Pages

09 Şubat 2019

Anti-emperyalist Birleşik Cephe



Yoldaşlar, Komünist Enternasyonal benimsediği konum uyarınca, sömürge halkların bağımsızlık hareketi, dünya devrimi açısından büyük bir öneme sahiptir. Dolayısıyla bizler, Batı’daki komünist partilerin Doğu sorununa ve sömürge sorununa neden hak ettiği önemi vermediklerini hiç anlamıyoruz.

Bu konuda şu çarpıcı örnek üzerinde durabiliriz: İtalya Komünist Partisi’nin, sömürgelerde komünist partilerin yerine getirmeleri gereken görevlerle ilgili özel bir bölümü eylem programına henüz daha eklememiş olması, gerçekten üzüntü vericidir.

Maalesef Doğu sorunu ile ilgili tartışmalar konusunda dördüncü kongre de üçüncü kongrede sunulan örnekleri takip etmektedir.[1] Yoldaşlarımızın tepkilerine biz de tüm kalbimizle katılıyoruz.

Bizim kanaatimize göre anti-emperyalist birleşik cephe, emekçi kitlelerin asgari taleplerinin yerine getirilmesi temelinde, emperyalizme karşı mücadelede yer alan en ileri unsurlardan oluşan bir koalisyondur.

İkinci ve iki buçukuncu enternasyonaldeki hainlerin siyasetlerini ifşa etmeyi kendisine amaç edinen, kapitalizmin saldırılarına karşı kurulmuş olan proleter birleşik cephe, işçilerin (sekiz saatlik işgünü, ücretler, toplantı özgürlüğü gibi) asgari talepleri temelinde vücuda gelmiştir. Aynı yoldan anti-emperyalist birleşik cephe, emperyalist güçleri tarumar etmek, kitleleri kazanmak ve emperyalistlerle uzlaşma yolları arayışı içerisindeki yönetici sınıfların dış siyasetlerini ifşa etmek gibi hedefler belirlemiştir.

Kitlelere anti-emperyalist birleşik cephenin ne olduğu konusunda bilinç verme amacıyla söz konusu siyaset, toprak reformu, idari reform, vergi reformu ve seçim reformu ile olarak kitlelerin gündeme getirdiği talepler dâhilinde, olumlu bir içerikle birlikte somutlaştırılmalıdır.

İkinci ve iki buçukuncu enternasyonallerin bugün kendilerini, en azından sözel düzeyde, Batı ve Doğu’da, emperyalizme karşı çıkmaya mecbur hissettikleri koşullarda, bizim Avrupa’daki oportünist partilere Doğu halklarının ve sömürge hakların bağımsızlığı temelinde bir anti-emperyalist birleşik cepheyi inşa etmeyi önermemiz gerekmektedir.

Gelecekte Britanya İşçi Partisi’ne aşağıdaki başlıklarda, kendi hükümetine baskı uygulamasını, gerekli talepleri iletmesini önermeliyiz:

a. Misak-ı Milli hükümleri uyarınca Lozan Konferansı’nda Türkiye ile bir barış anlaşmasına varılması[2];

b. İstanbul’un ve tüm Trakya’nın koşulsuz olarak boşaltılması;

c. Karadeniz’e sınırı bulunan ülkelerin katılımıyla, Boğazlar meselesinin Rusya-Türkiye arasında imza edilen anlaşma[3] uyarınca çözüme kavuşturulması;

d. İşçi gazetelerinde bu meseleye dair makaleler yazılması konusunda gerekli yetkinin verilmesi;

e. Suriye, Mezopotamya ve Filistin’in tahliye edilmesi. Tüm sömürgelerin ve yarı-sömürgelerin milli bağımsızlığının tanınması.

Doğu’daki milli hareketler ve işçi hareketleri bünyesinde faaliyet yürüten, ayrıca saldırgan kapitalist hükümetlerin boyunduruğundan tüm emekçi halkları kurtarmaya çalışan, buna bağlı olarak, mücadele için birleşik bir ittifak örgütleme gayreti içerisinde bulunan bizler, Fransız ve İngiliz delegelerin yanı sıra tüm Doğu ülkelerinden gelecek delegelerin katılacağı bir konferansın düzenlenmesini öneriyoruz. Bu toplantının anti-emperyalist mücadele yürüten tüm devrimci örgütlerin davet edileceği bir kongre için acilen çağrıda bulunması gerekmektedir.

Türk halkının dünya emperyalizmi karşısında elde ettiği son zaferler, Asya ve Afrika’daki birçok ülkede coşkuyla selamlanmıştır. Bu, Güney Vietnam gibi Müslüman olmayan bir ülke için bile geçerli bir durumdur. Burjuva basın bile sevinç gösterilerine yer vermektedir.

Bu gerçekler üzerinden bizler, Türkiye Komünist Partisi’nin çağrısını yaptığı tüm ezilen halklar kongresinin, dünya devrimi açısından çok büyük bir öneme sahip olduğunu düşünüyoruz.

Sömürgeleri veya yarı sömürgeleri bulunan ülkelerin partileri, bilhassa Fransa ve Britanya’dakiler, tüm devrimci bağımsızlık hareketlerini desteklemeli, sömürgelerindeki komünist partileri tıpkı kendilerine bağlı şubeleri destekler gibi destekleme noktasında her araca başvurmalıdır. Bu, bizim ısrarla üzerinde durduğumuz bir husustur, zira sömürgelerin bağlı bulundukları emperyalist ülkelerdeki komünistler partiler, milli kurtuluş hareketlerine ve komünist partilere yönelik görevlerini ihmal etmektedirler ki bu gerçekten de anlayışla karşılanacak bir durum değildir. Biz, dördüncü kongrenin tüm ülke seksiyonlarına 21 koşulda yer alan 8. Madde’yi yürürlüğe sokmalarını şart koşmasını talep ediyoruz ve onların Doğu’daki komünist partilere emperyalist politikaların ifşa edilmesinde katkı sunacak materyalleri ve çalışmaları göndermesini istiyoruz. Ülke seksiyonları, komünist partilere işgal askerlerinin devrimcileştirilmesi ve dağıtılması amacıyla kaleme alınmış bildiriler, gazeteler, broşürler ve tebliğler göndermelidirler.

Bu ülkelerdeki komünist partiler, ilgili yayınların dağıtılmasına dönük sorumluluklarını yerine getirmelidirler.

Doğu’da üretici güçlerin gelişim düzeyi, genç komünist partilerin proletarya diktatörlüğü olarak formüle edilen nihai hedefe kısa sürede ulaşmalarına izin vermemektedir. Ama öte yandan da Türkiye’de endüstrinin kapsamı genişlemiş, işçi sınıfı bilinci son yıllarda ciddi biçimde artmıştır. Bu ülkelerde partiler, saflarını sıklaştırıp kendilerini tüm oportünist ve bireyci güçlerden kurtarmak, proletaryayı ekonomi ve siyaset alanında eğitip örgütlemek ve işçi hareketini sendikalarda kesintisiz süren ve belirli bir yönteme dayanan çalışma ile somut bir merkeze kavuşturmak konusunda ciddi bir güçlükle yüzleşmektedirler.

Bu yeni kurulmuş komünist partilerin zafere ulaşabilmelerinin önkoşulu, yarı proleter ve köylü kitleler içerisinde gerekli nüfuza kavuşmaktır.

Bu geçiş aşamasında söz konusu ülkelerde faal olan komünist partiler, geniş işçi-emekçi kitlesini birleştirmeye, bir bütün olarak halk nezdinde yönetici sınıfın sahip olduğu iktidarı zayıflatmaya muktedir sloganlar üretmelidirler.

Doğu’da yeni kurulmuş olan komünist partilerin asli görevlerini şu şekilde özetlemek mümkündür:

1. Milli kurtuluş hareketleri mümkün olan her yoldan desteklenmelidirler. Tüm güçler, anti-emperyalist birleşik cephe bünyesinde bir araya getirilmelidirler. Bu milli kurtuluş hareketinin yönetici sınıf eliyle sabote edilmemesi için müteyakkız, tetikte olmak gerekmektedir.

2. Geniş emekçi kitleleri lehine çalışacak demokratik kurumların oluşturulması yönünde çalışma yürütülmelidir. Bu politika, partinin işçi sınıfının sempatisini kazanmasını, komünist partinin büyük bir halk partisi hâline gelmesini sağlayacaktır.

Gelgelelim komünist parti, sadece bağımsızlık hareketini desteklemekle ve reformları teşvik etmekle yetinecek olursa, bir komünist parti olmaktan da çıkacaktır.

Partinin ana görevlerinden biri de işçi sınıfını eğitip örgütlemek, sağlam yapılar oluşturmak, onları somut hayatta sınamaktır, bu sayede parti, milliyetçi ve hain olan liderlere rağmen, proletaryaya ve yarı proleter kitlelere öncülük edip onları nihai zafere taşıyabilecektir.

(Alkışlar)

Sadrettin Celal Antel (Orhan)
Türkiye Delegesi
23 Kasım 1922 Perşembe
Komintern IV. Kongresi

[Kaynak: Toward the United Front: Proceedings of the Fourth Congress of the Communist Internatonal, 1922, Yayına Hazırlayan ve Tercüme Eden: John Riddell, Brill, 2012, s. 723-726.]

Dipnotlar:
[1] Doğu sorunu, önerilen üçüncü kongre gündemine dâhil edildi, bir dizi önde gelen Asyalı komünist de karar taslakları sundular. Ancak kongre, bu sorunla ilgili kararı benimsemedi. Tartışma kongrenin ikinci gününe ertelendi, bunun üzerine Doğu komisyonu, bir gün öncesinde o da kısa bir süreliğine toplanabildi. Bu konuyla ilgili oturum boyunca kongre, konuşma süresini beş dakikayla kısıtladı ve tercümelerin yapılmasına izin vermedi. Bunlar, başka hiçbir oturumda başvurulmayan tedbirlerdi.

Hintli delege M. N. Roy, kongrenin Doğu sorunuyla ilgili tutumuna tepki gösterdi ve “kongrenin oportünistçe davrandığını, bir İkinci Enternasyonal kongresine uygun şekilde hareket ettiğini” söyledi.

Fransız Komünist Partisi’nin Kuzey Afrika çalışmaları başkanı Charles-André Julien de kongreye tepkisini dile getirdi ve “bu akşam katıldığımız oturumda yönetmenin başrolde oynadığı bir filmi seyrettik” dedi.

Kongre başkanı Kolarov ise eleştirilere bir önceki yıl Moskova ve Bakû’de toplanan kongrelerde Doğu sorununun kapsamlı şekilde tartışıldığını söyleyerek cevap verdi. Bkz. Protokoll des III. Kongresses der Kommunistischen Internationale, Hamburg: Verlag der Kommunistischen Internationale, s. 1018, 1029, 1035.

[2] Misak-ı Milli, Türk halkının milli birlik ve bağımsızlık ile ilgili hak iddialarını dile getirmekteydi.

[3] Bahsi geçen anlaşma, 16 Mart 1921 tarihinde TBMM ile Sovyet hükümeti arasında imzalandı. Anlaşmada Karadeniz’in ve Boğazlar’ın uluslararası statüsünün ileride Karadeniz’e sınırı bulunan ülkelerden (Türkiye’den, dört Sovyet cumhuriyetinden, Bulgaristan’dan ve Romanya’dan) gelecek delegelerden oluşturulacak bir heyet tarafından belirlenmesine karar verildi. Heyet ise Türkiye’nin egemenliğine, ayrıca ülkenin ve başkenti İstanbul’un güvenliğine halel getirmeyecekti. “Güvenlik” kelimesinin kullanılmasının sebebi ise Türkiye’nin Boğazlar boyunca askerî tahkimat inşa etmesinin hakkı olduğuna vurgu yapmak istenmesiydi ki bu, Türkiye ile Müttefik Güçler arasında yaşanan ihtilafın temel noktasıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder