
[4]
A.g.e., s. 23–24.
[5]
A.g.e., s. 25–26.
[6]
A.g.e., s. 26.
[7]
Lenin, Theses on National and Colonial Questions, s. 27.
[8]
A.g.e., s. 28–29.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder