Batılı
birçok liberalin bu adamı çok ama çok sevdiğinin farkındayım.
Lakin
o ırkçı bir savaş suçlusuydu. Ondaki ırkçılık, Avrupalı olmayan Yahudileri bile
kapsıyordu.
Doksanların
başlarında Kolorado Koleji’nde ders veriyordum (ki burası Dick Cheney’nin iki
kızının gittiği, eşinin yıllarca mütevelli heyetinde yer aldığı okuldu).
Bir
seferinde, ben oradayken, Amos Oz’u davet ettiler. Ben derse katılmak istemedim
ama bir İngiliz öğrencim “gidelim, onun yüzüne reddiyelerini dillendirmeden
gitmesine izin veremezsin” deyince gitmek durumunda kaldım. Amerika’ya has,
retorik temelli dalaverelerini kustukça ben deliye döndüm.
Toplumdaki
ahlâkî bozulmanın bir alameti olarak dilin nasıl kötü kullanıldığından söz
ediyordu. Konuşmasının bir yerinde, dilin kötüye kullanımının Nazi
Almanyası’nın sunduğu ilk işaretlerden biri olduğunu söyledi.
Sonra
savaşlarda harcadığı çabalardan gururla bahsetti: 1956’dan 1973’dek uzanan
süreçte Mısır üç kez işgal edilmişti ve dediğine göre Oz üçüne de katılmıştı.
Konuşmasını
bitirince sözü ben aldım ve konuşmamda, toplumdaki ahlâkî çürümeyle ilgili
olarak Oz’un dile getirdiği ölçüte başvuracağımı söyledim ve şöyle devam ettim:
“Amos Oz, konuşmasında
dilin kötü kullanılmasından bahsetti. Gördüm ki konuşmasında 27 kez
Filistinlileri terörizmle ilişkilendirdi. Tek akşamda bu ilişkilendirmeyi 27
kez kurabilmeyi başardı. Bu, dilin kötüye kullanılması değilse nedir?”
Buradan
başka meselelere geçtim. Bana cevap vermek istedi ama ben salonu terk ettim.
Kampüsteki
solcu akademisyenlerin onu sevdiğini biliyordum. Bunlardan biri de sonradan
ünlü olan radikal feminist bir yazardı.
Geçmişte
olduğu gibi bugün de o liberallere şunu söylüyorum:
Siz,
Batı’da Amos Oz’da onun kendisinde bulmadığı şeyleri buluyorsunuz. [Türkiye’den
bir örnek için bkz. “İsrailli Yazar Amos Oz Öldü”, Gazete Duvar –çn.] O, savaşlarda
yapıp ettiklerinden gururla söz ederken siz, ondan şiddete bulaşmayan
birisiymiş gibi bahsediyorsunuz.
Liberaller,
onun pasifist ve barış yanlısı olduğunu ısrarla dile getirseler de Amos Oz,
böyle olmadığını her seferinde anımsatıyor. O, tipik bir liberal Avrupalı ırkçı
ama liberaller, onun ırkçılığa karşı olduğunu söylüyorlar. Ondaki ırkçılık,
Avrupalı olmayan Yahudileri bile kapsıyor.
Seksenlerde
Oz, hatırladığım kadarıyla, New York Times’ın dergisine yazdığı bir
yazıda, Likud’u İsrail’de Avrupalı olmayan Yahudileri kucakladığı için
eleştirmişti. O, Ulusal Filistin Hareketi’ni Nazi ideolojisiyle ilişkilendiren
ilk Siyonist propagandacılardan biriydi. Son Gazze savaşı ve 2006’da Lübnan’a yönelik
olarak gerçekleştirilen Temmuz Savaşı da dâhil tüm savaşları kutsadı.
Ama
hemen manevra yapmayı da ihmal etmedi: her savaşa destek verdi, sonrasında da,
savaşın son günlerinde o kutsadığı savaşa son verilmesi için çağrıda bulunan
bir bildiri yayınladı.
O,
İsrail’in çocukları öldürmesine karşı değildi, sadece öldürülen çocukların
sayısı belirli bir yüzdeyi aştığı noktada mikrofonu alıyordu eline. O tipik bir
Siyonist liberaldi.
Irk
ayrımcısı duvarı savundu ama farklı bir güzergâhtan geçmesi gerektiğini
söyledi. Sonuçta Amos Oz, Batılı liberallerin olmasını istediği kişi değildi. O
Batılı liberaller ki Netanyahu’yu da bir aydınlanma putuna dönüştürmede gayet
becerikliler bugünlerde.
Esad Ebu Halil
28 Aralık 2018
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder