Pages

01 Ağustos 2019

Moncada İsyancıları



Küba halkının politik bir hazırlık süreci içerisinde olduğu, 1953’te yurtsever bir coşku ile hareket ettiği gerçeğinin en önemli kanıtı, devrimci hareketin sahip olduğu sosyal bileşimdir. Bu bileşim dâhilinde genç bir avukat olan Fidel Castro Ruz’un başını çektiği hareket, 10 Mart 1952’deki askerî darbeyi takip eden kısa dönemde önemli bir sıçrama yaşamıştır.

Dönüştürücü, devrimci bir hareket hâline gelecek olan oluşumun üyeleri, kritik bir momentte olduklarının bilincindeydiler. Onlar, Moncada saldırısı sonrası tutuklandıklarında, Fidel’in dile getirdiği “tarih beni aklayacaktır” anlayışı üzerinden düşünüyorlardı.

Santiago dağlarında bir hafta süren direnişin ardından Fidel, subay Pedro Sarría Tartabull tarafından yakalandı. Tartabull, isyancıların soğukkanlılıkla öldürülmesine karşı çıkan bir isimdi. Fidel’in kim olduğunu bilen Tartabull, onun öldürülmesi emrine itiraz etti.

Gerçek bir devrim için gerekli kıvılcım, Küba toplumunun tüm katmanlarında çakılmıştı: köylüler, işçiler, orta düzey profesyoneller, işsiz gençler, güvenceden yoksun, mevsimlik işlerde çalışanlar, Moncada Manifestosu olarak tüm ülkeye takdim edilmiş olan politik programın peşine takıldılar. İsyancılar, sadece cüretli, yürekli insanlar değillerdi, onlar, ayrıca basit bir hükümet değişikliğinden daha fazlasını elde etmenin gerekliliğini görüyor, bu yönde talepte bulunuyorlardı.

Örgütün programının genel çerçevesini Fidel çizmişti. Programın bir kısmı, darbe esnasında Batista’nın yürürlükten kaldırdığı 1940 tarihli anayasadan alınmıştı. Söz konusu anayasa metni, diğer yönetmeliklerle birlikte, geniş araziler üzerindeki mülkiyeti ortadan kaldırmış, lâkin toprak reformunun uygulanmasını öngören kanunlar, hiçbir zaman onay görmemişti. Fidel, United Fruit Şirketi gibi ABD şirketlerinin kontrolünü reddetti ve bu şirketlerin elektrik dağıtımı, telefon hizmetleri ve petrol rafinerileri gibi alanlarındaki hâkimiyetine son verdi.

Moncada Garnizonu’na yapılan saldırıda katledilen gençler, basın tarafından çatışma sonucu oluşan zayiat olarak takdim edildiler. Üçüncü Karakol’un ele geçirilmesi için verilen mücadelede altı devrimci öldürüldü, fakat diktatörlüğe hizmet eden işkenceciler, bu rakamı altmışın üzerine çıkarttılar.

Ayrıca kamusal eğitimin geliştirilmesi ve sağlık hizmetlerinin tüm halka sunulması gibi hususlar, programın temel unsurlarındandı. Bu ve daha birçok toplumsal talep, Sierra Maestra’da Fidel’in başını çektiği İsyan Ordusu’nun zafere ulaştığı 1 Ocak 1959 sonrası gerçekleşme imkânı buldu.

Vatanları için canlarını vermeye hazır olan gençlerin sessiz sedasız büyüttüğü örgütü anlamak için başka bir olguya daha bakmak gerek. On yıl boyunca Küba, birçoklarının “popülist” olarak tarif ettiği, başını liderliğine kimsenin itiraz etmediği Eduardo Chibás’ın çektiği bir kitle hareketine tanıklık etmişti. Chibás, politik düzlemde erdemli, onurlu bir idarenin tesis edilmesini savunmaktaydı. Amblemi süpürge olan hareket, sakat doğmuş olan cumhuriyetten miras kalmış tüm kötülükleri süpürüp atmayı vaat ediyordu. Carlos Manuel de Céspedes’in sömürgecilik karşıtı savaşı başlattığı ve köleleri özgürlüğüne kavuşturduğu 1868 sonrası Kübalıların otuz yıl boyunca verdikleri bağımsızlık mücadelesinin sonunda ABD’nin yaptığı müdahalenin ardından Chibás, La Demajagua plantasyonunu elinde bulunduruyordu. O dönemde Chibás, köleleri Küba’nın özgürlüğü mücadelesine özgür birer insan olarak katılmaya davet etti. Bu, tüm Amerika kıtasının tarihinde eşi benzeri olmayan bir olaydı.

Haydée Santamaría ve Melba Hernández tutsakken

1953’te ileride 26 Temmuz Hareketi’ni teşkil edecek olan gençler, manifestolarında “Céspedes’in, Agramonte’nin, Maceo’nun, Martí’nin; Mella’nın, ayrıca Guiteras’ın, Trejo’nun ve Chibás’ın devrimini yapacaklarını” haykırıyor, “Küba Devrimi’nin zaferinin bu Kübalı adamların vicdanında saklı” olduğunu söylüyorlardı.

Hareket, kötürüm bırakılmış ilk cumhuriyet öncesinde, elli yıl evvel yaşanmış büyük savaşlarda görülen bir bileşime sahipti. 1953’te oluşan devrimci-isyancı örgütün bileşimi, o savaşlardaki bileşime benziyordu.

Kamusal eğitim ve sağlık, devletin pek üzerinde durmadığı hususlar olduğu için cehaletin düzeyi ellilerde giderek artmıştı. Fakat öte yandan politik kültür gayet canlıydı. Yurtsever gelenek sayesinde Küba toplumunda politikleşme süreci epey hızlı işlemekteydi.

Moncada yargılamalarının ilk günlerine ait bir çizim (o günlerde fotoğraf çekmek yasaktı). Avukat olarak Fidel, kendisini bizzat savunma hakkını kullanmak istedi, fakat Audiencia binasında yapılan üçüncü oturumda bu hak elinden alındı. Sonrasında “Tarih Beni Aklayacak” adıyla yayınlanacak olan savunması, 16 Ekim’de Santiago Hastanesi’nde hemşirelerin çalışmak için kullandıkları bir odada sunulmuştu.

26 Temmuz örgütüne mensup olup öldürülen veya hayatta kalan isimlerin toplumsal kökenleri, söz konusu benzerliğin birer delili. Elimizde temsili bir liste var. Fidel, o dönemde bin kadar insanı örgütleyebilmişti. Bu insanların önemli bölümü, sonrasında 26 Temmuz Hareketi’nin kuruluşunda yer aldılar, önemli roller oynadılar, birer kahraman ve şehit oldular. Fidel’in de dediği gibi bu insanlar, Küba halkını temsil ediyorlardı. Toplumsal bileşeni de bunun deliliydi.

Horacio ve Wilfredo Matheu Orihuela kardeşler, ayrıca Remberto Abad Alemán Rodríguez duvarcıydı ve çimento karıştırıcısıydı; Lázaro Hernández Arroyo, Pedro Véliz Hernández, Armando Mestre Martínez, Tomás Álvarez Breto ve Juan Almeida Bosque da duvarcıydı; Rafael Freyre ve Hugo Camejo tekstil işçileriydi; Flores Betancourt Rodríguez, kıymetli taş kesim atölyesinde işçiydi; Pablo Agüero Guedes duvarcı çırağıydı; Emilio Hernández Cruz ve Manuel Saiz Sánchez marangozlardı; Armando del Valle López ve Juan Domínguez mobilya ustası, doğramacı; René Bedia ise boyacıydı.

Alfredo Concha Cinta, Manuel Isla Pérez, Marcos Martí Rodríguez, Carmelo Noa Gil, Manuel Rojo, Gerardo Antonio Álvarez, José Labrador ve Ismael Ricondo küçük çiftçi veya tarım işçileriydi.

José Luís Tasende de las Muñecas (hücre lideri) ve Vicente Vázquez soğutma cihazları tamircisi; Juan Manuel Ameijeiras, Mario Martínez Ararás şoför; Francisco Costa Velásquez muavin; Jacinto García Espinosa ve Antonio Betancourt Flores liman işçisi; Virginio ve Manuel Gómez aşçı (Belén Cizvit hazırlık okulunda çalışıyorlardı); José Ramón Martínez sepici; José de Jesús Madera amele; Félix Rivero Vasallo miço; Pablo Cartas Rodríguez restoran işçisi; Andrés Valdés Fuentes fırıncı; Ángel Guerra García, sac levha işçisi; Pedro Marrero bira fabrikası işçisi; Víctor Escalona ayakkabı ustasıydı.

Abel Santamaría Cuadrado, bir ticaret bürosunda çalışıyor, aynı zamanda öğrencilik yapıyordu. Boris Luís Santa Coloma da sendika lideriydi; Julio Reyes, banka emekçisiydi; Oscar Alcalde, bir ilâç laboratuvarının sahibiydi; Ramón Méndez Capote ve Elpidio, Sosa gezici satış temsilcisi; Miguel Oramas, tıpkı Fernando Chenart Piña gibi hem işçi hem de fotoğrafçıydı; Raúl de Aguiar öğrenci; Raúl Gómez García öğretmen, şair ve sendika lideriydi; Renato Guitart Rosell, babasının şirketinde nakliyeci olarak çalışıyordu; öğrenci olan Julio Trigo, aynı zamanda gezici ilâç satıcısıydı; Oscar Alberto Ortega, mağaza görevlisiydi; Gildo Fleitas öğrenci, profesör, aynı zamanda büro işçisiydi; Guillermo Granados ve Roberto Mederos Rodríguez ticaret sektöründe çalışıyorlardı; Rigoberto Cocho elektrikçiydi; Gregorio Careaga cenaze hizmetlerinde işçi olarak çalışmaktaydı; Ciro Redondo seyyar satıcı idi; Ramiro Valdés, tıpkı Artemisa’daki en önemli hücrenin lideri olan Pepe (José) Suárez gibi memur olarak çalışıyordu. Birkaç istisna dışında hepsi de Ortodoks Parti’nin üyeleriydi veya memleketlerinde faal olan gençlik örgütünün parçasıydı.

Bu profil, hareketin toplumsal bileşimi konusunda kısa, ama anlamlı bir fikir sunuyor. Bu listeye işsizleri veya çok az çalışma imkânı bulan isimleri de eklemek gerekiyor. Osvaldo Socarrás ve Humberto Valdés Casañas karnını doyurmak için değnekçilik yapan devrimcilerdi. Giraldo Córdoba Cardín ise geçimini boksör olarak sağlıyordu; Rolando San Román ara sıra istiridye satarak geçiniyordu; José Testa Zaragoza çiçekçilik yapıyordu; Antonio Ñico López Havana pazarında çalışıyordu. Saldırı sonrası tutuklama sürecinden kurtulan Ñico López Guatemala’ya gitti, Jacobo Arbenz hükümetinin başta olduğu dönemde genç doktor Ernesto Che Guevara’yla tanışan ilk devrimciler arasında o da vardı. Che’yi Fidel ve Raúl’a Ñico López tanıştırmıştı. Che, 26 Temmuz 1953’te Moncada ve Bayamo garnizonlarına yapılan saldırıların detaylarını ondan öğrendi.

Fidel’in mahkemede andığı, “mücadele söz konusu olduğunda öne çıkan” isimlerin listesini tamamlayabilmek için başkalarını da anmak gerekiyor: Pedro Miret mühendislik öğrencisiydi; Raúl Castro öğrenciydi; Mario Muñoz doktordu; Haydée Santamaría, kendi kendisini yetiştirmiş bir ev kadınıydı; Melba Hernández Rodríguez del Rey, Fidel gibi avukattı.


Burada ismi geçen geçmeyen tüm insanlar, bağımsızlık mücadelesinden itibaren işleyen tarihsel sürecin bilgisiyle donanmış kimselerdi. Moncada mahkemeleri esnasında ortaya çıktığı gibi bu insanlar, şeker işçilerinin lideri Jesús Menéndez’den haberdarlardı. Örneğin Abel, Menéndez’e özel olarak hayranlık duyan bir isimdi, bunun nedeni de Menéndez’in Constancia fabrikasında çalışmış olmasıydı. Fabrikanın bulunduğu Villa Clara, Abel Santamaría’nın ailesinin de yaşadığı yerdi. Haydée’nin kardeşi olan Abel, 26 Temmuz Hareketi’nin ikinci lideriydi. Saldırı esnasında yakalandı, korkunç işkencelere maruz kaldı ve Moncada Garnizonu’nda katledildi.

Marta Rojas Rodríguez
27 Temmuz 2018
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder