Pages

08 Eylül 2017

İştirakiyyenin Anlamı: 19. Yüzyılda Arapların Sosyalizme Bakışı

Sosyalizm sözcüğü Avrupa dillerinde görece yakın tarihlidir. İlk olarak Robert Owen’ın ve Fourier’nin toplum hayatını yeniden düzenlemeye yönelik sistemlerini adlandırmak üzere 1830’larda karşımıza çıkar. Ancak o zamandan bu yana terim muhtelif anlamlar kazanmıştır ve artık konuşanın kastettiği anlamı kesin olarak verebilmesi için önüne birtakım sıfatların eklenmesi gerekmektedir: demokratik sosyalizm, nasyonal sosyalizm, Hıristiyan sosyalizmi, Fabyan sosyalizmi, devrimci sosyalizm gibi. Sosyalizm iddiası taşıyan ideolojiler aşırı sağdan, ılımlı bir işçiciliğe ya da toplumsal yaşamı tümden değiştirmek isteyen bir devrimciliğe kadar çeşitlenebilmektedir.

Sosyalizm sözcüğünün çağrışım çeşitliliği Arap dünyasında da mevcuttur. (İştirakiyye olarak tercüme edilen) sosyalizm geniş bir içeriğe sahiptir. Örneğin 20. Yüzyılın ortalarında terim Mısır’da solcularca, liberal anayasacılarca, Vefd, Kutla, Vatan partileri ya da kripto-faşist Genç Mısır Partisi gibi partilerin üyelerince ayrım gözetmeksizin kullanılmaktaydı.[1] Bilahare sözcüğün muhtelif çağrışımları arasında anlam ayrımına gidilmesi gerekti. Örneğin Hz. Muhammed’in Medine’de uyguladığı rejime de iştirakiyye deniliyordu. Bana kalırsa bu yorum en iyi biçimde Şevki’nin şu dizelerinde ifade edilmiştir:

Ey Muhammed sen ki imamısın sosyalistlerin
Şu müfrit insanlar ne derse desin.

Daha sonraki yıllarda iştirakiyye, kastedilenin evrensel bilimsel sosyalizmin Arap dünyasına uygulanışı mı yoksa Marksist olmayan bir Arap sosyalizmi mi olduğuna bakılarak arabiyye sözcüğü ile beraber de kullanılmaya başladı. Daha yakın bir zamanda Mısır Arap Cumhuriyeti anayasasının 1. maddesi Mısır’ın “demokratik sosyalist” (iştiraki dimuqrati) bir hükümet sistemine sahip olduğunu bildirmişti. Bu türden bir sosyalizm ekonomide özelleştirmeyle ve ABD ordusu ile yapılacak askerî anlaşmalarla çatışır görünmüyordu.

İştirakiyye terimi, görüldüğü üzere Arapçada da diğer dillerde olduğu gibi muhtelif gönderimleri olan bir içeriğe sahiptir. Anlaşılan o ki birkaç anlam katmanı kazanmış olan terimin her bir anlamının ayrı tarihsel öncülleri ve kullanıcıya göre değişen çağrışımları bulunmaktadır. Bu çalışma terimin bir arkeolojisini sunmayı amaçlıyor.

Etimoloji: İslamî Köken

Kahire’deki Arap Dili Akademisi 1934 yılında Arapçada ‘kapalı t’ denen müenneslik (dişillik) işaretini taşıyan nesep ekinin (-iyye) bir köke eklenmesiyle yeni bir sözcük gövdesinin türetilebildiğini tasdik ediyordu; buna göre cumhuriyye hükümet biçimi cumhuriyet olan bir ülkeyi, iştirakiyye ise iştirakı (yani ortaklığı) yaymak isteyenlerin teorisini ve bu teorinin pratiğe geçtiği bir toplum biçimini kastediyordu.[2] Bu türden sözcük türetimi yeni olsa da iştirakiyyenin ş-r-k biçimindeki kökü eskiye dayanır. Bu eylem kökü ortaklık düşüncesiyle ilgili muhtelif anlamları işaret edebilir: çok tanrıcılık, çok eşlilik, şirket, Aşai Rabbani Ayini gibi.[3] Tacu’l-Arus ve Lisânu’l Arab gibi eski Arapça sözlüklerde iki farklı örneğe rastlanır. Bunlardan ilki bir hadistir: “İnsanlar suda, ateşte ve toprakta ortaktır.” İkinci örnekse Emevi halifesi Ömer bin Abdülaziz’in Yemenlilerin toprağı ortaklaşa sahiplendiklerine dair aktardıklarıdır.[4]

Ş-r-k kökü, Arap yarımadasında İslam’dan önce de mevcuttur. İki olası anlamı vardır: olumsuz bir çağrışımla çoktanrılılığa, olumlu bir çağrışımla ise bir tür doğa yasası olarak, hayatın su, ateş, toprak (barınak) gibi müşterek ihtiyaçları üzerinde ortak mülkiyete işaret eder. Ortak mülkiyet fikri İslam öncesi dönemde Yemen’de mülkiyet haklarının yasal düzenlenişinde de görülebilir. Hicret’ten sonra bir tür ortak mülkiyetin ve toplumsal servetin müşterek harcanmasının Mekkelilerle Ensar arasında yaşama geçirildiği görülür.

Yedinci yüzyıl gibi erken bir dönemde ş-r-k kökünün ortaklaşma ile ilişkilendirildiği anlaşılıyor. Ne var ki terimin Peygamber’in önayak olduğu düzene atıfta bulunan olumlu çağrışımlarının Avrupa sosyalizmi ile ilk karşılaşmaların yaşandığı 19. yüzyıl itibariyle değişmeye başladığını görüyoruz.

İlk Karşılaşmalar

Avrupa’da yeni filizlenmeye başlayan sosyalist düşünce ile Osmanlı İmparatorluğu’nun tanışması oldukça erken bir döneme rastlar. 1845 gibi erken bir tarihte İzmir valisi bir İngiliz ziyaretçisine el koyduğu bir belgeyi gösterir, belge “yakın tarihte Paris’te basılmış sosyalist bir bildiri”dir.[5] Üç yıl sonra 1848 Devrimi’nin ardından gelen baskıdan kaçarak İstanbul’a gelmiş bir Macar, açtığı kitabevi kanalıyla, Genç Osmanlılara “Avrupa’da çıkan en son bilimsel incelemeleri ve siyasal broşürleri temin etmektedir”.[6]

Bu temaslar her ne kadar sınırlı olsalar da 1861 basımı bir İngilizce-Türkçe sözlükte madde başı olarak sosyalizmin yer almasını gerekli kılacak önemdedirler. Bu, sosyalizmin (iştirak-i emwal- malların ortaklığı) tanımlanmasında eylem kökenli bir ad olan iştirak sözcüğünün ilk kez kullanıldığı örnektir Türkçede.[7]

1848 devrimlerinin Arap zihninde çok yankı bulmadığı anlaşılıyor. 1848 yılında Paris’te Saint Michel Bulvarı, 97 numaradaki Mısır askerî misyonunda ikamet etmekte olan müstakbel tarihçi ve roman yazarı Mübarek Ali Paşa büyük oranda otobiyografik olan ve esasen Fransız âdetlerinin anlatıldığı romanı Alameddin’de Haziran günlerinden hiç söz etmez. Askerî misyonun diğer üyeleri de kelimenin tam anlamıyla kapılarının önünde cereyan eden olaylarla ilgili olarak aynı biçimde suskundurlar.[8] Mısır’a Paris’ten gönderilen bilgi notlarında sosyalizm bahsi hiç geçmez. Mısır ile Osmanlı arasındaki karşılıklı şüphelere binaen Avrupa’daki karışıklıklara dair haberleri de içeren Osmanlı basınının Mısır’da dikkatle incelendiği düşünüldüğünde bu durum oldukça tuhaftır. Şu hâlde, Paris misyonu üyelerinin sansür korkusuyla ki nihayetinde söz konusu olan bir askerî misyondu, siyasi gelişmelerden söz etmekte isteksiz oldukları varsayılsa bile, Kahire’de 1848 olaylarına dair Türklerin bildirdiklerinden bir şekilde söz ediliyor olması beklenirdi. Yine de büyük bir sessizlikle karşı karşıyayız; üstelik bütün bu sessizlik Saint-Simoncuların yaşamak için seçtikleri bir ülkede cereyan ediyor.

1848 devrimleri, adı ironik bir biçimde al-Moubacher: Le Porteur de Bonnes Nouvelles [“Mübaşir: İyi Haberler Ulağı”] olan ve Arapça yayınlanan Fransız Cezayir’i menşeli gazetenin 30 Haziran 1849 tarihli nüshasında ancak üstünkörü bir şekilde anılıyordu. Bu tarih olaylar yatıştıktan tam bir yıl sonrasıydı ve haberde hâlâ devrimciler “şer ehli” olarak anılıyor ve “Paris ve Lyon’da fesat çıkarmakla” suçlanıyorlardı. 1848 devrimlerine yapılan üstünkörü gönderimler ve sosyalizmden hiç söz edilmeyişi bu örnekte cehaletle açıklanamaz. Cezayir 1848 yılında bir Fransız sömürgesiydi ve Le Porteur de Bonnes Nouvelles devrimden önce idari genelgeleri ve resmi ziyaretleri haberleştirirken hiç sorun yaşamıyordu.

1871 Paris Komünü

1848 devrimlerine ilişkin haberlerin nispeten ihmal edilişi Arapçada sosyalizmin ele alınmasını 19. yüzyılın ilk yarısı boyunca engellemiş gibi görünüyor. Ne var ki bu ihmal 1871 Paris Komünü’nün basında geniş yer bulmasıyla giderilmiştir. Arap basınında Komün’le ilgili yayınlanan haberler Arap yazarlarını Fransa’da savaşan unsurların ideolojisi üzerine kafa yormaya ve bir fikir olarak sosyalizmin içeriğini daha belirgin biçimde tartışmaya itmiştir.

1848 devrimleri ihmal edilirken Komün’e basında nispeten daha geniş yer ayrılması kanımca iki nedene dayanıyor.

Birincisi, 1860’lardan önce bağımsız bir Arap haberciliğinden söz etmek mümkün değildi. İlk olarak Napolyoncu kampanyanın akim kalmış yayını Tenbih vardı, onu 1828’de yayına başlayan ve dış haberlerden ziyade yasa ve kararnameleri içeren el-Vaka’i el Misriyye takip etti. Dış haberler, düzenli olmamakla birlikte, 1860’lardan sonra[9] üç gazetede verilmeye başlandı: Vadiyyü’n-Nil 1866’da Kahire’de yayınlanan Le Nil’in Arapça versiyonu idi. Fransızca orijinali gibi o da verdiği haberleri Avrupa gazetelerinden yapılan çevirilere ve yine Avrupa’dan gelen telgraflara dayandırıyordu. Her iki gazete de yeni filizlenmekte olan milliyetçi siyasette etkindi. Nitekim, Nubar Paşa anılarında Le Nil’in Fransız yazarlarından “ces messieurs les meneurs” diyerek söz eder;[10] gazetenin editörünün Louis Blanc’ın 1848’den sonra Fransa’dan sürülmüş olan kardeşi Charles Blanc olduğu düşünülürse şaşırtıcı bir suçlama sayılmaz bu. Charles Blanc Kahire’de sosyalizme aşina yegâne kişi değildi; 1869’da Süveyş Kanalının açılışını haberleştirmek üzere görevlendirilen Le Siècle’ın dış haberler muhabiri bir Garibaldiciydi.[11] Charles Blanc’ın ya da 1869’da Le Siècle için çalışan Louise Colet’nin Mısırlı gazeteci ve aydınlar üzerinde etkili olup olmadıkları konusunda ancak tahminde bulunulabilir. Vadiyyü’n-Nil Komün’ün kuruluşuna denk gelen günlerde, 1871’in Mart ayında yayınına son verdi. Bu nedenle sosyalist fikirlerle ilgili tartışmalar noktasında kısıtlı bir içeriğe sahip olduğu söylenebilir. Editörü Ebussuud Abdullah Efendi, Tahtavi’nin öğrencisiydi ve Mübarek Ali Paşa ile teşriki mesai içindeydi. Ebussuud Fransızcadan çeviriler yapıyor ve çeviri bölümünü bizzat idare ediyordu. Buradan yola çıkarak Fransa’da o tarihte mevcut olan entelektüel akımlarla temas etmiş olduğu tahmin edilebilir. Vadiyyü’n-Nil’de yazdığı başyazılardan onun Paris’in topografyasına olduğu kadar Fransa’nın siyasi güçlerine de aşina olduğu anlaşılmaktadır. Doğu Akdeniz ve Mısır’a batıdan gelen fikirlerin aktarılmasında önemli rolü olan bir ailenin üyesi olan Salim Bustani’nin sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu bir başka haftalık gazete, Beyrut’ta Cinan adıyla yayınlanıyordu.

Komün iktidarı boyunca da yayınlanmış olan Cinan haber ve makalelerini muhtelif kaynaklardan temin ediyordu: Londra menşeli Times, Versaillais gazetesi La Situation ve Komünarların sesi Le Cri du Peuple. Üçüncü bir gazete de İstanbul’da Ahmed Faris Şidiyaq adındaki bir Suriye-Lübnanlı tarafından çıkarılıyordu: Cevayib [“Haberler”]. Hourani’ye göre: “Cevayib, gerçekten de kayda değer ilk Arapça gazetedir, ilk kez Arapça yayınlanan bir gazete Arapçanın konuşulduğu her yere dağıtılmakta ve dünya siyasetindeki meseleleri ele almaktadır […]”. Hourani, C.M. Doughty’nin bu hususta şunları söylediğini aktarıyor: “[…] gazete Arapçanın kullanıldığı bütün ülkelerde mevcut. Bombay’da Necd emirliğinin ticaret evlerinde bile buldum.”[12] Cevayib’in editörünün 1848 yılında Yeni Ahit’in çevirisine yardım etmek üzere İngiltere’de bulunduğunu ve onun Paris Komünü günlerinde cari olan fikirlere dair oluşturduğu kanaatin büyük ölçüde Elçilerin İşleri’nde tariflenen ilkel komünizmle ilgili kavrayışından nasiplendiğini biliyoruz.

Sosyalist fikirlerin Avrupa’da olduğu gibi Arap dünyasında da tartışılmaya başlanmasının ilk nedeni bir takım Arapça süreli yayınların 1860’larda ortaya çıkışıdır. İkinci neden ise kanımca Paris olaylarının Fransa-Prusya savaşı tırmanırken cereyan etmiş olmasıdır. Savaş hakkında, Paris’te olan bitene değinmeden haber yapmak zordu. Komün’e ilişkin bazı haberler bu nedenle zorunlu olarak veriliyordu ve bu haberlerde olayların başkişilerini harekete geçiren fikirlerin de sunulması bir zorunluluk arz ediyordu.

Salim Bustani’nin gazetesi Cinan, Komün’ün ilanına öngelen Fransa-Prusya savaşına dair haberleri Londra’da yayınlanan Times’dan alıntılıyordu. Dolayısıyla savaş haberleri çeviri idi ve hassaten Cinan okurlarının aşina oldukları bir konuya ilişkindi. İki askerî güç savaşıyor ve yenilen tarafta bir hükümet değişikliği yaşanıyordu. Salim Bustani bir noktada haber çevirisi yapmayı bırakıp hulasa siyasiyye [“Siyasi Özet”] başlıklı köşesinde Komün’ü ve olan biteni yorumlamaya başlamıştı:

“Paris’in aralarında ayaktakımından da hayli kimsenin bulunduğu kimi sakinlerini itaatsizliğe iten neden, rahatlıktan yoksun bulunmalarıydı. Bu insanlar, barışın ve düzenin ortadan kaldırılmasını kışkırtıp mevcut hükümeti ve ondan yana olan meclisi lağvetme işinde sadece kızıl parti diye adlandırılan devrimci partiden destek gördüler. Bunlar birleştiler ve refahta ortaklık (iştirak) talep eden kızıllar diye anılır oldular. Bunlar bir hayli celallendiler ve Montmartre’daki toplara el koydular […] Maksatları bir komün (kentsel birlik, cemiyye belediyye) vs. teşkil etmekti.”[13]

Bustani, açık komünar-karşıtı fikirlerine rağmen devrimin sempatizanı olan kaynaklardan beslenen yegâne Arap gazeteciydi. Journal Official, cemiyye belediyenin lehine olarak çevrilmişti, Jules Valles’nin Le Cri du Peuple’i ise Bustani’ye devrimi tarif edip Komün’ü şehir meclisi olarak andığı makalesi için gereken malzemeyi sağlıyordu.

Şurası yeterince açık görünüyor ki Bustani’nin 1871 olaylarını tariflerken kullandığı terminoloji net değil. Kesinlikten yoksunluk, benzer biçimde Bustani sosyalizm sözcüğünü çevirirken değil belki ama Arap okurlar için sözcüğün içeriğini aktarırken de karşımıza çıkıyor. Nitekim Louis Blanc’tan “ılımlı olmayan cumhuriyetçi parti”nin (hizbu’l cumhuriyye gayru’l mu’tedile) lideri olarak söz ediliyor.[14] Cinan’da yayınlanan -bu kez Bustani’nin ortağı Antun Sabbağ tarafından yazılmış- başka bir başyazı sosyalist partiyi “para ve mülkte genel ortaklık partisi” (hizbu’l-iştiraku’l ‘amm fil mel vel emlak) olarak anıyor.[15] Her iki başyazı da Fransız siyasetine aşina olunduğunun göstergesi ve her ikisinde de iştirak sözcüğü sosyalizmi tanımlamakta kullanılıyor.

Vadiyyü’n-Nil’deki makaleler de yabancı basına dayanıyor ancak bunların kaynağı daha ziyade Le Nil. Vadiyyü’n-Nil’in editörü Ebussuud tereddüt içinde gibi görünüyor. Nitekim, Komün’e (üstü örtülü de olsa) taraftar olan makaleleri çeviriyor. Bu tercihin anlamı bilhassa komünarların görüşlerini Parislilerin çoğunluğunun görüşleri olarak andığında açığa çıkıyor: “ünlü şehrin halk hükümetine meyyal olan sakinleri”.[16]

Yine de Ebussuud, hiçbir yerde komünarların görüşlerini anlatmaya, hatta onlara gönderimde bulunmaya kalkışmıyor. Nitekim Paris’te yaşanan askerî hareketliliğe dair detaylı bir anlatım olduğu halde siyasi fikirlere yapılan yegâne gönderimde seçim için yarışan partiler “ılımlı cumhuriyetçiler, durumu eskiden olduğu haliyle korumak isteyen muhafazakârlar” vs. biçiminde tanımlanıyor. Başka bir sayıda meclis adayları “meşruiyetçiler, cumhuriyetçiler ve ılımlılar” diye anılıyor.[17] Sosyalistlerden söz edilmemesi göze çarpıyor; üstelik Louis Blanc’ın sürgündeki kardeşinin yazdığı makalelerin çevirisine dayanan bir gazete bu.

Üçüncü bir gazete ise Komün’e ve sosyalistlere yönelik tutumunda çok daha net. Sözünü ettiğimiz gazete Ahmed Faris Şidiyaq’ın İstanbul’da yayınladığı Cevayib gazetesi. Cevayib, Komün’ün amacı ve ideolojisine dair tartışmaları karşıt bir yerden de olsa içeren tek Arap gazetesi oluyor.

Cevayib’de yer alan haberler Reuters ajansına dayanıyor, bunları Şidiyaq çevirip yorumluyor. Komün ortaya çıkınca Şidiyaq Paris ayaklanmasının Fransa’nın Almanlarca işgaline karşı direnişi ile ilgili haberlerden daha önemli olduğu çıkarımında bulunuyor:

“Kızıl cumhuriyetçilerle hükümet arasında yaşanan çarpışmalar bizim için Fransız askerleri ile Alman askerleri arasında Paris kuşatması sırasında yaşanan çarpışmalardan daha önemli.”[18]

29 Mart tarihli başyazıda Cevayib’in editörü Salim Şidiyaq Efendi, “bu parti”nin üyelerinin “zenginlerin evlerini, dükkânlarını ve hükümet binalarını” ele geçirdiğini anlatıyor. Talepleri “mülk sahiplerinin mülkünü paylaşmak (müşareket un-nas zuw’il emlak fi emlakihim) ve mülkte ortaklık anlamına gelen bir komün kurmak”tır.[19]

Şidiyaq’ın makaleleri arasında belki de en şaşırtıcı olan Komün’ün Lyon ve Marsilya’ya yayılışını anlattığıdır. Komünarların doktrini makalede “ortaklık yolu” (tarikatu’l iştirak) olarak çevrilmiştir; bu, bugünkü ‘iştirakiyyeye en yakın ifadedir. Bu makalede Garibaldi’nin oğlunun ‘République Sociale’in (cumhuriyye ‘umumiyye) kurulması için verilen kavgada yer aldığı haber verilir ve Komünarların Enternasyonal’le olan ilişkisi aktarılır:

“Enternasyonal kelimesinin beynelmilel demek olduğunu söylemiştim. Bununla kastedilen onların bütün uluslara birden ırk ya da doktrin farkı olmadan sadık olduklarıdır ancak bu birliğin üyeleri sadece zanaatkârlar ve işçilerdir. Biraraya gelmeleri kendi çıkarları için, kraliyetler karşısında konumlarını güçlendirmek içindir.”[20]

Makalenin en ilginç kısmı sosyalist fikirlerin Arap okuyucu için çevrilmeye çalışıldığı yerlerdir. Sosyalizm, Elçilerin İşleri’nin (dördüncü bölüm) örneği izlenerek mülkte ortaklaşmak olarak anılır. Ardından Elçilerin İşleri’nde geçen Hananya’nın hikâyesi detaylıca aktarılır.[21] Sosyalizm ve İslam olmasa da din arasında kurulan bu bağ Arapların sosyalizm algısının sabit bir özelliği olmuştur hep. Yukarıdaki alıntılardan Arap gazetecilerin ikilemini anlamak kolaydır. Fransızların iç meselesi olarak Komün’e karşı nesnel bir konum alıp yanısıra her devrimin ardından gelen bir durumu tekrarlayarak normal yaşamı sekteye uğratması ve mülkü tahrip etmesi kınanmalı mı, yoksa devrimin nasıl sonuçlar doğurduğuna bakılmadan eliştirak fil-emwal (malda ortaklık) eleştirilmeli mi? Belki de sadece Şidiyaq geçmişe atıfta bulunarak buna bir çözüm bulmuş oldu. Böylece Şidiyaq artık kanlı mücadelenin, ortadaki fikirlere ilişkin konum almaksızın, sadece fitnenin anlatımına girişebilirdi. Bu olanlar Hıristiyanlara hastı ve onların tarihlerindeki vakalarla ilgiliydi.

Yine de Şidiyaq’ın konumu Komün’ün yorumlanmasında İslam’ın bilinçli bir yapısöküme uğratılmasına dayanır. İslam’dan söz etmeyerek iştirak sözcüğünü bizim daha önce bu metinde göstermeye çalıştığımız gibi İslamî içeriğe sahip ş-r-k köküne bağlamayı da ihmal etmiş olur.

Tarihte İştirakiyye

Eğer Komün’e dair mevcut değerlendirmelerde Arap okuyucu için sosyalizmin yorumlanmasında zorlanılmışsa bu, gazetecilerin cehaletinden değildir. Yabancı kaynaklara Arapların 1870’lerin başlarında düzenli olarak ulaşabildikleri anlaşılıyor. Ayrıca, Arap gazeteciler ya 1848 mültecileri ya kendilerinin çıktıkları dış geziler ya da örneğin Kahire’dekiler gibi sosyalist fikirler serdeden yabancı gazeteciler yolu ile sosyalist fikirlere kısmen aşina idiler. Sosyalizm konuşmak yönündeki gönülsüzlük ya da sosyalist fikirleri Hıristiyanlık geçmişine nispet etmek siyasi bir tartışmadan kaçınmanın göstergesi gibi duruyor. Komün geçmişte kaldıktan itibaren artık bu konular rahatça konuşulabilir olmuştu; Arapların kendi geçmişleriyle doğrudan ilintili olanlar bile. Bunun en iyi örneğini Muqtataf’ta ve eski bir ansiklopedi olan Kitab Da’iratu’l Ma’arif’te görüyoruz.

Bustani’nin bu ansiklopedisinin 1878 tarihli cildinde ‘hemze’ harfinde iştirakiyye olmasa da iştirakle ilgili bir maddeye rastlıyoruz. Ne var ki bu maddede sosyalizm bir kez bile anılmıyor. İştirakiyye terimine ilişkin bir açıklama görmek için 1898’de yayınlanan cildin, ‘S’ harfindeki ‘sosyalizm’ maddesine bakmamız gerekiyor. Orada ilk kez iştirakiyye sosyalizm sözcüğünün çevirisi olarak, parantez içinde veriliyor. Bustani, bu makalede sosyalizmin Avrupa’daki köklerini tartışırken bu kökleri felsefe ve dine bağlıyor. Bunun örneğini Platon’un Devlet’ini ve ardından Esseni doktrinlerini ve öğretileri batıni olmakla beraber malda ortak olan ilk Hıristiyan tarikatlarını andığı bölümlerde görmek mümkün. Sosyalizmin kökleri oradan da Ortaçağ topluluklarına, Reform’a ve Thomas More’un Ütopya’sına bağlanıyor.

Bustani’nin makalesi daha sonra Larousse’un Babeuf, Saint Simon, Owen, Fourier, Louis Blanc, Marx ve Proudhon ile ilgili maddelerindeki yapıyı takip ediyor. Bustani, muhtelif sosyalizm okullarının adlarını anmakla beraber öğretileri arasında ayrıma gitmiyor: Nihilistler (‘ademiyyun), Anarşistler (fewdewiyyun), “kızıllar” olarak da andığı Komünistler (‘ammiyyun) ve Karbonari (fehhemin). Daha önemlisi, Bustani her ne kadar sosyalizme karşı eleştirel bir tutum benimsese de Arapların kabile tarihinde de sosyalist eğilimlerin varlığını teslim ediyor. Daha yalıtık haldeki kabilelerdeki lidersizliği Bustani fewdewiyye (anarşizm) olarak anıyor.[22]

Muqtataf’taki makalelerinde Bustani sosyalizm eleştirisinde daha haşin davranıyor. Nitekim 1890’da sosyalizm karşıt iddialarını şöyle ortaya koyuyor: “bu düşünce ilk başta yoksulların zenginlerin servetinden pay almaları gerektiğini savunduğu için faydalı gelebilir ama bunda bir adaletsizlik var, zira bu paylaşım bir yaz bulutu kadar geçicidir […] sosyalist ilkeler nasıl sunulursa sunulsun zararlıdır.”[23]

Dört yıl sonra Muqtataf’da el-İştirakiyyun wel Fewdewiyyun [“Sosyalistler ve Anarşistler”] adlı bir makale yayınlanır. Makalede açıkça “İştirakiyye(nin) İngilizce sosyalizm sözcüğünün Arapçaya uyarlanmış hali” olduğu belirtilir. Daha sonra Bustani, daha önceki makalelerindeki görüşleri göz önüne alındığında şaşırtıcı olarak, iştirakiyye sözcüğünün ‘iştirak’la yani ortaklıkla ilgisi olmadığını iddia eder. Ona göre bu terim Komün’ün bir tarifini verir yalnızca. Sosyalizmin terim olarak Robert Owen tarafından ortaya atıldığını ve toplumun “yoksulluğun ve ıstırapların herkes dünyanın nimetlerinden nasibini alsın diye ortadan kaldırılması için” reforma uğratılmasını anlattığını söyler Bustani.[24] Sosyalizm teriminin devrimci yönünün vurgulanmasından toplumsal reformcu yönünün vurgulanmasına doğru açık bir kayma olduğu görülür burada. Ayrıca Arapların sosyalizme ilişkin söyleminde ilk kez olmak üzere sosyalizm ve komünizm arasında bir ayrıma gidilir. Sosyalizm terimi 19. yüzyılın sonları itibariyle ehlileştirilmiştir. Şiddet ve devrimcilik çağrıştıran anlamlarından arındırılmıştır. Yine de bilahare sosyalizm terimi biraz da -ilk Hıristiyanlar ya da Müslümanlar özelinde dinî bir renkle aşılanarak ideolojileri en ılımlı toplumsal reformculuktan en şiddetli devrimciliğe kadar değişen birçok farklı grup tarafından kullanılabilir olmuştur.

Sosyalizm fikri Osmanlı İmparatorluğu’na 1848 olaylarının ertesinde ulaştı. 1848’den itibaren yarım yüzyıl boyunca Osmanlı ve Arap aydınları sözcüğün anlamsal çağrışımları üzerinde uzlaşmaya çalıştılar. 19. yüzyılın son çeyreğinde Arapça yayınlanan gazete ve dergilerde Avrupa’daki olaylar serbestçe tartışılıyor ve bu olaylar sırasında dolaşımda olan fikirler açıklanıyordu. Sosyalizm hususunda ise anlaşıldığı kadarıyla Arap okuyucu için terimin çevirisi muhtelif katmanlar içeriyordu.

İlk anlamsal çağrışım devrimle, kanlı çatışmalarla, huzursuzluk ve yaşamların ve mülklerin yitirilmesiyle ilişkiliydi. Olumsuz bir çağrışımdı bu.

İkincisi de aynı oranda olumsuzdu. Sosyalizm Avrupa’ya ait bir kavram olarak görülüyordu; onu icat edenin Hıristiyanlar olduğu düşünülüyor ve onlara has olmaklığı nedeniyle göz ardı ediliyordu. Böylece Arap aydın için sosyalizm sadece bir seyir konusu haline geliyordu.

Üçüncü çağrışım ise sosyalizmi Arapların hem İslamî hem de hatta İslam öncesi geçmişine bağlıyordu. Bu çağrışım ş-r-k eylem köküne dayalı bir neolojizmin kullanımından türüyordu. Bu kök Yemen’de İslam öncesi çağda toprağın ortakça bölüşülmesine ve İslam’ın ilk yıllarında Peygamber’in sünneti uyarınca insanların yaşamın tüm ihtiyaçlarında eşit haklara sahip olmasına işaret ediyordu. Her ne kadar bu çağrışım olumlu ise de bir mukavele sorununa ya da temel toplum düzeyinde bir Arap ‘doğal yasa’sına işaret ediyor. 19. yüzyıldaki sosyalizme ilişkin Arap söyleminin hiçbir yerinde Hz. Ali’nin toplumsal adaletsizliklerle ilgili beyanlarına ya da Karmatîlerin 9. yüzyılda kurdukları sisteme gönderimde bulunulmamış olması ilginçtir. Nihayet, 19. yüzyılın sonunda, Komün’ün yenilgisinden uzun zaman sonra, sosyalizmin tarihsel içeriğini boşaltmak için son bir hamle daha yapılmıştır. Devrimci sosyalizm “Komün” ya da enternasyonal diye anılırken sosyalizm toplumsal reforma indirgenmiştir. İlk çevirileri Bustani tarafından kullanılmış olan ve devrimci sosyalizm yerine kullanılan bu iki terim, çeviri yerine doğrudan doğruya aktarılmalarından da anlaşılacağı gibi, devrimci sosyalizmin içeriğinin Avrupa’da geçmişte yaşanmış birtakım olaylara indirgenmesi girişimini haber veriyor.

19. yüzyılın sonunda iştirakiyye terimi Arapçada sosyalizm yerine kullanılıyordu, onun kolektifliğini ve devrimciliğini yansıtmıyor olsa da.

Murad Mecdi Vehbi
İştirakî dergisi Sayı. 9, s. 69-76.

[Kaynak: “The Meaning of Ishtirakiyah: Arab Perceptions of Socialism in the Nineteenth Century.” Alif: Journal of Comparative Poetics, Sayı 10 (1990): s. 42-55. Yazardan izin alınarak çevrilip yayımlanmıştır.]

Dipnotlar:
[1] Rober Tignor “Equity in Egypt’s Recent P ast: 1945–1952”, Yayına Hz.: Gouda Abdel Khalek ve Robert Tignor, The Political Economy of Income Distribution in Egypt (New York: Holmes and Meier, 1982) içinde, s. 31.

[2] Muhammed Şevki Emin’le görüşme, Arap Dili Akademisi, Ekim 1986.

[3] Örneğin krş. Hans Wehr, A Dictionary of Modern Written Arabic, Yayına Hz.: J. Milton Cowan, (Wiesbaden: Otto Harrassowitz, 1961).

[4] Krş. Tac el-Arus, Ş-r-.k maddesi.

[5] C. MacFarlane, Turkey and Its Destiny, (Londra: John Murray, 1850), aktaran Şerif Mardin, The Genesis of Young Ottoman Thought: A Study in the Modernization of Turkish Political Ideas (Princeton: Princeton University Press, 1962), s. 195.

[6] Ş. Mardin, The Genesis of Young Ottoman Thought, s. 195.

[7] J.W. Redhouse, Lexicon of English and Turkish, Bernard Quaritch, (Londra: 1861), “socialism” maddesi, s. 695.

[8] Anouar Louca, Voyageurs et écrivains égyptiens en France au XlXème Siècle (Paris: Didier, 1970), s.103.

[9] Sultan Abdülaziz döneminde çıkarılıp basını özgürleştirmeye hizmet etmiş olan yasanın etkisi bu bağlamda anılmalıdır.

[10] Yayına Hz.: Mirrit Boutros Ghali, Memoires de Nubar Pacha (Beyrut: Librairie du Liban, 1983), s. 394.

[11] J. M. Carre, Voyageurs et écrivains français en Egypte, 2. Cilt. (Kahire: IFAO, 1956), s. 313.

[12] A.H. Hourani, Arabic Thought in the Liberal Age: 1789-1939, (Londra: Oxford University Press, 1962), s. 98.

[13] Al-Jinan, cilt VIII, 15 Nisan 1871, s.351-353.

[14] Al-Jinan, cilt VIII, 15 Nisan 1871, s. 357.

[15] Al-Jinan, cilt VIII, Şubat 1871.

[16] Majallat Wadi al-Nil, 29 Cemaziyülevvel 1287 A.H (26 Ağustos 1870), s. 5 (Concorde Meydanı nümayişine dair haber).

[17] Wadi al-Nil, 27 Zilhicce1287 A.H. (18 Şubat 1871) s. 3. İkinci alıntı: 14 Şubat 1871 tarihli sayı, s. 7.

[18] Al-Jawa’ib, 26 Mart 1871, No. 509, s. 1-2: başyazı (cumle siyasiyye).

[19] A.g.e.

[20] A.g.e., 24 Mayıs 1871, s. 3.

[21] A.g.e., s. 2. Sonradan Müslüman olmuş Şidiyaq’ın Yeni Ahit’i 1840’larda Arapçaya çevirdiğini not edelim.

[22] Al-Mu’allim Butrus al-Bustani, Kitab da’irat al-ma’aarif wa huwa Qamus ‘amm li kul fann wa matlab, (Beyrut: Matba’at al-Ma’arif, 1898), “Sosyalizm” maddesi.

[23] Al-Muqtataf, Cilt 6, yıl 14, Mart 1890, s. 361-364.

[24] Al-Muqtataf, Cilt 11, yıl 18, 1 Ağustos 1894, s. 721-729.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder