[…]
Bizim Blankistler, Bakuninistler gibi, her daim en kapsamlı ve en uç yönelimi
temsil etmeyi arzulayıp duruyorlar. Onların çoğunlukla Bakuninistlerle aynı
araçları benimseyip görüş noktasında tam zıt amaçlara sahip olmalarının sebebi
burada. Dolayısıyla onlar, ateizm konusunda da herkesten daha fazla radikal
olma ihtiyacı duyuyorlar. Şükür ki bugünlerde ateist olmak artık öyle büyük bir
meziyet de değil. Ateist olmak, Avrupa’daki işçi sınıfı partileri açısından
artık sadece basit bir süreç meselesi. Buna rağmen İspanya’da bir Bakuninist,
Tanrı’ya inanmanın her türlü sosyalizme karşı olduğunu söylüyor ama bir yandan
da Bakire Meryem’i farklı bir yere koyuyor, zira her makul sosyalistin
tabiatları gereği Bakire Meryem’e inanmak zorunda olduğunu iddia ediyor. Hatta
Almanya’da ateizmin sosyal demokrat işçiler nezdinde ömrünü doldurduğunu
söylemek bile mümkün. Bu menfi kelimenin artık onlarla bir ilişkisi yok, çünkü
işçiler Tanrı’ya inanma meselesine teorik değilse bile pratik bir karşıtlık
içerisindeler: işçiler, Tanrı’yla ilişkilerini kesmişler ve gerçekliğin
dünyasında düşünüp yaşıyorlar, dolayısıyla materyalistler. Görünüşe göre
Fransa’da da benzer şeylere tanık olunuyor. Öyle olmasa, Fransa’da son yüzyıl
dâhilinde kaleme alınmış o muazzam materyalizm yazını, işçiler arasında yaygın
bir şekilde yayılma imkânına kavuşamazdı. Fransız düşüncesi, hem içerik hem
biçim bakımından en büyük başarılarına işte o yazın dâhilinde ulaştı. O dönem
bilimin ulaştığı düzey dikkate alındığında ve bugünkü içerik düşünüldüğünde o
yazın, hâlen daha en yücede ve hâlen daha biçim bakımından bir eşine daha
rastlanmadı. Fakat bu durum bile Blankistlerin hiç hoşuna gitmiyor. Herkesten
daha fazla radikal olduklarını ispatlamak adına, 1793’te olduğu gibi, Tanrı’yı
bir kararname ile yürürlükten kaldırabileceklerini düşünüyorlar:
“Komün,
insanlığı geçmişin sefaletine ait o hayaletten (Tanrı’dan), bugünkü sefaletin
‘sebebinden’ (hiç varolmayan Tanrı nasıl oluyorsa sebep olabiliyor!) kurtarsın.
Komün’de rahiplere yer yok; Dine dair her gösteri, her türden dinî teşkilât
yasaklanmalı.”
Tüm
insanların bir müftünün tek bir fetvasıyla [par ordre du mufti] ateist
yapılmasına dönük bu talebi, Komün’ün iki üyesi imzaladı. Oysa bu iki üye
gerçekte, ilk olarak, pratikte uygulama gereği duymaksızın, bir yığın şeyin
kâğıt üzerinde emredilebileceğini ama ikinci olarak da istenmeyen kanaatlerin
yayılması için gerekli en iyi aracın zulüm olduğunu görecek fırsata sahipti!
Ama onların zihninde şurası kesindi: Tanrı’nın bugün sunacağı yegâne hizmet,
ateizmi imanın mecburi olarak uyulması gereken bir şartı hâline getirmesi ve
dini tümden yasaklamak suretiyle, Bismarck’ın Kilise’ye karşı açtığı savaşı ve
çıkarttığı kanunları [Kirchenkulturkampf] bile geride bırakacak adımlar
atılması idi.
Friedrich Engels
1874
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder