Anlaşılan
Cezayirli kadınların yırtılıp atılmış çarşafına psikolojik düzeyde azami dikkat
gösteren işgal güçleri esasen kimi sonuçlara ulaşmak derdinde. Orada burada bir
kadının çarşafı sembolik düzeyde çıkartılıyor ve o kadın bu sayede
“kurtarılıyor.”
Özgür
bedenlere ve çıplak yüzlere sahip, belirli bir sınavdan geçmekte olan bu
kadınlar, sonrasında Cezayir’deki Avrupalı cemaati içerisinde sağlam para
misali dolaşıma sokuluyorlar. Bu kadınların etrafını yeni bir hava kaplıyor.
Aşırı heyecana kapılan ve tümüyle ulaştıkları zaferin sarhoşluğunu yaşayan
Avrupalılar, bir tür transa geçiyorlar ve yaşanan dönüşümün psikolojik boyutu
üzerine yığınla laf üretiyorlar. Avrupa cemaati içerisinde asıl takdir
toplayanlar, söz konusu dönüşümü gerçekleştiren failler. Bunlara gıpta
ediliyor. Devlet idaresi müşfik yüzünü bu insanlara gösteriyor.
Her
bir başarı ardından, yetkililerdeki şu kanaat de bir biçimde güçleniyor:
Batı’nın ülkedeki yerli halka nüfuz etmesine asıl destek sunacak unsur,
Cezayirli kadınlardır. O zamana dek yasak olan çarşaf sömürgecilerin gözü
önünde çıkartıldığında, Cezayir’in etinin her bir parçası gözler önüne
seriliyor. Her bir peçe kalktığında, işgalcinin saldırganlığı, dolayısıyla
umutları da on misli artıyor. Her yeni bir Cezayirli kadın çarşafını çıkartıp
peçesini indirdiğinde, işgalci, Cezayir toplumundaki savunma sistemlerinin
dağıldığını, saldırılara açık hâle geldiğini ve onda gedikler açıldığını
düşünüyor. Ne vakit bir peçe inse, ne vakit bir kadın beyaz çarşafını [haik]
çıkartsa, ne vakit yeni bir yüz, kendisini işgalcinin utanmak bilmez ve
sabırsız bakışına açsa, gerçekte Cezayir’in kendisini inkâr edip sömürgecinin
tecavüzünü kabul ettiğine dair olumsuz bir izlenim oluşuyor. Cezayir toplumu,
çarşaf ve peçeden vazgeçtiğinde, efendinin okuluna girmek istediğini,
işgalcinin yönetimi ve himayesi altında kendi alışkanlıklarını değiştirmeye
karar verdiğini ortaya koymuş oluyor.
Frantz Fanon
[Kaynak:
A Dying Colonialism, Grove Press, 1965, s. 42-43.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder