Pages

29 Mart 2019

Miguel Enríquez Söyleşisi


Chile Hoy

3 Kasım 1972

 

Aşağıda yer verilen, 28 yıldır Devrimci Sol Hareketi Genel Sekreterliğini üstlenmiş olan Miguel Enríquez [27 Mart 1944 - 5 Ekim 1974] ile yapılmış söyleşi, Şili’de haftalık olarak yayınlanan ilerici ve bağımsız Chile Hoy [Bugünün Şili’si] dergisinin 25 Ağustos tarihli sayısında yer aldı. Söyleşi, Allende hükümeti aleyhine karşı-devrimci seferberlikten kısa süre önce yayınlandı. Söyleşi, esas olarak MIR’in Halkın Birliği koalisyonu hükümetine (UP) yönelik pozisyonu, revizyonist Şili Komünist Partisi ile arasındaki farklılıklar, Halk Meclisi çağrısı ve proletaryanın devlet iktidarını nasıl ele geçireceği sorusu türünden önemli politik ve ideolojik meselelere odaklanıyor.

§ § §

 

Son gelen haberlere bakılırsa karşı devrimci baskılar sebebiyle tüm Allende kabinesi istifa etti. Kamyon sahipleri, 10 Ekim’de ülke genelinde kontak kapattılar, bu eyleme dükkâncılar, iş adamları ve profesyoneller destek verdiler. Ülkenin birçok yerinde profesyoneller hâlâ iş başındalar. Görünüşe göre Allende, kabineye kimi generallerin girmesine izin verecek. Bu hamleye Şilili kapitalistler de destek veriyorlar. Kapitalistler, önümüzdeki Mart ayında fabrikalarını kapatma eylemi yapmayı düşünüyor, burada amaçları, seçimler üzerinden kongrede fazla koltuk elde edip Allende’yi hâkim karşısına çıkartmak. Anlaşılan bu gelişme, Şili burjuvazisinin ve onun Washington ile Wall Street’teki müttefiklerinin şiddet araçlarıyla karşı-devrimi gerçekleştirme girişimini bir süreliğine erteledi.

Daha önce de dile getirdiğimiz üzere, Halkın Birliği [UP] hükümeti, mevcut genel koşulların izin verdiklerinden çok daha ileri ve yeni koşulların oluşmasını sağladı. İlk planda UP, devlet aygıtını belli ölçüde reforme etmek suretiyle olağan baskı pratiğinin büyük bir kısmını kesintiye uğrattı ve kitlelerin seferberliği için muazzam bir potansiyelin oluşmasını mümkün kıldı, bu muazzam potansiyel, onların girişimleri sayesinde oluştu ve politik mücadele içerisindeki birçok kesimi kucakladı.

Bu sebeple biz, hükümetin istikrarlı bir şekilde çalışması için savunulması gerektiğini söyledik ve bu yönde bir çağrıda bulunduk. Bu, bizim 4 Eylül 1970’ten beri savunduğumuz bir konumdur. İstikrarı ve hükümeti savunuyoruz diye Halkın Birliği’nin tüm politik eylemlerini ve her bir liderini destekliyor değiliz, sadece hükümetin istikrarının ve varlığının kayıtsız şartsız savunmak gerektiği iddiasındayız.

Şili Komünist Partisi, MIR’i Halkın Birliği içerisindeki politik partilerden kendisini tecrit etmeye çalışmakla eleştiriyor. Şili’de devrimci sürecin ŞKP olmadan işlemesi sizce mümkün mü?

Politik bir eğilimin eksikliğinde bizim bazı işleri başarıp başaramayacağımız sorusunu esasen tuhaf buluyorum. Ayrıca MIR’in herhangi bir eğilimi dışlamak gibi bir derdi yok. Esasen MIR, kendi politikasını ortaya koymak ve somutlamakla ilgileniyor.

Meselemiz, Şili Komünist Partisi ile mücadele etmek değil, belirli bir politik hatla mücadele etmek. Bugün birbirine karşıt iki politik hat mevcut. Bunlardan biri devrimci diğeri de reformist hattır. Asıl mücadele, Şili Komünist Partisi’nin varlığı değil, bu partinin ideolojisinin muhtevası ve yönelimi ile ilgilidir. Bu doğrultuda mücadele etmeye her koşulda devam edeceğiz, bu mücadelede verilecek her türden tavizin söz konusu mücadeleyi verenlerin elinden silâhlarını alacağı düşüncesindeyiz.

MIR, Halkın Birliği programının kendisinin programı olmadığını, onu sahiplenmediğini ısrarla dile getiriyor. Sizce MIR, azami programla asgari programı birbirine karıştırıyor olabilir mi? Şuan siz, esasen nihayetinde Halkın Birliği programını değiştirmek zorunda kalacak olan devrimci bir programa bağlı değil misiniz?

Temel meseleyi MIR’in program anlayışı ve Halkın Birliği bünyesinde varolan muhtelif unsurlar ışığında ele almak gerekmektedir. Daha önce de söylediğimiz gibi, ilk planda devrim süreci, sömürünün dayandığı sistemlerin imhasına ve yerine başka bir sistemin inşa edilmesine doğru ilerlemelidir. Bu süreç, bir bütün olarak yönetici sınıflara indirilecek ağır darbeleri içermektedir. Yönetici sınıflar, sadece üretim araçlarının sahipleri değildirler, onlar ayrıca aynı anda tüm yönleriyle mücadele edilmesi gereken karmaşık bir toplumsal ve politik sistemi de temsil etmektedirler. Halkın Birliği hükümeti içerisinde bir kesim, yönetici sınıfların belirli kesimlerini koruma altına alan özel bir politika geliştirmiştir.

Kendi düşmanlarını tarif ederken Halkın Birliği, yönetici sınıfın sadece belirli kesimlerine saldırmak ama tüm düşman sınıfa saldırmamakla ciddi bir hata yapmıştır.

Temel sınıfsal güçleri teşkil eden kesimleri ve onların müttefikleri üzerinden baktığımızda Halkın Birliği’nin başvurduğu strateji, iki temel yanlışla maluldür. İlki, halk kitlelerinin düşmanlarını hangi kesimlerin teşkil ettiği konusunda geliştirilen fikirle alakalıdır.

Sadece tarım burjuvazisinin belirli kesimlerini düşman belleyip burjuvazinin geri kalan kısmını koruma altına almak suretiyle UP, köy yoksullarının, tarım proletaryasının, işsizlerin ve yoksul çiftçilerin mücadeleye katılmalarına mani olmuştur. Halkın Birliği, muazzam bir potansiyele sahip olan bu gücü elinin tersiyle itmiştir.

Halkın Birliği, sadece büyük sanayi kollarında çalışan kentli proletaryanın belirli kesimlerini örgütlemiştir. Büyük, orta ve küçük ölçekli sanayi kollarındaki işçilerse harekete geçirilememiştir.

İkinci yanlışsa, Halkın Birliği’nin yönlendirme becerisine sahip temel sınıfsal güçleri analiz etme noktasında başvurduğu Avrupa kaynaklı stratejiyle ilgilidir. Bu analiz, kentli yoksulların geniş kesimlerini görmezden gelmiş, onlara öncülük verilmemiştir. Oysa sanayi proletaryasının bu kesimlerle kalıcı bir ittifak kurması mümkündü, hatta böylesi bir ittifak zaruriydi.

“Ana gündemimiz kongreyi imha etmektir” sloganı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kongrenin yıkılması yönünde çağrıda bulunmak bir şeydir, bugün bu işi yapabilmekse başka bir şeydir. Bizim amacız, burjuva devlet aygıtını yok etmektir. MIR, bugün kongrenin yıkılması yönünde bir çağrıda bulunmamaktadır.

Kongrenin feshedilmesi ise stratejik bir hedeftir. Bu, kitlelerin mücadelesini birleştirecek bir slogandır. Bugün bu işin yapılamayacak olması, “devleti yıkalım” sloganının iyi bir ajitatif slogan olmadığı anlamına gelmediği gibi, “bugün hiçbir şey yapılmamalı” demek de değildir.

Sosyalist Parti ve Hristiyan Sol Parti çıkıp işçi-köylü şuraları çağrısı yaptığına göre, bu formülü dillendirmek mümkün ve zaruridir.

Reformistler Halk Meclisi çağrısına saldırıyorlar, bize çamur atıyorlar ve MIR’in bugün kongreyi feshetmek istediğini söylüyorlar. Bu formül aptalcadır. Sanki Vietnam’da Ulusal Kurtuluş Cephesi içinde ABD ordusunu fesh mi edelim yoksa onunla savaşalım mı? diye tartışma sürmüş gibi burada da benzer bir polemik içine girilmektedir. Amacımız, ileride işçi-köylü şuralarının oluşmasını mümkün kılacak politik koşulları yaratmaktır.

İşçi-köylü şuralarının somut görevleri nelerdir?

Temelde bu şuralar, insanları bir araya getirip tek bir güç meydana getirmek, halkın tüm kesimlerinin taleplerini içeren bir programı gündeme taşımaktır. Sol içerisinde süren ideolojik kavga, işte bu zeminde ele alınmalıdır. Eğer ideolojik düzeyde sürmekte olan polemikler kitleleri kucaklarsa ve bu türden şuralarda yapılırsa, durum köklü bir biçimde değişecektir. Bu da hem sol içerisinde hem de tüm dünyada bugün güçlerin kendi aralarında kurdukları ilişkiyi terse çevirecektir. Biz, meselelere bu açıdan ele alıyoruz. Şili için yegâne geçerli politik program budur.

[Kaynak: Chile 1970-1973: From Allende’s Election to the Fascist Takeover, Workers World, 21 Ekim 1973, s. 57-59.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder