“Kadınlar devrimin yoldaşlarıdır”
[Murteza Mümeyyiz- 1979]
Dergisiyle, pratiğiyle, salt “sol” denilen bir alana
seslenip solcu bireyleri toplayacağını düşünenlerin arkasında, illaki devlet
olmalı. Bu emir, başka bir yerden geliyor olamaz. Bunun için çeşitli
kumaşlardan yamalı bir bohça örüp herkesi aidiyetlerinden sıyırarak o bohçaya
doldurmak istiyorlar. Bu irade devletindir, başkası mümkün değil. Her bireyi
birey olarak kandırmak için teoriyi ve politikayı eğip bükme, her bireyi
böylelikle avlama emrini başkası veremez.
* * *
Yaklaşık on yıl önceydi. Bir sol örgütün mensubu olan
arkadaşlarla yapılan sohbette basit bir cümle sebebiyle tartışma yaşandı.
Tartışmayı tetikleyen, karşı tarafın ağzından çıkan şu cümle idi: “Kişisel olan
politiktir.”
Bu cümle, bahsini ettiğimiz 2007 momentiyle birlikte,
sol içerisinde, değiştirilmesi bile teklif edilemez bir ilke hâlini aldı
zamanla. Bunun için teori yoğruldu, helva gibi ağızda çiğnendi, şekillendirildi
ve bir ibadetin konusu hâline geldi. Bize birileri, kişisel olana tapmamızı
emrediyordu.
“Kişisel olan politiktir” sözü, “kişisel olmayan,
politikanın düşmanıdır” demekti. Daha doğrusu, bu lafı eden, kişisel varlığını
ilgilendirmeyen hiçbir pratiğin altına imza atmayacağına dair yemin etmiş
oluyordu. Kişi dışı, kişinin aidiyetine vurgu yapan her fikriyat ve pratiğin
kellesi, giyotinin altına yatırıldı böylelikle. Burjuva özgürlük adına, tüm
kafalar eşitlendi! Bu pratik esnasında kesilen kafaların sayısı, IŞİD’in
kestiklerinden çok daha azdı. O kelle avcıları, kendi kariyerizmleri için teori
ve pratiği eğip büktüler.
* * *
Eşitlik ve özgürlük, bir kılıftan, bir bahaneden
ibaretti. Biraz da sol bireylerin toplanması ve belirli bir yere teksif
edilmesi emriyle alakalıydı bu pratik. Bilinmez bir âlemde “evrensel insanlık”
ve “birey” diye tanrılar vardı ve hepimiz, onlara kul ediliyorduk.
Sonra şu tür cümleler duyduk solcuların ağzından:
“Katmanlı
bir felsefeye yaslanan, doğadaki tüm canlıların eşitliğini öngören veganlıkta
hiçbir hayvansal gıda ürünü tüketilmez. Barışçıldır, dikeyliği değil, yatay
eşitliği savunur.”
Bu “hiyerarşik olmayan, yataylığı eksen alan”
yaklaşım, herkese bilgiye erişim konusunda eşit imkân sunduğu düşüncesiyle
internette “komünizm” bulmuştu bir zamanlar. Dolayısıyla iktidar mücadelesi
tukaka ilân edildi, sınıfa, devrime ve iktidara örgütlenmiş herkes, bireylere
ayrıştırılıp bir havuza dolduruldu.
“Sınıf” ve “işçi” kelimesinden tiksinmeyi, nefret
etmeyi öğrettiler sonra. Nerede bir işçi eyleme geçse, “elinde silâh var mı?”,
“vegan mı?”, “eril dil kullanıyor mu?”, “bana tahakküm kurar mı?” diye bakıldı.
İşçi eline silâh alsa, kızıl muhafızlar kursa, Menşevik olup onları tasfiye
edecek olanlar, belirli bir tekel ve tahakküm eleştirisini kendi tekeli ve
tahakkümü için yapıyorlardı.
Bunlar, Lenin’e hasım kim varsa hemen o olabilirlerdi
aslında. Ama Bolşevikliği de kimseye bırakmazlardı ki kimse Bolşevik olmasın.
Böylece bir kadetin ortalıkta Leninist pozlar kesme imkânını örgütlediler.
“Kişisel olan politiktir” düsturu, tam da onlar için kesilip biçilmiş bir
kılıftı.
* * *
Küçük burjuva, pazarlığı en yüksekten açıp en geri
olana razı gelmek demekti. Onun için küçük burjuva, her yerdeydi. “Kişisel olan
politiktir” lafı da o pazarlığın bir parçası, karşı tarafa sunulmuş bir vaatten
ibaretti. Yani aslında şunu söylüyordu: “Halk, işçi veya ezilen gibi kolektif
dinamikleri karşında bulmaman için elimden geleni yapacağım.” Bu yeminin
kimlere verildiği açıktı.
Bu vaat ve söz dâhilinde, kişisel olan kutsandı. Sendikalardaki
yüksek maaşlara böyle gerekçe bulundu. Burjuva siyasetindeki salvolara buradan
kılıf temin edildi. Sonuçta kişisel olan politikti ve herkes, kendi kişisel
çıkarını politikmiş gibi satma imkânı bulmuştu. Kendi kişisel çıkarı için
yaptıkları ile politika için yaptıkları arasındaki açı kapandı. Kendi
kişiselliğini ilgilendirmeyen, kendisi dışındaki hiçbir konu için kılını
kıpırdatmama yeminiydi bu söz.
Ona dua gibi sarılanlarsa, utanmadan, bugün solun
likidasyonundan bahsediyorlar. Zaten utanma da başkasına karşı sorumluluğu
gerektiriyor. “Kişisel olan değerlidir, gerisi boştur” diyende sorumluluk da
utanma da kalmıyor. Kişi, kutsal ve dokunulmaz kılınarak, hesap verme pratiği
değersizleştiriliyor.
O kişi tasavvuru ise esasen birilerinin “evrensel insan”
ve “birey” kurgusuna dayanıyor. “Kişi” derken o kastediliyor. Hepsi de “işçi,
devrimci oldunuz, ama birey olamadınız” saldırısına teslim olanlar.
“Evrensel insan”a ve “birey”e atıfta bulunan her
siyaset, bugünde tüm güç temin etme imkânlarını da o güce devrediyor demektir.
“Ben güçlü olmayacağım, düşmanı ezmeyeceğim” diyen bireyler, bu “kişisel olan
politiktir” ilkesine kolaylıkla sarıldılar. Sendikalarda, odalarda, derneklerde
yürüyen faaliyet, güç arayışı ile ilgiliyken, bu faaliyet, kişisel çıkar dünyasına
mahkûm edildi. Artık örgüt ya da parti yok, bunlar vardı. Her şeyi onlar
yönetiyor, her şeyi onlar tayin ediyordu.
Oysa güç mücadelesi ile işleyen siyaset sahasında bu
tür faaliyetlerin hiçbir hükmü ve ağırlığı yoktu. Sonuçta efendilerle eşitlenme
arayışlarına bakıldı. “Kişisel olan politiktir”de geçen “kişi” gibi “politik”
de sınıfsal/politik ayrışmalardan, saflaşmalardan azade idi. Yani bir sendikada
kolaylıkla patronla kol kola girilebilir, mecliste burjuva partisiyle
rahatlıkla yan yana gelinebilirdi. Devletin bu süreci iyi yönettiğini kabul
etmek gerek.
Bu yüzden devlet, her bireyi bir yere toplama emri
yağdırıyor sağa sola. Dinamikleri, kolektif olanı, tarihsel mücadeleleri o
sebeple akim bırakmaya gayret ediyor. Bunun için de eşitlik-özgürlük yalanına
kanmış bireyleri seçip uygun bir eğitimden sonra sahaya sürüyor. “Kişisel olan
politik”miş zannediliyor. Herkes, uzay boşluğunda asılı, kendinden menkul,
kendine kapalı bir bütünlük olduğuna inandırılıyor ve bu bireyler, her türden
aidiyet imkânına karşı mülklerini çıkartıyorlar. “Benim bedenim” diyen kişi,
üste yerleşiyor, bunun için de bir üst, bir yukarı belirliyor, hükümetle bu
sebeple uğraşıyor, kendisine layık olan bir yukarı, bir devlet talep ediyor.
Bünyeye girmemesi gereken etle ülkeye girmemesi gereken Suriyeli, bu şekilde
yan yana geliyor. Buna yoksulların, işçilerin mahallelerinden uzak durmak da
ekleniyor. “Kişisel olan politiktir” sözü, müşterek olandan, aidiyetten
tiksinenlerin şiarı, bunu görmek gerekiyor.
Eren Balkır
7 Ocak 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder