Çünkü
yaklaşmakta olan dünya savaşı, millet meselesinin, yani sotede beklemekte olan
askeri ve ekonomik saldırılara karşı milleti savunma meselesinin gündeme
gelmesine sebep oluyor. Çünkü sosyal demokrasi, patronları korumak için tüm
milleti feda ediyor, oysa herkes biliyor ki millet feda edilirse patronlar da
onunla birlikte feda edilir. Sosyal demokrasi, savaş dâhilinde tarafsız kalmayı
vaaz ediyor ve aslında tarafsızlığın zayıf değil güçlü bir konuma sahipseniz
geçerli bir pozisyon olduğunu unutuyor. Güçlü ittifaklar oluşturup özsavunma
iradesini pekiştirmek ve bağımsız pazarlar oluşturmak gibi adımlar atmak
suretiyle tarafsızlık konumunu pekiştirmesi için millete gerekli gücü vermiyor.
Yani aslında sosyal demokrasi, halkın belirli kesimlerinin, sosyal demokrat
siyasetin ortaya çıkarttığı bir sonuç olarak, bitişikteki kapının eşiğinde
toplanmasını, yani yüzünü faşizme dönmesini istiyor.
Küçük
burjuvazi ve proletarya yüzünü faşizme dönüyor çünkü sosyal demokrasi gelecek
konusunda herhangi bir vizyona sahip değil. İçişleri gibi dışişlerinde de
siyasetsiz ve vizyonsuz. Sosyal demokrasi, İskandinav kaynaklı fikriyata
toplumsal bir muhteva kazandıramadığı gibi tüm İskandinavya’da sosyalizmi geniş
bir toplumsal zemin üzerinde inşa edemiyor. İçişleri ile ilgili olarak sosyal
demokratların tavrını anlamak için onların tıp sektöründeki aşırı yığılma
meselesine yönelik yaklaşımına bakmak kâfi. Bu alana baktığınızda “çok fazla
doktor var, yeterince doktorumuz mevcut” diye düşünüyorsunuz. Sonra da şu
soruyu soruyorsunuz: kariyerleri önünde engel bulunan o gençler hangi alana
yönelsinler?
Herkes
yüzünü faşizme dönüyor, çünkü sosyal demokrasi sosyalist fikirlerin
propagandasını yapmıyor, sosyalist programı yürürlüğe koymuyor. Tüm üretim
sistemi dönüştürülmedikçe siyaset denilen ağır işçilik üzerinden orta sınıflara
ve proletaryaya avantajlar sağlanamaz, sağlansa bile bu avantajlar yeterli
gelmez. Sosyalizm, emtianın dağıtılması değil üretilmesi ile ilgili bir
meseledir. Üretim, artık değer ve kâr elde etme ihtiyacı gereği genişletilmeli,
planlanmalı ve özgürleştirilmelidir. Bu noktada faşist ülkünün karşısına gerçek
manada sosyalist olan ülkü çıkartılmalıdır. İyi vasıflarınızı gizleyerek
kimseyi kazanamazsınız. Proletarya ve orta sınıflar, sosyalist ülküler
kendilerine izah edildiği takdirde onlardan korkmazlar, onlarda korkmalarını
gerektirecek hiçbir yön bulunmamaktadır.
Yüzler
faşizme dönüyor, çünkü sosyal demokrasi sosyalist ülküleri propaganda ettiği
noktada komünistlerden kaçıyor, onları ütopik olmakla eleştiriyor ve işçi
sınıfı ile orta sınıf için bir tehlike olduğunu söylüyor. Dolayısıyla aslında
komünizm korkusunu bizzat sosyal demokrasi yaratıyor, sonuçta komünizm korkusu
da sosyalizm korkusunu koşulluyor!
İşçiler
ve orta sınıfı yüzlerini faşizme dönüyor, çünkü bugün mülkiyeti, özelde
bireysel mülkiyeti faşizm sosyal demokrasiye kıyasla daha iyi koruyor, çünkü
sosyalistler mülkiyeti sadece sosyalist formu dâhilinde koruyup onda bir artışa
yol açabiliyorlar.
Sosyal
demokrasi komünizmle değil de faşizmle mücadele etmek istiyorsa kendi savaş
düzenini oluşturmalı ve bu düzen faşistlerin mevcut düzenine kafa tutacak hatta
onu aşacak düzeyde olmalıdır. Sosyal demokratlar sosyalist ülküleri propaganda
etmeli, sosyalizmin faydalı, üstün ve ilerici olduğunu her yerde dile getirmeli
ve tüm bu sözleri eylemleriyle kanıtlayıp desteklemelidir. Onlara lazım gelen,
geleceğe uzanan yolu açacak (İskandinavya’nın birleşmesini ve sosyalist
ekonomiyi koşullayacak) iç ve dış siyasetle ilgili bir büyük programdır. Sosyal
demokratlar, içeride ve dışarıda ittifaklar kurmalı yani bir yandan işçileri,
köylüleri, aydınları ve küçük esnafı birleştirirken (ki bu noktada tarım
ürünlerinin fiyatlarının ancak işçilerin ücretleri arttığı takdirde
artabileceği insanlara anlatılabilir) bir yandan da İsveç’i, Norveç’i ve
Danimarka’yı birleştirmelidir.
Bertolt Brecht
Yaz 1939
[Kaynak:
Brecht on Art and Politics, Yayına Hz.: Steve Giles ve Tom Kuhn,
Bloomsbury, 2003, s. 191-193.]
Not: Brecht,
bu yazıda İskandinav hükümetlerinin Nazi Almanyası ile saldırmazlık anlaşması
imzalanması önerisi üzerinde duruyor. Almanya’nın baskısıyla Danimarka bu
anlaşmayı imzalarken diğer İskandinav ülkeleri “tarafsız” kalacaklarını beyan
ediyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder