“Sol sosyalizmi burjuvaziye kurdurmak istiyor.”[1]
Bu sözün teyidi de Metin Çulhaoğlu’ndan geldi.
Çulhaoğlu, tilmizine destek[2] vermek adına, “yobazlığa, dinci gericiliğe,
fanatizme, dinbazlığa, şeriatçılığa (adına ne derseniz deyin) karşı mücadele,
bu ideolojik oluşumları yukarıdan ve dışarıdan kullananlara yapılan
göndermelerle sınırlı kalmamalı, kendisi de başlı başına bir mücadele hedefi
sayılmalıdır” diyor.[3] Bu tespiti, yıllar önce destek verdiği Doğu Perinçek’in
bağlı olduğu devlet adına dillendiriyor olmalı. Perinçek’in çizgisi de bir
burjuva gazeteciye atfen “Türkiye laikliği yeniden keşfediyor” diyor.[4]
Doğrusunu söylemek gerekiyor: “keşfettiriliyor”. Keşif gemisinin kerterizi,
devlet.
Ama tabii Çulhaoğlu’nun TGB ve Halkevleri arasında
konumlandığı yer, onun bahsi artırmasını gerekli kılıyor. Halkevleri, “yaşama
hakkı burjuva olandadır” diyor. Çulhaoğlu geri kalır mı, o da “burjuvazi için
öldüreceğiz, onun yukarıdan, tepeden yapamadığını, aşağıdan yapacağız”
tespitinde bulunuyor. El artıyor haşmetmeap!
“Yaşam laikliktedir” demek, “yaşamak istiyorsanız,
burjuvaziye uyacaksınız, devletine teslim olacaksınız, onun istediği birey
olacaksınız” demek oluyor. “Yobazlarla mücadele” ise açıktan söylendiği gibi,
burjuvazinin iktidarını pekiştirmek adına dillendiriliyor. Devir onların devri…
Çulhaoğlu, burjuvazinin muhafazakârlık ve faşizm gibi
tepeden geliştirdiği yöntemleri sahipleniyor, “ikisi de solun ‘yukarıdan’
modeli” diyor. Bunları eksik buluyor ve kitlelere “gericileri öldürün” talimatı
veriyor. Buna bir de “Marksist aydın” diyorlar.
Çulhaoğlu da biliyor, cirmi kadar yer yakacağını.
Buradaki mesele, sol örgütlerin mülkiyet ve rekabet ilişkileriyle malul olması.
Bahis arttırılmak, diğer örgütlerden “daha ileri”si söylenmek zorunda. Öyle ya,
gerici öldürmek isteyen, neden Rojava’da değil!
Rekabet, bir miktar TKP denilen iç bölünmeyle alakalı.
Diğer ekiplerden daha fazlasını söylemeye mecburlar. Bu rekabet dâhilinde isim
kavgası verenlere şu isim önerilebilir: Türkiye Kakalak Partisi. Kakalak da
gemilerde görülen hamam böceği. Hem burjuvazinin gemisine bindikleri hem de
onun işlerini aşağıdan halletmeye soyundukları için kendilerine bundan daha
layık bir isim yok. Ayrıca ismi değiştirmelerine de gerek kalmaz!
Gelgelelim bunlar boşa sallanan yumruklar...
Çulhaoğlu, ne yazıyorsa arka planı gizlemek, geride olan dinamikleri karartmak
için yazıyor. En cahil burjuva hassasiyetlere oynuyor, kendisi ile içecek özel
bireyler arıyor, genç sevgili tüketimine malzeme bulmaya çalışıyor, kulağına
fısıldanan emirleri yerine getiriyor. Onun kitlelerle işi yok, ehl-i keyftir,
ekabirdir kendileri.
Geri planda işleyen şu: Halep gösterileri, Noel
protestoları belli bir merkezden yönlendiriliyor. İşlemin sonucunda ortaya
çıkan ganimete çöreklenmeye sol siyaset diyorlar. Emperyalizmin içe yönelmesi
bağlamında iç burjuvazi, yağmaya yöneliyor, kitle manipülasyonuna imza atıyor,
iktidarını perçinliyor, oluşan ganimetten uşaklarına pay dağıtıyor. Olan bu.
Burjuvazinin devleti de kendisini boşa düşürecek,
geçmişten geleceğe çektiği hatla kendisini kesecek, temelsiz bırakacak her
yönelimi tasfiye etmek zorunda. Bu noktada kemalizm başlığı altında
değerlendireceğimiz tüm kurgu, kendi solunu hemen üretiyor. Hepsi de 60
darbesinin efradı, evladı. Daha öncesini görmüyorlar bile. Rahat solculuklarını
muhtaç oldukları düzene bedelini ödüyorlar. Onca uğraştan sonra, burjuva
yuvalarına bir bir geri dönüyorlar.
Bir hevesle devlet adamı, bürokrat, teknokrat, CEO,
şirket müdürü veya patron oluyorlar. Örgütlerini bu hevesle yönetiyorlar. Her
şeyi sıfırdan, kendi öznellikleriyle yarattıklarını sanıyorlar. O öznelliğe
halel getirecek, geçmişi, gerçeği, ötesini, bağlamı hatırlatan her şeye
düşmanlar. Bir pazarda olduklarını biliyorlar, o nedenle sürekli dostlar
alışverişte görsün diye iş yapıyorlar. Yoksul, mazlum dinamiklerle ilişki
kurmayı kendilerine yakıştıramıyorlar. Sürekli yukarı kaçıyorlar. Burjuvazisine
ve devletine bağlılık yeminleri ediyorlar. İşin kolayı bu…
Çünkü devlet, kendi dişine uygun bir kitle oluşturmaya
yazgılı. Bunun için dinamikleri yönlendiriyor, birbiriyle çatıştırıyor,
kırıyor, fazlalıkları alıyor. AKP’nin Müslüman kitleye çekilmiş bir operasyon
olduğu görülmüyor. Daha doğrusu, görülüyor, ama operasyona hemen dâhil
olunuyor.
Yıllar önce bir Fethullahçı Alevi derneği başkanının
Alevi derneklerini tehdit eden konuşması dolaştırılıyor internette.[5] Ortam
müsait. Herkes, bu videoyu paylaşıyor. Orada başkan, Alevi dernek
yöneticilerinin örtülü ödenekten para aldığını da söylüyor, o sözü kimse duymak
istemiyor. Sonra İzzettin Doğan, vakfını nasıl kurduğunu anlatıyor.[6] O
vakıfları kim kuruyorsa, o örtülü ödenekleri kim veriyorsa, “yobazları öldürün”
lafını da o ediyor.
Bunlar değil silâh, çakı görseler hızla kaçarlar oysa.
Sadece rekabet piyasasında nam salmaya çalışıyorlar. Laf yarıştırıyorlar.
“Enayi ve aptal” gördükleri halk kesimlerini kendilerine mecbur bırakacaklarını
sanıyorlar. O halkın sağduyusunu, vicdanını ve şuurunu hiç tanımıyorlar.
Tanımadıkları için orayla ilişki de kuramıyorlar.
Burjuvazinin kurduğu devletten memnunlar. Burjuvazi ise her momentte, kendi
çıkarlarına göre devletini yeniden kuruyor. Bu kuruluş işleminde bazı sol
örgütler neden geri kalsınlar, onlar da ganimetten pay almalı tabii!
Bu ganimet, bir boyutla yüzde kırk ikiyle, CHP
kitlesiyle alakalı. Saf, steril, havada asılı bir put önünde ayinler
düzenliyorlar. O kitleyi oluşturan güçler, örgü, yönelim, hiç umurlarında
değil. Varsa yoksa kısa günün kârı. Dostlar alışverişte görsün eylemleri o kâr
için icra ediliyor. Yarın solculardan soruluyor nasılsa, bugünde devlete ve
burjuvaziye örgütlenmekte hiç beis yok.
Mülkiyet ve rekabet ilişkilerinden kurtulmak, halkın
davasına, davaya örgütlenen halka bakmak şart. Devletin ve burjuvazinin
getireceği kurtuluş, esaretin öteki adı. Bunların AKP gittikten sonra halkın
karşısına çıkacak yüzleri yok. O gemide kakalak oldukça, dümenin sahibi
belirleyecek sol siyasetin rotasını.
Eren Balkır
3 Ocak 2017
Dipnotlar:
[1] Eren Balkır, “Kar Maks”, 2 Aralık 2016, İştirakî.
[2] Onur Emre, “Yobazları Niçin Öldürmeliyiz?”, 9 Ocak
2015, İleri.
[3] Metin Çulhaoğlu, “Topyekün Mücadele”, Toplumsol.
[4] “Türkiye Yeniden Laikliği Keşfediyor”, 3 Ocak
2017, Aydınlık.
[5] “Türkmen Alevi Bektaşi Derneği”, 23 Mayıs 2012, Memurlar.net.
[6] “Doğan, Cem Vakfı’nı Nasıl Kurduğunu Anlattı”, 3
Ocak 2017, Duvar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder