1
Günümüz dünyasında yapılan bütün seçimlerin o ya da bu
şekilde, sonucu, kazananı kim olursa olsun, burjuvazinin işine yarayacağını
düşünüyorum. Bunun en güzel üç örneği, yakın tarihte Yunanistan'da Syriza,
Nepal’de Maoist Hareket ve Türkiye'de HDP örnekleridir.
2
Türkiye-Kuzey Kürdistan gibi sürekli faşizmin olduğu,
devletin kendisini esas olarak asker-polis-kontra güçler üzerine inşa ettiği,
parlamentonun burjuva anlamda dahi herhangi bir anlam ifade etmediği ülkelerde
seçimler, daha da anlamsız bir hâle gelmiştir.
3
Gezi-Kobane isyanlarında asıl tehdit ve tehlikeyi
gören TC devleti, havuç-sopa politikasını etkin bir şekilde kullanarak,
gelişecek her türlü toplumsal muhalefetin önünü kesmektedir.
4
Mevcut başkanlık sistemi, AKP ya da Erdoğan’ın öznel
çaba ya da emelleri değil, sistemin yeniden şekillendirilmesinin projesidir.
5
Bu projede görev, sadece AKP ya da MHP'ye
düşmemektedir. Başta CHP olmak üzere bütün düzen partileri bu projenin birer
oyuncusudurlar.
6
Gezi-Kobane kalkışmalarından bu yana gelişen her türlü
toplumsal hareket, seçimler yoluyla sistemin kanalları içerisinde
sönümlendirildi, sönümlendirilmeye devam ediliyor.
7
Her seçimde “bu son şansımız, bu kez kesin
başaracağız, bu seçimler çok önemli” vb. söylemlerle halkın bütün enerji ve
emeğini sandıklara gömenler de en az burjuva-düzen partileri kadar suçludurlar.
8
Şimdiye değin kısmî bazı avantaj ve özerklik anlamı
taşıyan yerel yönetimler de son iki yılda yapılan yeni düzenlemelerle tümden
anlamsız hâle gelmişlerdir.
9
Her seçimde oy kullanmayanları, boykot tavrı
uygulayanları baş düşman ilân edip, seçimleri siyasal mücadelenin önemli bir
mevzii hâline getirme iddiasında olanların, en azından son beş seçimdir
uyguladıkları tavır ve elde edilen sonuçlara dair samimi bir muhasebe yapmaları
gerektiğini düşünüyorum.
10
Bütün iddialı devrim-sosyalizm söylemlerine rağmen,
Türkiye Devrimci Hareketi’nin her biri 40 yıla dayanan, illegal-silâhlı
mücadele merkezli çalışma yürüttüğünü söyleyen geleneklerinin, son 10 yıldır
seçimler dışında neredeyse dişe dokunur tek bir çalışmalarının olmaması, tüm bu
gerçekliğin en iyi örneğidir aslında.
11
Hayatım boyunca hiç oy kullanmadım, kullanmayı da
düşünmüyorum. Anarşist yazar Emma Goldman'ın dediği gibi “Oy vermek bir şeyleri
değiştirseydi yasaklanırdı”.
12
“Peki oy vermeyelim, seçimlere katılmayalım, halkın
siyasete oldukça ilgili olduğu bu süreci devrimci mücadele lehine
değerlendirmeyelim de ne yapalım?" diyen çok kişi oldu, olacak. Bu sorunun
cevabını ancak kolektif bir akıl ve gerçekten devrimci normlar etrafında
oluşturulmuş bir yapı ile beraber cevaplayıp, çözebiliriz. Yüreği devrimden
yana atan herkesin esas derdinin, çabasının da bu olması gerektiğini
düşünüyorum.
13
Uzun lafın kısası, başta devrimci güçler olmak üzere
bütün demokrasi güçlerinin bir araya gelip, faşizme karşı asgari bir program
etrafında birleşerek “biz bu oyunda yokuz” vb. bir şiarla emekçi-ezilenlerin
sokak merkezli bir şekilde örgütlenmesine zaman kaybetmeksizin başlaması
gerekiyor. Nuriye Gülmenlerin gösterdiği, Leyla Güven örneğinde bir kez daha
pekişen realite göstermiştir ki ezilenlerin direnişten başka seçenek ve
kazanımı yoktur.
Hıdır Gürz
29 Ocak 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder