Pages

16 Mart 2018

Dışişleri Bakanlığı CIA’ye Bağlı Bir Yan Kuruluş Hâline Geldi


Rex Tillerson, tek bir tweet ile internet üzerinden, kamuoyunun gözü önünde kovulan ilk üst düzey devlet görevlisi olduğu konusunda neler düşünüyor, merak ediyorum. Kafasına o çekicin ineceği günü beklediğine eminim. Ama onun bu şekilde inmesini hiç ummuyordu herhâlde. İleride kovulmasına neyin sebep olduğunu anlatacak mı, merak ediyorum. Kapitalist sınıfın varlıklı ve hâlâ nüfuzlu bir oyuncusu olarak Tillerson’ın bir şeyler anlatmasının imkânı yok ama. Gene gözü kara bir gazetecinin Rex’i öğle yemeğine çıkartıp onun bir iki biraya olan biteni gözü yaşlı aktarmasını sağlayacağı günü beklemek zorundayız.

Olaylar, tam da Trump’a has bir biçimde, kaotik bir tarzda gözler önüne serildi. Atlantic’e göre,

“Beyaz Saray, Salı günü Tillerson’a geçen Cuma dışişleri bakanlığı görevinden alınacağını söylemişti. Fakat kamu diplomasisinden sorumlu dışişleri bakanlığı müsteşarı Steve Goldstein, Salı günü yaptığı açıklamada, Tillerson’ın başkanın o tweet’ine dek, Salı sabahı CIA direktörü Mike Pompeo’nun dışişleri bakanı yapılacağını aklına bile getirmediğini söyledi. Goldstein’in kendisi de bu açıklamasından ötürü kovuldu.”

Genelkurmay başkanı John Kelly ise Tillerson’ı o tweet’ten üç günce bilgilendirmiş ve onun rahatlamasını sağlamıştı. Kralın arkasında duran üçlü erk (Kelly, Savunma Bakanı Yardımcısı James Mattis ve Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster) B takımının arkasına hizalandılar. Trump’a bekçilik yapanlar, derin devlete ait savaş planlarını uygulaması için dürtüp duranlar, işte bu komutanlardı. John Grant’in CounterPunch’a yazdığına göre:

Michael Wolff’un Ateş ve Gazap: Trump’ın Beyaz Saray’ının İçerisi isimli çalışmasında, Kelly’nin Trump’ın ulaşmasına mani olduğu, eskiden Nixon’a çalışan ve onun kirli işleri için entrikalar çeviren Roger Stone’un şu sözüne yer veriyor: “Mattis, McMaster ve Kelly, üçü uyum içerisinde hareket edene dek askerî bir eyleme imza atılmayacağı, diğerleri başka bir yerde iken üçlünün içinden en azından birinin her daim Washington’da kalacağı konusunda anlaşmaya vardı.”[1]

Burada esasen bir cunta kafası işliyor. Tillerson’ın başında bulunduğu dışişleri bakanlığının ABD’nin savaşçı ruhuna gerekli coşkuyla sarılmadığını işte bu kafa söylüyor. Peki bu cuntanın sunduğu çözüm ne? CIA Başkanı Mike Pompeo’yu Tillerson’ın yerine getirmek. Ulusal Devlet Radyosu’na [NPR] göre Pompeo, “sıradışı bir özgeçmişe sahip”. West Point’te okulu birincilikle bitirmiş. Avrupa’da tank subayı olarak çalışmış. Harvard’da hukuk okumuş. Ayrıca Çay Partisi’nin önde gelen cumhuriyetçi isimlerinden ve ne tür bir krizle yüzleşileceğini asla umursamadan sert bir pozisyon alan, ulusal güvenlik teşkilâtının şahinlerinden. Onun özgeçmişinin Kuzey Kore’yi silâhsızlanmaya, Putin’i de Suriye’den çekilmeye ikna edeceğine eminim ben. En azından o üçlü erkin, troykanın hesabı bu yönde. Trump da bu tercihe tabi görünüyor: Trump muhabirlere, “Mike’la aramızda ta baştan beri iyi bir kimya vardı” diyor. Pompeo ise Tweeter’dan sorumlu başkandan sitayişle söz ediyor: “Her gün kendisiyle yarım saat, kırk dakika geçiririm. Bana sağlam bir zekâya sahip insanların soracağı türden yığınla zor soru soruyor. Gayet dolu biri.”

Tillerson’ın kafasına o çekiç inmezden önce bu üçlü çete, onun yerine Pompeo’yu getirmek için, ilk aşamada deneyimli ajan Gina Haspel eliyle yolu temizlediler. Haspel, sistematik işkenceye dair kanıtları yok etmek suretiyle çeteye sadakatini ispatlamış bir isim. NPR’ın geçen kış yaptığı habere göre, “Haspel, El-Kaide üyesi olma şüphesiyle tutuklanmış Ebu Zübeyde’nin 83 kez su işkencesine maruz kaldığı, Tayland’daki gizli bir hapishaneyi yönetmişti. İşkenceler videoya kaydedilmiş ama kasetler, bir Kongre üyesinin CIA’den onları muhafaza etmesini istemesinden iki yıl sonra, 2005’te imha edildiler.” Peki o kasetlerin imhasını kim emretti? Gina Haspel’ın ta kendisi. CIA’in yürüttüğü gizli görevlerin başında bulunan ve NPR’a açıklamalarda bulunan John Bennett’a göre, “işkence merkezi yönetmek kirli bir işti fakat Gina, bu işi gayet cesur bir şekilde ifa etmişti. Ülkenin güvenliği için bu iş hem zaruri hem de hukukîydi. Yaptılar, Gina da yaptı, çünkü o insanlar bu işi görev biliyorlardı.”

Obama da bu şekilde düşünüyordu, zira o da işkence yapan tek bir CIA görevlisi hakkında kovuşturma başlatmadı. Onda böylesi bir adım atmaya yetecek yürek olsaydı, bugün muhtemelen Gina’nın üzerinde tayyör değil hapishane tulumu olurdu. Geçen yıl Trump’ın CIA Direktörü Yardımcısı olarak Haspel’ın ismini vermesi ardından New Yorker’ta Dexter Filkins şunları yazmış:

“2009’da Obama göreve geldiğinde CIA’nın soruşturma programlarında görev alan hiç kimseyi kovuşturmayacağını, Haspel gibi üst düzey yöneticiler hakkında soruşturma başlatılmayacağını beyan etti. O dönemde Obama geriye değil ileriye bakmak istediğini söyledi. Fakat o da biliyor gibi, geçmiş asla geçip gitmez. Amerika’nın işkence tezgâhlarının gölgesinin yeniden düşme ihtimalinin gündemde olduğu bir dönemde Obama’nın aldığı karardan pişman mıdır, merak ediyorum. Her şeyin ötesinde Haspel türünden insanlar büyük olasılıkla hapsi boylayacaklardı.”

Edward Snowden Haspel’ın yeni görevini duyduğunda şu tweet’i attı (13 Mart 2018):

“İlginç: ‘Eskiden bazı insanlara işkence etmiş olan” Yeni CIA direktörü, muhtemelen AB’ye diğer casus şefleriyle buluşmak için gittiğinde tutuklanacak, çünkü Avrupa Anayasal Haklar ve İnsan Hakları Merkezi Berlin Şubesi [ECCHR], Almanya’daki federal savcıya şikâyette bulundu.’ […]”

Böylesi bir ekip ruhunun terfi edilmeyi hak ettiği açık. Tek bir siyah ajanı kuruma almamakla tanınan, George H. W. Bush Ödülü’nü terörizmle mücadeleyi kusursuz bir biçimde yürüttüğü için alan Haspel, CIA’nın tepesine çıkan ilk kadın olma vasfına da sahip. Özgeçmişine göre o, CIA’in Langley’deki genel merkezinde doğmuş olmalı. 1985 öncesine dair hakkında tek bir evraka rastlanmıyor, muhtemelen bu onun teşkilâta katıldığı tarih.

Pompeo ve Haspel, atamalarıyla ilgili oylama için kongrenin huzuruna çıkacak. John McCain ve Ron Wyden, Haspel’ın atanmasına karşı çıktığını açıktan beyan etti bile. Kamuoyunun yoğun baskısı, teşkilâtın tuvaletinden işkence mağdurlarının iskeletlerinin çıkmasına katkı sunabilir ama bu, pek mümkün değil. Derin devlet istediğini almaya alışmış ve bir şeylerin yargının konusu olmasına asla izin vermiyor.

Bugün dışişleri bakanlığı, tümüyle CIA’e bağlı bir yan kuruluş hâline gelmiştir, dolayısıyla Amerika huzur içerisinde uyuyabilir. Kibar beyefendilere bu sahnede artık yer yoktur. Diplomasi muhallebi çocukları içindir. Görgü nedir bilmeyen tüm o devletlere ve onların başındaki sonradan görme liderlere patronun kim olduğunu göstermenin vakti gelmiştir.

Geoff Dutton
15 Mart 2018
Kaynak

Dipnot:
[1] John Grant, Are We Living Under a Military Coup?”, 14 Mart 2018, Counterpunch.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder